TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Cüruf

Cüruf haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cüruf haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Aliağa’da zehir saçan proje: “Bu tesisi istemiyoruz” Haber

Aliağa’da zehir saçan proje: “Bu tesisi istemiyoruz”

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER İzmir’in Aliağa ilçesi sanayi atıklarının esiri olmaya devam ediyor. Daha önceden HABAŞ ve EKOVAR şirketleri tarafından yapılması planlanan Endüstriyel Atık Bertaraf (cüruf) Tesisi Projeleri iptal edildi derken, şimdi de Kardemir Çelik Sanayi Şirketi’nin cüruf tesisi tüm engellemelere rağmen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan onay aldı. Çıtak, Güzelhisar, Şehitkemal ve Samurlu köylerinin tam ortasında kurulması planlanan cüruf tesisi bu köylere adeta hastalık saçacak. Öte yandan, yapımı planlanan tesisin Devlet Su İşlerine (DSİ) ait tarım arazisi sulama göletine yalnızca 750 metre uzaklıkta olması da başka bir tartışma konusu oluyor. İnsan sağlığının yanı sıra tarım arazilerine de ciddi zararlar verecek olan tesisin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) alanının 3 kilometrelik yarı çapında ise zeytin bahçeleri de yer alıyor. Daha önce yapılmak istenen projeleri mahkeme kararıyla engellemelerine rağmen cüruf belasından kurtulamadıklarını ve artık mahkemeye gitmek için ne köylüden ne de belediyelerden destek göremediklerini belirten Çıtak Köyü Muhtarı Üstün Güleç, “Biz sanayiye karşı değiliz ama bizim yaşam alanlarımızı günden güne daraltıyorlar, sularımızı zehirliyorlar. Biz bu projenin olmasını istemiyoruz. Eğer bizi dinelemeyeceklerse ve gözden çıkarttılarsa her tarafımızı cürufla kaplayıp öldürsünler” diyerek projeye sitem etti.  SULARIMIZI ZEHİRLİYORLAR İzmir’in adeta sanayi kentine dönen Aliağa ilçesi, gün geçtikçe havadan ve karadan zehirlenmeye devam ediyor. Kentin sahil kısmında bulunan sanayi sitelerinin yaktığı kimyasal atıkların havayı zehirlediği yetmezmiş gibi şimdide cüruf projesiyle toprak tehdit altında. Türkiye’nin çevre göz önüne alındığında geleceğinin pek parlak olmadığını belirten Güleç, geleceğe dönük planlamanın yapılmadığını ve günü kurtarmak için kimyasal atıklar konusunda sorumsuzca davranıldığını ifade etti. Muhtar Güleç, “Deprem bölgesinde inşaat enkazını bile şehrin dışına taşırlarken neden kanserojen maddeyi köylerin ortasına atarlar. Buraya sanayi 1970 yılında yapıldı. O zaman neden düşünülmedi bu atıkların nereye gideceği. Biz sanayiye kesinlikle karşı değiliz. Bu sanayiden bir atık çıkacak elbet ama 4 köyün tam ortasına, tarım arazilerine su veren göletin yanına da yapılmaz böyle bir tesis. Baraj yapacakları zaman sular altında kalan köyü taşıyorlar başka yere. Yine aynısını yapsalardı. Az nüfuslu bir köyümüzü taşıyıp oraya kursalardı depolarını.  Aliağa’nın içme suyu bile buradan gidiyor. Bizim zeytinliklerimiz hemen göletin aşağısında. Bütün kaynak sularımız 10 sene içinde kimyasal zehirle dolacak. Ondan sonra değil Çıtak Köyü’nü Aliağa’yı nasıl taşırız diye düşünürler artık” diye konuştu.  DİĞER PROJELERİN DE ÖNÜNÜ AÇACAK Yapımı planlanan cüruf alanın diğer iptal edilen projelerin tekrardan yapılmasının da önünü açacağına dikkat çeken Güleç, “Bu projenin alanı 59 dönüm ama 7 ilin atığının buraya geleceğini duyduk. Böyle olursa da zamanla daha fazla alana yayılacak ve diğer iptal olan projelerde yeniden devreye girecek. Kurumlar zaten bize emrivaki davranıyor. Köylüye hiçbir şey sorulmadan oturdukları yerden kara veriyorlar. Bazı şeyler Ankara’dan yönetilmesin. Gelsinler yerinde inceleme yapsınlar. Oturdukları yerden emir veriyorlar ondan sonra bu kurumlarla vatandaşı karşı karşıya getiriyorlar. ÇED toplantısı yapılıyor bizim istememize rağmen yine devam ediyorlar. Bu güç halkta mı, lobilerde mi, yoksa devlette mi? Gücün halkta olması lazım. Halk istemiyorsa bu tür projeler yapılamaz. Bizim yaşam alanlarımızı günden güne daraltıyorlar. Eğer bizi dinelemeyeceklerse ve gözden çıkarttılarsa her tarafımızı cürufla kaplayıp öldürsünler” şeklinde konuştu.  ÖNCE OVAMIZI BATIRDILAR Aslında bu projelerin buraya yapılmasındaki en büyük kabahatlinin İzmir Büyükşehir Belediyesi olduğunu iddia eden Güleç, “2010 senesinde ilk onayı onlar verdi. Büyükşehir buralara yer gösterdi özel firmalar da gelip buradan para etmeyen arazileri çok büyük paralar vererek vatandaştan satın aldılar. 2014 senesinde de buraya DSİ tarafından tarımsal arazi sulama göleti yapıldı. Bu göletin ömrü uzun olsun diye ben Ankara’ya giderek bu gölet taşla, toprakla dolmasın diye 3 dere üzerine 10 adet süzgeç görevi görecek set yaptırdım. Yaklaşık 4 bin 850 metreküp beton gitti. Çok masraf edildi. Biz tek bir taş bile göleti doldurmasın diye uğraşırken sen gel oraya benim suyumu zehirleyecek, beni hasta edecek cüruf deposu yap. Bunların haricinde 35 bin TL para verip o gölete balıklar bıraktık. Şimdi muazzam derecede büyük balıklar var gölette. Fakat birkaç seneye kalmadan cüruftan toprağa karışan kimyasal atıklar göldeki canlıları zehirleyecek. Daha sonra o balıklar da yok olup gidecek. Bizim önce ovamızı batırdılar şimdi de dağımızı batıracaklar. Dağımız da gitti mi zaten yaşam diye bir şey kalmayacak” dedi.  TEK BAŞIMA KALDIM Daha önceden HABAŞ ve EKOVAR şirketlerine ait yapılması planlanan cüruf depolarının verdikleri mücadele sonucu mahkeme tarafından iptal edildiğini fakat artık bu sorunla tek başına mücadele etmek zorunda kaldığını dile getiren Muhtar Güleç, “Her şeyden önce bu firmalar köylüye ne verirse versin köylü arazisini satmayacaktı. Sattıkları için şu an bu durumdayız. Şimdiye kadar yapılması planlanan projeleri iptal etmek için önderlik ettim ama pişman oldum. Çünkü tek başıma kaldım ne köylü destek çıktı ne belediyeler. Köy olarak örgütlenemiyoruz. ÇED bilgilendirme toplantısı yapıldı protesto amaçlı katılmadık sadece o kadar. Manevi yönünü bıraktık maddi yönü de var bu işin. Bu projenin mahkeme kararıyla iptal edilmesi gerekir. Bunun için de avukat tutup masraf etmek lazım. Fakat kimse elini cebine atmadığı zaman ne avukat tutuluyor ne dava açılıyor” ifadelerini kullandı.  DSİ YETKİLİLERİ DEVREYE GİRMELİ Çıtak Köyü sakinlerinden Hasan Yıldız ise projenin yapılması planlanan alanın dağın yamacında bulunduğunu, yağmur ve kar sularıyla tüm kimyasal atıkların gölete akacağını belirterek şu ifadeleri kullandı: “DSİ bize gölet yaptı, burada kalın tarımla uğraşın dedi ama sonrasında göletin yukarısına cüruf tesisi kurulmasına onay verdiler. Madem böyle bir proje vardı devlet bize neden bu kadar masraf ettirip oralara tarla kurdurdu. Köylülerin haricinde DSİ yetkililerinin de bu projeye karşı çıkması lazım. Çünkü yaptıkları gölet, ettikleri masraf bu projeyle çöpe gidecek. Bizim sebzemiz, meyvemiz, ektiğimiz tarlamız, içtiğimiz suyumuz kimyasal atıkla dolacak. Burada bulunan ormanlarımıza gözümüz gibi bakıyoruz. Yaz aylarında özellikle yangın çıkmasın diye gerekirse nöbet tutuyoruz. Bizim yaşımız 60’a dayandı yaşarsak 10 sene daha yaşarız ama bu doğayı gelecek nesillerin elinden almaya kimsenin hakkı yok. Biz bu projenin yapılmasına kesinlikle karşıyız. Tüm muhtarlıklar, belediyeler bir araya gelip hükümet yetkilileriyle konuşup bu projenin derhal durdurulması için çalışması gerekiyor.”

Aliağa’da ‘cüruf’ isyanı: Kanser olmak istemiyoruz! Haber

Aliağa’da ‘cüruf’ isyanı: Kanser olmak istemiyoruz!

ÇAĞLA GENİŞ Aliağa ilçesinin Şehitkemal Mahallesi’nde Ekovar Çevre Geri Dönüşüm A.Ş. tarafından kurulmak istenen ‘Batı Ege ve Güney Marmara Endüstriyel Atık Bertaraf Tesisi’ projesinin yankıları sürüyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ÇED raporu onaylanan ve ardından çevre örgütleri ve yöre halkı tarafından yargıya taşınan projeye yönelik bir protesto eylemi daha düzenlendi. Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu’nun çağrısıyla yağmurlu hava nedeniyle DİSK Emekli Sen Aliağa Şubesi’nde bir araya gelen çok sayıda kişi, “Aliağa Türkiye’nin çöplüğü değildir. Kanser olmak istemiyoruz” diyerek cüruf tesisine karşı olduklarını haykırdı. Eylemin ardından köylülerin itirazına ilişkin toplanan imzalar, Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğüne ve Bölge İdare Mahkemesi’ne iletildi. GÖZLERİNİ DAĞLARIMIZA DİKTİLER Kitle adına basın açıklamasını okuyan Aşağı Şehitkemal Mahallesi Muhtarı Ayşe Algül, “Bizler yöre halkı olarak meralarımızın, su kaynaklarımızın, zeytinliklerimizin, bal ormanımızın bulunduğu 5 köyün tam ortasında bulunan bizim için olmazsa olmaz öneme sahip bu bölgenin zehir bölgesi olmasına izin vermeyeceğiz! Kendi zehrimiz yetmiyormuş gibi 7 ilin zehrinin de bölgemize taşınmasına müsaade etmeyeceğiz! Bizlerin hayatını, bitkilerin, canlıların, doğanın dengesini hiçe sayarak dağlarımıza tehlikeli atık dökecekler, ovalarımız zehirli atıklarla doluyken şimdide gözlerini dağlarımıza diktiler. Bizleri zehirlerle abluka altına alarak canlı canlı mezarımızı kazmaktan çekinmeyen, gözünü kar hırsı para hırsı bürümüş bu firmaları birlikte durduracağımızdan eminiz. Bizleri öldürerek para kazanmayı kendilerinde hak gören patronlar; sırça köşklerinde, en doğal ortamda, en doğal yiyeceklerle temiz bir çevrede yaşamak isterken bizlere zehir solutacaklar. Kendi ata topraklarımızda bizleri yavaş yavaş öldürecekler. Köylerimizdeki kanser vakaları ortadayken bu zehir tesislerine izin vermeyeceğimizi buradan bir kez daha haykırmak istiyorum. Zehir yüklü geminizi nasıl ki ilçemize, ülkemize sokturmadık, bu zehir saçan tesislerinde kurulmasına müsaade etmeyeceğiz! Aliağa halkı ve ALÇEP olarak bu tesislerin yapılacağından bilgimiz olur olmaz mücadelemize başladık ve halen ilk günkü kararlılıkla bu mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız” dedi. BOŞ LAFLARA KARNIMIZ TOK Bakanlık tarafından projeye verilen ÇED olumlu kararını eleştiren Algül, “Bizleri dinlemeden, hassasiyetlerimizi dikkate almadan verilen bu kararı tanımamız mümkün değildir. Hukuksuz olduğuna inandığımız bu karara itirazımızda ki ısrarımızı 12 köy ve mahalle muhtarının bizzat itirazcı olduğu 50 ye yakın yöre halkı cevre örgütleri ile birlikte yargıya taşıyarak gösterdik. Bizler cürufun tehlikeli atık olduğunu ve firmaların bunu geri dönüştürmeyle uğraşmayacağını çok iyi biliyoruz. Eğer bizi ikna etmek istiyorlarsa, onlara güvenmemizi bekliyorlarsa, Foça Ilıpınar mevkiinde yıllardır döktükleri atıklardan oluşan cüruf dağlarını dönüştürsünler o meşhur ekonomilerine kazandırsınlar. Bizim artık boş laflara karnımız tok. Buradan her zaman yanımızda olan dava sürecini hiç bir şey talep etmeden üstlenen ‘EGEÇEP’ başta olmak üzere tüm çevre dostlarına şükran ve sevgilerimizi sunuyoruz. Bu mücadelede yalnız olmadığımızdan, haklı olduğumuzdan ve kazanacağımızdan emin olduğumuzu ifade ederek; Bakanlığımıza ve gözünü kar hırsı bürümüş firmalara bir kez daha sesleniyoruz; bu kararınızdan biran önce vazgeçin! Dağlarımızdan, ovalarımızdan elinizi çekin!” ifadelerini kullandı. KANSER OLMAK İSTEMİYORUZ Algül, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bizler Aliağa’da yeni kirletici tesislerin kurulmasını kabul etmiyoruz. Söz konusu projelerin ÇED olumlu raporunun yürütmeyi durdurularak tamamen iptal edilmesini talep ediyoruz. Her yurttaş gibi temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak istiyoruz. İnanıyoruz ki biz istemezsek yapamazlar.  Biz izin vermezsek bütün bir hayatı paraya tahvil edemezler. Nasıl ki Zehir gemisi Nae Sou Poulo’yu birlikte durdurduk bu tesisleri de durduracağız. Bu nedenle safımızı ve sesimizi çoğaltmalıyız. Aliağa Türkiye’nin çöplüğü değildir! Kanser olmak istemiyoruz!”  

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.