TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Felaketin 1. ayında bölge: Su krizi, salgın ve kaos!

Depremin vurduğu Antakya ve Samandağ ilçelerindeki izlenimlerini anlatan Terzi, “1 günde 100 hasta muayene ettik, yarısında uyuz vardı. Su ve hijyen sorunu nedeniyle hastalıklar artıyor. Seçim, Akşener gibi meselelerin burada önemi sıfır” dedi

Haber Giriş Tarihi: 06.03.2023 05:02
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Felaketin 1. ayında bölge: Su krizi, salgın ve kaos!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Tarihin en büyük deprem felaketlerinden birini yaşayan Türkiye, Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin neden olduğu yıkımla mücadeleye devam ediyor. Felaketin hemen ardından büyük bir dayanışmayla hazırlanan ihtiyaç malzemelerini deprem bölgesine ulaştıran Halkların Köprüsü Derneği, bu kez aralarında Kurucu Başkan Prof.Dr. Cem Terzi ve Dr. Zeynep Altın’ın da olduğu 4 kişilik ekiple Hatay’ın Antakya ve Samandağ ilçelerini ziyaret etti. Araçlarına yükledikleri ilaçları depremzedelere ulaştırdıklarını, Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) kurduğu revirde ve çadır kentlerde kısa bir süre hasta baktıklarını anlatan Terzi ile Altın, afet bölgesindeki izlenimlerini aktardı. İki hekim, depremin üzerinden bir ay geçmesine rağmen ihtiyaçların hala giderilemediğini vurguladı.

OLAYIN VEHAMETİ ŞOK EDİCİ

Antakya ve Samandağ’daki yıkımın televizyon ekranlarında gördüklerinden çok daha vahim olduğunu belirten Terzi, “21. yüzyılı dünyada ‘Türk asrı’ yapmaya niyetlenen yöneticilerin halkı 6 Şubat’ta Orta Çağ karanlığına uyandı. Kesinlikle televizyon ekranlarından izlediğimiz gibi değil. Gerçekten olayın vahameti, genişliği aradan 1 ay geçmesine rağmen çok şok edici. Hala toparlanmaya geçilmiş bir hal yok” dedi.

‘KÜLTÜRÜMÜZ DE YOK OLACAK’ ENDİŞESİ

Felaketin ilk günlerinden itibaren en çok eleştirilen ‘organizasyonsuzluk’ meselesinin hala sürdüğünü söyleyen Terzi, “Kaos, kriz, organizasyonsuzluk devam ediyor. İnsanların talepleri sürüyor, uzun süre de sürecek gibi. Göç edebilen herkes etmiş ama ciddi bir nüfus da Antakya ve Samandağ’da kalmış. Çünkü orayı terk etmek istemiyorlar. Buraya özgü bir durum da var. Burayı terk ederlerse bir daha kendi otantik ve orijinal kültürel yapısının oluşturulamayacağını düşünüyorlar. Burada kalmak onlar için ikinci bir varlık-yokluk savaşı. ‘Depremde yok olduk ama buradan gidersek tamamen yok olacağız, kültürümüz yok olacak’ gibi başka bir derin endişe var. Ciddi bir tedirginlik var. Bu endişeyi sürekli dile getiriyorlar. Böyle bir bilinçle orada kalmak isteyen insanlar var ve çok kötü şartlarda kalıyorlar” diye konuştu.

UYUZ, BİT VE ENFEKSİYONLAR YAYGIN

Bölgede devam eden hijyen sorunu sebebiyle çok fazla bit ve uyuz vakaları görüldüğünün altını çizen Terzi, “Biz Samandağ’ın merkezine gittiğimizde Kızılay daha yeni büyük bir çadır hastanesi kuruyordu. Ama daha bitmemişti. Samandağ Devlet Hastanesi’ne gittik, tamamını kullanmıyorlar. Giriş katını polikliniğe çevirmişler. Bahçeye çadırlar kurmuşlar, orada poliklinik hizmeti veriliyordu. Oradaki doktor arkadaşlar ile görüştük. Çok sayıda hasta müracaatı vardı. Ciddi enfeksiyon hastalıkları var. İshal, kusma, uyuz, bit... Bunlar en yaygın karşılaşılan hastalıklar. Hem çocuklarda hem erişkinlerde her türlü enfeksiyon var. Bunun nedeni oradaki genel hijyenin oldukça bozuk olması. TTB’nin çadırını ziyaret ettiğimizde 1 gün içerisinde 100 hasta muayene ettik. Bunların yarısında uyuz vardı. Tedavi için krem veriyoruz, 3 gün sürün sonra banyo yapın diyoruz. Ama banyo yapacak yer yok, eve giremiyor, seyyar duş yok. İlaç ihtiyacı yok deniyor ama var. Her gittiğimiz yerde karşılaştığımız herkes bizden ilaç istiyor. Sen depremzedelerin ayağına gideceksin, ilaç ihtiyacı olan buraya gelsin diyemezsin. Otobüs çalışmıyor, dolmuş yok. Mahalle mahalle sağlık ekipleri kurup, gezilmesi lazım. ‘Burada kronik hasta var mı, ilacınız var mı?’ diye sorulması lazım. O insanların her şeyi enkaz altında kalmış. Su ve hijyen sorunu nedeniyle hastalıklar artıyor” ifadelerini kullandı.

HALA ÇADIR İHTİYACI VAR

Yetkililerin açıklamalarının aksine depremzedelerin hala çadır ihtiyacı bulunduğunu da sözlerine ekleyen Terzi, şunları söyledi: “İnsanlar dışarıda ya kendi kurdukları çadırlarda ya da çadır kentlerde yaşıyorlar. Örneğin bir serada kaldık, ejder meyvelerinin arasına yattık. Seralarda yatan insanlar var. Ya da naylondan derme çatma çadırlar kuruyorlar. Hala çadır ihtiyacı var, hala! Kime ‘Ne ihtiyacınız var?’ diye sorsak herkes çadır istemeye devam ediyor. Merkezi otoriteler gelişi güzel olmasın diye kendi kurdukları çadır kentlere insanlar gelsin istiyor. Ama evinin yıkıntısını terk etmek istemeyenler var. Enkazın altında hala eşyası, parası, malı, mülkü var... Belki yakını var! O sebeple çadırı mahallesine kurmak istiyor ama merkezi otorite izin vermiyor. Böyle bir itiş kakış hali var ve bunları organize edecek ve çözüm üretecek ciddiyette bir kriz merkezi yok. Belediyenin refleksi hem Hatay hem de Samandağ’da oldukça zayıf. Belediye başkanlarıyla ilgili sürekli olumsuz geri bildirimler aldık.”

DAHA YAPACAK ÇOK İŞ VAR

Bölgede yürütülen çalışmaların yetersizliğine ve içme suyu sıkıntısına değinen Terzi, “İnsanlar musluk suyunu kullanamadıkları için içme suyunu pet şişelerle karşılıyorlar. Verilen 1,5 litre suyu o insanlar yıkanmak için de kullanıyor. Dolayısıyla taşınma su ile değirmen dönmez. Klorlama çalışmalarının düzgün bir şekilde yapılması lazım. Şehrin su ihtiyacının seyyar duş-tuvaletlerle ve bambaşka çabalarla halledilmesi lazım. Çünkü insanlar sokakta yaşıyorlar ve buralarda banyo yapabilecek yer yok. Ayrıca çok sayıda berbere ihtiyaç var. İnsanlar uyuz ve bit problemi yaşıyor dediğimiz gibi. Saçlarının yıkanıp kesilmesi gerekiyor. Bir şeyler yapılıyor ama hızlı yapacaksın, hastalıklar geliyor. Yaptığını anlatıp yapılmayanları gösterenlere bağırıp çağırmanın anlamı yok. Ben 3 gündür oradayım; banyo yapamadım, tuvalete gidemedim. Yalan mı söylüyorum? Su yok kardeşim, insanlar 1 aydır bu durumdalar. Yemek yapıp dağıtılıyor ama insanlar sokakta uzun süre sıra beklemek zorunda kalıyorlar. Bir kap kuru fasulye ve makarna almak için 1,5 saat sıra bekliyor. Bunların da artık hızlı bir şekilde çözülmesi gerekiyor. İnsanların oturarak yemek yiyecekleri kapalı mekanların oluşturulması gerekiyor. Aşevlerine gittiğimizde çoğu etli yemek yapamadıklarından bahsetti. Yaptıkları sürekli kuru fasulye makarna... Çocukları böyle mi besleyeceksin; bunların protein ihtiyacı yok mu? İyi beslenemezlerse hastalıklarla nasıl mücadele edecekler. Bir diyabet hastası kuru fasulye pilav yerse şekeri 500 olur. Diyabet, hipertansiyon hastasının özel beslenmesi lazım. Burada daha yapacak çok iş var. ‘Her şey yoluna girdi’ diye bir şey yok. Bütün ihtiyaçlar devam ediyor. Çadır talebi devam ediyor. Altyapı ihtiyaçları çözülmüş değil. Sağlık problemleri artarak devam ediyor. Gıda ihtiyacı da öyle” dedi.

O MESELELERİN BURADA ÖNEMİ SIFIR

Son olarak seçim gündeminin bir kenara bırakılarak deprem bölgesine odaklanılması gerektiğini ifade eden Terzi, “Bizim diğer tüm işi gücü bırakıp bu meseleyi biran önce halletmemiz gerekiyor. Başımıza gelmiş en korkunç olay ve tüm korkunçluğuyla devam ediyor. Seçim, Akşener gibi meselelerin burada önemi sıfır. Gündem burası, bu insanların sorunları! Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının birkaç günlüğüne buraya gelip yaşananlarla yüzleşmesi lazım. Burayı görmeden, bu ranta dayalı inşaat alışkanlığından halk da vazgeçmez. Bu sadece kötü müteahhit ve yöneticilerin işi değil. Onlar kötü ama halkın da rantçı talebi bu müteahhitleri ve yöneticileri yaratıyor. Bu rantçı halkın değişebilmesi için gelip aynaya bakması lazım. Şu an buradaki bu yıkıntılar bize ayna tutuyor. Kim olduğumuzu gösteriyor. Bu sahici bir yüzleşme imkanı. Buraya gelip hem yaraları sarmak için çaba göstersinler hem de buradan kendi geleceklerine yönelik ders çıkarmaları lazım. Televizyondaki seçim programları ile geleceği öğrenmenin imkanı yok. Geleceği öğrenmenin yolu gelip Antakya’daki yıkıntılara bakmaktır. Eğer bir şeyler değişmeyecekse geleceğimiz bu yıkıntılar. İzmir de böyle olacak İstanbul da!” açıklamasını yaptı.

KIYAFETE DE İHTİYAÇ VAR GIDAYA DA

Hazırlanan yemeklerin yeterince besleyici olmadığını ve çocukların gelişimi açısından endişe duyduklarını kaydeden Dr. Zeynep Altın ise, şunları anlattı: “Bölgeye çok yardım ulaştığı ve artık gönderilmemesine yönelik çağrılar yapılıyordu. Burada dağıtım merkezindeki ve çadır kentlerdeki arkadaşlar ise yardımların azaldığını söylüyordu. Bunun kaygısını yaşıyorlar. Burada yardıma hala ihtiyaç var, kıyafet yardımına da ihtiyaç var. Çünkü çamaşır makinesi gibi imkanlar olmadığı için giy at şeklinde olmak zorunda. Uyuz olanların kıyafetlerini değiştirmesi gerekiyor. Tam da salgın hastalık döneminde kıyafete de ihtiyaç var gıdaya da. Bir diğer şey ise yemekler açık alanlarda tozun içerisinde hazırlanıyor. Bir insanın günlük kalori ihtiyacını karşılayacak kadar öğünler dağılmamış. Kesinlikle besleyici değil. Gıdaların hazırlandığı koşullar çok kötü. Hekimler olarak çocuklarda gelişim geriliği başlayacağı kaygısını yaşıyoruz. Sağlık hizmetleri şu anda çok büyük oranda talebe dayalı veriliyor. Afet durumlarında yapılması gereken taramalardır. Revirler ve gönüllülük üzerinden yürütülebilecek bir şeyin çok ötesinde bir durum söz konusu. Hala aşıların bulunmadığı, gebe takiplerinin yapılamadığı bir noktadayız. Aydınlatmalar yetersiz, geceleri bir kadının tek başına tuvalete gitmesi mümkün değil. Fırtına uyarısı yapıldı, çadırlar uçabilir diye. Siz bu çadırları nasıl kurdunuz? Asıl yağmur yağarsa kaygısı yaşıyor depremzedeler. Çünkü yağarsa çadırların hepsi yerden yüksek olmadığı için hepsinin içine su girecek. Yabancı ekiplerin kurduğu çadırları da gördük, onlar nefis. Neresinden tutsan elinde kalacak bir durumla karşı karşıyayız.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.