TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Gösteri(ş) Toplumu ve Bağımlılık

Yazının Giriş Tarihi: 26.04.2024 08:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.04.2024 08:53

Günümüz dijital çağda artık toplum modelleri de dönüşüm geçirdi.  George Orwell 1984 romanında gözetim toplum modelini bize bir öngörü olarak anlatmıştı. Buna göre güce sahip olan ile güce maruz kalanın ilişki biçimi net olarak anlatılır. Romanda iktidarın simgesi Büyük Birader tüm toplumu evde, iş yerinde tüm yaşam alanlarında gözetleyip kontrol altında tutmaktadır. Kuralların dışına çıkanlar cezalandırılır. Oysa günümüz sosyal medya çağında insanlar kendi rızalarıyla gözetim altında olmayı doğal kabul etmiş durumda. Bu sistemde gönüllü olarak, kendi kendilerini ifşa etmek esastır. Sistem bunları gayet ucuz bir yöntemle algoritmalar üzerinden kontrol ediyor ve tek verdiği ödül de beğeni butonudur. Şeker vererek avutulan çocuklar gibi insanlar beğeni almaya teşvik ediliyor ve yapay anlık ruhsal haz peşine düşmesi sağlanıyor. Sosyal medya ağlarının görünürlük ve açıklık üzerine kurulması ise utanç, gizlilik ve güven gibi toplumsal değerleri erozyona uğratıyor.

80’li yıllardan önceki kuşaklara baktığımızda çok çalışma, az tüketme, lüksten kaçınma ve evlatlar için birikim sağlayabilmek en temel yaşam felsefesiydi. Bu felsefeyi kendi rahmetli babamda da görerek büyüdük. Ne kadar varlıklı olursa olsun, yaşam standardı her zaman mütevazı ölçüleri aşmamalıydı. Lüks bir restoranda bir öğünde harcamak yerine, o parayla evine kilolarca et almayı tercih eden bir kuşağın temsilcisiydi. Ona göre var zamanlar da, yok zamanlar da aile içinde dışarıya belli edilmeden mahremiyet içinde yaşanmalıydı. 80’li yıllardan sonra kapitalizmin neo liberalizm politikaların etkisi ile insanlar birikim ve mütevazı yaşam tarzından uzaklaşmaya başladı. Giderek hızlanarak dijital teknolojilerin günlük hayatımızın en önemli ayrılmaz ve de olmazsa olmaz parçası olduktan sonra artık tüketim önem kazanmıştır. Tüketim kültürü ile kuşatılan insanlık tükettiği kadar değerli görülür hale gelmiştir. İnsanlar bir yandan çok çalışıp performans göstererek başarılı olmaya çalışırken, diğer yandan mutlu olmak için tüketim yapmaya endekslenmiştir. Artık topluma faydalı birey olma adına üreterek başarılı olmak yerine, tüketim yapabilmek için başarılı olmak şart olmuştur.

Günümüzde özellikle sosyal medya sayesinde kamusal hayat ve özel hayat arasındaki sınırlar kayboldu. Zira insanlar evinin mahremiyetini açarak, özel hayatını dışarıya yansıtmaya başlamıştır. Tabi bu dışarıya yansıtma biçimi de standartlaşmaya başlıyor. Herkes aynı resimleri aynı pozları paylaşıyor. Böylece herkesin aynı olduğu bireysel farklılıkların bulanıklaştığı bir şeffaflık evreninde yaşadığımızı zannederken, bu şeffaflık üzerinden kontrol edildiğimizin farkında değiliz. Bireyler kendi kendinin medyasını oluştururken, sanki tüm dünyayı kendi düşüncesinin ya da kendi arzularının bir temsili gibi algılamaya başladı. Bu da durup düşünmeyi imkânsız hale getiren bir narsistik kendine ilgiyi telkin ediyor. Zira narsist kişiliklerin kendini referans almadan dünyayı ya da içinde yaşadığı toplumu anlamlandırması mümkün değildir. Bu da “düşünce körleşmesi” ya da bir başka ifade ile “akıl tutulmasına” neden oluyor.

Neo liberal ekonomi politikalarının uygulandığı kapitalist dünyada tükettiği kadar değerli görülen, tükettiği kadar sosyal medyada görülebilme ölçütleri, insanlığı sürekli tüketimin girdabına sürüklüyor.  Byung-Chul Han, Şefaflık Toplumu kitabında “Gösteri toplumunda her özne kendi reklam nesnesidir” diyor. Tüm dünyada tüketimin sınırsız bir biçimde süreklilik sağlayabilmesi için insanların aynı beğeniler, aynı tüketim kalıplarına sahip olmaları gerekiyor. Bu da sosyal medya üzerinden sağlanıyor. Ne kadar çok alışveriş yaparsan ne kadar çok gezip lüks restoranlarda, mekânlarda görüntü verebilirsen, ne kadar çok duygu ve düşüncelerini sosyal medyada ifşa edersen algoritmalar bunları kişilere özgü veri olarak sınıflayıp, kişilerin karakter tahlillerini gerçekleştirip, onları yönlendirmenin formülüne sahip olarak kontrol sağlayabiliyorlar. Bu bağlamda bireyler kendi kendilerini gönüllü olarak ifşa ederek, kendi kendilerini teknoloji şirketlerinin reklamcılara ya da bu verileri kendi amaçları doğrultusunda kullanmak isteyen kurum ve kuruluşlara veri ham maddesi olarak hem de kendi rızalarıyla sömürttürüyorlar. Bu sömürünün devam etmesini sağlamak için bu teknolojiler insanları ekran basında tutmak, bağımlı yapmak için tasarlanıyor. Ne kadar çok ekran başında kalıp veri sağlayabilirsen, o kadar kapitalist sistem tarafından kontrol altında tutulup, yönlendirilmeye olanak sağlanmış oluyor. Tabii bağımlılık boyutu ise dijital çağın açtığı en büyük yara olarak önümüzde duruyor.  Elbette teknoloji kullanmak çağımızın gereğidir, fakat ekran sürelerimizi kontrol altında tutmak zorundayız. Bu teknolojilerin cazibesine elimizi verdiğimizi zannederken, kolumuzun hatta tüm bedenimizi, zihnimizi ve sağlığımızı teslim edip etmediğimizin farkında olmalıyız.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.