Nazar değmesin diye çocuğa nazar boncuğu takmak İslam’a uygun mu?

Yazının Giriş Tarihi: 09.10.2016 08:33
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.10.2016 08:33

Nazar, İslam inancına göre haktır. Yani nazar diye bir şey vardır. Onun için nazar değmesine karşı Allah'a sığınılmalıdır, ondan yardım dileyip ona ibadet edilmelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz nazar ile ilgili şöyle buyurmaktadır: "Bir kimsenin kendisini veya kardeşlerinin bir şeyi hoşuna giderse, bereketle ona dua etsin. Çünkü göz değmesi haktır"

Nazarın vakî olduğu bir hakikattir. Bundan sakınmak için çeşitli yollar denemekte fayda vardır. Ayet-el kürsi, Nas, Felak, İhlas sûrelerini okumak bunun bir yoludur. Ama nazar değmesin diye, çocukların elbisesine boncuk işlenmesi ve nazarlıklar takılması caiz değildir. Böyle şeylerin İslam ile bağdaştırılması düşünülemez. Bunlar daha çok cahiliye devrine ait adetlerdendir. Bunlardan kaçınmak lazımdır.

Kuşluk namazı ne zaman kılınır?

Güneşin doğuşundan takriben 45-50 dakika geçmesinden zeval vaktine kadar olan süreye kuşluk vakti ve bu süre içinde kılınan nafile namaza da kuşluk (duha) namazı denir.

Duha namazının vaktine Türkçe'de kuşluk vakti denir. Kur'ân-ı Kerim'de duhâ namazı diye bir namazdan bahsedilmemektedir. Bu namaz bazı hadislerde konu edilmektedir. Taberânî Mu'cemü'l-Kebir adlı eserinde Ebu'd-Derdâ yoluyla Peygamber Efendimizin şöyle dediğini naklediyor: "Kim iki rekât duhâ namazı kılarsa o kimse gafil kimselerden olmaz. Kim Duhâ namazını dört rekât kılarsa Allah'a ibadet eden kimselerden olur. Kim bu namazı altı rekât kılarsa o gün ona Duhâ namazı olarak kâfi gelir. Kim yine bu namazı sekiz rekât kılarsa, Allah o kimseyi kendisine itaat eden kimselerden kabul eder. Ve kim ki bu Duhâ namazını on iki rekât kılarsa Allah ona Cennette bir köşk yapar.

Dolayısıyla kuşluk vaktinde en az iki rekat namaz kılmak çok sevaptır. Nitekim sevgili Peygamberimiz: “Günde iki rekat kuşluk namazı kılanın günahları denizlerin köpüğü kadar olsa, affedilir. “Demektedir. Buna göre kişi imkan bulması halinde bu namazı kılmaya çalışmalıdır.

 Ezan ve kamet arasında yapılan duanın kabul olduğu doğru mudur?

Duanın her zaman kabul olma durumu vardır. Ancak bazı özel vakitlerde yapılan duaların kabul görüp reddedilmeyeceğine ilişkin hadis-i şerifler vardır. Ezan okunurken, ezanla kamet arasında ve kamet getirildiğinde yapılacak dualar da bu kabildendir.

Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Ezan okunduğunda sema kapıları açılır ve yapılan dualar kabul olur. Kamet getirildiğinde dua reddedilmez.”

Bir başka hadis-i şerifte Hz. Peygamber: “Ezanla kamet arasında yapılan dua reddedilmez” buyurdu. Bunun üzerine sahabe; “Ey Allah’ın elçisi! Ne dua edelim?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Allah’tan dünya ve ahirette afiyet/sağlık dileyiniz” buyurdu.

Dolayısıyla her vakitte duanın kabul olması söz konusu olduğu gibi aynı şekilde ezan ve kamet arasında yapılan dua kabul edilir. 

Günün Ayeti

Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.

Günün Hadisi

“İnsanların en kârlısı, ömrü uzun, ameli güzel olandır.”

 Tirmizî, Zühd 21

Günün Sözü

Unutma ki! Nefret ve kinin ertesi pişmanlıktır.

Mevlana

Günün Duası

Ya Rabbi kalbinde hasreti olanın hasretini gider

Bunları biliyor muyuz?

Nafaka nedir?

Kişinin bakmakla yükümlü olduğu şahısların, sosyal seviyesine göre normal bir hayat sürdürebilmeleri için ihtiyaç duyduğu ve mükellefin de temin ile yükümlü bulunduğu şeylerin tümüne denir.

Nafaka denilince, mükellefin bakmakla yükümlü olduğu kişinin yiyecek, giyecek, mesken, tedavi masrafları, ayrıca gerektiğinde hizmetçisi anlaşılmalıdır

Günün Nüktesi

Ey çocuk niçin ağlıyorsun?

Behlül-i Dânâ bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, oynayan çocuklar gördü. Çocuklardan biri ise bir köşeye çekilmiş onlara bakıyor ve ağlıyordu. Behlül-i Dânâ o çocuğun yanına gitti ve;

"Ey çocuk niçin ağlıyorsun? Gel sana bir şeyler alayım da sen de arkadaşlarınla oyna." dedi ve çocuğun başını okşadı.

Çocuk bakışlarını Behlül'e çevirdi ve;

"Ey aklı az adam! Biz oyun için yaratılmadık" dedi.

Behlül-i Dânâ bu söze şaştı ve çocuğa;

"Ey oğlum! Peki, niçin yaratıldık?" diye sordu.

Çocuk: "Allah-ü Teâlâ’yı bilmek ve O'na ibâdet etmek için" dedi.

Behlül-i Dânâ hazretleri: "Peki bunun öyle olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordu.

Çocuk, Mü'minûn sûresinin 115. Ayet-i kerîmesini okuyuverdi. Meâlen: "Sizi ancak boşuna yarattığımı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?"

Hazret-i Behlül tekrar: "Ey çocuk. Sen hakîmâne konuştun. Bana biraz daha nasîhat et." dedi ve ağlamaya başladı. Kendinden geçmişti.

Kendine geldiğinde çocuğa: "Ey oğlum! Senin günâhın yok. Sen bir çocuksun. Nasıl oluyor da böyle düşünebiliyorsun?" diye sordu.

Çocuk da: "Ey Behlül! Babamı ateş yakarken gördüm. İri odunları küçük çırpılarla tutuşturuyordu. Ben de Cehennem'in yanan küçük odunlarından olacağımdan korkuyorum" dedi.

Bu sözler üzerine Behlül-i Dânâ hazretleri tekrar ağladı. Kendinden geçti. Kendine geldiğinde çocuğu yanında göremedi. Oradakilere bu çocuğun kim olduğunu sordu.

Onlar: "Tanımadın mı?" dediler.

Behlül: "Hayır" deyince, onlar: "Bu, hazret-i Hüseyin evlâdından seyyid bir çocuktur" dediler. Behlül de: "Ancak böyle bir ağacın meyvesi bu kadar olgun olabilirdi" deyip oradan ayrıldı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.