Bilime Gönül Verenler- 5 (Feza Gürsey)

Yazının Giriş Tarihi: 24.04.2016 10:45
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.04.2016 10:45

Hakkındaki birçok televizyon programları, gazete ve dergilerle ismi anılan, unutulmayan bilim insanımız. Kendini öğrenmeye ve öğretmeye adamış, Türkiye’den yetişen önemli bir fizikçi. Fizik ve matematik aşkıyla herkesin dikkatini çekmiş bu konulardaki bilgi ve heyecanı ile dünyaca sevilmiş, gittiği her yerde izler bırakmış…

Feza Gürsey’ i daha iyi tanımak ve anlatmak için araştırmalar yapıyorum. Hangisini anlatsam, ne söylesem. Bu köşeye sığarmı? Feza Gürsey’in bu kadar derin izler bırakmasının ardında yatan en önemli sebep insana verdiği değer, saygı ve sevgi. İnsanlara ilgi gösterir, köken farklılığı, yaş, millet ve inanışlara saygı duyardı. Evini ve çalışma yerini ziyaretçilere, meslektaşlarına ve sevenlerine kapıları her zaman açıktı. Öğrencileri ile saatlerce vakit geçirirdi. Feza Gürsey arkasında birçok seven bırakmıştır. Çevresi tarafından “mükemmel insan” olarak bahsedilmek… En güzeli bu değil midir?

Geçen haftalardaki yazımda Feza Gürsey’in annesi Remziye Hisar’dan bahsetmiştim. Hatırlarsınız ki kendisi Türkiye’de Kimya biliminin öncülerindendi. Feza Gürsey’e şüphesiz ki bu konuda önder olmuştur. Bu hafta da Feza Gürsey’i insani özellikleriyle anlatmak istiyorum. Bu serinin son yazısında Feza Gürsey’i anmak istedim. Bilime gönül veren insanlardan bahsederken çoğunlukla onların kişisel özelliklerini, yaşam tarzlarını ve bakış açılarını yansıtmaya çalıştım. Örnek alınsın, yaşansın ve yaşatılsın istedim. Amacım daima önce kendime sonra okurlarıma faydalı olmaktır.

Bir arkadaşı Feza Gürsey’i şu sözler ile ifade ediyor; “Feza etrafında pervane olmamız sadece entelektüel nedenlerden dolayı değil, evlerinde cömertçe sundukları sıcaklık, destek, sürekli bizi sarmalayan sevgi idi. Sevinçlerimizi ve üzüntülerimizi paylaştılar, evlerinin parçası olduk. Onu çok arıyoruz, özlüyoruz ama anıları ve bıraktığı izler yaşıyor. Eski bir Çin atasözünün dediği gibi: Ne mutlu yaşamlarını kaybetmeden ölebilenlere.”

Feza Gürsey fizik ve matematik aşkının yanı sıra değişik merakı ve bilgisi ile örnek olurdu. Selçuklu mimarisi, tasavvuf edebiyatı, Wagner operaları, şiir gibi birçok konuda derin bilgiye sahipti. Onu tanıyan kişilerde derin etkiler bıraktığı arkadaşları, dostları Feza Gürsey hakkında konuşuyorlar. Bir kısmını kısaca paylaşmanın Feza Gürsey’i daha iyi anlatacağını düşünüyorum;

Ali Nesin(Matematik Profesörü): “Bir portre. Babama kim olduğunu sordum. Canım benim dedi sevgi dolu bir sesle. Reşit Bey (Feza Beyin babası) babamın Kuleli askeri lisesinde öğretmeniydi… Babam aracılığıyla yazışmaya başladık. Fransa’nın ve dünyanın en gözde bilim merkezlerinden biri olan College de France ‘da ders vermeye gelmişti. Derslerine gittim. Salon tıklım tıklım doluydu. Dinleyicilerin Feza Bey’in söylediklerinden tek bir sözcük kaçırmak istemedikleri belliydi. Derslerden pek bir şey anlayamadım. Nasıl anlayabilirdim ki üniversitenin üçüncü yılını daha yeni bitirmiştim ve matematik bölümündeydim. Ama bir dakika olsun gözümü kırpmadım. Kırpmak istemediğimden değil Feza Bey kırpmama izin vermedi.”

Mehmet Ali Alpar(Astrofizik Profesörü): “Amerika’da doktora öğrencisi olduğum yıllarda hafta sonları evlerine giderdim. Evleri her zaman öğrencilere açıktı. Herkesin dertleri, dersleri, yaptıkları, sorunlarıyla ilgilenir, bunları sahiplenirlerdi.”

Fizikçilerin çekindiği sert bir eleştirmen olan ve kimseye kolay kolay olumlu not vermeyen Wofgang Pauli, 1957’de kendisinden Princeton Enstitüsünde çalışmaya devam etmesi için referans isteyen Feza Gürsey için şu şekilde bir mektup gönderir; “Ben, seni tavsiye edebilir miyim diye düşünüyorum, tam tersi, Princeton Enstitüsü’ nü sana tavsiye edebilir miyim diye düşünüyorum.”

“Ne mutlu yaşamlarını kaybetmeden ölebilenlere…”

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.