Tarihin kan kokan sayfalarında aradık mı geçmişimizi? Evet, savaş yanlısı olmak kötüdür, derler. Öyledir çünkü. Ama bizim karıştırdığımız bu kavram, farklı bir algıyla bize verilirken daha ne kadar kukla olacağız başka ellerin elinde? Kesin bir yargı vardır bu döngüde; geleceğimizi inşa etmek için geçmişimizi bilmemiz gerekir önce. Boşuna kadın - erkek fark etmeksizin her Türk asker doğar, dememişiz geçmişten günümüze. Kadınlarımız da erkeklerimizden farklı değildi çünkü bu sahnelerde. Bunun en güzel kanıtıysa günümüzden yaklaşık 2 bin 500 yıl önce, varlığıyla dünyayı titreten Tomris Hatun’du, demek istiyorum. Avrupa’nın doğusu, Karadeniz’in üst kısmı ve Orta Asya’nın bir kısmını içine alan topraklarla varlığı buluşmuştu onun. Dünyanın ve Türklerin ilk kadın hükümdarıydı o. Günümüz Türkçesiyle adının anlamı Demir’di. Adı gibi sertti intikamı, adı gibi güçlüydü içindeki vatan sevgisi. Atı da oku da onun kutsalıydı çünkü. O, Perslerin azılı rakibi Alp Er Tunga’nın torunuydu, onun kanı vardı damarlarında. O asil kan, Türk kanıydı. Aslında bünyesinde Amazon kadın savaşçıları da bulunduran Sakalar, genel olarak gelişmiş bir Türk toplumuydu. Tomris Hatun’dan önce de ordunun bünyesinde erkeklerle birlikte kadınlar da bulunuyordu. Tomris Hatun’un başa gelmesini hiç yadsımadılar. Çünkü toplumlarında cinsiyet ayrımı yoktu. Hatta törelerinde, kadınların evlenebilmesi için onların da önce düşmanlarının canını alması gerekiyordu. Silahlarıyla gömülmüş çok sayıda kadın kurganı da bize Sakaların kadın savaşçıları hakkında çok şey söylüyor aslında. Eğer ki anlayabiliyorsak tabi. Yani bize yabancı değildi onun gölgesi, ama Persler küçümsemişti onu, kadından kağan olur mu diye. Kirus, fırsat bu fırsat diyerek Saka topraklarına da göz dikti. Alp Er Tunga’nın namı biliniyordu fakat daha sonraları başa gelen kişi bir kadındı. Küçümsedi. Fakat bilmiyordu ki, Tomris’in zekası tartışılmaz derecede farklı işliyordu. Nitekim bu zekayı acı bir haykırışla tadacaktı Kirus. Ufak tefek savaşlar açıyordu. Fakat Tomris’in satrancı daha iyiydi. Geri çekiliyormuş hissi verip tuzağa çekiyordu her seferinde Persleri. Geri çekilirken onları dar alanlara çekiyor, daha sonra geri çekildiği alanları yakıyor, sularını zehirliyordu. Pers askerleri savaşmadan başarısızlığı sindiriyor, bir bir eriyordu bu arazilerde. Kirus Tomris’in zekasından etkilendi. Kısa yoldan da Sakalara hüküm sürmenin yolunu arıyordu bu arada. Tomris Hatuna evlenme teklifinde bulundu. Evlilik sonucu Sakalara saldırmayacağı vaadinde bulunsa da niyeti savaşmadan bu topraklara hakim olmaktı. Psikolojik bir üstünlük elde etmek istediği barizdi. Tomris bu teklifin neticesini biliyordu. Kendisine gelen bu teklifi kabul etseydi eğer, persler saldırmayacaktı belki bir daha ama bu durum fiilen Türkleri yenik duruma düşürecekti. Fiziksel bir savaş değildi belki ama psikolojik bir savaştı bu. Başka milletin kanını, savaştan kaçarak damarlarımıza almak düşünülebilir bir şey değildi. Tomris hatun tabi ki ölmeyi tercih ederdi böyle bir durum karşısında. Nitekim göze aldı ölümü. Red etti gelen teklifi. Kirus bu durumu fırsat bildi, savaşta kullandığı deneyimli ordusunu ve eğitimli hayvanlarını sahaya sürdü. Kirus etraflarınca, kana susamışlığı ile bilinirdi. Etraflarındaki kabile toplumları bünyesine almıştı bu özelliğiyle. Urartılar, Medler, Lidyalılar ve hatta Babil, içine kattığı medeniyetlerden bazılarıydı. Büyük bir imparatorluk yaratmıştı kanlar içinde. Anadolu’nun tamamına yakını onundu. Sakaları da bünyesine katmak istiyordu. Savaşta iki çadır vardı, Tomris Hatun ve Kirus’un ordusundan oluşan. Ama Kirus başka bir hile düşündü gecenin şerrine güvendi ve iki çadırın ortasına bir çadır daha kurdu. Buraya az sayıda asker koydu. Tomris’in oğlu bu çadıra savaş açıp askerleri öldürdü. Bol miktarda şarap vardı çadırda, Tomris’in oğlunu tuzağa düşüren. Karanlığın sakladığı bu hileyi anlayamadı Tomris’in oğlu. Böylelikle Kirus, arkadan diğer askerlerini gönderip şarapların rüzgarına kapılan Tomris’in oğlunu öldürttü. Tomris’in, oğlunun ölmesiyle gecenin karanlığını delen ahı, tüm evrende yankılandı. Daha sonra bu aha tüm tarih kitapları şahitlik edecekti. Tomris bu hile karşısında yemin etti: “Kana susamış Kirus, sen oğlumu mertlikle değil o içtikçe zıvanadan çıktığın şarapla öldürdün ama güneşe yemin ederim ki seni kanla doyuracağım.” (Günümüzde akıttığı kanda boğulmak deyiminin de buradan geldiğini söyleyebiliriz ufak bir parantezle.) Ve karanlık çökmüş Tomris’in intikamına şahit olacak güneş doğmuştu. Turan taktiği ( başka değişle hilal taktiği ya da kurt kapanı) ile Perslerin etrafını çevrelediler ve persler; okların yağmuruna tutulur, gelenler ve gidenler daire içine alındığı için kaçmak isteyenler gelenleri ezer, okumuzun tadına doyamadan kendi kendilerinin ecelleri olurlar. Tomris bulunduğu bölgenin coğrafi konumunu çok iyi bir şekilde değerlendirmişti. Kazanılan bu utkuda Persler bir kadın hükümdar tarafından ağır bir yenilgiye uğradı. Kirus artık cansız bedeninin çevrelediği bir ölüydü sadece. Kirus’un başını almıştı Tomris Hatun. Ve yeminini hatırladı. “Hayatında kan içmeye doymamıştın şimdi seni kanla doyuruyorum” diyerek düşmanın kesik başını Perslerin kanıyla dolu bir tulumun içine attı. Dünyanın ayağa kalktığı, soluksuz izlediği bu davalarda toprak kokan Tarih; biz Türklerin yiğit kadınlarını, tanımlıyor. Geçmişimizde şaha kalkmış bu güç hala içimizdeyken, onu tanımalıyız…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Sıla Arsel
Kadın Hükümdar Tomris Hatun