TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kadınların tanınma çığlığı: ‘Gör ve varlığımı kabul et’

Tanınma çığlığı atan kadınlar, ‘Gör, tanı ve varlığımı kabul et’ diyor. Konu üzerine konuşan Uzman Psikolog Ulcay da kadınların, gülüşü bastırılmadan toplum içinde var olmak istediğini kaydetti

Haber Giriş Tarihi: 26.03.2021 09:38
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Kadınların tanınma çığlığı: ‘Gör ve varlığımı kabul et’

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER

Rollo May ‘Güç ve Masumiyet’ kitabında, insan söz konusu olduğunda yalnızca fiziksel olarak hayatta kalmanın artık temel mesele olmadığını, biraz öz saygı ile birlikte hayatta kalmanın önemli olduğunu söylüyor. Tam da bu konu üzerine görüşlerine yer verdiğimiz Uzman Psikolog ve Psikodramatist Merve Ulcay, “Kadın sadece var olmak ister. Oturuşu, kalkışı, kıyafeti, bedeni yargılanmadan, gülüşü bastırılmadan toplum içinde var olmak ister kadın. Kadınların isteği ‘gör, tanı ve varlığımı kabul et’ten başka bir şey değildir” diyerek, kadının fark edilip nasıl tanınma çığlığı attığını anlattı.

Bu ülkede yaşayan bir kadın olarak meslek hayatında zorlandığı durumların olduğunu aktaran Ulcay, “Örnek verecek olursam özellikle iş yerini kurma aşamasında ustalarla çalışırken cinsiyetçi tutumlarla karşılaştım. Hangi davranış ve söylemlerin toplumsal cinsiyet rolleriyle ilişkili olduğunu fark etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Kadın olarak bir erkeğe göre daha fazla çaba ve gücümüzü ortaya koymak durumunda kalıyoruz” bilgisini paylaştı.

KADINA YÜKLENEN CİNSİYET ROLLERİ

“Toplumda kadına yüklenen cinsiyet rollerinde kadının anlayışlı, her şeyi çözümleyen, empatik, sessiz ve sakin olması gerektiği algısı nedeniyle psikoloji bölümünü çoğunlukla kadınların seçmekte olduğunu görüyorum” diyen Merve Ulcay, şunları ekledi: “Meslek seçiminde toplumsal cinsiyet rolleri ön plana çıkmaktadır. Toplum tarafından erkeklerin sayısal alana, kadınların ise sözel alana yatkın olduğu düşünülmesi de meslek tercihlerinde etkili olmaktadır. Örneğin benim sınıfımda 70 kişilik sınıfta 4 erkek vardı. Son yıllarda bu oranın değişmesi mutluluk verici olsa da cinsiyet rollerinin etkisini halen gözlemlemekteyiz. Ayriyeten cinsiyetçi rollerin çıktısı olarak ‘kadın daha anlayışlı, şefkatli ve kucaklayıcıdır’ denmesiyle kadın terapist daha çok tercih edilmektedir. Erkek ayrımcılığa maruz kalıyor gibi gözükse de ayrımcılığın öbür yüzü olarak aslında kadın ayrımcılığa uğramaktadır. Kadının nasıl olması gerektiğini söyleyen ve kadını şekillendirmeye çalışan toplumsal cinsiyet rolleri sonucu ortaya çıkmaktadır. Örneğin endüstriyel psikoloji alanında cinsiyet rollerinin etkisiyle erkeklerin daha çok tercih edildiğini gözlemliyorum. Cinsiyete yüklenen anlamlar bilgi birikimini, donanımı ve tecrübeyi gölgede bırakabilmektedir.”

KADINA YÖNELİK ŞİDDET PANDEMİSİ ARTTI

Özellikle Kovid-19 pandemisi ile mücadele ederken kadına yönelik şiddet pandemisinde de artış ortaya çıktığını belirten Ulcay, “Bu sorunun kadına yönelik şiddetin engellenmesinde İstanbul Sözleşmesinin öngördüğü cinsiyet eşitliğine dayalı politikaların ve yasal düzenlemelerinin hayata geçirilmemiş olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Yüzyıllardır devam eden kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için İstanbul Sözleşmesinin tüm maddelerinin ve kapsayıcı politikaların hayata geçirilmesi şart. Koruyucu, önleyici, sağaltım temelli yaklaşımların yanı sıra dayanışma içinde olmak, kamunun kadın örgütleri, meslek odaları ve uzmanlık dernekleri ile işbirliği içinde hareket etmek bu sorunun üstesinden gelmemiz için gerekli unsurlardır. Bunun dışında toplumdaki her kesimin şiddet ve türleri hakkında bilgilendirilmesini de önemli buluyorum. Ve tabii ki en temelde erkek ve kız çocuklarının yetiştirilme tarzında köklü bir değişim gerekli olduğunu düşünüyorum” dedi.

BÜTÜNCÜL BİR POLİTİKA GEREKİYOR

‘Şiddete maruz kalmış kadınlara nasıl bir psikolojik destek verilmesi gerekir?’ sorusunu da yanıtlayan Merve Ulcay, “Kadına yönelik şiddet dediğimiz şey zaten kadının fiziksel, sosyal ve ruhsal bütünlüğünün bozulmasına yönelik bir tehdit. Dünya sağlık örgütü kadına yönelik şiddeti ‘Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranış’ şeklinde tanımlamaktadır. Kadına yönelik şiddetle baş etmek için sadece psikolojik destek alınması yeterli değil. Bütüncül bir politika gerekiyor. O yüzden kadını merkez alan, kadınların erişebileceği ve ücretsiz destek alabileceği yerlerin varlığı çok kıymetli. Bu destek merkezlerinin hem yerel politikada hem temel politika sisteminde işlemesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

SONUNA KADAR BUNU SAVUNACAĞIZ

“Kadın sadece var olmak ister. Oturuşu, kalkışı, kıyafeti, bedeni yargılanmadan, gülüşü bastırılmadan toplum içinde var olmak ister kadın” ifadelerini kullanan Ulcay, son olarak, “Maalesef ki sadece var olmak için kadın birçok engeli aşmak zorunda kalıyor. Rollo May’in ‘Güç ve Masumiyet’ kitabında da bahsettiği gibi insan söz konusu olduğunda yalnızca fiziksel olarak hayatta kalma artık temel mesele değildir, biraz öz saygı ile birlikte hayatta kalma önemlidir. Fark edilip tanınma çığlığı, kendini onaylama ihtiyacında başlıca çığlık haline gelir. Kadınların isteği ‘gör, tanı ve varlığımı kabul et’ten başka bir şey değildir. Kadınlar özgür olsa sahiden dünya yerinden oynar. Çünkü erk düzen yıkılmış olur. Yüzyıllar boyunca süregelmiş güç hiyerarşisi kadınlar özgür olduğunda kırılır. Burada söylenen erk düzene yönelik bir eleştiri aslında. Güç hiyerarşisi olmaksızın herkesin özgürce yaşadığı bir hayat mümkün ve biz kadınlar sonuna kadar bunu savunacağız” yorumunda bulundu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.