TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Aliağa’da zehir saçan proje: “Bu tesisi istemiyoruz”

Aliağa’da 4 köyün ortasına yapılması planlanan ‘cüruf’ tesisine bakanlık tarafından onay verilirken, köy sakinleri projenin bir an önce durdurulmasını istiyor

Haber Giriş Tarihi: 20.07.2023 03:31
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Aliağa’da zehir saçan proje: “Bu tesisi istemiyoruz”

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER
İzmir’in Aliağa ilçesi sanayi atıklarının esiri olmaya devam ediyor. Daha önceden HABAŞ ve EKOVAR şirketleri tarafından yapılması planlanan Endüstriyel Atık Bertaraf (cüruf) Tesisi Projeleri iptal edildi derken, şimdi de Kardemir Çelik Sanayi Şirketi’nin cüruf tesisi tüm engellemelere rağmen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan onay aldı. Çıtak, Güzelhisar, Şehitkemal ve Samurlu köylerinin tam ortasında kurulması planlanan cüruf tesisi bu köylere adeta hastalık saçacak. Öte yandan, yapımı planlanan tesisin Devlet Su İşlerine (DSİ) ait tarım arazisi sulama göletine yalnızca 750 metre uzaklıkta olması da başka bir tartışma konusu oluyor. İnsan sağlığının yanı sıra tarım arazilerine de ciddi zararlar verecek olan tesisin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) alanının 3 kilometrelik yarı çapında ise zeytin bahçeleri de yer alıyor. Daha önce yapılmak istenen projeleri mahkeme kararıyla engellemelerine rağmen cüruf belasından kurtulamadıklarını ve artık mahkemeye gitmek için ne köylüden ne de belediyelerden destek göremediklerini belirten Çıtak Köyü Muhtarı Üstün Güleç, “Biz sanayiye karşı değiliz ama bizim yaşam alanlarımızı günden güne daraltıyorlar, sularımızı zehirliyorlar. Biz bu projenin olmasını istemiyoruz. Eğer bizi dinelemeyeceklerse ve gözden çıkarttılarsa her tarafımızı cürufla kaplayıp öldürsünler” diyerek projeye sitem etti. 

İzmir’in Aliağa ilçesi sanayi atıklarının esiri olmaya devam ediyor. Daha önceden HABAŞ ve EKOVAR şirketleri tarafından yapılması planlanan Endüstriyel Atık Bertaraf (cüruf) Tesisi Projeleri iptal edildi derken, şimdi de Kardemir Çelik Sanayi Şirketi’nin cüruf tesisi tüm engellemelere rağmen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan onay aldı. Çıtak, Güzelhisar, Şehitkemal ve Samurlu köylerinin tam ortasında kurulması planlanan cüruf tesisi bu köylere adeta hastalık saçacak. Öte yandan, yapımı planlanan tesisin Devlet Su İşlerine (DSİ) ait tarım arazisi sulama göletine yalnızca 750 metre uzaklıkta olması da başka bir tartışma konusu oluyor. İnsan sağlığının yanı sıra tarım arazilerine de ciddi zararlar verecek olan tesisin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) alanının 3 kilometrelik yarı çapında ise zeytin bahçeleri de yer alıyor. Daha önce yapılmak istenen projeleri mahkeme kararıyla engellemelerine rağmen cüruf belasından kurtulamadıklarını ve artık mahkemeye gitmek için ne köylüden ne de belediyelerden destek göremediklerini belirten Çıtak Köyü Muhtarı Üstün Güleç, “Biz sanayiye karşı değiliz ama bizim yaşam alanlarımızı günden güne daraltıyorlar, sularımızı zehirliyorlar. Biz bu projenin olmasını istemiyoruz. Eğer bizi dinelemeyeceklerse ve gözden çıkarttılarsa her tarafımızı cürufla kaplayıp öldürsünler” diyerek projeye sitem etti.

SULARIMIZI ZEHİRLİYORLAR
İzmir’in adeta sanayi kentine dönen Aliağa ilçesi, gün geçtikçe havadan ve karadan zehirlenmeye devam ediyor. Kentin sahil kısmında bulunan sanayi sitelerinin yaktığı kimyasal atıkların havayı zehirlediği yetmezmiş gibi şimdide cüruf projesiyle toprak tehdit altında. Türkiye’nin çevre göz önüne alındığında geleceğinin pek parlak olmadığını belirten Güleç, geleceğe dönük planlamanın yapılmadığını ve günü kurtarmak için kimyasal atıklar konusunda sorumsuzca davranıldığını ifade etti. Muhtar Güleç, “Deprem bölgesinde inşaat enkazını bile şehrin dışına taşırlarken neden kanserojen maddeyi köylerin ortasına atarlar. Buraya sanayi 1970 yılında yapıldı. O zaman neden düşünülmedi bu atıkların nereye gideceği. Biz sanayiye kesinlikle karşı değiliz. Bu sanayiden bir atık çıkacak elbet ama 4 köyün tam ortasına, tarım arazilerine su veren göletin yanına da yapılmaz böyle bir tesis. Baraj yapacakları zaman sular altında kalan köyü taşıyorlar başka yere. Yine aynısını yapsalardı. Az nüfuslu bir köyümüzü taşıyıp oraya kursalardı depolarını.  Aliağa’nın içme suyu bile buradan gidiyor. Bizim zeytinliklerimiz hemen göletin aşağısında. Bütün kaynak sularımız 10 sene içinde kimyasal zehirle dolacak. Ondan sonra değil Çıtak Köyü’nü Aliağa’yı nasıl taşırız diye düşünürler artık” diye konuştu. 

İzmir’in adeta sanayi kentine dönen Aliağa ilçesi, gün geçtikçe havadan ve karadan zehirlenmeye devam ediyor. Kentin sahil kısmında bulunan sanayi sitelerinin yaktığı kimyasal atıkların havayı zehirlediği yetmezmiş gibi şimdide cüruf projesiyle toprak tehdit altında. Türkiye’nin çevre göz önüne alındığında geleceğinin pek parlak olmadığını belirten Güleç, geleceğe dönük planlamanın yapılmadığını ve günü kurtarmak için kimyasal atıklar konusunda sorumsuzca davranıldığını ifade etti. Muhtar Güleç, “Deprem bölgesinde inşaat enkazını bile şehrin dışına taşırlarken neden kanserojen maddeyi köylerin ortasına atarlar. Buraya sanayi 1970 yılında yapıldı. O zaman neden düşünülmedi bu atıkların nereye gideceği. Biz sanayiye kesinlikle karşı değiliz. Bu sanayiden bir atık çıkacak elbet ama 4 köyün tam ortasına, tarım arazilerine su veren göletin yanına da yapılmaz böyle bir tesis. Baraj yapacakları zaman sular altında kalan köyü taşıyorlar başka yere. Yine aynısını yapsalardı. Az nüfuslu bir köyümüzü taşıyıp oraya kursalardı depolarını.  Aliağa’nın içme suyu bile buradan gidiyor. Bizim zeytinliklerimiz hemen göletin aşağısında. Bütün kaynak sularımız 10 sene içinde kimyasal zehirle dolacak. Ondan sonra değil Çıtak Köyü’nü Aliağa’yı nasıl taşırız diye düşünürler artık” diye konuştu.

DİĞER PROJELERİN DE ÖNÜNÜ AÇACAK
Yapımı planlanan cüruf alanın diğer iptal edilen projelerin tekrardan yapılmasının da önünü açacağına dikkat çeken Güleç, “Bu projenin alanı 59 dönüm ama 7 ilin atığının buraya geleceğini duyduk. Böyle olursa da zamanla daha fazla alana yayılacak ve diğer iptal olan projelerde yeniden devreye girecek. Kurumlar zaten bize emrivaki davranıyor. Köylüye hiçbir şey sorulmadan oturdukları yerden kara veriyorlar. Bazı şeyler Ankara’dan yönetilmesin. Gelsinler yerinde inceleme yapsınlar. Oturdukları yerden emir veriyorlar ondan sonra bu kurumlarla vatandaşı karşı karşıya getiriyorlar. ÇED toplantısı yapılıyor bizim istememize rağmen yine devam ediyorlar. Bu güç halkta mı, lobilerde mi, yoksa devlette mi? Gücün halkta olması lazım. Halk istemiyorsa bu tür projeler yapılamaz. Bizim yaşam alanlarımızı günden güne daraltıyorlar. Eğer bizi dinelemeyeceklerse ve gözden çıkarttılarsa her tarafımızı cürufla kaplayıp öldürsünler” şeklinde konuştu. 

Daha önceden HABAŞ ve EKOVAR şirketlerine ait yapılması planlanan cüruf depolarının verdikleri mücadele sonucu mahkeme tarafından iptal edildiğini fakat artık bu sorunla tek başına mücadele etmek zorunda kaldığını dile getiren Muhtar Güleç, “Her şeyden önce bu firmalar köylüye ne verirse versin köylü arazisini satmayacaktı. Sattıkları için şu an bu durumdayız. Şimdiye kadar yapılması planlanan projeleri iptal etmek için önderlik ettim ama pişman oldum. Çünkü tek başıma kaldım ne köylü destek çıktı ne belediyeler. Köy olarak örgütlenemiyoruz. ÇED bilgilendirme toplantısı yapıldı protesto amaçlı katılmadık sadece o kadar. Manevi yönünü bıraktık maddi yönü de var bu işin. Bu projenin mahkeme kararıyla iptal edilmesi gerekir. Bunun için de avukat tutup masraf etmek lazım. Fakat kimse elini cebine atmadığı zaman ne avukat tutuluyor ne dava açılıyor” ifadelerini kullandı.

ÖNCE OVAMIZI BATIRDILAR
Aslında bu projelerin buraya yapılmasındaki en büyük kabahatlinin İzmir Büyükşehir Belediyesi olduğunu iddia eden Güleç, “2010 senesinde ilk onayı onlar verdi. Büyükşehir buralara yer gösterdi özel firmalar da gelip buradan para etmeyen arazileri çok büyük paralar vererek vatandaştan satın aldılar. 2014 senesinde de buraya DSİ tarafından tarımsal arazi sulama göleti yapıldı. Bu göletin ömrü uzun olsun diye ben Ankara’ya giderek bu gölet taşla, toprakla dolmasın diye 3 dere üzerine 10 adet süzgeç görevi görecek set yaptırdım. Yaklaşık 4 bin 850 metreküp beton gitti. Çok masraf edildi. Biz tek bir taş bile göleti doldurmasın diye uğraşırken sen gel oraya benim suyumu zehirleyecek, beni hasta edecek cüruf deposu yap. Bunların haricinde 35 bin TL para verip o gölete balıklar bıraktık. Şimdi muazzam derecede büyük balıklar var gölette. Fakat birkaç seneye kalmadan cüruftan toprağa karışan kimyasal atıklar göldeki canlıları zehirleyecek. Daha sonra o balıklar da yok olup gidecek. Bizim önce ovamızı batırdılar şimdi de dağımızı batıracaklar. Dağımız da gitti mi zaten yaşam diye bir şey kalmayacak” dedi. 

TEK BAŞIMA KALDIM
Daha önceden HABAŞ ve EKOVAR şirketlerine ait yapılması planlanan cüruf depolarının verdikleri mücadele sonucu mahkeme tarafından iptal edildiğini fakat artık bu sorunla tek başına mücadele etmek zorunda kaldığını dile getiren Muhtar Güleç, “Her şeyden önce bu firmalar köylüye ne verirse versin köylü arazisini satmayacaktı. Sattıkları için şu an bu durumdayız. Şimdiye kadar yapılması planlanan projeleri iptal etmek için önderlik ettim ama pişman oldum. Çünkü tek başıma kaldım ne köylü destek çıktı ne belediyeler. Köy olarak örgütlenemiyoruz. ÇED bilgilendirme toplantısı yapıldı protesto amaçlı katılmadık sadece o kadar. Manevi yönünü bıraktık maddi yönü de var bu işin. Bu projenin mahkeme kararıyla iptal edilmesi gerekir. Bunun için de avukat tutup masraf etmek lazım. Fakat kimse elini cebine atmadığı zaman ne avukat tutuluyor ne dava açılıyor” ifadelerini kullandı. 

Çıtak Köyü sakinlerinden Hasan Yıldız ise projenin yapılması planlanan alanın dağın yamacında bulunduğunu, yağmur ve kar sularıyla tüm kimyasal atıkların gölete akacağını belirterek şu ifadeleri kullandı: “DSİ bize gölet yaptı, burada kalın tarımla uğraşın dedi ama sonrasında göletin yukarısına cüruf tesisi kurulmasına onay verdiler. Madem böyle bir proje vardı devlet bize neden bu kadar masraf ettirip oralara tarla kurdurdu. Köylülerin haricinde DSİ yetkililerinin de bu projeye karşı çıkması lazım. Çünkü yaptıkları gölet, ettikleri masraf bu projeyle çöpe gidecek. Bizim sebzemiz, meyvemiz, ektiğimiz tarlamız, içtiğimiz suyumuz kimyasal atıkla dolacak. Burada bulunan ormanlarımıza gözümüz gibi bakıyoruz. Yaz aylarında özellikle yangın çıkmasın diye gerekirse nöbet tutuyoruz. Bizim yaşımız 60’a dayandı yaşarsak 10 sene daha yaşarız ama bu doğayı gelecek nesillerin elinden almaya kimsenin hakkı yok. Biz bu projenin yapılmasına kesinlikle karşıyız. Tüm muhtarlıklar, belediyeler bir araya gelip hükümet yetkilileriyle konuşup bu projenin derhal durdurulması için çalışması gerekiyor.”

DSİ YETKİLİLERİ DEVREYE GİRMELİ
Çıtak Köyü sakinlerinden Hasan Yıldız ise projenin yapılması planlanan alanın dağın yamacında bulunduğunu, yağmur ve kar sularıyla tüm kimyasal atıkların gölete akacağını belirterek şu ifadeleri kullandı: “DSİ bize gölet yaptı, burada kalın tarımla uğraşın dedi ama sonrasında göletin yukarısına cüruf tesisi kurulmasına onay verdiler. Madem böyle bir proje vardı devlet bize neden bu kadar masraf ettirip oralara tarla kurdurdu. Köylülerin haricinde DSİ yetkililerinin de bu projeye karşı çıkması lazım. Çünkü yaptıkları gölet, ettikleri masraf bu projeyle çöpe gidecek. Bizim sebzemiz, meyvemiz, ektiğimiz tarlamız, içtiğimiz suyumuz kimyasal atıkla dolacak. Burada bulunan ormanlarımıza gözümüz gibi bakıyoruz. Yaz aylarında özellikle yangın çıkmasın diye gerekirse nöbet tutuyoruz. Bizim yaşımız 60’a dayandı yaşarsak 10 sene daha yaşarız ama bu doğayı gelecek nesillerin elinden almaya kimsenin hakkı yok. Biz bu projenin yapılmasına kesinlikle karşıyız. Tüm muhtarlıklar, belediyeler bir araya gelip hükümet yetkilileriyle konuşup bu projenin derhal durdurulması için çalışması gerekiyor.”

aliağa

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.