Hz. Peygamber döneminde mezhep yokken neden sonra mezhepler olmuştur?

Yazının Giriş Tarihi: 05.07.2024 08:57
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.07.2024 08:57

Mezheplerin ortaya çıkışı, dini sebeplere dayanmaktadır. Peygamber döneminde dini konularda bir ihtilaf söz konusu değildi. Çünkü bir problem olduğunda Hz. Peygamber'e sorularak çözümleniyordu. Hz. Peygamberden sonra, sahabe ve tabiun döneminden itibaren görüş ayrılığı başlamış asr-ı Saadetten uzaklaştıkça da bu ihtilaflar çoğalmıştır. Bu görüş ayrılıklarının belli bir nedenleri vardı.

-Kitap ve sünnette geçen bazı kelime ve cümlelerin farklı anlaşılması ve yorumlanması,

-Sözün hakikat veya mecaz anlamlarına çekilebilmesi,

-Hadislerin bilinmemesi, hadislerin sıhhat derecesi ve ölçüsü konusundaki farklı anlayışlar,

-İctihat usul ve gücünün farklılığı,

-Sosyal ve tabii çevrenin tesiri... gibi.

Bu sebeplerden kaynaklanan görüş ayrılıkları bulunmakla birlikte, müctehid imamlar devrine kadar mezheplerden söz edilmemektedir. Hemen hemen her yerleşim merkezinde birçok âlim ve müctehid bulunmakta, soruları cevaplandırmaktaydılar. Fakat bunlara nisbet edilen bir mezhep yoktu. Bu devirde, fıkhın ve fıkıh usulünün tedrin edilmesi, nazari konularda ictihad edilmeye başlanması, fıkıh mekteplerinin teşekkül ederek münazara ve münakaşaların başlaması gibi sebeplerle mezhepler ortaya çıkmış, birçok ameli mezhep ya da düşünce sistemi ortaya çıkmıştır.Bu mezheplerin büyük bir bölümü, taraftar bulamadığı için zamanla yok olmuştur. Ancak Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli... gibi büyük mezhepler varlığını günümüze kadar korumuştur. Bütün bu büyük mezheplerin çıkış noktası ve kaynağı aynı olduğundan hak olan bu mezheplerden herhangi birine uyabiliriz. Tabi o geri kalan hak mezheplere de sanki başka bir din ya da rakip bir mezhep veya düşmanmış nazarı ile bakmamak lazım. Buluğ çağına ermeyen bir çocuğun yaptığı ibadetlerin sevabı anne ve babasına mı gider yoksa kendisine mi?

Çocuğuna iyi bir dini eğitim ve terbiye veren kimse çocuklarının yaptığı ibadetlerden(yetişkin olsalar da) hissedardır. Ayrıca buluğ çağına girmeden ibadet etmeye başlayan çocuk bunun mükafatını ahirette alacaktır. Bu şekilde ölen bir çocuk cennette yetişkin gibi muamele görüp cennetin nimetlerinden istifade edecektir. Buluğa girmeden vefat eden çocuk ibadet etmiyorsa cennete girmekle beraber cennette çocuk olarak kalacaktır.

Yabancı ülkede haram bir işte çalışmak caiz midir?

Müslüman olmayan bir ülkede yani Hıristiyan, Yahudi… bir ülkede meşru işlerin yürütüldüğü müesseselerde çalışmanın bir sakıncası yoktur. Mesela araba fabrikasında, tamircide... Fakat kazancı harama dayalı bir müessesede çalışmak caiz değildir. Kur’an da “halalen tayyiba” yani “helal ve temiz” şeylerden yiyin buyrulmaktadır. Dolayısıyla kazancı helal olmayan bu müesseselerde çalışmak caiz değildir. Kişinin yurt dışında, Müslüman olmayan bir ülkede olması bu hükmü değiştirmez. Haram her yerde ve her zamanda haramdır. Müslüman da her mekanda ve zamanda bu harama dikkat etmek ve ondan uzak kalmak zorundadır. Mesela, kumar oynamak ya da oynatmak dinen yasak ve haramdır. Kumardan kazanılan para da haramdır. Kumar oynamak haram olduğu gibi oynatılan yerden kazanılan para da haramdır. Müslüman ülkede de Müslüman olmayan bir ülkede de kumar oynamak ya da oynatmak veya bu işte çalışmak caiz değildir.

Günün Ayeti

Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz. Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin.

(Bakara 278-279)

Günün Hadisi

Kim başkasında gördüğü bir ayıbı kınarsa, o ayıp onun da başına gelmeden ölmez.

Tirmizî, "Kıyame", 53.

Günün Sözü

Üç şeyi kötü günlerinde dene, dostunu, eşini ve sabrını.

Günün Duası

Allah’ım bugün yüzümüzden tebessümü dilimizden tatlı ve hayırlı cümleleri eksik etme.

Bunları biliyor muyuz?

Ravd-i Mukaddese Nedir?

Hz. Peygamberin Medînedeki mescidinin içinde kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberinin arasında kalan mübarek mekân, yer demektir.

Günün Nüktesi

Sorgu Melekleri...

Hz. Peygamber şöyle buyurur:

“Kul kabrine konulup, yakınları da oradan ayrılınca ki, o geri dönenlerin ayak seslerini işitir. Kendisine iki melek (Münker ve Nekir) gelir. Onu oturtup:

“Muhammed denen kimse hakkında ne diyordun?” diye sorarlar.

Kişi, Mümin ise bu soruya:

“Şahadet ederim ki, o Allah’ın kulu ve elçisidir!” diye cevap verir.

Ona:

“Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı cennette bir mekana tebdil etti.” denir.

Adam bakar her ikisini de görür. Allah da ona, kabrinden cennette bakan bir pencere açar. Eğer ölen kafir ve münafık ise sorduğunuz zatı bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyorum! diye cevap verir.

Kendisine;

“Anlamadın ve uymadın denir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir sopayla vurulur. (sopanın acısıyla) öyle bir çığlık atar ki onu insan ve cin dışındaki herkes duyar.” (Buhâri, “Cenâiz”, 68)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.