TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İTB meclisinde gündem; İklim krizi ve ticaretin geleceği

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Ağustos Ayı olağan meclis toplantısında konuşan Tuncer, “Üretim gücümüz iyi olmasına rağmen özellikle yurtdışı pazarında rekabet gücümüz maalesef zayıf kalıyor. Sadece üretimin olduğu bir planlama modeli yeterli değildir” dedi

Haber Giriş Tarihi: 25.08.2023 15:21
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
İTB meclisinde gündem; İklim krizi ve ticaretin geleceği

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Ağustos Ayı olağan meclis toplantısı Ticaret Odası (İZTO) Meclis Salonu’nda, Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer yönetiminde yapıldı. Toplantının bu ayki gündem konusu iklim krizi ve ülke ekonomisiydi. Toplantının açılış konuşmasını yapan İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer, “Ülkemizde birçok tarım ürününde kendine yeter üretimimiz var. Meyve-sebze sektöründe ise arz fazlasıyla üretimimize devam ediyoruz. Üretim gücümüz iyi olmasına rağmen özellikle yurtdışı pazarında rekabet gücümüz maalesef zayıf kalıyor. Sadece üretimin olduğu bir planlama modeli yeterli değildir. Planlama tarımın çok boyutlu olması nedeniyle bütünsel yapılmalıdır” dedi. Tuncer’den sonra sahneye çıkan İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, iklim krizine dikkat çekerek Türkiye’nin Avrupa’dan geri kalmaması için iklim krizine karşı önlemelerin şimdiden alınması gerektiğini ifade etti.

mecliss-ilkses

YURTDIŞI PAZARINDA ZAYIF KALIYORUZ

Son dönemde hem Dünyada hem de Türkiye’de bir takım sosyal, çevresel ve ekonomik faktörlerin üretimi kısıtladığını belirten Tuncer, “Değişimin en çok hissedildiği sektörlerin başında tarım geliyor. Üstü açık bir fabrika olarak tanımladığımız tarımsal üretim; toprak, su, iklim, emek, ücret, fiyat ve daha birçok değişkenin etkisi altında. Üretimimizi planlarken bu değişkenleri iyi hesap etmek gerek. Gelişmiş ülkelerin bu hesaplamaları iyi yaptığını görüyoruz. Arz-talep dengesini iyi analiz eden ülkeler küresel ticarette söz sahibi oluyor ve piyasalara yön veriyor. Ülkemizde birçok tarım ürününde kendine yeter üretimimiz var. Meyve-sebze sektöründe ise arz fazlasıyla üretimimize devam ediyoruz. Üretim gücümüz iyi olmasına rağmen özellikle yurtdışı pazarında rekabet gücümüz maalesef zayıf kalıyor. Sadece üretimin olduğu bir planlama modeli yeterli değildir. Planlama tarımın çok boyutlu olması nedeniyle bütünsel yapılmalıdır. Arz – talep dengesi makro ölçekte ayarlanmalı, yurtdışı pazar araştırmaları düzenli olarak yapılmalı, ithalat – ihracat dengesi yakalanmalıdır” diye konuştu.

itbbb-ilkses

GIDA GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN ENDİŞELER ARTIYOR.

Küresel gıda güvenliğine ilişkin endişelerin her geçen gün arttığını ifade ederek  bu endişede, tarımsal girdi fiyatlarında son iki yılda yaşanan artış, sera gazı emisyonlarının artması ve tüketici  tercihlerindeki değişikliklerin önemli rol oynadığını söyleyen Tuncer, “Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün 2023-2032 yıllarını kapsayan Tarımsal  Görünüm çalışmasına göre;  Gübre fiyatlarındaki her yüzde 1’lik artış için tarımsal emtia fiyatlarının yüzde 0,2 artacağı tahmin edilmektedir.  Küresel çapta canlı hayvan üretiminde sadece yüzde 1,3’lük yıllık büyüme tahmin edilmektedir.  Tarımsal sera gazı emisyonlarının önümüzdeki on yılda yüzde 7,6 oranında artması öngörülüyor. Halihazırda, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 20 ila yüzde 25’i tarım sektöründen kaynaklanmaktadır. Bu oranlar, tarımın iklim değişikliği üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan, küresel et ticaretinin son on yılda olduğundan çok daha yavaş bir şekilde, yılda yalnızca yüzde 0,7 büyüyeceği tahmin edilmektedir. 2032 yılına gelindiğinde tüm et kaynaklarından tüketilen proteinin yüzde 41’inin kümes hayvanı eti kaynaklı olacağı öngörülmektedir” ifadelerini kullandı.

HAYVANCILIK SEKTÖRÜMÜZÜ BÜYÜTMELİYİZ

Konuşmasının sonunda hâlihazırda yüksek olan ve artmaya devam eden üretim maliyetleri ve yetersiz gelir artışları nedeniyle et talebinin büyümesi beklenenin altında kalacağına dikkat çeken Tuncer, “Global ölçekte satın alma gücünün düşmesi tüketicileri daha ucuz etlere yöneltmekte, restoran ve benzeri ev dışı gıda harcamalarının azalmasına neden olmaktadır. Yüksek gelirli ülkelerde harcanabilir gelir artışı artık et tüketimindeki değişikliklerin ana belirleyicisi değil. Bunun yerine, insan sağlığı, çevresel etkiler ve hayvan refahı ile ilgili endişeler, bu ülkelerdeki tüketici taleplerini et çeşitleri arasında kaydıran (örneğin kırmızı et yerine beyaz et) veya genel et talebini azaltan bir diyete geçmeye itmektedir. Ekonomik büyümenin, kentleşmenin ve fast- food endüstrisinin büyümesinin ilerlediği orta gelirli ülkelerde, tüketicilerin et tercihlerinde daha önemli değişiklikler bekleniyor. Düşük gelirli ülkelerde, yüksek nüfus artışının, daha yüksek et tüketiminin ana itici gücü olmaya devam etmesi bekleniyor. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat programının da baskısıyla özellikle büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin Avrupa’da azalması ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde artması olasıdır. Bu durumu fırsata çevirerek hayvancılık sektörümüzü büyütmeli ve ihracat potansiyelini kullanmalıyız. Tabi bu süreci sürdürülebilir üretim ilkelerini gözeterek yapmalı ve uluslararası anlaşmaları dikkate almalıyız. Sürdürülebilir üretim için, sürdürülebilir Dünya şarttır” dedi.

itebebe-ilkses

HAZIRLIKLARIMIZI ŞİMDİDEN TAMAMLAMAMIZ GEREKİYOR

Tuncer’in konuşmasının ardından söz alarak kürsüye çıkan İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, küresel iklim değişikliğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı;

“Bildiğiniz gibi küresel iklim değişikliğinin etkileri ve bu değişiklikle mücadele konularına hemen her meclis toplantımızda değinmeye çalışıyorum. Şu an işlerimizde etkisi görünmese de yakın bir gelecekte dünyada ve ülkemizde ekonominin ve ticaretin kurallarını değiştirecek yasal altyapı hazırlıkları hızla tamamlanıyor. Bu çalışmalardan birisi de yeşil dönüşümün Avrupa sanayisi üzerine yaratacağı maliyet karşısında Avrupa’nın rekabetçiliğini koruyabilmesi ve üretimin, emisyon azaltım hedefi AB’den az olan ülkelere kaymasının önlenmesi için geliştirilen Sınırda Karbon Vergisi Mekanizması. Mayıs ayında yayınlanan Sınırda Karbon Düzenlemesi, Ekim 2023 ile Aralık 2025 tarihleri arasını ithalatçıların karbon ayak izini raporlama yükümlülüğü olan bir geçiş dönemi olarak öngörüyor. Mekanizma, 1 Ocak 2026’dan itibaren ise tam anlamıyla çalışmaya başlayacak ve firmalar eğer kendi ülkelerinde karbon vergisi ödemiyorlarsa bu vergiyi AB sınırında ödemek zorunda olacak. Düzenleme ilk planda yoğun karbon salınımına sebep olan; demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen olmak üzere altı sektörü kapsıyor. Toplam ihracatımızın yüzde 41’ini Avrupa Birliği ülkelerine yaptığımız düşünüldüğünde düzenlemeye uyumun ihracatımızın sürdürülebilirliği açısından ne kadar hayati önem taşıdığı net olarak ortaya çıkıyor. Bizlerin faaliyet alanı olan tarım ve gıda sektörü bugün için altı sektör içerisinde yer almasa da kapsama alınacak ilk sektörler arasında bulunuyor. Kuru meyveler, zeytinyağı ve işlenmiş gıda gibi bölgemizden yoğun olarak yapılan ihracatın önemli bir kısmının geleneksel pazarlarının Avrupa Birliği ülkeleri olduğunu biliyoruz. Bu nedenle gelecekte rekabetçi olmak istiyorsak hazırlıklarımıza şimdiden başlamamız gerekiyor. İşe, “Ölçemediğiniz Şeyi Yönetemezsiniz” ilkesi gereği tüm tedarik, üretim ve pazarlama süreçlerimizdeki karbon emisyonumuzu ölçerek başlamalıyız. Borsa olarak bizde üye firmalarımıza ne gibi teknik destekler sağlayabileceğimizin üzerinde çalışıyoruz. Uzun ve meşakkatli bu yolculuğu ancak hep birlikte çalışırsak aşabiliriz.”

YENİ PAZAR ARAYIŞINA AĞIRLIK VERİLMELİ

İzmir'in tarım ihracatı pastasından aldığı payın yetersiz olduğunu belirten  kaydeden Başkanvekili Uçak, “Bildiğiniz gibi ihracattan elde edeceğimiz her bir döviz, ekonomik istikrar ve makro dengeler açısından hayati önem taşıyor. Ülkemizde ihracatın arttığı yıllar aynı zamanda ekonomik büyümede de belirgin artışın yaşandığı yıllar olmuştur. Bu yılın ilk yarısında, özel ticaret sistemine göre 112 milyar dolar ihracat gerçekleştirildi. Bir taraftan küresel zorluklar, diğer taraftan yurtiçi ekonomik dengelerdeki istikrarsızlık nedeniyle ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 geriledi. İzmir olarak ilk altı ayda toplam 7,2 milyar dolar ile ülke ihracatına yüzde 6,5 katkı sağladık .Önemli bir üretim potansiyelimizin olduğu tarım sektörümüz ise yıllara göre değişmekle birlikte toplam ihracata yüzde 10-15 arasında katkı sağlıyor. Ege Bölgesi'nin üretim gücünü düşündüğümüzde bunu yeterli görmemiz mümkün değil. Daha fazla ihracat için bir taraftan yeni pazar arayışlarına ağırlık vermeli, diğer taraftan da daha katma değerli ve inovatif ürünler geliştirmeliyiz” dedi.

BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: İzmir’de pazar günü trafiğe çıkacaklar dikkat! O yol kapalı olacak

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.