Halkların Köprüsü Derneğinin geçtiğimiz ay düzenlediği 1. Alan Kurdi Mülteci Çalıştayının sonuç bildirgelerinin son hali bir kitapçık halinde yayınlandı. Bugünkü yazımda sizlerle, çalıştayda üzerinde durduğumuz konulardan biri olan mülteciler ve medya atölyesinin sonuç bildirgesini paylaşacağım.
Gazeteciler olarak; İkinci Dünya Savaşından bu yana yaşanan en büyük insani dramlardan birinin tanığı, kayıtçısı ve tercümanıyız. Politikacıların hesaplarına kitaplarına sığmayan mağdurlar; fotoğraf makinelerimizin, kameralarımızın önünden akın akın geçerken, yaşananları anlamakta, anlatmakta elbette biz de dünya gibi şaşkın kaldık. Kendi duruşumuza, çalıştığımız medya organının meşrebine göre yaptığımız haberler kimi zaman yaşadığımız toplumun önyargılarını, korkularını besledi; kimi zaman önümüze düşen rakamların rakam değil insan olduğunu en sarsıcı biçimde göstererek o önyargıların kırılmasının, politikaların değişmesinin aracı oldu. Gazeteciler olarak kamuoyunu belirlemedeki etkimizin farkındayız. Biz göstermediğimiz sürece orada olanları politikacıların görmemekte mahir olduğunu mülteci sorununda da yaşayarak öğrendik.
SORUMLULUĞUMUZUN FARKINDAYIZ
Basmane yazın sıcağında aylarca yer gök insan kaynadı. Ne zaman ki yok sayılanlar canlı yayın araçlarının odağına girdi işte o zaman sorun oldu. Yöneticiler açıklamalar yapıp, onları arka sokaklara süpürerek, polisiye tedbirler uygulayarak önlem almayı seçtiler. Haberciler çekildiğinde ise çocuklar sokaklarda yine şambrelleri deniyordu. Ölüm yolundakilerin rakam değil insan olduğunu anlamamız içinse Alan bebeğin sahile vurmasını beklememiz gerekiyordu. Gazeteciler olarak sorumluluğumuzun farkındayız. Savaşlardan, çatışmalardan kaçıp evlerini, yurtlarını, yakınlarını, anılarını bırakan insanların ölümün içinden geçerek bize geldiklerini biliyoruz. Hiç kimsenin hayatı, dram ve hikâye peşinde koşan habercinin malzemesi değildir. İzin verdikleri ölçüde haberimizde yer almalarını kabul edip, kimliklerini gizleme haklarına riayet etmeli; hayatlarını, geride bıraktıkları yakınlarını tehlikeye atmamalıyız. Onlar fotoğraf makinelerimiz, kameralarımız için nesne değil, haberlerimizin öznesi olmalıdır. Aynı hikâyenin çeşitli medya organları tarafından farklı şekilde sunulduğunu görüyoruz. Bu durum bize mültecilerin hayatlarının politik gündemlere malzeme yapıldığını gösteriyor. Mülteciler haberlerimizde rencide edilmemeli, kişilik haklarına saygı gösterilmelidir. Toplumun önyargılarını, korkularını besleyen haberler yapmak yerine sorun olarak görülen meselelerin soğukkanlı irdelenmesi ve çözüm önerilerini uzmanlarına sorarak bilgilendirme sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Asılsız ve eksik bilgilerle yapılan, hem geleneksel hem sosyal medyada yayınlanan haberlerin yerine kaynaklarından doğrulanmış haber yapmak da bu sorumluluğumuzun bir parçasıdır.
NEFRET SÖYLEMLERİNE KARŞIYIZ
Mülteciler hakkında olumsuz duygular uyandıracak tanımlamaların, genellemelerin, ayrımcı, ırkçı, nefret söylemlerinin sonuçlarını biliyoruz. Mülteciler işsizliği arttırıyor, hastalık yayıyor, maaş alıyor, seçimlerde oy kullanacaklar gibi gerçeği yansıtmayan haberler, onların hayatını daha da zorlaştırıyor. Bu haberler toplumsal dayanışmanın önünü keserek, korku, kaygı ve şiddet üretiyor. Biz atölye katılımcıları olarak bu zorlu yolculukta onlara çelme takmayacağımızı duyuruyoruz. Şimdiye kadar onları tanımlamak için pek çok kelime kullandık ve hepsini aynı haber metni içinde kullanmaya hâlâ devam ediyoruz. Misafir, düzensiz göçmen, göçmen, kaçak, sığınmacı, mülteci. Tanımlarımız aynı zamanda yasal haklar ile ilgili bir belirlemeyi de gösteriyor. Biz 1951 Cenevre Sözleşmesine dayanarak mülteci demeyi öneriyoruz. Onlar ne hakkı hukuku olmayan misafir ne de suç işlemiş yasadışı kaçaktır. Onlar savaştan, çatışmadan kaçmış ve evrensel hukuka göre korunma, insanca yaşama hakkı verilmesi zorunlu olan mültecilerdir. Masa başında yapılan habercilik anlayışının karşısında olduğumuzu belirtiyor, mültecilerin sorunlarına odaklanan sahada gazetecilik anlayışının zorunlu olduğuna inanıyoruz. Kaçak, düzensiz göçmen, yakalanma, kurtarılma gibi tanımlamalar, bültenlerden haber diline geçen kelimelerdir. Güvenli geçiş hakkı tanınmayan mülteciler, can havliyle sınırları zorladıklarında, karada bulunurlarsa yakalanıyor, denizde bulunurlarsa kurtarılıyor. Medya atölyesi katılımcıları olarak doğru terminolojinin oluşturulması için bir rehber hazırlanmasının gerekliliğine inanıyoruz.
DİLLERİNİ ÖĞRENMELİYİZ
Alanda gazetecilik yapabilmek, mültecilerle bire bir temasa geçebilmek için Arapça ve Kürtçe dillerinin öğrenilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz. Mülteciler hakkında yapılan haberlerde yer alan ayrımcı, ötekileştirici, nefret söylemlerinin takibini yaparak kamuoyuyla paylaşacak bir izleme birimi kuralım. Medya sadece gazete, televizyon ve sosyal medyadan oluşmuyor. Belgeseller, filmler, diziler, klipler, romanlardan da oluşuyor ve ürettiğimiz haberlerin onlar için de bir kaynak olduğunu biliyoruz. Hem yaptığımız haberlerin hem kaynak teşkil edebileceğimiz eserlerin kalıcılığı ve etki alanı, sorumluluğumuzu bugünün ötesine taşıyor. Bu sebeplerle sorumlu gazetecilik anlayışını ve evrensel meslek etiğini uygulamanın her zaman olduğu gibi mülteci sorununda da gereklilik olduğuna inanıyoruz.
Tarihte Bugün
1712- New Yorkta köleler isyan başlattı.
1795- Fransada metre, uzunluk ölçüsü birimi olarak kabul edildi.
1946- Suriye, Fransadan bağımsızlığını kazandı.
1947- Baas Partisi kuruldu.
1948- Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Birleşmiş Milletlere bağlı olarak kuruldu.
1963- Yugoslavyada sosyalist cumhuriyet ilan edildi.
Ne Nedir?
Sofizm: Sofist felsefe İ.Ö. 5. yüzyılda, doğa filozoflarına tepki olarak doğar. Sofistlere göre duyu verileri insanlara göre değiştiğinden kesin bilgilere ulaşmak olanaksızdır. Bu yüzden bilgi görelidir (relatiftir). Protagorasa göre insan her şeyin ölçüsüdür. Gorgias ise Hiçbir şey yoktur. Olsa bile bilinemez. Bilinse bile başkasına aktarılamaz. diyerek doğru bilginin olanaksızlığını dile getirmiştir.
Günün Bitkisi
Tere Otu
Tere (Lepidium sativum), turpgiller (Brassicaceae) familyasından, yaprakları salata olarak yenen baharlı bir bitki türüdür. Vücuttaki yağ yakımını hızlandırır. İnce yaprakları pişince acılaştığı için çiğ yemek gerekir. Ayrıca içinde birçok vitamin barındıran bir bitkidir. Anadoluda bolca yetişir. Anavatanı Asyadır. Karaciğere faydalıdır. Sigaranın zararlarını azaltır. Bağırsakları yumuşatır. Vücut ısısını dengeye getirir. Ayrıca çok eski zamanlarda bu şifalı bitki ile kirlenen ve yağlanan saçlar yıkanırdı. Kirli saçları temizleyici özelliği de vardır. Ayrıca saç dökülmesini de engeller. Saçların daha bakımlı olmasına yardım eder ve kolay uzamasını sağlar. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Şeker hastalığı yani diyabet rahatsızlığı olan kişilerde bolca bu şifalı bitkiden tüketmelidir. Şeker hastalığı olanlara büyük fayda sağlar. Basur yani hemoroid rahatsızlığını da geçirici etkisi vardır. Çıbanların kolay geçmesine yardım eder. Nefes darlığı olan kişilere de iyi gelir.
Günün Fotoğrafı
Osloda bir çocuk kütüphanesi. Kütüphanede çocukların yeni şeyler öğrenmesi için çeşitli atölyeler de düzenleniyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Neşe Yavuz
NEŞE'DEN HABER VAR
Mültecilere Çelme Takmayacağız
Halkların Köprüsü Derneğinin geçtiğimiz ay düzenlediği 1. Alan Kurdi Mülteci Çalıştayının sonuç bildirgelerinin son hali bir kitapçık halinde yayınlandı. Bugünkü yazımda sizlerle, çalıştayda üzerinde durduğumuz konulardan biri olan mülteciler ve medya atölyesinin sonuç bildirgesini paylaşacağım.
Gazeteciler olarak; İkinci Dünya Savaşından bu yana yaşanan en büyük insani dramlardan birinin tanığı, kayıtçısı ve tercümanıyız. Politikacıların hesaplarına kitaplarına sığmayan mağdurlar; fotoğraf makinelerimizin, kameralarımızın önünden akın akın geçerken, yaşananları anlamakta, anlatmakta elbette biz de dünya gibi şaşkın kaldık. Kendi duruşumuza, çalıştığımız medya organının meşrebine göre yaptığımız haberler kimi zaman yaşadığımız toplumun önyargılarını, korkularını besledi; kimi zaman önümüze düşen rakamların rakam değil insan olduğunu en sarsıcı biçimde göstererek o önyargıların kırılmasının, politikaların değişmesinin aracı oldu. Gazeteciler olarak kamuoyunu belirlemedeki etkimizin farkındayız. Biz göstermediğimiz sürece orada olanları politikacıların görmemekte mahir olduğunu mülteci sorununda da yaşayarak öğrendik.
SORUMLULUĞUMUZUN FARKINDAYIZ
Basmane yazın sıcağında aylarca yer gök insan kaynadı. Ne zaman ki yok sayılanlar canlı yayın araçlarının odağına girdi işte o zaman sorun oldu. Yöneticiler açıklamalar yapıp, onları arka sokaklara süpürerek, polisiye tedbirler uygulayarak önlem almayı seçtiler. Haberciler çekildiğinde ise çocuklar sokaklarda yine şambrelleri deniyordu. Ölüm yolundakilerin rakam değil insan olduğunu anlamamız içinse Alan bebeğin sahile vurmasını beklememiz gerekiyordu. Gazeteciler olarak sorumluluğumuzun farkındayız. Savaşlardan, çatışmalardan kaçıp evlerini, yurtlarını, yakınlarını, anılarını bırakan insanların ölümün içinden geçerek bize geldiklerini biliyoruz. Hiç kimsenin hayatı, dram ve hikâye peşinde koşan habercinin malzemesi değildir. İzin verdikleri ölçüde haberimizde yer almalarını kabul edip, kimliklerini gizleme haklarına riayet etmeli; hayatlarını, geride bıraktıkları yakınlarını tehlikeye atmamalıyız. Onlar fotoğraf makinelerimiz, kameralarımız için nesne değil, haberlerimizin öznesi olmalıdır. Aynı hikâyenin çeşitli medya organları tarafından farklı şekilde sunulduğunu görüyoruz. Bu durum bize mültecilerin hayatlarının politik gündemlere malzeme yapıldığını gösteriyor. Mülteciler haberlerimizde rencide edilmemeli, kişilik haklarına saygı gösterilmelidir. Toplumun önyargılarını, korkularını besleyen haberler yapmak yerine sorun olarak görülen meselelerin soğukkanlı irdelenmesi ve çözüm önerilerini uzmanlarına sorarak bilgilendirme sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Asılsız ve eksik bilgilerle yapılan, hem geleneksel hem sosyal medyada yayınlanan haberlerin yerine kaynaklarından doğrulanmış haber yapmak da bu sorumluluğumuzun bir parçasıdır.
NEFRET SÖYLEMLERİNE KARŞIYIZ
Mülteciler hakkında olumsuz duygular uyandıracak tanımlamaların, genellemelerin, ayrımcı, ırkçı, nefret söylemlerinin sonuçlarını biliyoruz. Mülteciler işsizliği arttırıyor, hastalık yayıyor, maaş alıyor, seçimlerde oy kullanacaklar gibi gerçeği yansıtmayan haberler, onların hayatını daha da zorlaştırıyor. Bu haberler toplumsal dayanışmanın önünü keserek, korku, kaygı ve şiddet üretiyor. Biz atölye katılımcıları olarak bu zorlu yolculukta onlara çelme takmayacağımızı duyuruyoruz. Şimdiye kadar onları tanımlamak için pek çok kelime kullandık ve hepsini aynı haber metni içinde kullanmaya hâlâ devam ediyoruz. Misafir, düzensiz göçmen, göçmen, kaçak, sığınmacı, mülteci. Tanımlarımız aynı zamanda yasal haklar ile ilgili bir belirlemeyi de gösteriyor. Biz 1951 Cenevre Sözleşmesine dayanarak mülteci demeyi öneriyoruz. Onlar ne hakkı hukuku olmayan misafir ne de suç işlemiş yasadışı kaçaktır. Onlar savaştan, çatışmadan kaçmış ve evrensel hukuka göre korunma, insanca yaşama hakkı verilmesi zorunlu olan mültecilerdir. Masa başında yapılan habercilik anlayışının karşısında olduğumuzu belirtiyor, mültecilerin sorunlarına odaklanan sahada gazetecilik anlayışının zorunlu olduğuna inanıyoruz. Kaçak, düzensiz göçmen, yakalanma, kurtarılma gibi tanımlamalar, bültenlerden haber diline geçen kelimelerdir. Güvenli geçiş hakkı tanınmayan mülteciler, can havliyle sınırları zorladıklarında, karada bulunurlarsa yakalanıyor, denizde bulunurlarsa kurtarılıyor. Medya atölyesi katılımcıları olarak doğru terminolojinin oluşturulması için bir rehber hazırlanmasının gerekliliğine inanıyoruz.
DİLLERİNİ ÖĞRENMELİYİZ
Alanda gazetecilik yapabilmek, mültecilerle bire bir temasa geçebilmek için Arapça ve Kürtçe dillerinin öğrenilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz. Mülteciler hakkında yapılan haberlerde yer alan ayrımcı, ötekileştirici, nefret söylemlerinin takibini yaparak kamuoyuyla paylaşacak bir izleme birimi kuralım. Medya sadece gazete, televizyon ve sosyal medyadan oluşmuyor. Belgeseller, filmler, diziler, klipler, romanlardan da oluşuyor ve ürettiğimiz haberlerin onlar için de bir kaynak olduğunu biliyoruz. Hem yaptığımız haberlerin hem kaynak teşkil edebileceğimiz eserlerin kalıcılığı ve etki alanı, sorumluluğumuzu bugünün ötesine taşıyor. Bu sebeplerle sorumlu gazetecilik anlayışını ve evrensel meslek etiğini uygulamanın her zaman olduğu gibi mülteci sorununda da gereklilik olduğuna inanıyoruz.
Tarihte Bugün
1712- New Yorkta köleler isyan başlattı.
1795- Fransada metre, uzunluk ölçüsü birimi olarak kabul edildi.
1946- Suriye, Fransadan bağımsızlığını kazandı.
1947- Baas Partisi kuruldu.
1948- Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Birleşmiş Milletlere bağlı olarak kuruldu.
1963- Yugoslavyada sosyalist cumhuriyet ilan edildi.
Ne Nedir?
Sofizm: Sofist felsefe İ.Ö. 5. yüzyılda, doğa filozoflarına tepki olarak doğar. Sofistlere göre duyu verileri insanlara göre değiştiğinden kesin bilgilere ulaşmak olanaksızdır. Bu yüzden bilgi görelidir (relatiftir). Protagorasa göre insan her şeyin ölçüsüdür. Gorgias ise Hiçbir şey yoktur. Olsa bile bilinemez. Bilinse bile başkasına aktarılamaz. diyerek doğru bilginin olanaksızlığını dile getirmiştir.
Günün Bitkisi
Tere Otu
Tere (Lepidium sativum), turpgiller (Brassicaceae) familyasından, yaprakları salata olarak yenen baharlı bir bitki türüdür. Vücuttaki yağ yakımını hızlandırır. İnce yaprakları pişince acılaştığı için çiğ yemek gerekir. Ayrıca içinde birçok vitamin barındıran bir bitkidir. Anadoluda bolca yetişir. Anavatanı Asyadır. Karaciğere faydalıdır. Sigaranın zararlarını azaltır. Bağırsakları yumuşatır. Vücut ısısını dengeye getirir. Ayrıca çok eski zamanlarda bu şifalı bitki ile kirlenen ve yağlanan saçlar yıkanırdı. Kirli saçları temizleyici özelliği de vardır. Ayrıca saç dökülmesini de engeller. Saçların daha bakımlı olmasına yardım eder ve kolay uzamasını sağlar. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Şeker hastalığı yani diyabet rahatsızlığı olan kişilerde bolca bu şifalı bitkiden tüketmelidir. Şeker hastalığı olanlara büyük fayda sağlar. Basur yani hemoroid rahatsızlığını da geçirici etkisi vardır. Çıbanların kolay geçmesine yardım eder. Nefes darlığı olan kişilere de iyi gelir.
Günün Fotoğrafı
Osloda bir çocuk kütüphanesi. Kütüphanede çocukların yeni şeyler öğrenmesi için çeşitli atölyeler de düzenleniyor.