TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

MARDİN’DE BİR İZMİRLİ

Daha önce çok yakın bir arkadaşımın düğünü vesilesiyle geldiğim ve gezip göremediğim Mardin içimde bir ukde olarak kalmıştı.

Haber Giriş Tarihi: 22.09.2014 06:02
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
MARDİN’DE BİR İZMİRLİ

 

Daha önce çok yakın bir arkadaşımın düğünü vesilesiyle geldiğim ve gezip göremediğim Mardin içimde bir ukde olarak kalmıştı. Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun öncülüğünde ve Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde çözüm sürecini desteklemek ve TGF Başkanlar Konseyi Toplantısı’nı gerçekleştirmek üzere 81 ilden 152’ye yakın basın mensubu ve imtiyaz sahipleri Diyarbakır’daydı. Organizasyonun son iki basamağına katılmak ve Mardin’in o eşsiz ruhaniyetinin hazzını tatmak için Pazar günü sabah erkenden Mardin’e uçtum. Havalimanında gazetemiz EGE’DE BUGÜN Mardin Temsilcisi beni karşıladı ve sıcakkanlı, misafirperver ve şehrini tanıtmak için durmadan anlatan Mardin insanıyla Diyarbakır’dan gelen heyete katılmak üzere Deyr-ül Zaferan Manastırı’na doğru yol alırken tanıştım. 81 ilden basın mensubunu taşıyan 2 otobüs Diyarbakır’dan gelmiş, Deyr-ül Zaferan Manastırı’nın önündeydi. Hemen heyete katıldım ve imtiyaz sahibimiz Halil Arslan’ın yanında yerimi aldım.

İLK DURAĞIMIZ

DEYR-ÜL ZAFERAN MANASTIRI : 4. yüzyılda yapılan Deyr-ul Zaferan Manastırı, Yukarı Mezopotamya'nın tarihi yapıtlarından en tanınmış olanlarından biri ve Süryani Kadim Cemaati’nin dini merkezi. Bugünkü Süryaniler’in ataları olan ve güneşe tapan Aramiler, M.Ö. 2. binden başlayarak 4 bin yıl boyunca burada her güneş doğuşunda bir ayin düzenleyerek güneşe kurbanlar sunuyorlarmış. İsa Mesih'ten sonra Hristiyanlığı benimseyip kiliseler kurmuşlar. Manastırda kurulduğu dönemden kalma mozaikler bugün de duruyor. Canlı bir tarih görünümünde olan manastırın en büyük özelliklerinden biri de içinde 52 Süryani patriğinin mezarlarının bulunması, ayrıca hayret ettiğim bir konu da bu patrikler(azizler) sandalyede oturarak duvar içine gömülmüş durumda. Tercüman bunları anlatırken içerideki ambiyans sizi büyülüyor adeta ve gözlerinizi etraftan ayıramıyorsunuz.

İkinci durağımız Mardin Polis Evi’nde Vali Mustafa Taşkesen’in tüm heyete verdiği yemekte diğer meslektaşlarımla tanışma ve sohbet etme imkanı yakaladım. Adana’da yayınlanan diğer gazetemiz İLK HABER Mardin Temsilcimiz Adnan Avuka haberdeki başarılarından dolayı Vali Mustafa Taşkesen’in elinden plaket aldı.Yemek sonrası kapıda uğurlama sırasında tüm heyete telkari gümüş ayyıldız rozeti hediye edildi. Polis Evi önünde tüm heyetin vali ile fotoğraf çekiminden sonra heyet tekrar Diyarbakır’a hareket etti ve benim de İpekyolu üzerinden Suriye sınırı yanından Nusaybin’den Midyat’a yolculuğum başladı. Sınır kenarından yol alırken Suriye’nin Amude kasabası 200 mt. uzağımdaydı. Bizim askerlerimiz sınırda nöbette onların tarafta ise kimse yoktu. Hatta biraz ileride hızlı geçtiğim için adını okuyamadığım küçük bir köy bizim sınırlarımız içerisinde fakat etrafında tel örgülerle sınır çevriliydi. Sonra Nusaybin sınır kapısına geldik hemen yakınında Mardin taşlarıyla süslü Belediye binasının ihtişamı ise göz alıcıydı.

Midyat’a gelmeden Mardin Beyaz Su’da biraz dinlendik. Bu su kaynak suyuymuş ve bu bölgeye hayat veriyormuş. Mardin’in bu sıcak çöl havası düşünüldüğünde Beyazsu çöldeki vaha niteliğinde. Çevresi tesislerle donatılmış Beyazsu’da mis gibi bir hava hakim o buz gibi akan suya ayaklarımı soktum yeşillikler arasında suyun içine kondurulmuş oturma yerleriyle eşsiz kuş sesleriyle cennetten bir köşe adeta burası.

Akşam oldu ve İmtiyaz Sahibimiz Halil Bey’in yakın arkadaşı 22. Dönem Mardin Milletvekili Muharrem Doğan’ın yeğeni ve Eyüp-Nurşen Doğan’ın biricik kızları Tuğba Doğan’ın düğününe davetliydik. Kamu Yönetimi mezunu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadına Şiddet Mardin İl Müdürlüğü’nde görevli Tuğba Doğan ve MTA Diyarbakır Bölgesi’nde görevli Jeoloji Mühendisi Adnan Cengiz birlikte bir ömür mutluluğa evet dediler. Evlenme cüzdanını Muharrem Doğen yeğeni, gelin Tuğba Doğan’a verirken duygu dolu anlar yaşandı.Yeni evli çiftimize mutluluklar diliyoruz.

MOR GABRİEL MANASTIRI

2. günümüzde MOR GABRİEL MANASTIRI’ndayız yerel adı Deyr-ül Umur olan Mor Gabriel Manastırı kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ başında yalnız, müstahkem bir manastır. Süryani cemaatinin ünlü ve büyük yapıtlarından olan manastır, yüksekçe bir tepeye yapılmış. Manastırın temelleri M.S. 397 yılında atılmış ve kısa sürede tamamlanmış. Değişik tarihlerde manastırın içinde ve dışında ekler yapılmış. Bir kısmı Bizans mozaikleriyle bezeli. Öteki yapıların çoğu 19. yüzyıl, bazısı yeni. Cumhuriyet’ten sonra uzun süre terkedilen manastır, şimdiki metropolitin gayretleriyle yeniden canlandırılmış. Ayrıca Deyr-ül Umur Manastırı, Süryani çocuklarının dini eğitimlerini de üstlenen dini bir yapı. Şu an hala tadilatlar devam ettiği için fazla gezemedik bazı bölümleri. Midyat’ın içinde gezmeye devam ederken Kasr-ı Nehroz’a geliyoruz .

KASR-I NEHROZ : Midyat’a yerleşen ilk Müslüman aile olan Nehrozlar ailesinin 1750-1760 yıllarından itibaren konut olarak kullandıkları 1200 yıllık bir geçmişe sahip, dönemin kilise mimarisi ile iki burçlu bir yapı olarak yapılmış, restore edilmesinden sonra Kasr-i Nehroz butik hotel olarak hizmete başlamıştır. Çeşitli bölümlerinde tarihin izleri sizi gerçekten geçmişe götürecektir. Tarihe saygı ile günümüz yaşantısı için gerekli tüm çagdaş düzenlemeleri yapılmıs olan butik otel Midyat’in kiliselerinin ve manastırlarının ortasında yer almaktadır. Gerçek bir Midyat mimarisini yaşatma çabası ile, günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilecek çagdaş tasarımı ile, eski ve yeni kavramlarının çok iyi bir şekilde birleştirildiği bir tesis olmasi ile, ticari kaygılardan uzak, uzun vadeli dusunerek planmiş bir işletme olması ile ve gerçekten üstün hizmet anlayışı ile gelenleri misafir olarak kabul etmesi ile Kasr-ı Nehroz ayrıcalıklıdır.

Kasr-ı Nehroz’dan ayrılırken Midyat sokaklarında çocuklar peşimize takılıyor ve Sıla Konağı’nı soruyoruz onlara... Midyat, sokakları, konakları ve rengarenk şen çocukları ile bize güneydoğuyu yaşatıyor. Anlatılmaz bir his ama buralarda bambaşka bir dünyadasınız.

MİDYAT KONUK EVİ (SILA KONAĞI)

Midyat’ta mutlaka görmeniz gereken yer Konukevi, yani “Sıla” dizisinin çekildiği konak. Eskiden bir Hristiyan’a aitmiş, öldükten sonra devlete bağışlanmış, şimdi tüm turistlerin ilgi odağı… Midyat’ta zaten süssüz  bir konak pek yok ama bu konağın her detayı gerçekten şahane, hele terasından Midyat manzarasına doyum olmuyor.

Midyat’ın İslam egemenliği altına girmesi M.S. 640 yılında, Hz. Ömer dönemine rastlar. 1810 yılında ilçe olan Midyat, 1890 yılında belediye teşkilatına kavuşmuştur. Belediye teşkilatı derken sizlere tüm Midyatlıların bildiği daha 1960’lı yıllarda Bayan Belediye Başkanı tarafından yönetilme eşitliği ve hoşgörü başarısını gösterdiğini vurgulamadan geçmenin, ilçe halkına haksızlık olacağı inancındayım. 
Geçmişten günümüze Midyat insanı geçim kaynağını çiftçilik, hayvan yetiştiriciliği ve el sanatları oluşturmuştur. Midyat’ın geleneksel el sanatları taş işlemeciliği, gümüş işlemeciliği (Telkari), bakırcılık, kilim dokuma, kumaş boyama, çömlekçilik, kuyumculuk günümüzde önemini koruyor. Son yıllarda talebinde büyük artış gözlenen gümüş işlemeciliği yurt dışında da kendine pazar bulabiliyor. Eski Midyat’ta yan yana dizilmiş 25 kadar küçük atölyede, gümüş geleneksel işleme ve tamamıyla el emeğiyle işlenerek, yüzük, gerdanlık, vazo, kemer, anahtarlık, çay kaşığı ve bardak altı gibi aksesuarlara dönüştürülerek ülkemizde ve yurtdışına satışa sunulmaktadır. Midyat’ın aslında çok eski geçmişe sahip olup günümüzde tekrar rağbet gören diğer bir sanat olan taş işlemeciliği de meşhur.

Sırada Hasan Keyf var.

TARİH SULAR ALTINDA KALMAMALI

Diclenin kıyısında, zamanında medreseler, rasathane, darüşşifa ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin ilim ve kültür merkezi olan Hasankeyf, ulaşım yolları ve ticaret merkezlerinin yer değiştirmesiyle günümüzde önemini yitirmiş bu kent sahip olduğu zengin tarihsel yapılar nedeniyle 1981 yılında bütünüyle sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış. GAP projesi kapsamında bulunan Ilısu Barajı nedeniyle bu tarihsel yapılar bütünüyle sular altında kalacak. Bu konuda çalışmalar Kültür Bakanlığı ve DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmekte fakat yöre halkı bu tarihin yok olmasına göz yumulmasına karşı. Tabii ki böylesine doğa ile iç içe muhteşem tarihin sular altında kalmasını biz de istemiyoruz. Belki bir dahaki gelişimde Hasan Keyf diye bir yeri tekrar gezemeyecek olmam beni de üzer doğrusu.

Midyat’a gelip takı almadan olmaz tabii hemen telkari işçiliği gümüş takılardan almak üzere Midyat Estel’deki Aksöz kuyumculuğa uğruyoruz, telkari set alıyoruz ve bize göstermiş olduğu ilgi alakadan dolayı Aksöz Kuyumculuğa teşekkür ediyoruz.

Dün akşam gittiğimiz düğünde gelin kızımız Tuğba’nın anne ve babasının evine yemeğe davetliyiz bu akşam. Sayın Eyüp Doğan Ve Nurşen Doğan kızları Derya, Pınar ve Aslıhan bizi çok güzel karşıladılar Midyat’taki evlerinde. Mardin’e özgü kaburga, Mardin pilavı, içli köfte, bamya ve yoğurtlu çorba ile damak zevkime yeni tatlar kattılar kendilerine misafirperverlikleri sıcakkanlılıkları ve hoşsohbetleri için çok teşekkür ediyorum.

Sabah midyattan ayrılıp savur’a İlk Haber gazetemizin Savur Temsilciliği’ne doğru yola çıkıyoruz yolda doğa ile iç içe ağaçların tünel oluşturduğu yemyeşil yerlerden geçiyoruz. Yollarda keçi güden çocuk çobanlarla ve eşeklerle karşılaşıyoruz.Burası da ayrı bir dünya. Yolda durup kahvaltı ediyoruz ve Temsilcimiz M. Emin Kavak bizi karşılıyor. Atatürk zamanında 1931 de Savur halkının topladığı paralarla aldığı uçağı Atatürk’e hediye etmesini anlatan Temsilcimiz duygulu anlar yaşatıyor bize.

Son gün ve artık Mardin.

KASIMİYE MEDRESESİ

Şehrin güney batısında tepenin altında açık cepheye sahip Medrese, 700 yıllık bir tarihe sahip mükemmel bir mimari yapısıyla, nakış nakış süslenmiş, her köşesi ilim ve irfan kokan Kasımiye medresesi. Orada hem dini ilimler hem fenni ilimler icra edilmiş. Bu Medrese duvarlarnda astronomi ve tıp bilimine ait simgeler mevcut. Artukoğulları zamanında yapımına başlanmış, Akkoyunlu hükümdarı Cihangir’in oğlu Sultan Kasım tarafından tamamlanmıştır. Rivayetlere göre Kasım Paşa burada katledilmiş. Kasimiye medresesi eyvanı, rivayete göre, Kasım Paşa’nın kız kardeşi, Kasım Paşa öldüğünde saçından kestiği peliklerini kardeşinin kanına bulayarak ağıtlar eşliğinde bu eyvanın duvarlarına serpmiş ve hala o duvarlara su döküldüğünde duvardaki kan izleri belli olmaktadır. Duvarlardaki kan izlerinin bunlara ait olduğu söyleniyor. Yine rivayetlere göre medresenin avlusundaki havuzda akan su tasavvufi bir betimlemeyi saklıyor. Suyun akışı ile doğumdan ölüme kadar insan hayatı ve sonrası simgelenmiştir. Çeşmeden çıkan su doğumu, döküldüğü yer gençliği, ince uzun oluk olgunluğu ve suların bir havuzda toplanması ölümü temsil ediyor. Daha sonra bu su kanallarla toprağa aktarılır ve buda topraktan tekrar can bulur.

Kasımiye medresesi değişik bir mimari ile tasarlanmış gün doğduktan sonra güneş batana kadar cephe önemli olmaksızın tüm derslikler güneş ışığından faydalanabiliyor. Dersliklerin kapı yüksekliği bir metreden biraz fazla. Bu yükseklik özellikle tercih edilmiş öğrenci hocasının huzuruna girerken başını eğsin, hürmette kusur etmesin diye. Orta Asya’dan gelen sembolizmin İslam felsefesi ile kucaklaştığı bir şaheser.

BITTIM SABUNU

Mardin’e gelmişken bir de meşhur bıttım sabunu almadan hediyeler almadan olmaz diyor ve Dara Sabun’dan hediyeler sabunlar alıyoruz sevdiklerimize. Sadece bıttım değil kekik sabunu, melengiç sabunu, çörek otu sabunu ve daha bir çok bitki sabunu var burada ve hepsi ev yapımı doğal. Bazılarının özelliklerini faydalarını yazıyorum sizlere.

Bıttım Sabunu : Bıttım sabunu Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetişen, üretilen eşsiz bir güzellik sabunudur. Fıstğın olmamış hali çitlembik (bıttım) yapraklarının yağından üretilen sabun, saç için olduğu gibi yüz ve vücut içinde kullanılabilir. Türkiyenin meşhur sabunu yabani fıstık yani yöresel adı BITTIM (çitlembik) son yıllarda ise bu bitkiden, bıttım sabunu üretilmeye başlanmıştır. Sabunda hiçbir katkı maddesi kullanılmamaktadır. %100 doğaldır. Bıttım sabunu tamamen elle yapılır, aynı zamanda kepeği, deri dökülmelerini önleyici faktörlere sahiptir. Ayrıca tamamen doğal ürünlerden üretildiği için, yan etki yapmamaktadır. Saçları besler, yumuşak hale getirir. Beyazlamış saçlara doğal güç vererek zamanla siyahlanmasına neden olur. Bıttım sabunun faydaları saymakla bitmiyor. 

Faydaları : Saçları besler, güçlendirir, saç köklerini besler, saçınızı yumuşak hale getirir, kepeklenmeyi önler. Saç diplerindeki bakteri oluşumunu yok eder, saçlara doğal parlaklık ve canlı bir görünüm kazandırır. Kuru saçları nemlendirir, ince ve kırılan saçlara fayda sağlayarak sorunu giderir. Antiseptik mikrop öldürücü özelliği olduğundan egzamaya, mantara, ergenlik sivilcelerine, saç diplerinde ki yara ve tahrişlere karşı çok çok etkilidir. Gözenekleri açar, varisleri rahatlatmak için kullanılır, vücudu rahatlatır, kaşıntıları giderir ve hiçbir yan etkisi bulunmamaktadır.

 

Melengiç sabunu : 
Melengiç sabunu, içerdiği bol miktarda doğal E vitamini sayesinde, saçları ve cildi besleyici özelliğe sahiptir. Melengiç sabunu melengiç bitkisinden üretilen, steril bir üründür. E vitamini açısından zengindir. Emzirme esnasında, meme başında meydana gelen çatlaklara, yaralara steril olması sebebi ile, tekrar temizliğe gerek olmadan kullanılır. Hamilelik çatlakları, topuk çatlakları ve diğer çatlak olmadan önce önleyici olduktan sonra onarıcı olarak kullanılır. Kaşıntı giderici olarak ciltteki rahatsızlıklara, selülit oluşumuna, sedef hastalığına karşı çok etkilidir. Nasırlarda yumuşatıcı olarak, sağlıklı ciltte nemlendirici ve koruyucu olarak kullanılır.

 

Kekik Sabunu: 
Kepeklere karşı korur, antiseptik oluşu sayesinde deride ki bir çok hastalığa, egzama ve mantara iyi gelir. Varisleri rahatlatmada, ergenlik sivilcelerine saç diplerindeki yara ve tahrişlere karşı çok etkilidir. Sedef hastalığına iyi gelmektedir. Kekikte bulunan thymol dezenfektandır, deride ki gözenekleri açar ve rahatlatır. Kekik sabunu banyoları da çok yararlıdır. Güçsüz, zayıf ve solgun çocuklara da kekik sabunu banyosu yaptırılabilir. Haricen kullanımlarda iyi bir antiseptik olduğundan dolayı yaralara, apselere, ezilmelere, burkulmalara, berelenmelere ve asalak kaynaklı deri hastalıklarına karşı başarılı bir bitkisel drogtur. Kekik sabunu kan dolaşımını artırır akne ve mantara etkilidir.

 

Çörek Otu Sabunu : 
Alerjik sorunlara karşı yararlıdır. Antihistamin etkisi ile alerjik reaksiyonlara karşı korur. Hapşırma, göz sulanması gibi alerjinin yaygın belirtilerini azaltmaya yardımcı olur. Kasları rahatlatarak akut astım belirtilerinin ve öksürüğün tedavisine yardımcı olur. İltihabı azaltır, vücuttaki siyahlığı giderir. Çörek otu yağı sabunu saç dökülmesi ve kepeğe karşı yararlıdır. Saç diplerine friksiyon yapılır. Toksinlerden temizler, egzama için yararlıdır. Deri sorunlarında mikrop öldürücü etkinliği çörek otu yağının faydaları arasındadır. Cildi besler ve ayak yaralarını temizler.

Son olarak mardin SABANCI MÜZESİ...

 

SABANCI MÜZESİ

Sabancı Vakfı, medeniyetlerin beşiği Mardin’de, önce Süvari Kışlası, ardından Askerlik Şubesi sonrasında da Vergi Dairesi olarak kullanılan tarihi yapıyı Mardin’in kentsel oluşumu ve yaşam biçimini, toplulukların aralarındaki bağları ve bunların töre, dil ve kültür niteliklerini gösteren eserlerin sergileneceği “Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi”ne dönüştürmüş. Binada “Dilek Sabancı Sanat Galerisi” de yer alıyor.

Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamit döneminde, Diyarbakır Valisi olan Hacı Hasan Paşa tarafından 1889 yılında yaptırılmasını takiben önce “Süvari Kışlası”, daha sonra “ Askerlik Şubesi “ ve 1991-2003 yılları arasında da “Vergi Dairesi” olarak kullanılan tarihi yapı üç yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından artık “Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi” olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.

Müzede sergilenen eserler, Mardin Müzesi’nden ve çevre müzelerden ödünç alınan eserler, İstanbul’daki Mardinliler Eğitim ve Dayanışma Vakfı (MAREV) tarafından bağışlanan eserler ve Mardinlilerin müzeye doğrudan bağışladığı eserlerden oluşuyor.

Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi içerisinde kentin coğrafyasını, tarihini, mimari yapısını, ekonomisini, içerisinde barındırdığı dinleri ve yaşam kültürünü yansıtan eserler, fotoğraflar ve canlandırma bölümleri bulunuyor.

Müzenin girişinde şehrin tarihteki adlarını anlatan bir pano ile binlerce yıllık Mardin'in bir yandan sürekli değişen, bir yandan da hiç değişmeyen kimliği vurgulanıyor.

 

EŞSİZ ESERLER

Bir kent müzesindeki parçalar taşıdığı anılarla değer kazanır. Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi de bu anlamda eşsiz parçalar içeriyor. Örneğin, 19. Yüzyıl sonlarına ait Linof fotoğraf makinesi ve Ortadoğu’nun ilk matbaasına ait elle çalışan ilk matbaa makinesi bulunuyor. Deyrulzafaran Manastırı’na ait bu matbaa makinesi Antakya Süryani Kilisesi’nin Patriği Moran Mor İğnatiyos tarafından İngiltere’den getirilmiş ve 1889 yılında hizmete sunulmuş. Müzede bu makine ile basılmış iki kitapçık da teşhir ediliyor. 
Bu  parçalar arasında bir grubun yeri ise ayrı bir özel önem taşıyor. Mardin’de yaşamış üç farklı dinin (Müslüman, Süryani ve Ermeni) mensuplarına ait mezar taşları bulunuyor.
Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nin ince uzun yapısı doğrusal bir yürüme aksında sergileme birimlerinden oluşuyor. Mekansal bütünlüğün vurgulandığı sergileme düzeninde Mardin kenti kimliğine özgü özellikler dikkat çekiyor.
Farklı boyutlarda tasarlanan sergileme ünitelerine ek olarak, yapıdaki mevcut nişler de el sanatları ürünlerinin yansıtıldığı birimler olarak sanatseverlerle buluşuyor.

Diyarbakır havalimanına doğru yola çıkıyoruz yolumuzun üzerinde bulunan MARDİN ARTUKLU ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜK binasının yapısına hayran kalıp fotoğraflıyorum sizler için.

MARDİN ARTUKLU ÜNİVERSİTESİ

Mardin Artuklu Üniversitesi, 5662 Sayılı "Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"la kurulan ve 28 Mayıs 2007 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanan, 17 yeni üniversiteden biri. 2007 – 2008 eğitim-öğretim yılında öğrenci alınarak 1104 öğrenci ile eğitim-öğretime başlamış.

Yine yolumuz üzerinde bulunan SULTAN ŞEYHMUS(MUSA BİN MAHİN EL-MARDİNİ K.S.) Türbesini ziyaret edip duamızı yapıyoruz.

SULTAN ŞEYHMUS TÜRBESİ
Hz.Abdülkadir Geylani (ks) devrinde yaşamış evliyanın büyüklerinden olan Şeyh Musa Ezzuli (ks), Mardin’de yaşamış, orada vefat etmiştir. Kabri şerifleri, Mardin Şehri’ne yaklaşık 20 km. mesafede, Diyarbakır yolu üzerinde olup Ziyaretgah-ı enamdır. Kabri şeriflerinin bulunduğu makam, aynı zamanda O’nun(ks) irşad faaliyetlerini sürdürdüğü dergahı idi. Doğum ve vefat tarihleri bilinmemektedir. Ancak ,O’nun (ks), Hz. Abdülkadir Geylani (ks) ile olan yakınlık ve samimiyeti, yaşadığı devir, hayatı, tasavvufi kişiliği hakkında sarih bilgiler vermektedir. Hz. Abdülkadir Geylani’nin (ks) menakıbı hakkında telif edilmiş tüm eserlerde, O’nun (ks) ismi zikredilmekte, kişiliği anlatılmakta, Hz.Abdülkadir Geylani’ye (ks) olan bağlılığı, sevgisi ve edebi vurgulanmaktadır. O(ks), heybetli, gayet güzel görünüşlü, cemil, behi, duası kabul edilen, keramet sahibi büyük bir Hak dostu idi. Ulema, O’nun (ks) büyüklüğünde ittifak etmişti. Irak velilerinin pek çoğu, O’na(ks) talebelik yapıp feyzyab olmuşlar, Ondan (ks) icazet almışlardır. O (ks), Resulullah’ı (as) çok müşahede ederdi. O’nun (ks) duası bereketiyle hasta iyileşir, amanın gözü açılır, fakir, zengin olur, ihtiyaç sahiplerinin müşkilleri hallolurdu. Haber verdiği olaylar aynı ile vuku bulurdu. Pek çok kerameti , menakıbkitablarında nakledilmiştir. Mardini adlı müellif, babasından şu şekilde nakleder ki; Şeyh Musa Ezzuli’nin (ks) , Resulullah’a (as) ru’yet ve müşahedesi çok idi. Bütün hal ve fiilleri, Resulullah’ın (as) siyretine uygundu. O(ks), “ve elennalehülHadid” ayet-i celilesininhükmünce , eliyle demiri tutsa , demir , O’nun (ks) elinde, ker*** ustası elindeki çamur gibi yumuşak olurdu. Mardin’de çıkan şiddetli bir yangının söndürülmesi için, Halk, Ondan (ks) yardım istedi. O da (ks), elindeki asasını, yangının orta yerine atmaları için, halka verdi. Asayı yangına attıklarında yangın söndü. Yangının hiçbir şekilde tesir etmediği asayı alıp O’na (ks) götürdüler. O (ks) şöyle buyurdular ki: “Allahü Teala , benim elimin değdiği ve tuttuğu nesneyi yakmayacağını bana vaadetti.” Kucağında küçük bir çocukla dua talebi için huzuruna gelen bir hanımefendinin çocuğuna dua buyurdular. Çocuk altı aylık olduğu halde yürümeye başladı. Çocuğa ihlas suresini okuttu. Çocuk fasih bir lisanla ihlas suresini sonuna kadar okudu. O çocuktan ömrü boyunca bu hal gitmedi. Şeyh Musa’nın (ks) huzurundaki fesahatının ziyadesiz ve noksansız aynı ile okumaya, hayatı boyunca devam etti. Kabrine konulduğunda, kabir içinde namaz kılar gibi ayak üzere kıyam etti.Kabri genişledi. Bu hali gören Mardinliler, kendilerinden geçtiler. O ki Şeyh Abdülkadirgeylani Hz.leri Mardin’e geldiğinde abdest zamanı geldiğinde etrafta su olmadığını söylenince eline asasını alarak yere vurmuş ve kırk çeşme yerde birden bire bitivermiştir bu çeşmeler hala Mardin de şeyhan bölgesinde mevcuttur. O (ks), Evliyalar sultanı, Gavsül Azam Hz.Abdülkadir Geylani’ye yakınlığı ile ma’ruftur. Hz.Abdülkadir Geylani (ks) , O’na (ks) çok iltifatta bulunur ve O’nun şanını i’zam ederdi. Bir defasında , Hz.Abdülkadir Geylani (ks), çevresindekilere hitaben, “Ey Bağdat ahalisi! Yakında sizin üzerinize öyle bir maarif güneşi doğar ki, bundan sonra bir daha O’nun (ks) misli zuhur etmez. O(ks), Musa Ezzuli’dir (ks)” buyurdular ve Hacca gitmek üzere Bağdat’a gelen Şeyh Musa’nın (ks) iki günlük mesafeden karşılanması hususuna tam bir ihtimam gösterilmesini emreylediler. Şeyh Musa (ks) Bağdat’a gelince , O’na (ks) çok ikram ve ihtiramda bulundular. Tikrit’li Şeyh Yahya şöyle haber vermiştir: “Biz babamla bazen Şeyh Musa’yı (ks) ziyaret için Tikrit’ten Mardin’e, bazan da Hz.Abdülkadir Geylani’yi (ks) ziyaret için Bağdat’a gidiyorduk. Bir keresinde Şeyh Musa (ks) ile birlikte Bağdat’a geldik. Hz.Abdülkadir Geylani’nin (ks) meclisinde hazır bulunduk. Hz.Abdülkadir Geylani (ks) vaaz esnasında , “Bu ayağım bütün evliyanın boynu üzerindedir” dediğinde , Şeyh Musa (ks),boynunu eğip alçalttı.” Yine aynı zat haber vermiştir ki: “Şeyh Musa (ks) hacca gitmek için Bağdat’a gelmişti. Ben de babamla beraber O’nun (ks) yanında idim.O (ks), Hz. Abdülkadir Geylani (ks) ile bir araya geldiğinde, Hz.Abdülkadir’e (ks) öyle bir tazim, edeb, tebcil ve ihtiram eyledi ki Hz. Abdülkadir’den başka hiç kimsenin yanında öyle bir hal içinde olduğunu görmedik. Yalnız kaldığımız zaman, babam bunun sebebini, O’na (ks) sordu. O (ks) şöyle cevap verdi. “Abdülkadir (ks) zamanımızdaki nasın hayırlısıdır. Evliyanın sultanı ve ariflerin seyyididir. Meleklerin bile edeb ettiği o zata ,ben nasıl edeb etmeyeyim?” Şeyh Musa Ezzuli’nin(ks) , tasavvufun inceliklerine dair, manalarını ancak kamil velilerin anlayabileceği sözleri mevcuttur. Bu sözler, kaynak olarak kullandığımız eserlerde ifade edilmektedir. Ehlince oradan mütalaa edilmesi mümkün olan bu anlamı yüce ifadelerden örnek bir paragraf aşağıda verilmiştir. “Menazil ü meratib ü makamatın , tafsil-i meanisi ve sairlerinin alasıdır. Vetecmil ü tezyin-i sicillat ve muhadarat-ı makamatın şeair ve alaimidir. Vebitari kılkeşf cemil-i külliyata nazaran, dekayık müttehide ve muttasıladır.Vesuver-i cüziyyata nazarla dahi mevzı u mevkı-i teşkilden munfasıldır.”
Bu büyük insanın hayatını paylaşmak istedim kabri Mardin’dedir. Her yıl milyonu aşkın insanlarca ziyaret edilir, alemiislama büyük hizmeti olmuş veli insanlardan biridir. Şehit olmuş ve Mardin’in manevi koruyucusu hükmündedir. Evliyadan büyüklerin birbirlerine olan saygı ve sevgilerini bu yazıdan görebiliyoruz şeyh abdülkadirgeylanihz.leri ile yaşamış oldukları çok güzel hatıraları ve beraberce geçirdikleri günler ve birbirlerine olan sevgi ve tevazuyu görebiliyoruz Hz. Şeyh Musaezzuli’nin çoçukları ve onun torunları doğu illerinin bir çok yerlerine dağılmış ve bitlis, siirt, van, muş gibi İslam’a hizmet etmiş evliyaullahın çoğunun şeyh Musaezzulihzleri’nin soyundan geldiği görülmektedir. 
Bu şehir Türkiyem’de gezdiğim en güzel yer ve bir dahaki gelişimde daha fazla yer görmeyi umuyorum göremediğim kırklar kilisesi ve daha bir çok yer var. İnşallah sizin de yolunuz birgün bu dillerin kültürlerin ve kardeşliğin şehrine düşer ve tarih kokan bu yerleri görürsünüz. Eminim benim gibi büyüleneceksiniz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.