Ortadoğu Barışı

Yazının Giriş Tarihi: 10.10.2016 07:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.10.2016 07:15

Ortadoğu 20. yüzyılın en uzun savaşına (İran -Irak savaşı) sahne olduğu gibi, Soğuk Savaş’tan sonra da Körfez Savaşları, Irak'ın işgali, Arap Baharı ve son olarak Irak ve Suriye'de iç savaşlarla çalkalanmaya devam ediyor. Dünyanın en istikrarsız ve çatışmalı bölgelerinin başında gelen Ortadoğu, 2015 yılı Çatışma Barometresine göre, dünyadaki şiddetli çatışmaların yaklaşık yüzde 25'i bu bölgededir. Barometreye göre, dünyada yoğun şiddet içeren 43 çatışmadan - ki bunlara savaş da deniyor - 10'u Ortadoğu'da yer almaktadır. 20 yoğun şiddet içeren çatışmanın meydana geldiği Afrika'dan sonra, en çok çatışmaya sahne olan bölgedir. Bu çatışmaların nedenleri neler? Bu çatışmalarda daha çok iç faktörler yoksa uluslararası dinamikler mi rol oynuyor? Bu kadar yoğun ve fazla çatışma barındıran bir bölgede barış mümkün mü?

Bu sorulara verilebilecek çok farklı cevaplar var. Bölgeyi okuduğu anlayış, ideoloji ve çıkarına göre kişiler farklı farklı cevaplar verecektir. Fakat Ortadoğu'daki çatışmaların genelinde ortak olan noktaların biri, bu çatışmaların hem iç, hem komşular, hem bölgesel hem de küresel boyutlarının oluşlarıdır. Yani, bölgedeki çatışmalar çok boyutlu ve çok katmanlıdır. Sadece iç ya da bölgesel dinamiklerle açıklanamayacak kadar karmaşıktırlar. Bu çatışmalarda hem iç unsurlar, hem komşu ülkelerle olan ihtilaflar, hem bölgesel hakimiyet mücadeleleri hem de küresel çatışma rekabeti var. Kısacası Ortadoğu küresel ve bölgesel rekabetin çatışma alanı durumuna gelmiş durumda. Herkesin çıkarları bir başkasının çıkarıyla çakışıyor. Müttefikler düşman, düşmanlar müttefik olabiliyor. Çok hızlı bir şekilde dengeler değişiyor ve yeni ittifaklar kurulabiliyor. Bu kadar hızlı değişim ve dönüşümün yaşandığı ve fakat aynı zamanda sahada savaşın da devam ettiği bir ortamda sağlıklı, bölgenin çıkarına uygun politikalar yürütmek, barışa hizmet edecek stratejiler geliştirmek zor olabiliyor.

Peki barış imkansız mı?

Barış zordur, hele Ortadoğu'da çok zordur fakat imkansız değildir. Savaşmak bu bölgede yapılabilecek en kolay şeydir. Çünkü insanın değeri yoktur maalesef. İnsan değersiz olunca, onu gözden çıkarmak da kolay oluyor haliyle. Zor zamanlarda ilk önce insanlar neyi gözden çıkarır? En değersiz olan şeyleri. Ortadoğu'da da en değersiz insan yaşamı olunca, en ufak ihtilafta çatışma, şiddet ve savaş yapılabiliyor. O nedenle, bu bölgede zor olan barış yapmaktır. Barışın zorluğu sadece insanının değersiz oluşundan değil, aynı zamanda yukarıda değinildiği gibi, bölgedeki çatışmalarda çok farklı boyut ve dinamiklerin oluşudur.

Barış çalışmalarının temel ilkelerinden birisi şudur: çatışmalar derinleştikçe ve çatışmanın tarafları arttıkça hele hele bu çatışmalar kriz ötesi şiddetli kriz ve savaş boyutunda ise, o çatışmalarda barış yapmak zordur. Zira, bazen çatışan taraflar barış istese bile, bölgesel ve küresel aktörlerin müdahalesi nedeniyle, bu mümkün olamayabiliyor. Bugün Ortadoğu'daki çatışmaların neredeyse tümü bölge halkının inisiyatifinden çıkmış durumdadır. Bölgesel ve küresel hegemonya mücadelesi sonucu bölgede çok fazla aktör var ve her birisinin farklı çıkar ve ilişkileri var. Bölge halkına inisiyatif bırakılmıyor ve çatışma doğası gereği, bölge halkı inisiyatifi almakta zorlanıyor.

Barışın yolu öncelikle tüm yerel, bölgesel ve küresel aktörlerin iyi niyetli olması ve barışı istemesidir. Fakat bunun mümkün olmadığı son beş yılda görüldü. O zaman diğer yol ise, bölge halklarının işbirliğidir. Bugün Irak ve Suriye halkları kendi içinde ve komşu halklarla işbirliği içinde olabilseydi, bölgesel hakimiyet ve küresel rekabete rağmen, barışı tesis etme şansları olurdu. Fakat baktığımızda sadece Suriye'de 30'a yakın iç çatışma var. Bu grupların her biri veya grup koalisyonları bölgesel ya da küresel güçler için vekalet savaşları yürütüyor. Yani inisiyatif kendilerinde değil. Olmayınca da barış zor oluyor.

Ortadoğu'da barış zordur, fakat imkansız değildir. Öncelikle bölge halkları birbirlerine saygı gösterecek, birbirlerini tanıyacak, hakimiyet ve sömürü hevesleri gütmeyecek, eşit ve kardeş kabul edecek. Ondan sonra, bölgesel işbirliği ve yerel dinamiklerin inisiyatifi ile adil bir düzen kurmak mümkün olacaktır. Aksi takdirde bu çatışmalar hepimizi yiyip bitirecektir. Biz de sadece küresel güçlere suçu atıp aynı hataları yüzlerce defa tekrar etmeye devam edeceğiz. Einstein'in ifadesiyle aptallığımız katlanarak devam edecek. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.