TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İKİ DEVLET BİR MİLLET

SOCAR Türkiye Başkanı, Petkim Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz ile projeler ve hedefler üzerine konuştuk. “İki Devlet, Bir Millet” ülküsüyle hareket eden Türkiye ve Azerbaycan kardeşlik hukukunun dünyaya kazandırdıklarını tartıştık  

Haber Giriş Tarihi: 28.06.2015 07:38
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
İKİ DEVLET BİR MİLLET

NEŞE YAVUZ

 Türkiye-Azerbaycan ortaklığı Türkiye'ye neler kazandırdı ve kazandıracak?

 Türkiye ve Azerbaycan kederde, kıvançta, sevinçte bir olan iki ayrılmaz millet… Çağdaş Azerbaycan’ın kurucusu merhum Heydar Aliyev’in “Bir Millet, İki Devlet” ülküsü, dünya üzerinde örneği olmayan bu benzersiz ilişkiyi çok iyi ve öz şekilde tanımlıyor. Coğrafyamızın iki önemli ülkesi Türkiye ve Azerbaycan, her geçen gün dünya üretimine sağladığı pozitif katkıyla büyümeye devam ediyor.Bu iki kardeş ülke güçlerini birleştirerek yarattıkları sinerji ile dünya çapında yeni bir güç olarak ortaya çıkıyor.

2008 yılında Petkim’in özelleştirilmesi ile başlayan süreçte, SOCAR olarak Türkiye’nin en büyük yatırımcısı durumuna geldik. Türkiye’de gerçekleştirmekte olduğumuz yatırımlar bize büyük bir gurur veriyor. Rafineri, Petkim, Enerji,  Liman ve TANAP... Türkiye tarihinin en büyük projelerini hayata geçiriyoruz.Türkiye ve Azerbaycan kardeşlik hukukunun dünya barışına hediye ettiği projeler hepimizin yüreğini ısıtıyor. Bu projelerle, "İki Devlet, Bir Millet" ülküsü hayat buluyor.1923 yılından 2003 yılına kadar Türkiye’ye gelen kümülatif yabancı sermaye miktarı 15 Milyar Dolar’dır. Bu rakam, 80 yılın toplamı. Ama bugünkü Türkiye’de SOCAR olarak tek başımıza 20 Milyar Dolar’ın üzerinde yatırım yapıyoruz. Petkim limanını bu yıl sonunda, en geç önümüzdeki yıl başında  hizmete açacağız, Rafineri yatırımımız hızla ilerliyor, TANAP 2018 yılında hizmete girecek, Petkim’de yaptığımız ve yapmakta olduğumuz yatırımlar ile verimliliğimizi ve kapasitemizi artırdık… Bu yatırımlarımız, Türkiye ve Azerbaycan’ın stratejik ortaklığı ve iki ülkenin siyasi iradelerini temsil eden Cumhurbaşkanlarımızın liderliği ve vizyonları sayesinde hayata geçiyor.

  • SOCAR Grubu olarak önümüzdeki dönemde Türkiye'ye neler vaat ediyorsunuz? 2023 hedeflerinizi yakalayabilecek misiniz?

 

SOCAR Türkiye olarak, Petkim Yarımadası’ndaki tüm yatırımlarımızı “Rafineri-Petrokimya-Enerji-Lojistik-Dağıtım” entegrasyonu vizyonumuza hizmet ediyor. Bu entegrasyonu tamamladığımızda, Türkiye için bir başka ilki, Türkiye’nin ilk Kimya Endüstri Parkı’nı hayata geçirmiş olacağız... Hedefimiz bugün için yüzde 15-20 aralığında seyreden iç pazar payımızı, 2023 yılında yüzde 25 yapmak...  Ancak konu petrokimyasallar olunca, uygun yatırım atmosferi koşullarını izleyerek yatırım kararlarımızı almak mecburiyetindeyiz.  Petrokimya yatırımlarımızın devam etmesi tümüyle ithalattan kaynaklanan haksız rekabetin önlenmesi ile bağlantılıdır. İthalattan kaynaklanan haksız rekabetin yarattığı tahribat yerli üretimin önündeki en büyük engeldir. İthalat lobisinin Türkiye'nin rekabet gücünün ucuz ara malı ithalatına dayandırması ülkemizi giderek daha fazla ithalat bağımlısı bir ekonomiye çeviriyor. Büyük ölçekli yatırımların önünü tıkıyor maalesef. İthalat lobisinin kurduğu bu tuzak bozulur ise petrokimya yatırımları yapmaya hazırız. Türkiye'de üretilemeyen sayısız özel kimyasalların Petkim dışında başka üretim alternatifinin oluşmamasına son derece üzülüyorum. Her zaman söylüyorum eğer bir başka yatırımcı çıkar ve İkinci bir Petkim yapmak ister ise, her türlü desteği vermeye hazırız. Ancak biz ikinci bir Petkim yapmayı bu koşullarda düşünmüyoruz. Rafinerimizi tamamladıktan sonra yeni koşullara bakar ve karar veririz. Petkim Yarımadası’ndaki yatırımlar ile birlikte “Value-Site 2023” olarak adlandırdığımız bu kümelenme konsept ile birlikte hedefimiz, 2018 yılınca en büyük ikinci şirketi olmak.  2023 yılı için koyduğumuz  “Türkiye’nin bir numaralı sanayi şirketi olmak” hedefimiz ise petrokimya yatırımlarını yapmamıza bağlı.

Ayrıca, Hazar Denizi’ni Türkiye üzerinden Avrupa ile buluşturacak Güney Gaz Koridoru’nun Türkiye ayağı olan TANAP projemiz en önemli altyapı projelerinden biri. Enerjinin ipek yolu olarak adlandırdığımız TANAP projemiz bölgemizde diğer tüm enerji projelerini teşvik eden öncü bir proje olma özelliği taşıyor. Özetle, biz SOCAR olarak Türkiye’nin en büyük projelerini hedeflediğimiz tarihte hayata geçirmeye çalışıyoruz. 2018 yılına kadar yeni bir projemiz yok.

  • Star Rafinerisi’nin inşa süreci hangi aşamada? Ne zaman faaliyete geçecek? Üretim, istihdam ve vergi geliri anlamında ülkemize neler kazandıracak?

 

Rafineri yatırımımız Petkim “Value-Site” vizyonumuz çerçevesinde hayata geçireceğimiz Rafineri-Petrokimya-Enerji-Lojistik Entegrasyonunun en temel basamağı… Dünyanın en ileri teknolojisine sahip, en çevreci ülkemizin en büyük yerlileştirme projesi STAR Rafinerisi ile pek çok alanda ilkleri gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin ilk “Stratejik Teşvik Yatırım Belgesi’nin sahibi olan rafinerimiz şimdiden uluslararası finans alanında 3 önemli ödül kazandı. Yatırım projelerinin finansmanı konusunda referans niteliği taşıyan Infrastructure Journal (IJ), rafinerimizi Avrupa'da “Yılın Petrol ve Gaz Projesi” ödülüne değer gördü. Türkiye'de “özel sektör eliyle yapılan ilk rafineri projesi” olma özelliği taşıyan projemizin 3,29 Milyar Dolarlık proje finansmanı ise “En İyi Rafineri Finansman Anlaşması” ödülünü aldık. Türkiye özel sektör tarihinin en yüksek kredi tutarına sahip, en uzun vadeli proje finansmanını gerçekleştirdik. Kaynak çeşitliliği açısından da Türkiye’de bir ilk oldu.

2011 yılı 25 Ekim tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla temelini attığımız rafinerimiz, finansman maliyeti ile birlikte 5,6 Milyar Dolar’a mal olacak. Bu tutarın 3,29 milyar dolarlık kısmını proje finansman kredisiyle, kalan bölümünü ise öz kaynaklarımızla gerçekleştireceğiz. Rafineri projemizde saha hazırlık ve altyapı çalışmalarının yüzde 90’ını tamamladık, inşaat işlerine başladık. Uzun tedarik süreli ekipmanların satın alımı işlerini tamamladık. Rafineri projemiz için bugüne kadar öz kaynaklarımızdan 1,5 milyar doların üzerinde harcama yaptık.  Yıllık toplam 10 Milyon Ton ham petrol işleme kapasitesine sahip olacak rafinerimizde üretilecek her gram ürün, bugün ülkemizin net ithalatçısı olduğu ürünler olacak. Bir kimya rafinerisi olarak adlandırdığımız rafinerimizde Dizel, Jet yakıtı ve LPG gibi stratejik yakıtların yanı sıra petrokimya sektörünün hammaddesi olan naftayı üreteceğiz. Rafinerimiz Petkim’ e hammadde güvenilirliği sağlayarak Türkiye’nin petrokimya sektöründe kalmasının yolunu açacak.

Bu nedenle yatırımımızı “Türkiye’nin en kapsamlı yerlileştirme projesi” olarak çağırıyoruz. 2018 yılının ilk çeyreğinde faaliyete geçmesini hedeflediğimiz rafinerimiz ile Türk ekonomisinin cari açık sorununun çözümüne, asgari 2,5 milyar dolarlık katkı sağlayacağız. Bunun gibi 10 proje daha olsa, cari açığın enerji ithalatı dışında kalan kısmı ortadan kalkar. Yılda işleyeceğimiz 10 milyon ton ham petrol, ülkemizin net ithalatçı olduğu ürünlere dönüşürken, dövizimiz yurtdışına gitmeyecek.Yaratılacak katma değer ülkemizde kalacak, insanımızın refahına ve ülkemizin kalkınmasına hizmet edecek.

  • Konteyner Limanı yatırımınızın hızla ilerlediğini biliyoruz. Bu yatırımda gelinen son aşama nedir? Ülke ekonomisine nasıl bir katkı koyacaksınız?

 

İnşaat çalışmaları iki yıldır devam eden Petkim Konteyner Terminali (Petlim) projemizin ilk fazı için geri sayımı başlattık. Hafriyat çalışmalarımızı neredeyse tamamlamış durumdayız.  Konteyner terminalimizin birinci fazını bu yılsonuna kadar tamamlayıp en geç önümüzdeki sene başında açılış törenini Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’in katılımları ile gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Türk sanayicileri Pire ve İskenderiye gibi limanlarda zaman kaybetmekten kurtulacak,  ihracatçı firmaların navlun maliyeti azalacak. Toplamda 400 Milyon Dolar’a mal olmasını öngördüğümüz konteyner terminalimiz 1,5 milyon TEU başlangıç kapasitesi, 4 milyon TEU potansiyeli, 700 metrelik tek parça rıhtımıyla tüm bölgeye hizmet verecek. Konteyner depolanması için 48 hektarlık lojistik saha inşa ettik. Bu büyüklük 75 futbol sahasına karşılık geliyor. Konteyner terminal işletmeciliğinde dünya devi olan APM Terminals 28 yıllığına limanın işletmesini üstlenecek. Petlim Limancılık A.Ş şirketi’nin yüzde 30’ unu, 250 Milyon Dolar karşılığında dünyanı n en büyük yatırım bankalarından biri olan Goldman Sachs’ a devrettik.

Limanımız Ege’nin en büyük, Türkiye’nin ise üçüncü büyük konteyner limanı olacak. Limanımız Aliağa ve Kuzey Ege Bölgesi’ni de adeta bir lojistik üs haline getirecek. Doğal bir limanlar bölgesi olan Nemrut Körfezi, Petlim ile birlikte 2030 yılına kadar Ege Bölgesi’nin ihtiyacını karşılama potansiyeline sahip.  Demiryolu, otoyol ve karayolu bağlantılarına aynı anda ulaşabilen tek liman olan Petlim, Türkiye’nin dış ticaret hacmine çok önemli katkı yapmasının yanı sıra, Akdeniz havzasının en önemli aktarma limanlarından biri olacak.

  • Türkiye’nin enerji sorunu ve politikalarına nasıl bakıyorsunuz? Türkiye enerjide dışa bağımlılıktan nasıl kurtulabilir? Kendi kaynakları var mıdır ve yeterli midir? 

 

Bugün Türkiye enerji ihtiyacının yüzde 73’ünü ithalatla karşılamaktadır.Enerjide dışa bağımlılık özellikle fosil kaynaklar petrol ve doğalgazda yüzde 90’ların üzerindedir.Enerji ithalatı, cari açık içinde çok önemli bir payı oluşturuyor. Türkiye’nin 2014 yılı 84,51 Dış Ticaret Açığının 48,8  milyar doları, bir başka deyişle yüzde 58’i enerjiden kaynaklanıyor.

İthalata bağımlılığın yüksek olmasından dolayı enerji güvenliği ve enerji arzının sürekliliği Türkiye için hayati öneme sahiptir. Günümüzde sürdürülebilir gelişme, iklim değişiklikleri, enerjinin dinamik yapısı ve teknolojinin sürekli biçimde gelişmesi sanayide rekabetçi olmanın tetikleyicileridir. Ülkemizde enerji maliyetlerinin yüksek oluşu serbest piyasa koşullarında rekabet etmeyi zorlaştırmaktadır. Enerji verimliliğinin arttırılması ve çevresel faktörlerin gözetilmesi de Türkiye’nin enerji politikasındaki öncelikleri arasında olmalıdır.  Özellikle enerji üretiminde doğalgaza bağımlılığımız çok yüksek. Mevsimsel olarak değişkenlikler gösterse de, elektrik üretiminde doğalgazın payı yüzde 44 seviyelerinde. Türkiye’ye doğalgaz satan bir şirketin yöneticisi olarak bunu söylemem sizi şaşırtmamalı. Hidroelektrik, termik, rüzgâr, jeotermal, doğalgaz, nükleer… Tüm kaynaklarımızdan optimum verimlilikle enerji üretmemiz gerekiyor. Türkiye enerji kaynaklarını çeşitlendirerek, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak mecburiyetindedir.

  • Türkiye için nükleer santraller gerekli midir? Günümüz teknolojisiyle güvenli santraller kurulabilir mi?

 Hiç kuşku yok ki ülkemiz için nükleer enerji santralleri gerekli. Hatta bunun için en az 30 yıllık bir gecikmeden söz edebilirim. Günümüz teknolojisi ile güvenli santraller elbette kurulabilir. Kuruluyor da zaten. Şu anda dünya üzerinde 450’nin üzerinde nükleer santral faaliyette… 50’ye yakın santral de yapım aşamasında. Körü körüne, ideolojik anlamda bir tartışmaya Türkiye mahkûm edilmemeli. Konuyu teknik düzeyde tartışmamız lazım. ‘Nükleer enerjiye karşıyız’, ‘kömüre karşıyız’, ‘su dereleri yok ediyor’, ‘rüzgâr kuşları rahatsız ediyor’ gibi argümanlar ile yapılan tartışmalar ülkemize zarar veriyor. Enerji ihtiyacını nasıl ve nereden karşılayacağımız en hayati sorunumuzdur. Bakınız, dünyada faal nükleer santraller içinde en eski teknolojiye sahip olan, ömrünü doldurmuş ve acilen kapatılması gereken santral, bizim sınırımıza kuş uçuşu 30 km uzaklıkta, Ermenistan sınırları içindeki Metsamor Nükleer Santrali’dir. Türkiye’de nükleer santrallere karşı olanların, bu santralin kapatılması için bir eylem yaptıklarına tanık olmadım.

Kömür ve nükleer dâhil olmak üzere, tüm üretim tesislerinde aslolan teknolojidir. Doğru teknolojiyi kullanırsanız, korkmanıza endişe etmenize gerek yok. Geçmişte yapılan yanlış bir takım örneklerden hareket ederek Türkiye’nin önünü kapatmayalım. Türkiye’nin en önemli zenginlik kaynaklarından biri de kömürdür. 300 yıl yetecek kadar yerli kömürümüz var. Bu değerimizi teknolojiyle buluşturarak enerji üretiminde kullanmamız gerekiyor. Almanya bizim on katı büyüklüğümüzde bir ekonomi. Şehirlerin göbeğinde termik santraller var. Bahçelerinde çocuklar top koşturuyor. Bunu herkes gidip görebilir. Nüfusumuz 90 Milyon’a ilerliyor. Her yıl 800 bin gencimiz işgücüne katılıyor. Bu çocuklara iş ve ekmek veremezsek, birbirimizi yemek zorunda kalırız. İç huzurumuz, hatta bütünlüğümüz bile tehlikeye girer.

  • Türkiye’nin gelecek yıllarda bölgesinde söz sahibi olması için enerji ihtiyacı nedir ve nasıl karşılanabilir?

 

Türkiye etrafındaki enerji kaynaklarını ülkemiz üzerinden Avrupa ve dünya ile buluşturma konusunda son derece ilkeli ve kararlı adımlar atmıştır.  Devletimiz hem ülkemizin enerji arz güvenliğinin sağlanmasında, hem de bölge ve dünya barışına önemli katkılar koymaktadır. Güney Gaz Koridoru ve TANAP projeleriyle Dünya’nın en büyük doğal gaz tüketicilerinden biri olan Türkiye hem üretime, hem de iletime ortak. TPAO, yüzde19 ile Şahdeniz’de ikinci büyük ortak. TANAP’ta ise BOTAŞ yüzde 30 ortak. Biz SOCAR olarak özellikle Güney Gaz koridorunda ve TANAP ayağında çok önemli bir rol üstlendik. Enerjinin ipek yolu TANAP projemizle Şahdeniz-2 doğal gaz alanından çıkarılan gaz 20 ilimizden, 67 ilçemizden ve 600 köyümüzden geçen 1850 kilometrelik bir boru hattı ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya transfer edilecek.  2018 yılında TANAP'ın ilk aşamasının sonuçlanmasıyla şu anda toplam doğalgaz ithalatında yüzde 9 olan Azerbaycan'ın payı yüzde 15'e çıkacak. Türkiye’nin enerji oyununda daha aktif rol almak istemesi ve bir enerji merkezi olma yolunda ilerlemesi son derece isabetli bir politikadır. Türkiye ve Azerbaycan’ın stratejik ortaklığı ve kardeşlik bilinci ile ortaya çıkan projeler ülkelerimizin geleceği adına çok önemli.

Türkiye’nin enerjide bugün için kurulu 71 bin 500 Megavat seviyesinde. Türkiye’nin 2023 yılı için belirlediği hedeflere ulaşması için, bu kapasitesini 110 bin megavat seviyesine çıkarması, bu artışı da doğalgazın dışındaki kaynaklarla gerçekleştirmesi gerekiyor. Bu nedenle, ülkemizde enerji kaynaklarını çeşitlendirmek mecburiyetindeyiz. Kendi ürettiğini tüketen ve kendi sattığı kadar satın alan bir ülke olmalıyız.

  • Türkiye'de tek parti iktidarı sona erdi, koalisyonlar konuşuluyor. Bu durum enerji sektörünü nasıl etkiler? Yabancı yatırımcıların bu durumdaki tavrı ne olur?

 

Türkiye bir buçuk sene içinde 3 önemli seçim geçirdi. Bu süreçte doğal olarak dikkatler ekonomiye odaklanmadı. 7 Haziran seçimlerinde çıkan neticeye, hepimizin saygı göstermesi gerekiyor. Milli irade kararını verdi ve şimdi tüm aktörlerin bu kararın gereğini yapmaları gerekiyor. Siyasi partilerimizin milli çıkarlarımızın etrafında birleşerek, en uygun ve verimli koalisyon modelini bulup uygulayacaklarına inanıyorum. Yabancı yatırımcılar için önemli olan istikrarlı ve öngörülebilir bir yatırım ortamı ve demokratik gelişimdir. Türkiye’nin geçmişte, özellikle de 90’lı yıllardaki koalisyon modellerinden kaynaklanan bir korkusu var. Ancak Türkiye, o yıllardaki Türkiye değil. Ölçeklerimiz çok büyüdü. Türkiye geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde küresel finans sistemine entegre oldu. Yabancı yatırımcılar, kararlarını verirken en başta istikrar ve güven parametresine bakacaklardır. Sağlıklı bir demokratik işleyişi devam ettirdiğimiz takdirde olumsuz bir durum olacağını sanmıyorum.

 

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.