Vefat eden kişinin geride kalan borçları dinen nasıl ödenir?

Yazının Giriş Tarihi: 20.09.2024 08:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.09.2024 08:43

Dinen insanın borcu ikiye ayrılmaktadır. Allah’a karşı borçlar, kullara karşı olan borçlar. Bir kimse, üzerinde mesela oruç borcu olduğu halde vefat etmişse bu onun için Allah’a karşı bir borçtur. Kişi hayattayken bu oruçlarını tutmaktan aciz kalmış ise, orucunun borcunu fidye vererek ödemelidir. Ödeyememiş ise o zaman mirasından ödemeleri için mirasçılarına vasiyet etmelidir. Aynı şekilde zekat keffaret gibi borçları için de vasiyet ederse varisleri bunu bıraktığı mirasın üçte birinden yerine getirmek zorundadırlar. Vasiyet etmemesi halinde ise varisler dilerlerse onun borcunu ödeyebilirler. Borç Allaha karşı değil de kullara karşı ise o zaman bu borcu kişi ya ödemeli ya da helalık almalıdır. Zira dinimizde insanların kul haklarına saygılı olunması emredilmiş; kul hakkı ihlalinin, hakkı ihlal edilen affetmedikçe, kimse tarafından affedilemeyeceği belirtilmiştir. Nitekim Veda Hutbesinde efendimiz: “Ey insanlar! Sizin canlarınız, mallarınız ırz ve namuslarınız, rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır.)” (Buhari, Hac, 132) buyurmuştur. Bu yüzden ölen kişinin borçları varsa, techiz ve tekfinden sonra kalan malının tamamından borçları ödenir. Kalan miras borçların tamamını ödemeye yetmiyorsa, bu terikenin tamamı borçlar oranında alacaklılara bölüştürülür.

Vakit girmeden kılınan namaz tekrar kılınmalı mıdır?

Namaz kılmada esas olan ezanın okunması değil namaz vaktinin girmiş olmasıdır. Yani bir namaz vakti girmişse ezan okunmamış olsa dahi o namaz kılınabilir. Aynı şekilde bir namaz vakti girmemişse ezan okunsa dahi kılınmaz. Mesela hoca yanlışlıkla sabah namazı vakti girdi diye ezan okursa ve vakit girmemişse velev ki ezan okunmuş olsa dahi namaz kılınmaz kılınsa da geçersizdir. Çünkü vakit girmemiştir. Aynı şekilde namaz vakti girmişse ama gerek elektrik olmayışından, gerekse imamın herhangi bir maruzatından dolayı ezan okunmamışsa bile namaz vakti girmiştir. Kişi namazını kılabilir

Her namaz için abdest almak gerekir mi?

Abdest, namazın ön şartıdır. Abdest bozulmadığı müddetçe onunla kılınacak namaz konusunda herhangi bir sayı sınırlaması yoktur. Çünkü abdestin eskisi yenisi olmaz. Abdest var olduğu sürece bütün namaz çeşitleri farzı, sünneti, nafilesi, kazası, teravihi fark etmeksizin bu abdestle kılınabilir. Yani kişi ne kadar abdestli kalabilirse o kadar o abdestle namaz kılabilir. Dolayısıyla her namaz için ayrıca bir abdest almak gerekmez.

Her zaman mezhebimizin dışında başka bir mezhebi taklit etmek caiz mi?

Hanefi, Şafii, Maliki... farkı olmaksızın bütün ehli sünnet mezhepleri haktır ve kendilerine uyulabilir. Mezheplerin varlığı biz Müslümanlar için bir rahmet ve çıkış yoludur. Hangisine uyarsak uyalım doğru yolu bulmuş oluruz. Bu mezheplerin oluşmasında ve mezhebe bağlanmada daha çok mezhep kurucularının yaşadığı bölgenin etkisi söz konusudur. Ebu Hanife’nin Orta Asya ve Anadolu topraklarında yaşaması imam Şafii’nin Mısır’da, Irak’ta- Suriye’de yaşaması... Neticesinde mezhepleri bu bölgelerde yayılmış insanlar da bu mezheplere rağbet göstermiştir. Fakat bu mezheplerden birine tabi olurken diğerlerini kabul etmemek doğru değildir. Çünkü bütün ehl-i sünnet mezheplerinin çıkış noktası Kur’an ve sünnettir. Dolayısıyla Şafii’ye tabi olmakla beraber bazen şartlara, mazerete binaen faraza Hanefi mezhebini taklit edebiliriz. Nitekim dinimiz kolaylık dinidir. Sevgili Peygamberimiz “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız” (Buhârî, “İlm”, 12.) buyurmaktadır.

Günün Ayeti

Ey iman edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın.

Hucurât, 49/12.

Günün Hadisi

“Şüphesiz ki Allah, hiçbir mü’minin işlediği iyiliği karşılıksız bırakmaz. Mümin, yaptığı iyilik sebebiyle hem dünyada hem de ahirette mükâfatlandırılır. Kâfire gelince, dünyada Allah için yaptığı iyilikler karşılığında kendisine rızık verilir. Ahirete vardığında ise, kendisiyle mükâfatlandırılacağı herhangi bir hayrı kalmaz.”

(Müslim, “Münâfıkîn”, 56)

Günün Sözü

“Ne yazık ki vücudun çöküşü, zekânın olgunluk zamanına rastlar.”

Ahmet Haşim

Günün Duası

Allah’ım kalbimizi nifaktan, amellerimizi riyadan, gözlerimizi haramdan koru.

Bunları biliyor muyuz?

Teheccüd namazı nedir?

Yatsı namazından sonra, teravih ve vitir namazının dışında, uyumadan veya bir süre uyuduktan sonra kalkılıp kılınan gece namazına denir.

Günün Nüktesi

Gıybet ve İftira...

Hz. Peygamber de bu hususta şöyle buyurur:

“Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?”

Sahabeler,

“Allah ve Resulü daha iyi bilir!” dediler.

Bunun üzerine:

“Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” açıklamasını yaptı.

Orada bulunan bir adam:

“Ya benim söylediğim anda varsa, (Bu da mı gıybettir?)” dedi.

Hz. Peygamber,

“Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.”

(Ebu Dâvud, “Edeb”, 40.)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.