Musul Operasyonu: Ortadoğu'nun Kader Anı?

Yazının Giriş Tarihi: 24.10.2016 08:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.10.2016 08:19

Musul uzun bir dönem sorunlu ve tartışmalı bir bölge olan Kerkük'ün gölgesinde kaldı. Fakat 2014'te DAEŞ'in işgaliyle birlikte yeni bir safhaya taşındı. Bugün yerel, bölgesel ve küresel güçlerin tamamı Musul'a odaklanmış durumda. Her birinin hesabı farklı ve her biri Musul'da var olmak istiyor. Kimisi günü kurtarmak, kimisi gelecekte bölgeyi şekillendirmek ve kimisi de bölgenin geleceğini kurtarmak için çabalıyor. Musul kimisi için bir araç, kimisi için stratejik bir amaçtır. Bütün bu kargaşanın içinde bir dizi normatif unsur varmış gibi görünse bile, işin aslı oldukça realist ve stratejiktir. İşin en garip ve acı kısmı ise, bütün bu hesapların içinde Musul halkının küçücük bir detay olmasıdır. Oysa kendilerine sorsan, bütün bu satranç oyuncularının ağzında halkın kurtarılması var.

Musul operasyonu kimin için ne ifade ediyor?

ABD için Musul operasyonu iç politika ve küresel hegemonya kampanyası çerçevesinde çok şey ifade ediyor. Öncelikle, yaklaşan seçimlerde Trump gibi dünyanın başına gelebilecek en büyük felaketlerden birini engelleme çabası var. Demokrat iktidar, Musul operasyonu ile (başarılı olacağını düşünerek) Clinton'un seçilme şansını arttırmayı hedefliyor. Ortadoğu politikaları fazla eleştirilen Demokratlar, bu hamle ile dış politikanın seçim üzerindeki olumsuz etkisini kırmak ve hatta onu pozitife dönüştürmek istiyorlar. ABD'nin ikinci hedefi, bölgesel ve dolayısıyla küresel hegemonyasını tahkim etmek. Afganistan ve Irak'ta gelgitler yaşayan ABD, Suriye'de oldukça gerilere düştü. Rusya Suriye'ye hem masada hem de sahada şekil verirken, ABD bir türlü tutarlı ve etkili bir politika geliştiremedi. Bölgede gücünü göstermek amacıyla Musul'dan ve dolayısıyla Irak'tan DAEŞ'i temizleyerek bölgenin ve kürenin patronu olduğunu göstermek amacındadır. Diğer önemli bir husus, Soğuk Savaş sonrası tüm ABD başkanlarının dış politika doktrinlerinin ortak projesi olan Irak'ta öyle veya böyle bir tür istikrar sağlamaktır. Irak'ta bir Vietnam sendromu yaşamak istemiyor. Bu nedenle, oldukça temkinli hareket ediyor. Musul planını bozacak her türlü girişimi veya hamleyi engellemek istiyor.

Bölgede ise, İran ve güdümündeki Irak Merkezi Hükümeti ise, daha uzun vadeli planlar peşinde. İran'dan Lübnan'a uzanan Şii hilalini sadece idari ve siyasal bir kuşak olarak değil, coğrafi bir bütünlüğe kavuşturmak istiyorlar. Bunu Irak üzerinden Suriye'ye bağlamanın tek yolu da Tuz Hurmatu-Kerkük-Musul-Telafer hattıdır. Bu hatta bulunan az sayıdaki Şii nüfusu takviye ederek Şii koridorunu sağlamlaştırmak istiyor. Rusya, fiilen içinde olmasa bile, bu blokun ve planın doğal bir destekçisi konumunda. Fakat bu strateji Ortadoğu'da çok büyük çatışmaların da tohumunu ekecektir. Bölgede Şii-Sünni mezhep çatışmalarından, etnik kargaşaya, yerel güçlerden bölgesel güçlere herkesi içine alacak uzun bir fitnenin temelleri atılmış olacaktır.

Türkiye hem bu koridoru engellemek hem de bölgede oluşabilecek büyük göçmen akınını durdurmak için operasyonun içinde olmak istiyor. Fakat Şii blok bunu engellemek için her türlü senaryoyu hesaplamış gibi görünüyor.

Hali hazırda denklemde olmayan fakat Türkiye ile politikaları kısmen de olsa örtüşen iki aktör daha var. S. Arabistan ve İsrail. Özellikle İran'ı çevreleyen ve sınırlayan her politikayı önemseyen bu iki aktör, Musul'da Türkiye politikalarını destekliyor.

Hem Türkiye, hem de S. Arabistan ve İsrail politikasının ortasında da Bölgesel Kürdistan var. Onunla işbirliği içinde ve gerektiğinde tam destek vererek (bunun içine radikal politikalar da dahildir - Türkiye'nin B ve C planları da muhtemelen bu denklem kapsamındadır) Şii koridorunu engelleme eğilimi var. Bu politikalar Irak Kürtlerinin politikalarıyla da uyumlu. Başarılı olması durumunda, Kürt Yönetimi sadece tartışmalı toprakları kontrol etmiş olmayacak, belki de ABD'nin şiddetle karşı olduğu senaryolar da gerçekleşebilecek. İşin ilginç tarafı burada ABD'nin politikasının İran ve Irak Merkezi Hükümetinin pozisyonuna daha yakın olması. Fakat nihai noktada, ABD bu politikasında esneklik göstermekten çekinmeyecektir.

Musul'u yönetmek onu kurtarmaktan çok daha zor olacaktır. Irak'ta Kerkük yerine Musul artık temel tartışma konusu olacak. Temel sorun, kimin Musul'u yöneteceği, söz sahibi olacağı ve bölgenin geleceğini şekillendireceğidir. Bunun için gönüllü irili ufaklı epey aktör var.

Tartışılacak çok şey var, fakat Musul bu gidişle önümüzdeki dönemde en çok ismini duyacağımız bir coğrafya olacaktır. Gerçek ve adil bir barış sağlanmazsa, hepimizi kötü senaryolar bekliyor. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.