TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#İzmir Ticaret Borsası

İzmir Ticaret Borsası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İzmir Ticaret Borsası haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İTB’den bir proje daha! Gastronomi Projesi hayata geçiyor Haber

İTB’den bir proje daha! Gastronomi Projesi hayata geçiyor

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Ekim Ayı olağan meclis toplantısı Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer idaresinde, İzmir Ticaret Odası Meclis Salonu’nda gerçekleşti. Toplantıya İzmir Valisi Süleyman Elban’da katılım gösterdi. Meclis toplantısında yaptığı konuşmada ülkemizdeki en büyük sorunlardan birinin tanımının olmamasından kaynaklandığını belirten Vali Elban, “Çiftçi tanımı olmayınca çiftçiyle ilgili verilecek destekler konusunda sorunlar ortaya çıkıyor. Sigortalanma, sosyal haklar, destekler, sübvansiyonlar gibi birçok konuda gerçek anlamda destek verilse de yerini bulamıyor” dedi. Vali Elban’ın ardından İTB olarak yeni bir projeyi hayata geçirdiklerinin müjdesini veren Kestelli, “Son 20 yılda VOB, ELİDAŞ ve İZLADAŞ gibi ülkemizde ilk olan yatırım projelerini hayata geçirdik. Şimdi de İzmir Tarım Teknoloji Merkezi ile bu yatırımlarımıza bir yenisini ekliyoruz. Bölgemizde sürdürülebilir tarımı temin etmek amacıyla Gastronomi Projemizi hayata geçiriyoruz” açıklamasında bulundu.  TARIMIN EN BÜYÜK SORUNU ÇİFTÇİ TANIMININ OLMAMASIDIR Ülkemizde en büyük sorunlardan bir tanesinin çiftçi tanımı olmaması olduğunu belirten Vali Elban, “Çiftçi tanımı olmayınca çiftçiyle ilgili verilecek destekler konusunda sorunlar ortaya çıkıyor. Sigortalanma, sosyal haklar, destekler, sübvansiyonlar gibi birçok konuda gerçek anlamda destek verilse de yerini bulamıyor. Sanayileşme, şehirleşme, nüfus artışı tarımı tehdit ediyor. Tarım arazileri sürekli daralıyor. Tarım arazilerinde büyümeyi garip biçimde tercih etmiş durumdayız. Bunun birçok nedeni var. Tarım toprağı en sahipsiz, gariban toprak, insanlar pervasızca her şeyi yapıyor. Toprak statüsüyle ilgili sorun var. Bunun hayvancılık ve mera konusuyla ele alınması gerekiyor. Klasik hayvancılığa dönelim mi, dönmeyeceksek meraları ne yapacağız, meralardan tarım toprak olabilecekleri tarıma verelim, orman olanı ormancılığa verelim. Yeni yüzyılda yeni şeyler yapmak ve söylemek gerekiyor. Gerisi ondan sonra çok kolay. Ürünün de değerlendirilerek satışının yapılması gerekiyor. Katma değerinin artırılarak ülkede daha fazla değerin kalması önemli” dedi. GASTRONOMİ PROJEMİZİ HAYATA GEÇİRİYORUZ Cumhuriyetin 100’üncü yılında İzmir Ticaret Borsası’nın ekonomiden tarıma, her alanda çalışmalarına ve projelerine devam ettiğini ifade eden Kestelli, yeni bir projenin müjdesini verdi. 100 yıl önce sadece işlem salonları ile üyelerine hizmet veren borsanın geldiğimiz noktada temel borsacılık işlemlerinin yanı sıra birçok projesi ile tarım sektörüne ve topluma önemli hizmetler sunmaya başladığını söyleyen Kestelli, “Son 20 yılda VOB, ELİDAŞ ve İZLADAŞ gibi ülkemizde ilk olan yatırım projelerini hayata geçirdik. Şimdi de İzmir Tarım Teknoloji Merkezi ile bu yatırımlarımıza bir yenisini ekliyoruz. Bölgemizde sürdürülebilir tarımı temin etmek amacıyla Gastronomi Projemizi hayata geçiriyoruz. Dijitalleşme her alanda olduğu gibi Borsa olarak da bizim de hizmetlerimizin odağında yer alıyor. Tescil işlemlerinde başladığımız e-tescil uygulamalarına, bir süre sonra salon işlemlerimize de dijitalleşmeyi ilave ediyor olacağız” diye belirtti. SEKTÖRÜN GELİŞMESİ İÇİN 10 ÖNERİ Konuşmasının devamında sektörün gelişebilmesi için İzmir Ticaret Borsamızın manifestosu olarak 10 önceliklerinin bulunduğunu söyleyen Kestelli, kısaca şu ifadeleri kullandı; “Doğal kaynaklarımızın korunması ve verimli kullanılması için AR-GE çalışmalarını desteklemeliyiz. Köylerimizi kalkındırarak çiftçi ailelerinin şehir göçünü önlemeliyiz. Tarımsal verileri toplamak, analiz etmek ve paylaşmak için bilgi teknolojilerini kullanmalıyız. Tarım desteklemelerini gözden geçirerek gelir garantisi sağlayan bir sistem oluşturmalıyız. Tarımsal teknolojileri geliştirmeli ve kırsal altyapıyı iyileştirmeliyiz. Sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik etmek için net hedefler koymalıyız. Katma değerli ürünlerin geliştirilmesi ve pazarlama sisteminin iyileştirilmesi için yenilikçi uygulamalar desteklenmeli. Tarımsal AR-GE çalışmalarına daha fazla kaynak ayırmalı ve saha koşullarına uygun projelere odaklanmalıyız. Tarım işçilerinin çalışma koşullarını iyileştirmeli ve denetimleri artırmalıyız.” Bu haber de ilginizi çekebilir: İTB Başkanı Işınsu Kestelli’nin OVP değerlendirmesi

Kestelli: Hastalığın farkında olmak hayati öneme sahip Haber

Kestelli: Hastalığın farkında olmak hayati öneme sahip

Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında İzmir Ticaret Borsası (İTB) tarafından her yıl düzenlenen etkinlik bu yıl da büyük ilgi gördü. Alanında uzman doktorların da yer aldığı etkinlikte, katılımcılar meme kanserine ilişkin tanı, teşhis, koruma ve tedavi yöntemleri gibi konularında bilinçlendirildi.  Ayrıca etkinlikte 30-31 Ekim 2023 tarihleri boyunca Cumhuriyet Meydanı’nda halka açık olarak hizmet verecek olan Meme Kanseri Tarama Tırının duyurusu da yapıldı. Meme kanserinin ilerlemesini engellemek için 20 yaşından sonra kadınların her ay kendi kendine meme muayene yapması gerektiğine dikkat çeken İTB Başkanı Işınsu Kestelli ise yaptığı konuşmada “Sağlık Bakanlığı verilerine göre her yıl 17 binle 25 bin yeni meme kanseri tanısı alan hasta mevcut. Ancak İstatistikler can sıkıcı görünse de meme kanseri tedavi edilebilirlik açısından da en yüksek orana sahip kanser türü. Bu hastalığın farkında olmak hayati öneme sahip” ifadelerine yer verdi. “260 VAKANIN ERKEN TESPİT EDİLMESİ SAĞLANDI”  İzmir Ticaret Borsası tarafından gerçekleştirilen bu tarz farkındalık çalışmalarıyla birçok kadının hayatına dokunulduğunu söyleyen Başkan Kestelli, “Biz İzmir Ticaret Borsası olarak gerçekleştirdiğimiz farkındalık çalışmalarıyla ne kadar çok kadının hayatına dokunabilir ve fayda sağlayabilirsek o kadar mutlu oluyoruz. Ve ne kadar çok kadının bu konuda bilinçlenmesini sağlarsak o kadar çok hayatı kurtarabileceğimizin de farkındayız. Kanser ülkemizde ve dünyada ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alması nedeniyle önemli bir toplum sağlığı sorunu. Kadınlarda görülen diğer tüm kanser tipleri arasında birinci sırada olan meme kanseri ise en çok üzerinde durmamız gereken sağlık sorunlarının zirvesinde yer alıyor.   Hayatları boyunca her 8 kadından biri meme kanserine yakalanma riski taşıyor. 11 dakikada bir, bir kadın meme kanseri nedeniyle yaşamını yitiriyor. Her yıl tanı sayıları yüzde 1 ila 2 oranında artış gösteriyor. Yine her yıl var olan vakalara 1 milyon yeni meme kanseri olgusu ekleniyor. Türkiye'de de oranlar benzer. Sağlık Bakanlığı verilerine göre her yıl 17 binle 25 bin yeni meme kanseri tanısı alan hasta mevcut. Ancak İstatistikler can sıkıcı görünse de meme kanseri tedavi edilebilirlik açısından da en yüksek orana sahip kanser türü” dedi. “KURTULMA ORANI YÜZDE 90’LARIN ÜZERİNDE” Meme kanserinde kendini tanımanın ve devamlı olarak kendi kendini tedavi edilmenin hayati önem taşıdığını belirten Kestelli, “Bu hastalığın farkında olmak hayati öneme sahip. Erken teşhis ve tedavi ile tamamen hastalıktan kurtulma oranı yüzde 90’ların üzerinde. Kadınların, meme kanserinin erken tanısı için düzenli olarak kendi kendilerine meme muayenesini yapmaları gerekiyor. 20 yaşından sonra kadınların her ay kendi kendine meme muayene yapması ve 40 yaşından itibaren de mutlaka doktora muayene olmaları ve iki yılda bir mamografi yaptırmaları hayati önem arz ediyor. Yani her şey ilk önce bizim elimizde. Bu hassasiyetle 2012 yılında “Annem Kanseri Yendi Projesini” başlattık. Sağlığıma kavuştuktan sonra, TOBB’un da destekleriyle aldığımız bir seyyar tarama TIR’ını 2012 yılının ağustos ayında Sağlık Bakanlığımızın hizmetine verdik. Gezici mamografi aracımız şimdiye kadar Ankara, Bingöl, Bolu, Elâzığ, Erzincan, Eskişehir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kırklareli, Kocaeli, Manisa, Mersin, Muğla ve Nevşehir’de binlerce kanser taraması gerçekleştirdi. Yapılan taramalar neticesinde hastalığın erken teşhis edilmesiyle bazı kadınlarımızın hayatı kurtuldu. Bu konuda küçük bir örnek vermem gerekirse; Gezici mamografi aracımız yaklaşık bir buçuk yıldır Konya ve çevresinde hizmet veriyor. Bu süre zarfında 7 bin 542 meme kanseri taraması gerçekleştirildi. 260 vakanın erken tespit edilmesi sağlandı. Belki de 260 can kurtuldu. Bu sene de etkinliğimiz kapsamında 4 kurum iş birliğiyle hizmete sunulan Meme Kanseri Tarama Tırını Cumhuriyet Meydanı’na yerleştirdik. 30-31 Ekim 2023 tarihleri boyunca, yani bugün ve yarın halka açık olarak hizmet verilecek" şeklinde konuştu. Bu haber de ilginizi çekebilir: İTB Başkanı Işınsu Kestelli’nin OVP değerlendirmesi

Işınsu Kestelli'den 100. yıl mesajı Haber

Işınsu Kestelli'den 100. yıl mesajı

Cumhuriyet’in yüzüncü yılına özel yazılı bir açıklama yaptan İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, "Tarım, ticaret, sanayi ve turizmde de yeni ve uzun vadeli politikaların uygulanmasına ihtiyacımız var" dedi.  İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Cumhuriyet’in yüzüncü yılına özel açıklamada bulundu. İşte Kestelli'nin açıklaması: "İzmir Ticaret Borsası olarak, “Cumhuriyet 100 yıldır bu topraklara ekilen en güzel Ata tohumudur” diyerek 100 yıllık bir başarı öyküsüne vurgu yapıyoruz. Çünkü 1923 yılında nüfusumuz 13,4 milyon, okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 8, kadınlarda sadece binde 4, kişi başına düşen milli gelir ise yok denecek kadar azdı... Hiçbir hakka sahip olmayan, yüzlerce yıldır bir millet olarak değil tebaa olarak yaşamaya alışmış bir halk, aradan geçen 100 yılda, Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük vizyonu ışığında özgüvenli, en büyük ticari partneri gelişmiş Avrupa Birliği ülkeleri olan, geleceğe umutla bakan bir ulus haline geldi. Şimdi Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına bakma, yeni hedeflere doğru yol alma zamanı. Yola çıkarken birinci ve ikinci sanayi devrimlerini kaçırmıştık. Üçüncü sanayi devrimini geç idrak ettik. Dünya “Endüstri 4.0” aşamasına geçmiş durumda. Bu kez gelişmiş dünya ile geride kalanlar arasındaki fark inanılmaz bir hızla açılacak. Ülke olarak yeniden kapsamlı bir eğitim hamlesine ihtiyacımız var. Atatürk’ün ifade ettiği muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak için buna mecburuz. Tarım, ticaret, sanayi ve turizmde de yeni ve uzun vadeli politikaların uygulanmasına ihtiyacımız var. Devraldığımız kıymetli emaneti yeni nesillere daha çok anlatmamız ve onları ikinci yüzyıla hazırlamamız bizlere düşen en önemli görev ve sorumluluk. Bizler, geçmişimizin yarınlarda başarabileceklerimizin kanıtı olduğuna inanıyoruz. Ülke olarak ulaştığımız nokta daha büyük hedeflere yürüme potansiyelimizin açık göstergesi. Yeter ki inanarak yola çıkalım ve kararlılıkla yürümeye devam edelim. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde daha çok çalışmaya, hedeflerimizi gerçekleştirmeye ve gelişmiş refah seviyesi ile dünyanın en güzel ülkelerinden birisi olmak için çalışmaya devam edeceğiz. Hedeflerimiz büyük yolumuz uzun, Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümü kutlu olsun. Yaşasın Cumhuriyet…." BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Cumhuriyetin 100. yılında 100 çocuk sahne aldı

Kestelli: “Ekonomide yapısal reform şart” Haber

Kestelli: “Ekonomide yapısal reform şart”

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Eylül Ayı olağan meclis toplantısı Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer idaresinde, İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ve yönetim kurulunun yoğun katılımıyla gerçekleşti. Meclis toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye’nin ekonomik gündemini değerlendiren Başkan Kestelli, “Fiyat istikrarı için atılan adımları olumlu buluyoruz ama sorunlarımızın sadece mali ve finansal önlemlerle çözülemeyeceğinin, kalıcı iyileşme için yapısal reformların şart olduğunun bir kez daha altını çiziyoruz” dedi. EKONOMİDE REFORM ŞART Ekonomide zorluklarla, belirsizliklerle geçen bir dönemin ardından, rasyonel politikalara dönüşün sürecinden sancılı bir dönemden geçildiğini söyleyen Kestelli, “Kur ve faizin enflasyonla kopan dengesi yeniden ihdas ediliyor. Fiyat istikrarı için atılan adımları olumlu buluyoruz ama sorunlarımızın sadece mali ve finansal önlemlerle çözülemeyeceğinin, kalıcı iyileşme için yapısal reformların şart olduğunun bir kez daha altını çiziyoruz. Türkiye ekonomisinin, her meydan okumada sarsılmayacak kadar sağlam, dayanıklı ve çevik bir yapıya kavuşturulmasının şart olduğunu söylüyor ve üretim ekonomisini beka sorunu olarak görüp, bu konuda gerekli tüm çalışmaların hızla planlanması ve uygulamaya geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi. OVP TUTARTLI BİR PROGRAM İzmir iş dünyası olarak hareketli bir ayı geride bıraktıklarını belirten Kestelli, Orta Vadeli Program (OVP)’ı açıklanmasının ardından gerçekleşen bu ziyaretler, hükümetin programa bakışını görmemiz açısından önemli olduğu söyledi. OVP’nin tutarlı hazırlanmış bir program olduğunu söyleyen Kestelli, “OVP’nin uygulanmasına yönelik ekonomi yönetiminde ciddi bir kararlılık gördüğümüzü söyleyebilirim. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Yılmaz’ın, “Önemli olan bu programı hayata geçirmemiz” sözleri, bu kararlılığın göstergesi. Üç yıllık bir süreyi kapsayan OVP’nin uygulama döneminde yurtiçi veya yurtdışı kaynaklı zor dönemler olacaktır. Ancak, umuyor ve diliyorum ki, her durumda programa tam bir uyum gösterilir ve toplum olarak katlanmak zorunda kaldığımız maliyetin sonuçlarını, güçlü ekonomi hedefine ulaşarak almış oluruz” diye konuştu. TARIMIN SORUNU PLANSIZ ÜRETİM Geçtiğimiz günlerde tarım sektörümüz ile ilgili Resmî Gazetede yayınlanan 3 önemli mevzuat hakkında konuşan Kestelli, “Birincisi, tarımsal üretimin planlamasına yönelik usul ve esasları belirleyen Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelikti. Tarımın en önemli sorunlarının başında planlı bir üretim yapılmaması olduğunu yıllardır hepimiz dile getirdik. Planlama eksikliğinin; Fiyatlarda aşırı oynaklığa, üretici gelirlerinde istikrarsızlığa, tüketicilerin uygun maliyetlerde gıdaya ulaşamamasına, dış ticarette istikrarsızlığa ve gıda güvencesine ilişkin risklerin artmasına neden olduğunu biliyoruz. Kısa vadede bütün sorunları çözmesini beklemesek de uygulamaya yönelik önemli bir adımın atılmış olmasını çok önemli görüyorum. Borsa olarak hem üyelerimizin talep ve görüşleri hem de saha ve masa başı çalışmalarımızdan elde edeceğimiz veriler ile Komite çalışmalarına elimizden gelen en yüksek katkıyı vereceğimizi şimdiden söyleyebilirim. Umuyorum ki, yapılacak çalışmalar ile orta ve uzun dönemde sektörde yaşadığımız arz yönlü sorunları en aza indirmeye başarabiliriz” ifadelerine yer verdi. ARABULUCULUK MEKANİZMASI SİSTEME ENTEGRE EDİLMELİ Yayınlanan ikinci önemli mevzuatın ise sözleşmeli üretimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için uygulanacak usul ve esasları düzenleyen yönetmelik olduğunu dile getiren Kestelli, “Sözleşmeli tarım bazı ürün gruplarında uzun yıllardır uygulanan bir sistem. Başarılı örnekleri olduğunu da söylemek mümkün. Ancak, özellikle sözleşme tarafları arasındaki hak ve sorumlulukları düzenleyecek tarafsız bir otorite kurumunun eksikliğinin sistemin gelişmesine engel olduğuna da dikkat çekmek isterim. Yönetmeliğe göre bu görevi Tarım ve Orman Bakanlığı üstlenmiş durumda. Ayrıca, anlaşmazlıkların hızlı çözümü için de arabuluculuk mekanizmasının sisteme entegre edildiğini görüyoruz. Tarımsal üretimin doğası gereği üretim süreçlerinin kesintisiz olması, özellikle yaş meyve ve sebze gibi hızlı tüketime konu olan ürünlerin ticaretinin de hızlı yapılması zorunluluğu sözleşmeli tarımın önemli zorlukları arasında yer alıyor. Yeni mevzuatın bu zorluklara ne kadar cevap vereceğini uygulamada görecek olsak da bir düzenleme iradesinin ortaya konulmasını çok önemli buluyorum” dedi. ÜRETİCİMİZİ TATMİN EDECEK FİYATLAR BEKLİYORUZ Yayınlanan üçüncü önemli mevzuatın 2023 yılında yapılacak tarımsal desteklemeler olduğunu söyleyen Kestelli, “Çok farklı kalemde verilen desteklemelerin bazılarında artış yapılırken özellikle bölge üreticilerimizin merakla beklediği pamuk priminde maalesef artış yapılmadı. Tarımsal desteklemelerde bütçe imkanlarının önemli olduğu bir gerçek ve konjonktür gereği kemer sıkma dönemindeyiz. Ancak, pamuk sektöründe yaşanan gelişmeleri dikkate aldığımızda kilo başına geçen yıla göre artış yapılmadan 160 kuruş olarak açıklanan primin yetersiz olduğu çok açık. Yaklaşık bir ay sonra pamuk hasadı başlayacak. Borsamız koordinatörlüğünde yapılan uzaktan algılama rekolte çalışması devam ediyor. Rekolte miktarında ekim alanındaki değişimin etkili olacağını, kalite yönünden ise önemli bir sorun görünmediğini söyleyebiliriz. Gerçek durumu hasatla birlikte daha net görüyor olacağız. Normal şartlarda ülkemiz ve dünya lif pamuk fiyatları arasında çok yüksek bir korelasyon olmasına rağmen piyasada şu anda yurtiçi fiyatlar dünya fiyatlarının yüzde 20 civarında altında. Bugünkü pamuk fiyatları ve üretim maliyetleri düşünüldüğünde pamuk üreticilerimiz bırakın para kazanmayı, zarar ediyor olacak. Piyasa koşulları böyle devam ederse gelecek yıl birçok üreticimizin pamuk ekiminden vazgeçeceğini söylemek mümkün. Geçtiğimiz yıl 110 kuruş olarak açıklanan prim miktarı piyasa şartları dikkate alınarak 160 kuruşa çıkarılmıştı. Bu yılki şartlarda dikkate alınarak açıklanan pamuk priminin tekrar değerlendirilmesini ve üreticimizi tatmin edecek bir düzenlemenin yapılmasını Bakanlığımızdan önemle rica ediyoruz” diye belirtti. GELİŞMELER SEZON SONUNDA BELLİ OLACAK Konuşmasının sonunda tarım sektöründeki alım fiyatlarını değerlendiren Kestelli, şu ifadeleri kullandı; “Tarımda mevzuat düzenlemeleri yapılıyor, yeni uygulamalar hayata geçiriliyor ama asıl iş olan üretim ve ticaret ara vermeksizin devam ediyor. Bölgemizin geleneksel ürünlerinde üzüm ve incirde hasadın yavaş yavaş sonuna geliyoruz. Zeytinde erken hasat yağ üretmek isteyen üreticilerimiz hasada kısmen başladılar, pamukta ise hasat ekim ayı içerisinde başlayacak. Çekirdeksiz üzümde mildiyö hastalığından dolayı kalite kaybının yanı sıra iklim koşullarının etkisi ile ortalamanın altında bir rekolte söz konusu. Bunun da doğrudan fiyatlara yansıdığını söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yıl 25 lira seviyelerinde olan kuru üzüm fiyatları bu sezon 50-55 lira seviyelerine yükselmiş durumda. Bu artışı üreticilerimiz için olumlu görebiliriz ama ürün alamayan birçok üreticimiz de sezonu kayıpla kapatmak durumunda kalacak. İncirde miktar açısından geçen yıla benzer bir rekolte bekleniyor. Ancak son günlerde sıcaklık ve nem kaynaklı bir kalite sorunu olduğunu söyleyebiliriz. Zeytinde geçen yılki rekor üretimden sonra rekoltede önemli bir düşüş yaşayacağımız kesin. Dökme ve varilli zeytinyağı ihracatının yasaklanmasının ardından fiyatlar kısa bir süre yatay seyir izlese de sızmada 210-220 lira seviyelerine ulaşmış durumda. Sezon içerisindeki gelişmeler ile diğer üretici ülkelerdeki hasadın nasıl olacağı, fiyatların yönünde de belirleyici olacaktır. “ DEĞİŞEN EKONOMİDE TÜKETİCİ DESTEKLENMELİ Risk ve belirsizliklerin en yoğun olduğu sektörlerden birinde faaliyet gösterdiklerini belirten İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer, “Üretimimiz ve ticaretimiz çeşitli doğal, ekonomik ve sosyal kısıtlarla karşı karşıya. Hava koşulları, hastalık ve zararlılar, fiyat belirsizliği, maliyet artışları, pazar erişimi, politikalar ve yasal düzenlemelerden kaynaklı olası ekonomik kayıplardan korunmak için risklerimizi devretmek zorundayız. Neyse ki tarımda sigorta bilincinin son yıllarda arttığını gözlemliyorum. 2022 yılında devlet destekli tarım sigortalarında toplam poliçe sayısı önceki yıla göre yüzde 22 oranında arttı. Sürdürülebilir üretim ve sürdürülebilir tarım ekonomisi için sigorta sistemi ve sigorta kalemlerinin çeşitliliği hayati önem taşıyor. Bu nedenle, değişen ekonomik koşullara karşı üreticilerimizi korumak için özellikle fiyat ve maliyet belirsizliklerine karşı yeni koruma paketlerinin bir an önce devreye alınması gerektiğinin altını çizmek istiyorum” diye belirtti. Bu haber de ilginizi çekebilir: İTB Başkanı Işınsu Kestelli’nin OVP değerlendirmesi

FAO ve İzmir Ticaret Borsası darı farkındalığı oluşturuyor Haber

FAO ve İzmir Ticaret Borsası darı farkındalığı oluşturuyor

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu gıda güvenliğinin sağlanmasına katkısı, beslenme ve insan sağlığına faydaları ve değişen iklim koşulları altındaki üretim potansiyeli nedeniyle darıdaki farkındalığın arttırılması sebebiyle 2023 yılını “Uluslararası Darı Yılı” ilan etmişti. Darı yılı kapsamında ise Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile İzmit Ticaret Borsası iş birliğinde “İzmir Darı Etkinliği” düzenlenendi. Alaçatı Deneyim Noktası’nda kutlandı.  Düzenlenen Etkinliğe Çeşme Kaymakamı Mehmet Maraşlı, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan Korkmaz ve FAO Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu katılım gösterdi. KOLLEKTİF BİR MÜCADELE GEREKLİ Dünyamızın karşı karşıya olduğu küresel iklim krizi ise çok boyutlu olarak her türlü canlı yaşamını tehdit ettiğini ifade ederek küresel ısınmayla mücadelede darının önemine dikkat çeken Korkmaz “Kollektif bir mücadele gerektiren bu krizin neden olduğu sorunların en önemlilerinden birisi de gıda güvencesi üzerinde oluşturduğu riskler. Üstelik bu kriz sonuçları bakımından ne yazık ki en az gelişmiş toplum kesimlerini çok daha fazla etkiliyor. Hem ülkemizde hem de dünyada tarımsal ürünlerin arzında son yıllarda yaşadığımız sorunlar bunun açık bir kanıtı. Bu nedenle yüksek sıcaklıklara dayanıklı, az su isteyen ama aynı zamanda besin değeri yüksek ürünlerin üretimi gıda güvencesi açısından büyük önem taşıyor” diye konuştu. DARININ KULLANIM ALANLARI ARTTIRILMALI Darı üretiminin Türkiye’de oldukça az olduğunu ve bunun arttırılması gerektiğini ifade eden Korkmaz, “Gluten içermeyen, aynı zamanda besin içeriği yüksek olan darı, tam da böyle bir ürün. Toplam dünya üretiminin yüzde 97’sinin Asya ve Afrika’nın sıcak ve kurak bölgelerinde yetiştirilmesi de gelecekte önemli bir üretim potansiyeli olduğuna işaret ediyor. Bu anlamda darının gıda olarak kullanılabileceği alanların anlatılmasının ve şeflerimiz tarafından farklı reçetelerin oluşturulmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün düzenlemiş olduğumuz etkinliğimizde de bu tanıtıma katkı vermeyi amaçladık. Ben sözlerime burada son verirken, birazdan uzmanlarımız tarafından çok iyi tanımadığımız darı hakkında verilecek bilgileri merakla beklediğimi belirtmek istiyorum” dedi. FAO, OLUMSUZ İKLİM KOŞULLARIYLA MÜCADELE EDİYOR FAO Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu da, “İlk bakışta mütevazı gibi görünen ama tarım ve beslenme dünyasında büyük önem taşıyan bir konuyu, darıları sizinle birlikte keşfetme fırsatına sahip olduğum için büyük bir onur duyuyorum. Bildiğiniz gibi 2021 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2023 yılını Uluslararası Millet Yılı (IYM 2023) ilan etti. O tarihten bu yana FAO, darıların besinsel ve sağlık açısından yararları ve olumsuz iklim koşullarında ekime uygunluğu konusunda farkındalığı artırmya yönelik dünya çapındaki faaliyetlere öncülük ediyor” dedi. ÇEVRE DOSTU ÜRÜNLERDİR Genellikle “unutulmuş mahsul” olarak anılan darının önemine dikkat çeken Gutu, “Darı, dikkatimizi ve hayranlığımızı hak eden gerçek mücevherdir. Darı uygun fiyatlıdır, çok besleyicidir ve iklim değişikliğine dayanabilir. Ayrıca darılar çevre dostu ürünlerdir. Minimum su ve kimyasal gübre gereksinimleri ve toprak sağlığını iyileştirme yetenekleri, sürdürülebilir tarım uygulamalarına katkıda bulunur. Kısacası miras açısından zengin ve potansiyel dolular” ifadelerini kullandı. DÜNYA NÜFUSU AÇLIKLA KARŞI KARŞIYA Dünya nüfusunun arttığı ve küresel gıda sisteminin başta açlık ve gıda güvenliği olmak üzere karmaşık zorluklarla karşı karşıya olduğu bir dönemde, darının potansiyelini açığa çıkarma çabalarının gelecek için önemli umutlar taşıdığını belirten Gutu, Küresel gıda sistemi açısından önemini vurgulamak için darıların temel özelliklerini paylaştı. Darıların genetik çeşitliliği aynı zamanda gıda sektörünün yanı sıra terapötik, farmasötik ve özel kimya gibi belirli profesyonel uygulamalara yönelik niş pazarlarda gelir getirici faaliyetler yoluyla ekonomik kalkınma fırsatları da sunduğunu ifade etti. Darıların tanıtılmasında herkese görev düştüğünü dile getiren Gutu, “Hükümetler, özel sektör, çiftçiler, etki sahibi kişiler, şefler, STK'lar, araştırmacılar… hepimiz!” diyerek atılması gereken adımları şöyle sıraladı: “Hükümetlerin darı üretimine ve ticaretine öncelik vermesi gerekiyor. Özel sektörün sürdürülebilir darı üretimine daha fazla yatırım yapması için gerekli tedbirleri alması gerekiyor. Darı üretimi ve dağıtımının yaygınlaştırılması için STK'lar ve uluslararası kuruluşlar işbirliğine açık olmalıdır. Influencerlar ve şefler darıyı tariflerinde ve menülerinde kullanmalı ve tüketimini desteklemelidir. Çiftçiler darı yetiştirmek için en güncel yöntemleri uygulamalıdır.” DARI SUYUN AZADLIĞI YERLERDE FAYDALI OLACAKTIR İnsanoğlunun sadece kar amaçlı üretim yaptığını ve bu sebeple susuzlukla karşı karşıya olduğunu ifade eden Maraşlı, “Günümüzdeki dünyanın 8 yüz milyon kişinin aç olduğu ve ürünlerin israfa gittiği bir ortamda özellikle küresel ısınmanın ürünleri yetiştirmedeki güçlükleri değerlendirildiği zaman, darının ne kadar önemli olduğunu burada anlatıldığını görmek mutluluk verici. İnsanoğlunun ürettiği ürünlerdeki fayda ve gelir olarak kazancının her zaman önde olması ürünlerin yok olmasına sebep oluyor. Aslında toplumun neye ihtiyacı varsa o eksen etrafında toplanması gerekiyor. Ürünleri üretirken sadece kar odaklı düşünmemesi gerekiyor. Bence bu işi darının önemini ortaya çıkartarak bu ikisi arasındaki sorunsalın tartışılacağını düşünüyorum. Darının suyun azaldığı yerlerde denenebileceğini ve dünyaya faydalı olacağını düşünüyorum” dedi. Programın devamında, FAO’dan Veysel Dönderalp ise Uluslararası Darı Yılı ve FAO’nun Küresel Düzeyde Darı Üzerine Yürüttüğü Çalışmalar hakkında bilgi verdi. Yaşar Üniversitesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Seda Genç Darının Gastronomik Yolculuğunu anlattı. Beslenme Uzmanı Dilara Koçak Beslenme Piramidinde Darının Yeri başlıklı bir konuşma yaptı. Gazeteci ve Gıda Marka Uzmanı Mine Ataman da Darının sofralarımızda nasıl yer alması gerektiğini paylaştı. Darı Üretiminde Bir Aile Çiftçisi olan Ahmet Alper & Neriman Güner Darı üretimi ve kullanım alanlarını anlattı.  Etkinliğin kapanış konuşmalarını ise İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreteri Dr. Erçin Güdücü ve FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık gerçekleştirdi.  BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - EGM, KADES uygulaması ile şiddete uğrayan kadınların yanında

İTB meclisinde gündem; İklim krizi ve ticaretin geleceği Haber

İTB meclisinde gündem; İklim krizi ve ticaretin geleceği

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Ağustos Ayı olağan meclis toplantısı Ticaret Odası (İZTO) Meclis Salonu’nda, Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer yönetiminde yapıldı. Toplantının bu ayki gündem konusu iklim krizi ve ülke ekonomisiydi. Toplantının açılış konuşmasını yapan İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer, “Ülkemizde birçok tarım ürününde kendine yeter üretimimiz var. Meyve-sebze sektöründe ise arz fazlasıyla üretimimize devam ediyoruz. Üretim gücümüz iyi olmasına rağmen özellikle yurtdışı pazarında rekabet gücümüz maalesef zayıf kalıyor. Sadece üretimin olduğu bir planlama modeli yeterli değildir. Planlama tarımın çok boyutlu olması nedeniyle bütünsel yapılmalıdır” dedi. Tuncer’den sonra sahneye çıkan İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, iklim krizine dikkat çekerek Türkiye’nin Avrupa’dan geri kalmaması için iklim krizine karşı önlemelerin şimdiden alınması gerektiğini ifade etti. YURTDIŞI PAZARINDA ZAYIF KALIYORUZ Son dönemde hem Dünyada hem de Türkiye’de bir takım sosyal, çevresel ve ekonomik faktörlerin üretimi kısıtladığını belirten Tuncer, “Değişimin en çok hissedildiği sektörlerin başında tarım geliyor. Üstü açık bir fabrika olarak tanımladığımız tarımsal üretim; toprak, su, iklim, emek, ücret, fiyat ve daha birçok değişkenin etkisi altında. Üretimimizi planlarken bu değişkenleri iyi hesap etmek gerek. Gelişmiş ülkelerin bu hesaplamaları iyi yaptığını görüyoruz. Arz-talep dengesini iyi analiz eden ülkeler küresel ticarette söz sahibi oluyor ve piyasalara yön veriyor. Ülkemizde birçok tarım ürününde kendine yeter üretimimiz var. Meyve-sebze sektöründe ise arz fazlasıyla üretimimize devam ediyoruz. Üretim gücümüz iyi olmasına rağmen özellikle yurtdışı pazarında rekabet gücümüz maalesef zayıf kalıyor. Sadece üretimin olduğu bir planlama modeli yeterli değildir. Planlama tarımın çok boyutlu olması nedeniyle bütünsel yapılmalıdır. Arz – talep dengesi makro ölçekte ayarlanmalı, yurtdışı pazar araştırmaları düzenli olarak yapılmalı, ithalat – ihracat dengesi yakalanmalıdır” diye konuştu. GIDA GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN ENDİŞELER ARTIYOR. Küresel gıda güvenliğine ilişkin endişelerin her geçen gün arttığını ifade ederek  bu endişede, tarımsal girdi fiyatlarında son iki yılda yaşanan artış, sera gazı emisyonlarının artması ve tüketici  tercihlerindeki değişikliklerin önemli rol oynadığını söyleyen Tuncer, “Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün 2023-2032 yıllarını kapsayan Tarımsal  Görünüm çalışmasına göre;  Gübre fiyatlarındaki her yüzde 1’lik artış için tarımsal emtia fiyatlarının yüzde 0,2 artacağı tahmin edilmektedir.  Küresel çapta canlı hayvan üretiminde sadece yüzde 1,3’lük yıllık büyüme tahmin edilmektedir.  Tarımsal sera gazı emisyonlarının önümüzdeki on yılda yüzde 7,6 oranında artması öngörülüyor. Halihazırda, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 20 ila yüzde 25’i tarım sektöründen kaynaklanmaktadır. Bu oranlar, tarımın iklim değişikliği üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan, küresel et ticaretinin son on yılda olduğundan çok daha yavaş bir şekilde, yılda yalnızca yüzde 0,7 büyüyeceği tahmin edilmektedir. 2032 yılına gelindiğinde tüm et kaynaklarından tüketilen proteinin yüzde 41’inin kümes hayvanı eti kaynaklı olacağı öngörülmektedir” ifadelerini kullandı. HAYVANCILIK SEKTÖRÜMÜZÜ BÜYÜTMELİYİZ Konuşmasının sonunda hâlihazırda yüksek olan ve artmaya devam eden üretim maliyetleri ve yetersiz gelir artışları nedeniyle et talebinin büyümesi beklenenin altında kalacağına dikkat çeken Tuncer, “Global ölçekte satın alma gücünün düşmesi tüketicileri daha ucuz etlere yöneltmekte, restoran ve benzeri ev dışı gıda harcamalarının azalmasına neden olmaktadır. Yüksek gelirli ülkelerde harcanabilir gelir artışı artık et tüketimindeki değişikliklerin ana belirleyicisi değil. Bunun yerine, insan sağlığı, çevresel etkiler ve hayvan refahı ile ilgili endişeler, bu ülkelerdeki tüketici taleplerini et çeşitleri arasında kaydıran (örneğin kırmızı et yerine beyaz et) veya genel et talebini azaltan bir diyete geçmeye itmektedir. Ekonomik büyümenin, kentleşmenin ve fast- food endüstrisinin büyümesinin ilerlediği orta gelirli ülkelerde, tüketicilerin et tercihlerinde daha önemli değişiklikler bekleniyor. Düşük gelirli ülkelerde, yüksek nüfus artışının, daha yüksek et tüketiminin ana itici gücü olmaya devam etmesi bekleniyor. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat programının da baskısıyla özellikle büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin Avrupa’da azalması ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde artması olasıdır. Bu durumu fırsata çevirerek hayvancılık sektörümüzü büyütmeli ve ihracat potansiyelini kullanmalıyız. Tabi bu süreci sürdürülebilir üretim ilkelerini gözeterek yapmalı ve uluslararası anlaşmaları dikkate almalıyız. Sürdürülebilir üretim için, sürdürülebilir Dünya şarttır” dedi. HAZIRLIKLARIMIZI ŞİMDİDEN TAMAMLAMAMIZ GEREKİYOR Tuncer’in konuşmasının ardından söz alarak kürsüye çıkan İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, küresel iklim değişikliğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı; “Bildiğiniz gibi küresel iklim değişikliğinin etkileri ve bu değişiklikle mücadele konularına hemen her meclis toplantımızda değinmeye çalışıyorum. Şu an işlerimizde etkisi görünmese de yakın bir gelecekte dünyada ve ülkemizde ekonominin ve ticaretin kurallarını değiştirecek yasal altyapı hazırlıkları hızla tamamlanıyor. Bu çalışmalardan birisi de yeşil dönüşümün Avrupa sanayisi üzerine yaratacağı maliyet karşısında Avrupa’nın rekabetçiliğini koruyabilmesi ve üretimin, emisyon azaltım hedefi AB’den az olan ülkelere kaymasının önlenmesi için geliştirilen Sınırda Karbon Vergisi Mekanizması. Mayıs ayında yayınlanan Sınırda Karbon Düzenlemesi, Ekim 2023 ile Aralık 2025 tarihleri arasını ithalatçıların karbon ayak izini raporlama yükümlülüğü olan bir geçiş dönemi olarak öngörüyor. Mekanizma, 1 Ocak 2026’dan itibaren ise tam anlamıyla çalışmaya başlayacak ve firmalar eğer kendi ülkelerinde karbon vergisi ödemiyorlarsa bu vergiyi AB sınırında ödemek zorunda olacak. Düzenleme ilk planda yoğun karbon salınımına sebep olan; demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen olmak üzere altı sektörü kapsıyor. Toplam ihracatımızın yüzde 41’ini Avrupa Birliği ülkelerine yaptığımız düşünüldüğünde düzenlemeye uyumun ihracatımızın sürdürülebilirliği açısından ne kadar hayati önem taşıdığı net olarak ortaya çıkıyor. Bizlerin faaliyet alanı olan tarım ve gıda sektörü bugün için altı sektör içerisinde yer almasa da kapsama alınacak ilk sektörler arasında bulunuyor. Kuru meyveler, zeytinyağı ve işlenmiş gıda gibi bölgemizden yoğun olarak yapılan ihracatın önemli bir kısmının geleneksel pazarlarının Avrupa Birliği ülkeleri olduğunu biliyoruz. Bu nedenle gelecekte rekabetçi olmak istiyorsak hazırlıklarımıza şimdiden başlamamız gerekiyor. İşe, “Ölçemediğiniz Şeyi Yönetemezsiniz” ilkesi gereği tüm tedarik, üretim ve pazarlama süreçlerimizdeki karbon emisyonumuzu ölçerek başlamalıyız. Borsa olarak bizde üye firmalarımıza ne gibi teknik destekler sağlayabileceğimizin üzerinde çalışıyoruz. Uzun ve meşakkatli bu yolculuğu ancak hep birlikte çalışırsak aşabiliriz.” YENİ PAZAR ARAYIŞINA AĞIRLIK VERİLMELİ İzmir'in tarım ihracatı pastasından aldığı payın yetersiz olduğunu belirten  kaydeden Başkanvekili Uçak, “Bildiğiniz gibi ihracattan elde edeceğimiz her bir döviz, ekonomik istikrar ve makro dengeler açısından hayati önem taşıyor. Ülkemizde ihracatın arttığı yıllar aynı zamanda ekonomik büyümede de belirgin artışın yaşandığı yıllar olmuştur. Bu yılın ilk yarısında, özel ticaret sistemine göre 112 milyar dolar ihracat gerçekleştirildi. Bir taraftan küresel zorluklar, diğer taraftan yurtiçi ekonomik dengelerdeki istikrarsızlık nedeniyle ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 geriledi. İzmir olarak ilk altı ayda toplam 7,2 milyar dolar ile ülke ihracatına yüzde 6,5 katkı sağladık .Önemli bir üretim potansiyelimizin olduğu tarım sektörümüz ise yıllara göre değişmekle birlikte toplam ihracata yüzde 10-15 arasında katkı sağlıyor. Ege Bölgesi'nin üretim gücünü düşündüğümüzde bunu yeterli görmemiz mümkün değil. Daha fazla ihracat için bir taraftan yeni pazar arayışlarına ağırlık vermeli, diğer taraftan da daha katma değerli ve inovatif ürünler geliştirmeliyiz” dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: İzmir’de pazar günü trafiğe çıkacaklar dikkat! O yol kapalı olacak

Milli Çeşit listesine adını yazdıran Borsakarası ilk ürünü verdi Haber

Milli Çeşit listesine adını yazdıran Borsakarası ilk ürünü verdi

2019 yılında Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile İzmir Ticaret Borsası arasında, adı Borsa tarafından verilecek bir üzüm çeşidi geliştirilmesine yönelik başlatılan teknik çalışmalar sonucunda ilk ürünler alındı. 16 Ağustos 2023 Çarşamba günü Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü üretim bağlarında yapılan törenle “Borsakarası” üzümünün tanıtımı gerçekleştirildi. Etkinliğin katılımcıları İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi İlhan Zincircioğlu, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Kurum Müdürü Akay Ünal, İzmir Ticaret Borsası Meclis Üyeleri Engin Olgunca, Murat Şenay, İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Pınar Nacak, her iki kurumun teknik ekibi ve üreticilerden oluştu. İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi İlhan Zincircioğlu, Borsa’nın, tarımsal ürün ve üretimi destekleyen projeleri ve çalışmaları ile sadece ilimizde ve bölgemizde değil; ülke genelinde de tarım ve tarım ürünleri ticaretine yön veren bir kuruluş olduğunun altını çizerek, “Borsamız kotasyonundaki önemli ürünlerimizden biri olan çekirdeksiz kuru üzümde dünya ticaretine yön veren, referans fiyatları belirleyen ülke Türkiye; kurum ise İzmir Ticaret Borsası’dır. Çekirdeksiz kuru üzüm ile ilgili olarak devamlı dirsek temasında olduğumuz hatta kardeş kurum olarak gördüğümüz Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü de bugüne kadar üzüm ile ilgili yürüttüğümüz birçok projede teknik desteğini bizden esirgememiştir. Özellikle bu konuda onlara çok teşekkür ederiz.” dedi. YAKIN ZAMANDA MARKETLERDE Zincircioğlu, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü ile İzmir Ticaret Borsası arasında, adı Borsa tarafından verilecek bir üzüm çeşidi geliştirilmesine yönelik çalışmaların 2019 yılında başladığını belirterek, “Yoğun çalışmalar sonucunda, 27 Mart 2023 tarihinde, Meyve/Asma Tescil komitesince yapılan değerlendirme neticesinde “Borsakarası” üzüm çeşidimiz milli çeşit listesine girmeye hak kazandı. Dünya üzüm ticaretinde akla ilk gelen kurum olan İzmir Ticaret Borsası, “Borsakarası” çeşidi ile üzüm sektöründe de bir üzüm çeşidine adını vererek ismini ölümsüzleştirmiş, Enstitümüzün çabaları ile zengin üzüm koleksiyonuna sahip ülkemizin milli çeşitlerine bir çeşit daha kazandırılmış ve ülkemizin yerel üzüm çeşitlerinin değer ve önemine dikkat çekilmiş oldu. Enstitümüze sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim.” diye konuştu. Özellikleri göz önüne alındığında hem sektörün hem de tüketicinin beğenisini kazanacağı düşünülen çeşidin yakın bir zaman sonra market ve pazarlarda yerini alması için gerekli çalışmaların ve tanıtımların yapılması için de gayret edeceklerini belirten Zincircioğlu, “Borsakarası”nın sektöre hayırlı olmasını diledi ve “Zorlu bir sezon geçiren üzüm sektörüne de bereketli, bol kazançlı bir yıl diliyorum.” dedi. Manisa Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü adına konuşma gerçekleştiren Kurum Müdürü Akay Ünal ise bağcılığın bölgemiz ve ülkemiz için önemli tarımsal üretimlerinden biri olduğunu, bağcılığın ve yeni çeşitlerin geliştirilmesi, sektörün kazanımlarının arttırılması için çok yoğun çalışmalar yaptıklarını belirtti. Ayrıca, İzmir Ticaret Borsası ile uzun yıllardır uyum içinde pek çok proje yaptıklarını, “Borsakarası” üzüm çeşidi ile bu projelere bir yenisinin eklendiğini belirtti. Şimdiki amaçlarının “Borsakarası”nı ticari hayata bir an önce kazandırabilmek olduğunu ifade eden Ünal, gelecekte övgüyle bahsedilecek bir üzüm çeşidi olması için ortak çalışmalara devam edilmesi gerektiğini de belirtti. İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Pınar Nacak da katılımcılara projenin başlangıcından bugüne kadar iki kurum tarafından yürütülen çalışmalar ve “Borsakarası” çeşit isminin tescil süreci hakkında bir bilgilendirme yaptı. BORSAKARASI NEDİR? Başta çocuklar olmak üzere son tüketicinin en çok sevdiği çeşitler arasında yer alan çekirdeksiz üzümler kategorisindeki “Borsakarası”; mavi-siyah ve orta erkenci bir çeşittir. Ortalama salkım ağırlığı 450 ggram ve verimi 3.000-3.500 kg/da’dır. “Borsakarası” doğru hasat zamanı sonrası kurutma işlemleri yapılarak kurutmaya da elverişli bir çeşittir. Tane iriliği açısından TS 3411 Çekirdeksiz Kuru Üzüm Standardındaki sınıflandırmaya göre çok iri (Jumbo) sınıfında yer almaktadır. Ayrıca; kuru üzüm duyusal testinden de yüksek puan almış bir çeşittir. Yeni üzüm çeşidinin tanıtım faaliyetleri ve ülkemizin farklı ekolojilerindeki adaptasyon çalışmaları da sürmektedir. BÜLTEN

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.