TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İzmir'de 'sığınma' utancı: 7 çatı, 181 kapasite!

Kadın cinayetlerinin en çok yaşandığı illerden biri olan ve nüfusu 100 bini geçen 13 ilçesinde yükümlülüğe rağmen sığınma evi bulunmayan İzmir'de, şiddetten kaçışta çalınabilecek kapı sayısı yalnızca 7... 2 milyon 246 bin kadının yaşadığı kentte sığınma evlerinin toplam kapasitesi ise 181!

Haber Giriş Tarihi: 08.03.2023 05:06
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
İzmir'de 'sığınma' utancı: 7 çatı, 181 kapasite!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Kadın cinayetleri, Türkiye'nin en önemli toplumsal sorunlarının başında geliyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun şiddetten ölen kadınlar anısına derlediği dijital 'anıt sayaç' da, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde bu şiddetin vardığı boyutu gözler önüne seriyor. Platformun verilerine göre; 2023 yılının ilk 67 gününde 43 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadın cinayetlerinin en çok yaşandığı şehirlerden biri olan İzmir'de ise 6 kadın, eşi, sevgilisi ya da yakınları tarafından hayattan koparıldı. Bu kara tablonun gölgesinde birçok kadın, erkek şiddeti görmesine rağmen gidecek başka bir yeri olmadığı için şikayetçi olamıyor. Dolayısıyla şiddetsiz hayata ilk adım olarak öne çıkan sığınma evleri, kritik önem taşıyor. Nitekim nüfusu 100 binin üzerindeki her belediyenin sığınma evi açma yükümlülüğü var. Ancak bu sayı, kanunda yer alan maddenin öngördüğüne kıyasla oldukça az.


Fotoğraf: Özge Özgüner csgorselarsiv.org

181 KAPASİTELİ 7 ÇATI
İzmir'de nüfusu 100 bini geçen Konak, Gaziemir, Bornova, Karabağlar, Karşıyaka, Çiğli, Buca, Torbalı, Menemen, Kemalpaşa, Menderes, Bergama ve Aliağa belediyelerinin kadın sığınma evi yok. Sığınma evi açma yükümlülüğünü yerine getiren ilçe belediyeleri sadece Ödemiş ve Bayraklı ile sınırlı. İki ilçedeki sığınma evlerinin kapasitesi 28 iken, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yıllardır hizmet veren iki kadın sığınma evinin toplam kapasitesi ise 45. Öte yandan kentte, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı bulunan 3 sığınma evi de toplamda 108 kapasite ile hizmet vermekte. Özetle 2 milyon 246 bin kadının yaşadığı İzmir'de, erkek şiddetinden kaçışta çalınabilecek kapı sayısı yalnızca 7.



BAŞKA İLLERE GÖNDERİLİYORLAR
İzmir Kadın Dayanışma Derneği'nden Seher Gündoğan, yıllarca farklı illerde bakanlığa bağlı sığınma evlerinde görev yapmış biri. Bu alanda 16 yıllık deneyimi bulunan Gündoğan ile kentte bakanlık ile belediyelere ait sığınma evlerinin durumunu, belediyelerin yasal sorumluluklarını yerine getirmeme nedenlerini, sığınma evinden çıkan kadınları şiddet gördüğü eve geri döndüren sebepleri, kadın danışma merkezlerindeki eksiklikleri, koruyucu hizmetleri ve yapılması gerekenleri konuştuk. İzmir gibi büyük bir metropolde yalnızca 7 tane sığınma evi bulunmasının kabul edilemez olduğunu belirten Gündoğan, "Kapasite elbette yeterli değil. Bakanlıkta çalışırken biz bunu sürekli ifade ederdik. O kadar çok başvuru olurdu ki... Hala da öyle biliyorum. Kadınlar başka illere gönderilmek durumunda kalınıyor çünkü İzmir’deki tüm sığınma evleri dolu. Bazen uzak ilçedeki sığınma evlerine kadınlar gitmek istemiyor. Çünkü işlerini halletmek, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için merkezde ya da ulaşılabilir bir noktadaki sığınma evinde kalmak istiyor. İzmir’deki kimi sığınma evleri de uzak ilçelerde. Yol bile kadının karşılayamayacağı bir külfet oluyor. O yüzden İzmir’deki kapasite kesinlikle ihtiyacın çok altında. Bunu Bakanlık da biliyor" dedi.

"BELEDİYELER KÜLFET OLARAK GÖRÜYOR"
Yasal yükümlülükleri olmasına rağmen belediyelerin de bu konuda iyi bir sınav veremediğini dile getiren Gündoğan, "Konak Belediye Başkanı bir ziyaretimizde bize söz verdi. 'Sığınma evini açacağım içiniz rahat olsun' dedi. Bekliyoruz... Bornova Belediyesi, var olan sığınma evini kapattı. İyi işliyordu, yeri ifşa oldu dendi ama aslında binanın kiralaması ile ilgili de sıkıntı vardı sanırım. Yeni bir bina aradılar ama bulamadılar. Aslında biraz itici güç olmak gerekiyor bu konuda. Belediyelerin çoğu sığınma evi açmayı maddi külfet olarak görüyor. Çünkü politik bir yatırım değil, kendilerine oy olarak geri dönemiyor. Çünkü her il ve ilçeden kadının gelip kalması gerekiyor sığınma evinde. O yüzden belediyelerin, bizlerin yapacağı savunuculukla bu anlamda biraz harekete geçirilmesi gerekiyor. Büyükşehir Belediyesi’ İzmir’de bu işi iyi yapan belediyelerden biri... 2 sığınma evi var. Keşke her belediye bu kadar yapılanmaya gidebilse" ifadelerini kullandı.

ŞİDDETE GERİ DÖNÜYORLAR
Sığınma evleri kadınların yalnızca barınma sorunlarına çözüm bulan değil aynı zamanda onları her yönden güçlendiren bir yapıda da olmalı ki kadın şiddet gördüğü yere çaresizlik yaşayarak tekrar dönmesin ve hayatını kurabilsin. Fakat Gündoğan'ın anlattıkları sığınma evlerinin çoğunlukla bu işlevi görmediğini ortaya koyuyor: "Koruyucu ve önleyici hizmetlerde çok kötü olduğumuzu biliyoruz. Hizmet sonrası destekte de öyle. Bu durum kadını güçlendirmemize olanak sağlamıyor. Biz kadının şiddet görürkenki durumuna tampon olmaya çalışıyoruz. Bu o kadar içimizi acıtıyor ki... Sığınma evine gelen bir kadına mevzuat, '6 ay kalabilirsin' diyor. Sosyal inceleme raporuyla bu süreyi uzatabiliyorsunuz. Bazen 6 ay bazen 1 yıl... Ama oradan çıktıktan sonra ne yapacağına dair kadının kafasında hep bir soru işareti var. Kadına ucuz konut tahsis edemiyorsunuz, korunaklı işyeri sağlayamıyorsunuz, sığınma evinde kalırken mesleki anlamda güçlenmesi için kalıcı çözümler yaratamıyorsunuz. Sığınma evinden çıkan kadın hayatına dair kalıcı bir çözüm üretemediği zaman şiddet gördüğü eve geri döner."

RİSK DURUMUNA BAKILMIYOR
Sığınma evine başvuran kadınların risk durumuna bakılmadan aynı çatı altında barındırıldığına dikkat çeken Gündoğan, bu durumun gizlilik ihlaline neden olduğunu söyledi: "Her kadının ihtiyacı bir değil. Örneğin çok yüksek risk altında olan kadınlar için korunaklı, gizli ve kimsenin ulaşamayacağı sığınma evleri gerekiyor. Kimi kadın için ise orta düzeyde bir sığınma evi ihtiyacını karşılıyor. Ama ne yazık ki risk durumuna bakılmaksızın her kadın aynı çatı altında toplanıyor. O zaman da barınma ihtiyacı olan kadın, 'Gizlikten bana ne' diyebiliyor. Diğer taraftan hayatı tehlikeye giren, ölüm riskiyle karşı karşıya olan kadın da aynı sığınma evinde kalıyor. Bu kadar uç ihtiyaçta kadınları tek bir çatı altında topladığınızda ihlaller yaşanıyor. Güvenliği sağlamak çok zor çünkü ihlalle ilgili birçok olumsuz unsur var. Kamu personeli ya da kadının kendisi paylaşabiliyor. Sığınma evinin bulunduğu ilçede bir süre sonra herkes biliyor zaten. Güvenlik riski yüksek olan kadının da çok sık yeri değiştirilmek zorunda kalınır maalesef. Halbuki işe girmiş, para kazanmaya başlamış, düzenini oturtmaya çalışıyor olur... Ama yeri tespit edildiği an sıfırdan başlamak zorunda! Fail ise yerinde durur. Ona hiçbir şey olmaz. O dışarıda hayatını sürdürüyorken, şiddete maruz kalan kadının hayatı durmadan darmaduman edilir."

KADINLAR DİL BARİYERİNE TOSLUYOR
Kadın danışma merkezlerindeki eksikliklere de değinen Gündoğan, "20 tane Kadın Danışma Merkezi var İzmir’de. Bazı belediyelerde, kadının gidip soru sorabileceği hiçbir birim yok. Bünyesinde kadın danışma merkezi olmadığı gibi, kendi ilçesinde kadına yönelik şiddetin ya da böyle bir ihtiyacın olmadığını söyleyen belediyeler var. Her başvuru alınan yerde kadınlar mutlaka dil bariyerine tosluyor. Arapça, Kürtçe, İngilizce dahi bazen ciddi sorun oluyor. Tercüman desteğini bulmak da çok zor, yeminli tercüman bulmak gerekiyor çünkü mahkeme sürecinin başlaması için. Bunun da belli bir maliyeti var. Kadınlar çok zorlanıyor. Bize gelen başvurularda dil bilen arkadaşlardan destek alıyoruz. Ama kamuda da bu konunun çözülmediğin çok iyi biliyorum. Ancak yeminli tercüman dışında mevcut personel ya da tanıdık üzerinden çözülüyor genelde dil bariyeri. Ama bunun için devletin bir hizmeti olması gerekiyor. Mülteci ya da sığınmacı kadınlar, sığınma evine geldiğinde diğer kadınlarla dil nedeniyle anlaşamadıklarında çok sorun yaşıyorlar. İçlerine kapanıyorlar bazen. Çözebildiğini noktada ihtiyacını görüyorsunuz ama genellikle çoklu mağduriyet devam ediyor. Onun önüne geçilemiyor" dedi.

138 KADINDAN ŞİDDET BAŞVURUSU
2022 yılında derneğe şiddet gördüğü gerekçesiyle başvuruda bulunan kadın sayısının 138 olduğunu paylaşan Gündoğan, "Dernek olarak şiddet başvurusu alıyoruz. İlgili kurumlara ve sivil toplum kuruluşlarına yönlendirme de yapıyoruz. Gönüllü avukat ve psikolog ağımız var. 2022 yılında bize destek için başvuran kadın sayısı 138. Bazen erkekler de arıyor, kız arkadaşları ya da ablaları için olduğunu söylüyorlar. Ya da evlenmek isteyenler erkekler arıyor! Bir amca derneğimizi arayıp, 'Bana helal süt emmiş birini bulursanız evlenmek isterim' demişti" sözleriyle derneğe gelen ilginç telefonlardan da bahsetti.

"6284 SAYILI KANUN BİR YERE KADAR"
Son olarak Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına değinen Gündoğan, "Kadını güçlendiren, desteklenmesi için devletin birçok mekanizmasının hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen 81 maddelik kocaman bir sözleşme! Birçok açıdan İstanbul Sözleşmesi devletin gözünü korkuttu. Çok büyük bir kazanımdı bizim için. Yurt dışına iltica eden, yerleşen, şiddetten uzaklaşan, yeni hayat kuran kadınlar oldu. Bazen kadın öyle bir şiddet ortamında oluyor ki nereye giderse gitsin failden kurtulamıyor. Kimi kadınlar için tanık koruma programını bile talep eder duruma gelmiştik biz. Hele bir vakada yüz ameliyatını bile düşündük. Çünkü adam nerede olursa olsun buluyordu. Kadın artık bir gün daha yaşamayı kar sayıyordu ve biz bu sözleşmeyle kadının hayatını kurtarabildik. Artık böyle bir argüman yok elimizde, 6284 sayılı kanun bir yere kadar. Sözleşmenin getirdiği hareket özgürlüğünü sağlamıyor bize. Umarız politik rüzgar değişir ve bir gecede o sözleşme yine geri gelir diye bekliyoruz" açıklamasını yaptı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.