TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Mevlana Celaleddin-i Rumi 3. Bölüm

Yazının Giriş Tarihi: 18.04.2024 09:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.04.2024 09:08

Mevlânâ, ilk hanımı Gevher Hatun’un ölümünden sonra Konyalı İzzeddin Ali’nin kızı Kirâ (Kerrâ, Gerâ) Hatun’la evlendi. Dul olan ve Şemseddin Yahyâ adında bir de çocuğu bulunan bu hanımdan Emîr Muzafferüddin Âlim Çelebi ve Melike Hatun dünyaya geldi.

Bahâeddin Veled, Konya’da Altınapa (Altun-aba/Altunpâ) Medresesi’nde iki yıl müderrislik yaptıktan sonra 18 Rebîülâhir 628 (23 Şubat 1231) tarihinde vefat etti. Bu sırada yirmi dört yaşında olan Mevlânâ (Eflâkî, I, 29, 32, 48) babasının yerine geçip müderrislik yapmaya başladı. Ertesi yıl Mevlânâ’nın çocukluğu sırasında terbiyesiyle meşgul olan, Bahâeddin Veled’in müridlerinden Seyyid Burhâneddin Muhakkık-ı Tirmizî şeyhini ziyaret etmek için Konya’ya geldi, ancak burada şeyhin öldüğünü öğrendi (Sultan Veled, s. 244-246). Seyyid Burhâneddin’in daha önce şeyhinin vefatından haberdar olduğu, rüyasında Bahâeddin Veled’in kendisine oğlunu irşad etmesini söylediği için Konya’ya geldiği de kaydedilmektedir (Ferîdûn-i Sipehsâlâr, s. 120; Eflâkî, I, 56-57).

Seyyid Burhâneddin Konya’ya gelince Lârende’de bulunan Mevlânâ’ya mektup yazarak onu Konya’ya çağırmış, buluştuklarında babasının hem zâhir hem hal ilimlerinde kâmil bir şeyh olduğunu, kendisinin zâhir ilimlerinde elde ettiği üstün dereceyi hal ilimlerinde de kazanması gerektiğini söylemiş, bunun üzerine Mevlânâ, Seyyid Burhâneddin’e mürid olup dokuz yıl ona hizmet etmiştir (a.g.e., I, 57). Eflâkî, Seyyid Burhâneddin’in, buluştuklarından bir yıl sonra Mevlânâ’yı zâhir ilimlerinde daha da ilerlemesi için Şam’a gönderdiğini söyler. 630 (1233) yılında gerçekleştiği anlaşılan bu seyahat sırasında Seyyid Burhâneddin Konya’dan Kayseri’ye kadar Mevlânâ’ya refakat etmiş, Mevlânâ buradan Halep’e gitmiş, Seyyid Burhâneddin ise geri dönmeyip Kayseri’nin yöneticisi Sâhib İsfahânî’nin yanında kalmıştır. Mevlânâ Halep’te Hallâviyye Medresesi’nde aynı zamanda şehrin yöneticisi olan Kemâleddin İbnü’l-Adîm’den ders almıştır (a.g.e., I, 77). Sipehsâlâr onun İbnü’l-Adîm’den birkaç medresede ders okuduğunu belirtmiş (Risâle-i Sipehsâlâr, s. 30), ancak bunların adını zikretmemiştir.

Ardından Şam’a geçerek Mukaddemiyye Medresesi’ne yerleşen Mevlânâ’nın (Eflâkî, I, 81) Halep’te ne kadar kaldığı bilinmemektedir. Eflâkî onun Şam’da dört ya da yedi yıl ikamet ettiğinin söylendiğini belirtmişse de (a.g.e., I, 77, 81) Bedîüzzaman Fürûzanfer, Şam’dan döndükten sonra Seyyid Burhâneddin’in (ö. 639/1241) henüz hayatta olmasını dikkate alarak Mevlânâ’nın bu şehirde dört yıldan fazla kalmasının mümkün olamayacağını ileri sürmüştür (Mevlâna Celâleddin, s. 60). Mevlânâ’nın Arap dili ve edebiyatı, lugat, fıkıh, tefsir ve hadis gibi ilimler başta olmak üzere aklî ve naklî ilimlerden icâzet aldığını söyleyen Sipehsâlâr onun Şam’da Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Sa’deddîn-i Hammûye, Osmân-ı Rûmî, Evhadüddîn-i Kirmânî ve Sadreddin Konevî ile uzun müddet sohbet ettiğini belirtir (Risâle-i Sipehsâlâr, s. 24-25, 30).

Eflâkî, Mevlânâ’nın Şam’dan Kayseri’ye döndüğü sırada Sâhib İsfahânî’nin kendisini sarayında misafir etmek istediğini, ancak Seyyid Burhâneddin’in buna razı olmadığını, ilimde babasını geçtiğini söyleyip “ledün ilminden inciler saçması için” halvete girmesi gerektiğini belirterek onu hazırladığı bir hücreye koyduğunu ve peş peşe üç erbaîn çıkarttırdığını, ardından birlikte Konya’ya gittiklerini, Seyyid Burhâneddin’in burada ona irşad için icâzet verdikten sonra Kayseri’ye döndüğünü ve burada vefat ettiğini, Mevlânâ’nın onun kabrini ziyaret edip tekrar Konya’ya gittiğini kaydeder (Menâḳıbü’l-ʿârifîn, I, 81-84).

Sultan Veled ise Mevlânâ’nın Seyyid Burhâneddin’e dokuz yıl hizmet ettiğini, mâna âleminde gönüllerinin birleştiğinden dolayı sözde, özde ve sırda bir olduklarını, Burhâneddin’in bu dünyadan göçmesiyle Mevlânâ’nın tek başına kaldığını, Allah’a yönelip yanıp yakılarak, dertlere düşerek beş yıl riyâzet çektiğini, sayısız kerametleri zuhur ettiğini, bu arada irşad faaliyetinden geri durmayıp halka vaaz vermeyi, çoğu ulemâ ve yönetici kesiminden olan müridleriyle sohbet etmeyi sürdürdüğünü anlatır (İbtidânâme, s. 247-248).

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.