18. yüzyılda küçük Paris olarak anılan; eğlencenin, ticaretin, dinlerin ve dillerin bütün renkliliği ile özgürce yaşandığı kent. Tiyatroları, meyhaneleri, tavernaları, kütüphaneleri, alışveriş merkezleriyle hayatın gürül gürül aktığı, gemilerin rıhtıma yanaşmak için sıra beklediği, aşıkların Puntadan Kokar Yalıya faytonlarla kaçtığı, mavi ve yeşilin seviştiği bu kent, çok kısa sürede, tanınmaz hale geldi.
1930dan günümüze kadar yaşanılan süreçte derisi soyulan ve her yıl acılar içinde kıvranan bir coğrafyanın, bir kentin yaşlanan ve betonla kaplı iğrenç yüzü ile baş başa kaldık. Veya bırakıldık
Ne oldu bu kente... Kim bu hale soktu... Kim, hangi tiyatro oyununda siyah pelerinini sonsuza kadar bu kentin üzerine örttü... Hiç uzağa gitmeden 1970li yılların İzmirini bile masala dönüştüren kim?
Bunda elbette yerel yönetimlerin, mülki amirlerin izlediği politikalar ve uyguladıkları çağdaş mimariye rahmet okutan plansızlıkları etken olmuştur. Margırus otobüslerin yorgun argın ulaştığı kente girerken Salhane dediğimiz şimdiki Manavkuyu bölgesinde, Çınarlıda, Mersinlide, Halkapınarda bulunan, balık kaynayan pınarların, derelerin kanalizasyon kanalına dönüştürülmesi, sanayi tesislerinin dere, deniz kenarlarında; ulaşım problemi olmasın diye şehrin kıyısında, göbeğinde kurulmasına izin verilmesi, boya, tekstil, tekel, tariş, omo, persil, çimento, metaş vb birçok fabrikanın arıtmadan habersiz bütün pisliğini, atık sularını bu kanallarla körfeze dökmesi... Kokmuş haşlanmış yumurtanın iğrenç kokusunu bu kente armağan edenler kimlerdi?
Kendi kokuları hissedilmesin diye destekledikleri kolonyacılar noldu... İzmir geceleri, altın damla, tütün, zambak, yasemin kolonyalarının satıldığı köşeleri gökdelenlere kim verdi! Balık hali, Pasaportta deniz kenarında kıpır kıpır taze balıkları ile halkın buluşma yerini, Basmanedeki sebze-meyve hali tamamlardı. Balıkların ruhunu şehir dışına dağlara taşıyanlar kimler!
Şimdiki laçka, ruhsuz beton yığını o zamanlarda planlandı. Çok katlı ve anahtar teslimi reklamlarla eski cumbalı evlerin canına okudular. Rengarenk Arnavut kaldırım taşlarını asfaltla kaplatan hayatımızı ve bu kenti simsiyah ziftle kapatanlar yine onlar Katiller aynı elbiselerin takım elbisesindeydi. 12 Eylül faşist askeri darbeyle iktidara gelen mülki ve yerel yöneticiler bir fırsat olarak değerlendirdikleri bu çarpık yapılaşmayı resmileştirerek askeri lojman mantığıyla kentin bütün mimari estetiğini yok ettiler Takunyacı başkandan sonra gelenler çok da farklı davranmadı... Al birini çarp öbürüne... Sonuç ortada 3. sınıf bir kasabaya döndü tarihin soylu prensesi Smyrna
Yıl 2016... Uzayın derinliklerine yolculuğa başlayan siber tekno toplumların yanında biz halen 10 yılda zar zor tamir edilen teleferik tesisimizle oyalanıyoruz... Yarısı sisler arasında kalan dağlarda 6 ayda yenisini kuran teknolojiden bi haber ve aldırmazlık ruhuyla smokinlerimizle kokteyllerde, İzmiri kurtarmışız gibi danstan dansa koşturuyoruz. Bu kentte yaşayan zavallı halkımızı kışın yağmur ve soğuktan koruyacak, yazın güneşin yangınından koruyacak bir otobüs durağı bile yok Mevcut otobüs hatlarını azaltarak, sürün Mehmet talimini yaptıran yetkililer utanmadan halkın karşısına çıkıp, modernizmden, hayatın bu kentteki yaşam kalitesinden söz ediyorlar.
Zavallı İzmir Zavallı küçük Paris Ve zavallı küçük beyinler
Kaldırımları her yıl değiştiren zihniyet, dikey gelişmeyle, gökdelenleriyle bu kentin hava borusunu tıkayan mimari deha, her gün azalan yeşilliğin son kırıntılarını da otoparka çevirirken bu kentin tarihine kara bir leke olarak kalacaklarını bilerek koltuklarına yapışmış olarak pencerelerini küçültüyorlar.
Kordonboyunda genişletiletilen kaldırımlar, vatandaşın rahat ve güvenli gezinti veya yürüyüşüne ayrılacağına cafe-restoranlara armağan edildi.
Pardon ya! Kaldırımlar kimin? Halkın değil mi?
Kaldırımları kimin için genişlettiniz? Kordonboyunda, Pasaportta... Topçudan, Hiltona doğru yürüyün... Bütün kaldırımlarda masalar atılmış ve işgal edilmiş durumda... İnsanlar caddede araçlar arasında cambazlık yaparak geçiyor... Kıbrıs Şehitler Caddesinin ara sokaklarında, insanlar tek sıra yürüyemiyor... Her yer işgal altında... Masalar Sandalyeler... Otoparklar... Ve yöneticiler
Kim mi yöneticiler? Elbette en başta yerel yöneticiler... Ve bu kentin bütün erkanıı sefalet.
Tamam, açık hava, anladık Dükkana paralel bir sıra masa at, anladık İki sıra at, anladık Bütün kaldırım işgal edilir mi? Dünyanın neresinde gördünüz? O zaman tümüyle trafiğe kapat, caddede de insanlar yürüsün. Ve kaldırım adını değiştir. Dükkânlara ait açık alan olarak ilan et. Herkes haddini bilsin İlgililer; maliye, polis, zabıta ve bilumum yetkililer uyuyor veya başka şeyler dönüyor... Bunun başka açıklaması yok. Ve her ikisi de suç.
Görev tanımının yapılması gerekir, öncelikle... Nedir belediyenin asli görevi... Diğer kamu kurumları Aç mevzuatları oku. Veya öğren Bu ülkede köy Bu ülkede kasaba veya batıya, uygar dünyaya açılan bir kent nasıl yönetilir. Hiç mi yurt dışına çıkmadınız! Zavallı hurdacılar
Sizi gidi alış verişçiler sizi!
İzmirin 60-70li yıllardaki adını biliyor musunuz? Yeşil İzmir... Nerde kaldı Yeşil İzmir! Ne kadar yeşil olduğumuzu görmeniz için lütfen Kadife kaleye çıkın ve kente tepeden bakınız... Zaten bakıyorsunuz ya!
Homerosu biliyor musunuz? Peki, Hasan Tahsini
İlkelerini değil, yalnızca adını bildiğiniz ve kullandığınız, tarihimin gül ve aydınlık yüzü, yüzyılın dehasını, devrimci ve halkçı Mustafa Kemali! Gerçekten tanıyor musunuz? Yoksa siz de mi takiyye yapıyorsunuz!
Vitrininiz olan Alsancak! Uluslararası fuhuş merkezi olmuş, biliyor musunuz? Ara sokaklarında uyuşturucu satıcıları açık ve net kokular içinde tütsülüyorlar gençleri! Bu ülkenin geleceği olan küçük yaşlardaki oğlanlar, kızlar sizin çocuklarınız, bu kentin bu ülkenin çocukları gözümüzün önünde sabaha kadar kaldırımda pazarlanıyor Hem de İzmire 9 Eylül 1922'de ilk giren komutan, atından düşüp yara almasına rağmen, Konağına Türk bayrağını çeken Yüzbaşı Şerafettin beyin adını verdiğiniz o kutsal sokakta! Bu mu sizin tarihe, gençlere ve hayata bakış açınız Sokakta bütün bu rezaletlere göz yummanızı bana ve İzmir halkına açıklayabilir misiniz? Bütün sokak genelev gibi, yol boyu karılar, gıcılar, dönmeler, politikacılar, rüşvetçiler, gençler Kemeraltı pazarlıkları sabaha kadar Yoksa oradan da mı nemalanıyorsunuz? Nedir bu suskunluk, nasıl kıyarsınız bu gençlere!
Ailenizle hiç geçtiniz mi o sokaklardan! Yoksa orda mı oturuyorsunuz!
Bu mu sizin modern hayat anlayışınız? Bu mu modern İzmir yaratma çabanız? Yollar, caddeler, kaldırımlar sürekli renk ve boyut değiştiriyor İş makinaları kentin ruhunu iğdiş ediyor. Ve siz utanmadan, 2016 yılında gelişmiş ve modern bir hayattan bahsediyorsunuz
Gavur İzmirmiş Gavurlara kurban olun
Bu mu sizin kutsallıklarınız? Bu mu sağlıklı toplum ve sağlıklı gelecek projeleriniz? Bu mu sizin hayal ettiğiniz kent? Bu mu çocuklarınıza bırakmayı düşündüğünüz hayat?
Yoksa siz de mi çocuklarınızı CIA ajanı Fetönün okullarında okutmaya, çalışmaya, yerleştirmeye çalışıyorsunuz Pardon! Duymadım! Amerikada mısınız?
Kültür sanat adı altında gerçekleştirdiğiniz ıvır zıvırlara değinmiyorum!
Zavallı palyaçolar Zavallı, bu kentin sahte sahipleri
Ah İzmir Ah bahtsız kraliçem... Ne kadar çok hain saklıyorsun bağrında.
Ah Öksüz Prensesim, al beni yanına... Kurtar bu ruhsuz ve satılmış hayattan ve bu kentten
Veya bu hainleri sil tarihinden
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ümit Yaşar Işıkhan
İzmir'de Belediyelerin İflası
İzmir Smyrna
18. yüzyılda küçük Paris olarak anılan; eğlencenin, ticaretin, dinlerin ve dillerin bütün renkliliği ile özgürce yaşandığı kent. Tiyatroları, meyhaneleri, tavernaları, kütüphaneleri, alışveriş merkezleriyle hayatın gürül gürül aktığı, gemilerin rıhtıma yanaşmak için sıra beklediği, aşıkların Puntadan Kokar Yalıya faytonlarla kaçtığı, mavi ve yeşilin seviştiği bu kent, çok kısa sürede, tanınmaz hale geldi.
1930dan günümüze kadar yaşanılan süreçte derisi soyulan ve her yıl acılar içinde kıvranan bir coğrafyanın, bir kentin yaşlanan ve betonla kaplı iğrenç yüzü ile baş başa kaldık. Veya bırakıldık
Ne oldu bu kente... Kim bu hale soktu... Kim, hangi tiyatro oyununda siyah pelerinini sonsuza kadar bu kentin üzerine örttü... Hiç uzağa gitmeden 1970li yılların İzmirini bile masala dönüştüren kim?
Bunda elbette yerel yönetimlerin, mülki amirlerin izlediği politikalar ve uyguladıkları çağdaş mimariye rahmet okutan plansızlıkları etken olmuştur. Margırus otobüslerin yorgun argın ulaştığı kente girerken Salhane dediğimiz şimdiki Manavkuyu bölgesinde, Çınarlıda, Mersinlide, Halkapınarda bulunan, balık kaynayan pınarların, derelerin kanalizasyon kanalına dönüştürülmesi, sanayi tesislerinin dere, deniz kenarlarında; ulaşım problemi olmasın diye şehrin kıyısında, göbeğinde kurulmasına izin verilmesi, boya, tekstil, tekel, tariş, omo, persil, çimento, metaş vb birçok fabrikanın arıtmadan habersiz bütün pisliğini, atık sularını bu kanallarla körfeze dökmesi... Kokmuş haşlanmış yumurtanın iğrenç kokusunu bu kente armağan edenler kimlerdi?
Kendi kokuları hissedilmesin diye destekledikleri kolonyacılar noldu... İzmir geceleri, altın damla, tütün, zambak, yasemin kolonyalarının satıldığı köşeleri gökdelenlere kim verdi! Balık hali, Pasaportta deniz kenarında kıpır kıpır taze balıkları ile halkın buluşma yerini, Basmanedeki sebze-meyve hali tamamlardı. Balıkların ruhunu şehir dışına dağlara taşıyanlar kimler!
Şimdiki laçka, ruhsuz beton yığını o zamanlarda planlandı. Çok katlı ve anahtar teslimi reklamlarla eski cumbalı evlerin canına okudular. Rengarenk Arnavut kaldırım taşlarını asfaltla kaplatan hayatımızı ve bu kenti simsiyah ziftle kapatanlar yine onlar Katiller aynı elbiselerin takım elbisesindeydi. 12 Eylül faşist askeri darbeyle iktidara gelen mülki ve yerel yöneticiler bir fırsat olarak değerlendirdikleri bu çarpık yapılaşmayı resmileştirerek askeri lojman mantığıyla kentin bütün mimari estetiğini yok ettiler Takunyacı başkandan sonra gelenler çok da farklı davranmadı... Al birini çarp öbürüne... Sonuç ortada 3. sınıf bir kasabaya döndü tarihin soylu prensesi Smyrna
Yıl 2016... Uzayın derinliklerine yolculuğa başlayan siber tekno toplumların yanında biz halen 10 yılda zar zor tamir edilen teleferik tesisimizle oyalanıyoruz... Yarısı sisler arasında kalan dağlarda 6 ayda yenisini kuran teknolojiden bi haber ve aldırmazlık ruhuyla smokinlerimizle kokteyllerde, İzmiri kurtarmışız gibi danstan dansa koşturuyoruz. Bu kentte yaşayan zavallı halkımızı kışın yağmur ve soğuktan koruyacak, yazın güneşin yangınından koruyacak bir otobüs durağı bile yok Mevcut otobüs hatlarını azaltarak, sürün Mehmet talimini yaptıran yetkililer utanmadan halkın karşısına çıkıp, modernizmden, hayatın bu kentteki yaşam kalitesinden söz ediyorlar.
Zavallı İzmir Zavallı küçük Paris Ve zavallı küçük beyinler
Kaldırımları her yıl değiştiren zihniyet, dikey gelişmeyle, gökdelenleriyle bu kentin hava borusunu tıkayan mimari deha, her gün azalan yeşilliğin son kırıntılarını da otoparka çevirirken bu kentin tarihine kara bir leke olarak kalacaklarını bilerek koltuklarına yapışmış olarak pencerelerini küçültüyorlar.
Kordonboyunda genişletiletilen kaldırımlar, vatandaşın rahat ve güvenli gezinti veya yürüyüşüne ayrılacağına cafe-restoranlara armağan edildi.
Pardon ya! Kaldırımlar kimin? Halkın değil mi?
Kaldırımları kimin için genişlettiniz? Kordonboyunda, Pasaportta... Topçudan, Hiltona doğru yürüyün... Bütün kaldırımlarda masalar atılmış ve işgal edilmiş durumda... İnsanlar caddede araçlar arasında cambazlık yaparak geçiyor... Kıbrıs Şehitler Caddesinin ara sokaklarında, insanlar tek sıra yürüyemiyor... Her yer işgal altında... Masalar Sandalyeler... Otoparklar... Ve yöneticiler
Kim mi yöneticiler? Elbette en başta yerel yöneticiler... Ve bu kentin bütün erkanıı sefalet.
Tamam, açık hava, anladık Dükkana paralel bir sıra masa at, anladık İki sıra at, anladık Bütün kaldırım işgal edilir mi? Dünyanın neresinde gördünüz? O zaman tümüyle trafiğe kapat, caddede de insanlar yürüsün. Ve kaldırım adını değiştir. Dükkânlara ait açık alan olarak ilan et. Herkes haddini bilsin İlgililer; maliye, polis, zabıta ve bilumum yetkililer uyuyor veya başka şeyler dönüyor... Bunun başka açıklaması yok. Ve her ikisi de suç.
Görev tanımının yapılması gerekir, öncelikle... Nedir belediyenin asli görevi... Diğer kamu kurumları Aç mevzuatları oku. Veya öğren Bu ülkede köy Bu ülkede kasaba veya batıya, uygar dünyaya açılan bir kent nasıl yönetilir. Hiç mi yurt dışına çıkmadınız! Zavallı hurdacılar
Sizi gidi alış verişçiler sizi!
İzmirin 60-70li yıllardaki adını biliyor musunuz? Yeşil İzmir... Nerde kaldı Yeşil İzmir! Ne kadar yeşil olduğumuzu görmeniz için lütfen Kadife kaleye çıkın ve kente tepeden bakınız... Zaten bakıyorsunuz ya!
Homerosu biliyor musunuz? Peki, Hasan Tahsini
İlkelerini değil, yalnızca adını bildiğiniz ve kullandığınız, tarihimin gül ve aydınlık yüzü, yüzyılın dehasını, devrimci ve halkçı Mustafa Kemali! Gerçekten tanıyor musunuz? Yoksa siz de mi takiyye yapıyorsunuz!
Vitrininiz olan Alsancak! Uluslararası fuhuş merkezi olmuş, biliyor musunuz? Ara sokaklarında uyuşturucu satıcıları açık ve net kokular içinde tütsülüyorlar gençleri! Bu ülkenin geleceği olan küçük yaşlardaki oğlanlar, kızlar sizin çocuklarınız, bu kentin bu ülkenin çocukları gözümüzün önünde sabaha kadar kaldırımda pazarlanıyor Hem de İzmire 9 Eylül 1922'de ilk giren komutan, atından düşüp yara almasına rağmen, Konağına Türk bayrağını çeken Yüzbaşı Şerafettin beyin adını verdiğiniz o kutsal sokakta! Bu mu sizin tarihe, gençlere ve hayata bakış açınız Sokakta bütün bu rezaletlere göz yummanızı bana ve İzmir halkına açıklayabilir misiniz? Bütün sokak genelev gibi, yol boyu karılar, gıcılar, dönmeler, politikacılar, rüşvetçiler, gençler Kemeraltı pazarlıkları sabaha kadar Yoksa oradan da mı nemalanıyorsunuz? Nedir bu suskunluk, nasıl kıyarsınız bu gençlere!
Ailenizle hiç geçtiniz mi o sokaklardan! Yoksa orda mı oturuyorsunuz!
Bu mu sizin modern hayat anlayışınız? Bu mu modern İzmir yaratma çabanız? Yollar, caddeler, kaldırımlar sürekli renk ve boyut değiştiriyor İş makinaları kentin ruhunu iğdiş ediyor. Ve siz utanmadan, 2016 yılında gelişmiş ve modern bir hayattan bahsediyorsunuz
Gavur İzmirmiş Gavurlara kurban olun
Bu mu sizin kutsallıklarınız? Bu mu sağlıklı toplum ve sağlıklı gelecek projeleriniz? Bu mu sizin hayal ettiğiniz kent? Bu mu çocuklarınıza bırakmayı düşündüğünüz hayat?
Yoksa siz de mi çocuklarınızı CIA ajanı Fetönün okullarında okutmaya, çalışmaya, yerleştirmeye çalışıyorsunuz Pardon! Duymadım! Amerikada mısınız?
Kültür sanat adı altında gerçekleştirdiğiniz ıvır zıvırlara değinmiyorum!
Zavallı palyaçolar Zavallı, bu kentin sahte sahipleri
Ah İzmir Ah bahtsız kraliçem... Ne kadar çok hain saklıyorsun bağrında.
Ah Öksüz Prensesim, al beni yanına... Kurtar bu ruhsuz ve satılmış hayattan ve bu kentten
Veya bu hainleri sil tarihinden