TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Medeniyetin beşiği Hasankeyf

Güneşi sert, insanı bir o kadar hoşgörülü, Doğu’nun Paris’i diye tabir edilen Mardin, dillerin ve dinlerin başkenti. O yöreye ait insanların dediği gibi, ‘Mardin anlatılmaz yaşanır. Mardin turumuzun ilk durağı Hasankeyf. İsterseniz rehberimiz Çetin Yıldırımer’in şiirsel anlatımıyla Kasankeyf’e birlikte seyre çıkalım…

Haber Giriş Tarihi: 15.09.2019 11:06
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Medeniyetin beşiği Hasankeyf
ERDAL EREK
Güneşi sert, insanı bir o kadar hoşgörülü, Doğu’nun Paris’i diye tabir edilen Mardin, dillerin ve dinlerin başkenti. O yöreye ait insanların dediği gibi, ‘Mardin anlatılmaz yaşanır.’ Bu çok doğru ve yerinde bir tespit, bugüne kadar duymuştuk; Mardin’e ait güzellikler, tarihi yerler, yemekleri ve kültürü hakkında birçok şey ancak hiç gitmediğim için tasavvur edemiyordum. Gidip gördüğüm için şimdi rahatlıkla ziyaret ettiğim yerler hakkında yorum yapabileceğim.
6-7-8 Eylül’de 2. Uluslararası Midyat Kültür Festivali gerçekleştirildi. Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Arslan Güneydoğu Gazetecilik Matbaacılık ve Kağıtçılık A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Halil Arslan’ın davetlisi olarak, İzmir’de yayın yapan günlük yerel gazetelerin sahipleri ve temsilcileri olarak festival için bizler de orada olduk. Tüm gazete temsilcileri ve sahipleri tam kadro katılmasak da verimli geçtiğini belirtmek isterim. Midyat Belediyesi ile Midyat Kaymakamlığınca, ilçenin kültür, sanat, yaşam, yemek, el sanatları ile tarihi mekanlarının, gümüş ve taş işçiliğinin tanıtılması amacıyla düzenlenen festivalde renkli görüntüler oluştu. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Matbaacılık ve Kağıtçılık A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Halil Arslan, Yönetim Kurulu Üyesi Adem Arslan’ın gösterdiği misafirperverlik takdire şayandı. İzmir’den; İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, Ege Telgraf Gazetesi İmtiyaz Sahibi Aylin Süphandağlı, Haber Ekspres Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Muammer Kırca ve Yeni Bakış Gazetesi Haber Müdürü İsmail İnan katıldı.



Mardin’e gitmişken elbette ziyaret ettiğimiz yer festival alanı ile sınırlı kalmadı. Üç gün boyunca dolu dolu hızlandırılmış bir program ile Mardin ve Midyat’ta olan tüm tarihi yerleri gezme imkanı bulduk.
Mardin’i bir yazıya elbette sığdırmak kolay değil. O yüzden gezdiğim yerleri yazı dizisi şeklinde sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabi bu gezi de Halil Bey ve Adem Bey ile beraber bizleri hiç yalnız bırakmayan dostları da eşlik etti. Kendileri gezi süresince ilgilerini hiç eksiltmediler. CHP eski Midyat İlçe Başkanı ve İş Adamı Eyüp Doğan ile emekli eğitimci Ziya Seven Hocama gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür ederim. Mardin deyince tarih ve medeniyetlerin bir arada yaşanmış öyküleri gelir aklımıza. Tarihin en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Hasankeyf, Dara Antik Kenti, Kasımiye Medresesi, Deyrulzafaran Manastırı, Mardin’in eski yerleşim yerleri, Midyat Kent Müzesi, Beyazsu, Tarihi Midyat evleri ve konakları gibi yerler Mardin’de gezilmesi gereken başlıca yerler arasında geliyor.
Mardin gezimizin ilk durağı Hasankeyf oldu. Hasankeyf’in geçmişini ve başına gelecekleri orada gönüllü rehberlik yapan Çetin Yıldırımer anlattı. İsterseniz rehberimiz Çetin’in şiirsel anlatımıyla Kasankeyf’e seyre çıkalım…



MEDENİYETİN BEŞİĞİ HASANKEYF
Medeniyetin beşiği olarak bilinen Verimli Hilal veya Yukarı Mezopotamya’nın stratejik kalesi Hasankeyf’in ilk konuklarının kimler olduğu bilinmiyor. Antik kentin üzerine kurulduğu kaya kütlesinin, Dicle Nehri ve onunla birleşen çevredeki küçük akarsuların 100 binlerce yıllık aşındırması sonucu meydana geldiği tahmin ediliyor. Hasankeyf’in tarihi belgelerde geçen ismi ise burada yaşayan topluluklara göre değişiklik gösteriyor. Süryanice kaynaklarda Hesna Kepha olarak geçen ismindeki ‘Kepha’ kelimesinin, Süryanicede ‘kaya’ anlamını taşıyan ‘kifo’dan geldiği tahmin ediliyor. Arapça’da ise Hisn Kayfa olan şehrin adı ‘kaya hisarı’ şeklinde tercüme ediliyor. Hisn Kayfa adı sonradan kısaltılarak Hisn Kayf olmuş, Osmanlı egemenliği altında ise Hasankeyf şeklini almış. Katip Çelebi ise, buraya Ra’s al Gul (Gülün başı) denildiğini yazıyor. İsme ilişkin yapılan ‘Hasan’ın keyfi’ veya ‘hüsnü keyif’ şeklindeki açıklamalar ise itibar görmüyor.
Antik kentin çevresindeki 6 bine yakın mağara, insanın ilk yaşadığı yerlerden biri olduğunu gösteriyor. Bir sığınak olduğu tahmin edilen antik kentin bilinen tarihi M.Ö. 8. yüzyıla dayanıyor. Mezopotamya’ya hakim konumu, içinden Dicle nehrinin geçmesi, yukarı kale bölümünün uçurumlar ile çevrilmesi, savunmaya elverişli mağaraları da, fiziki gücün hakim olduğu çağlarda, Hasankeyf’i kavimlerin paylaşamadığı bir yer haline getirdi. Milattan sonraki ilk yüzyıllarda Hasankeyf, Bizanslılarla Sasaniler arasında zaman zaman el değiştirdi. 4. yüzyılın ortalarında Hasankeyf’e sağlam bir kale yapan Bizanslılar, 7. yüzyıl başlarına kadar buraya egemen oldu. Hasankeyf Ortaçağ’da da stratejik ve askeri önemini korudu. Müslümanlar Hasankeyf’i Hz. Ömer döneminde M. 638 yılında ele geçirdiler. Halifeler dönemi ardından sırası ile Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler ve Osmanlılar buraya hakim oldu. Hasankeyf tarihi önemini, M.S. 1101 yılında buraya hakim olan ve 130 yılı aşkın bir süre başkentlik yaptığı Artuklular döneminde kazandı. O dönem ticaretin önemli bir kısmının nehir yoluyla yapılması nedeniyle, Dicle Nehri üzerinde bulunan Hasankeyf de ticari açıdan Ortaçağ’ın Bağdat ve Şam gibi önemli şehirlerinden biri haline geldi. Artukluların buradaki hükümranlığına 1231 yılında son vererek Hasankeyf’i ele geçiren Eyyübi Kürtleri, 1260’ta Moğol istilası ile karşılaştı. Moğollar, şehri harabeye çevirdi. Eyyubiler, 14. yüzyılın başlarından itibaren Hasankeyf’i yeniden imar etmeye başladı. Birçok eserde imzası bulunan Eyyubiler döneminde tarihinin en parlak dönemlerinden birini yaşadı. Kenti onlarca kavmin ya da insanlığın ortak mirası haline getiren ise, doğal yollardan oluşmuş mekanlar ve insan elinden çıkmış eserlerin birlikteliği. Eserlerin her şeye rağmen bir arada ve ahenk içerisinde bugüne kadar kalmalarının en önemli nedeni ise, burayı ele geçirenlerin, kendilerinden önceki yapıları yıkmadan, yanına kendilerine ait eserler yapmaları, yine bu eserleri yenileyip kendi medeniyetlerine ait motifler ile süslemeleri.
İLK ALETLİ TARIMIN YAPILDIĞI YER
Ilısu Barajı’nın Hasankeyf dışında sulara gömeceği tarihi yerler ise kamuoyunca çok fazla bilinmiyor. Oysa çevreciler ve arkeologların üzerinde en fazla durduğu konulardan biri de bu. Barajın etkileyeceği alanda 37 bin 750 hektarlık bir alanda arkeolojik araştırma yapılması gerekirken, 1988-1991 yılları arasında yapılan araştırmalarda bu alanın sadece 7 bin hektarlık bölümü incelendi. İncelenen alan içerisinde ise 300’ü aşkın arkeolojik alan tespit edildi. Bunlardan 83’ü projeden doğrudan etkilenirken, diğer alanlar ise baraj gölünün aşındırma ve erozyon etkilerine açık olacak.



Bilimsel kaynaklara göre ilk aletli tarımın yapıldığı yer olan Dicle kenarında bulunan ve aynı zamanda baraj suları ile kaplanacak olan alanda gizli olan 100’e yakın höyük, Kalkolitik Çağ’a, Tunç Çağı’na ve en önemlisi Neolitik Çağ’a ait birçok bulguya ulaşılabilmesi açısından çok önemli. İlk çağlardan itibaren yerleşim alanı olarak kullanılan bölgede aynı zamanda İran, Arap Yarım Adası, Kafkaslar ve Anadolu arasındaki geçişi sağlayan çok sayıda geçit bulunuyor. Barajın yapılması durumunda insan türünün kökenleri, tarımın başlangıcı ve çok sayıda medeniyetin ayak izleri ve maddi varlıklarına dair olağanüstü kanıtlar da sular altında kalacak.
TARİHİ HASANKEYF KÖPRÜSÜ
Hasankeyf’in diğer önemli bir noktası da üç ayağı sağlam kalmış köprü. Rivayete göre Orta Çağ’ın en büyük köprüsüdür. 1116 yılında Artuklu Fahrettin Karaaslan isteğiyle inşa edilen köprünün ortasında düşman saldırılarını engellemek için yaptırılan 40 metrelik ahşap bir giriş kapısı bulunuyormuş. Etkileyici kesme taşlardan yapılan köprünün üzerinde “Bu kadar büyük bir köprü yapılmayacaktır” yazısı da varmış.
EKİM AYINDA TAMAMEN SULAR ALTINDA KALACAK
Tüm bu güzelliklerin olduğu bölge maalesef artık sular altında kalacak. Hasankeyf’in içinde geçen köprü 8 Ekim’de trafiğe kapatılacak. Planlanan şekilde ilerlerse Hasankeyf’in ekim ayında tamamen sular altında kalacağı söyleniyor. Şubat ayında ise Ilısu Barajı projesi tamamlanacak.



MEZOPOTAMYA’NIN ÖYKÜSÜ
Mezopotamya’nın elbette resmi bir tanımı var. Ancak bu tarz bir anlatımla dinlemek daha güzel bir etki yaratıyor.
Dicle Nehri, 3,5 milyar yıldır akıyor. 4 semavi dinin kutsal gördüğü bölgede çıkan nehirdir. Dişi bir nehirdir, çünkü yavaş, sakin ve narin bir şekilde akıyor. Bayan ismidir doğurgandır kolları çoktur. Bir kolu Elazığ’ın Maden İlçesi’nde diğer kolu ise Diyarbakır’ın Dicle İlçesi’nden çıkar. Irak’ı besler Basra’ya dökülür. Nehir normalde mavi akar, son yağışlardan dolayı neskafeye dönüşür, plansız sulamalardan dolayı da rengi Türk kahvesine dönüştü. Kanalizasyon sularının da etkisiyle nehir, son 15 yıldır mavi akmamaktadır.



Fırat Nehri, dümdüz, sert ve hırçın bir şekilde aktığı için erkek nehir olarak tabir edilir. Erzincan’ın üstlerinden gelir, 1000 kilometre civarında uzunluğa sahiptir. Bölgemizden geçtikten sonra Suriye’yi besler ve Basra’ya dökülür.
Fırat ve Dicle aynı bölgeden doğuyor ve bir birine karışmadan Basra Körfezi’nin yakınlarında buluşuyorlar. Bu şekli ile Mezopotamya oluşuyor. İnsanların ilk yerleşik hayata geçtiği yer olarak tarihe geçmiş oluyor. Kültür ve medeniyetlerin bu bölgeden yayıldığı rivayet ediliyor.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.