Bir insanın arkasından konuşmanın caiz olduğu durum var mı?
Yazının Giriş Tarihi: 25.04.2016 08:28
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.04.2016 08:28
Gıybet, Müslüman veya kafir olsun fark etmeksizin ki bir kimsenin ayıbını ve kusurunu, onu kötülemek için arkasından söylemek ve başkalarına anlatmaktır.
Gıybet, İslamın yasakladığı büyük günahlardan birisidir. Gıybeti yapmak günah olduğu gibi hoşlanarak da dinlemek aynı şekilde günah ve haramdır.
Nitekim ayeti Kerimde bu hususta şöyle buyrulmaktadır: Birbirinizin gıybetini yapmayınız. [Hucurat 12]
Hz. Peygamber de bu hususta şöyle buyurur: Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz? sahabeler, Allah ve Resulü daha iyi bilir! dediler. Bunun üzerine: Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır! açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: Ya benim söylediğim anda varsa, (Bu da mı gıybettir?) dedi. Hz. Peygamber, Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.
Dolayısıyla bir kişide olan kusuru söylemek gıybet, olmayanı söylemek ise iftiradır. Her iki durumda da kul hakkı işlenmiş ve büyük günaha girilmiş olunur.
Ancak bazı durumlarda kişinin gıybetini yapmak caizdir. Mesela: Kişi, insanları dini ve dünyevi hususlarda kandırıyorsa ya da zarar veriyorsa, o zaman insanları uyarmak ve uyandırmak adına, o kimsenin bu günahlarını ya da kötü ahlakını söyleyebiliriz. Çünkü kusur ya da yanlışlarını söylemediğimizde bu kimse başkasına zarar verecektir.
Dolayısıyla zarara engel olma adına, o kişinin bu huy ve durumunu izhar edip insanlara söyleyebiliriz. Bunda da bir günahımız olmaz, bilakis sevabımız olur.
Büyü yapmak İslam dininde caiz mi?
Büyü var olmakla birlikte İslam'da yasaklanan büyük günahlardan birisidir. İslam inancında büyük günahtan sayılan bir yasak işte büyücülük ve sihirdir.
İslam tarafından yasaklanıp haram kılınan yapanın ise lanetlendiği büyü sevgili peygamberimize de yapılmıştır. Lebîd b. Asam' adındaki inanmayan bir zatın Hz. Peygambere büyü yaptığı vakidir. Fakat sevgili Peygamberimiz Allahın izni ile bu büyüden kurtulmuştur.
Büyü ve büyücülük İslam tarafından yasaklandığından her Müslümanın bu illetten uzak durması gerekir. Büyüye maruz kalanların ise Hz. Peygamberimizin tavsiye ettiği İhlas, Felak, Nas, Ayet el Kürsi gibi ayet ve sureleri okusun zira bunlar büyünün çözümünde yardımcı olurlar.
Ayrıca büyüye maruz kalmış birini bu sıkıntıdan kurtarmak düşüncesiyle Kur'an ve hadislerden dualar okuyup Allahtan şifa talep etmek sevaptır. Ancak kişi bunu bir rant ve menfaat haline getirip istismar etmemelidir. Sadece Allah için yapmalıdır.
İnsanlar ahirette bu dünyadaki isimleri ile mi çağırılacaklar?
Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.
Hz. Peygamber sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.
Hz. Peygamber güzel isim koymanın önemini bir sözünde şöyle ifade etmektedir: Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyun.
Bu çağırma işlemini Allah'ın görevlendirdiği bir melek Allahın izniyle yapacaktır. Hiç kimse kıyamet günü Allahın hoşlanmayacağı isimle ahirete gitmek istemez. Öyleyse kötü olan isimlerin çocuklara verilmemesi gerekir.
Günün Ayeti
Ceza ve hesap günü şüphesiz olacaktır.
Zariyat, 51/6.
Günün Hadisi
Her musibete karşı sabırlı ol.
Günün Sözü
Sözleriniz yürekten gelmedikçe, hiçbir zaman iki kalbi birleştiremezsiniz.
Dünyaya rağbet etmeyen, dünyadan etek çekerek kendini bütünüyle ahirete ve Hakka veren, mala, mülke, makama ve şöhrete değer vermeyen, dünyayı ahirete tercih eden kimse demektir.
Günün Nüktesi
Bulamaç Aşı
Ebû Muhammed Cerîrî hazretlerine bir gün talebeleri;
- Efendim, sizi üzen, unutamadığınız bir hâdise var mıdır? Diye sordular. Cevabında buyurdu ki: Bir gün ikindi namazında mescidimize, hâlinden garip olduğu anlaşılan bir kimse geldi. Abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra başını önüne eğip tefekküre başladı. O gün akşam yemeğinde, halife bizleri davet etmişti. Gideceğimiz zaman o kimsenin yanına yaklaşıp;
- Biz davete gidiyoruz siz de bulunmak ister misiniz? dedim.
Başını kaldırdı.
- Davete gitmeyeyim. Bir bulamaç aşı getirebilirseniz yerim. Yoksa siz bilirsiniz, dedi.
Ben de, her halde bizim arkadaşlarla beraber olmak istemiyor diye düşünüp, kendisine fazla iltifat etmedim. O gece rüyamda Peygamber efendimizi gördüm. Yanlarında yaşlıca iki zat ve arkalarında kendilerini takip eden birçok kimseyle geliyorlardı. Yanımdakilere, Peygamber efendimizin yanındaki iki zatın kim olduklarını sordum. Birisi İbrahim Halîlullah, diğeri Musa Kelîmullah ve arkalarındakiler de binlerce nebidir, dediler. İleri atılıp kendileri ile konuşmak istedim. Fakat Peygamber efendimiz bana iltifat etmediler.
- Ya Resûlallah! Ne kabahatim var ki, mübarek yüzünüzü benden çeviriyorsunuz? Dedim.
- Dostlarımızdan biri senden bulamaç aşı istedi. Sen ise vermekten çekindin. buyurdular.
Ağlayarak uyandım. Hemen mescide koştum. O zat hâlâ başı önüne eğik olarak tefekkür ediyordu.
Kendisine;
- Ey efendim! Arzunuzu yerine getirebilmem için bir miktar bekleyiniz, dedim.
Tebessüm edip;
- Bir kimse bir ihtiyacını size söylüyor. Siz de, yüz yirmi bin nebi şefaat etmedikçe onu yerine getirmiyorsunuz değil mi? dedi ve çıkıp gitti. Bundan sonra ne kadar aradım ve sordum ise kendisini bulamadım. İşte kırk yıldır bu hâdisenin üzüntüsü bende devam ediyor, buyurdu.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Bir insanın arkasından konuşmanın caiz olduğu durum var mı?
Gıybet, Müslüman veya kafir olsun fark etmeksizin ki bir kimsenin ayıbını ve kusurunu, onu kötülemek için arkasından söylemek ve başkalarına anlatmaktır.
Gıybet, İslamın yasakladığı büyük günahlardan birisidir. Gıybeti yapmak günah olduğu gibi hoşlanarak da dinlemek aynı şekilde günah ve haramdır.
Nitekim ayeti Kerimde bu hususta şöyle buyrulmaktadır: Birbirinizin gıybetini yapmayınız. [Hucurat 12]
Hz. Peygamber de bu hususta şöyle buyurur: Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz? sahabeler, Allah ve Resulü daha iyi bilir! dediler. Bunun üzerine: Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır! açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: Ya benim söylediğim anda varsa, (Bu da mı gıybettir?) dedi. Hz. Peygamber, Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.
Dolayısıyla bir kişide olan kusuru söylemek gıybet, olmayanı söylemek ise iftiradır. Her iki durumda da kul hakkı işlenmiş ve büyük günaha girilmiş olunur.
Ancak bazı durumlarda kişinin gıybetini yapmak caizdir. Mesela: Kişi, insanları dini ve dünyevi hususlarda kandırıyorsa ya da zarar veriyorsa, o zaman insanları uyarmak ve uyandırmak adına, o kimsenin bu günahlarını ya da kötü ahlakını söyleyebiliriz. Çünkü kusur ya da yanlışlarını söylemediğimizde bu kimse başkasına zarar verecektir.
Dolayısıyla zarara engel olma adına, o kişinin bu huy ve durumunu izhar edip insanlara söyleyebiliriz. Bunda da bir günahımız olmaz, bilakis sevabımız olur.
Büyü yapmak İslam dininde caiz mi?
Büyü var olmakla birlikte İslam'da yasaklanan büyük günahlardan birisidir. İslam inancında büyük günahtan sayılan bir yasak işte büyücülük ve sihirdir.
İslam tarafından yasaklanıp haram kılınan yapanın ise lanetlendiği büyü sevgili peygamberimize de yapılmıştır. Lebîd b. Asam' adındaki inanmayan bir zatın Hz. Peygambere büyü yaptığı vakidir. Fakat sevgili Peygamberimiz Allahın izni ile bu büyüden kurtulmuştur.
Büyü ve büyücülük İslam tarafından yasaklandığından her Müslümanın bu illetten uzak durması gerekir. Büyüye maruz kalanların ise Hz. Peygamberimizin tavsiye ettiği İhlas, Felak, Nas, Ayet el Kürsi gibi ayet ve sureleri okusun zira bunlar büyünün çözümünde yardımcı olurlar.
Ayrıca büyüye maruz kalmış birini bu sıkıntıdan kurtarmak düşüncesiyle Kur'an ve hadislerden dualar okuyup Allahtan şifa talep etmek sevaptır. Ancak kişi bunu bir rant ve menfaat haline getirip istismar etmemelidir. Sadece Allah için yapmalıdır.
İnsanlar ahirette bu dünyadaki isimleri ile mi çağırılacaklar?
Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.
Hz. Peygamber sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.
Hz. Peygamber güzel isim koymanın önemini bir sözünde şöyle ifade etmektedir: Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyun.
Bu çağırma işlemini Allah'ın görevlendirdiği bir melek Allahın izniyle yapacaktır. Hiç kimse kıyamet günü Allahın hoşlanmayacağı isimle ahirete gitmek istemez. Öyleyse kötü olan isimlerin çocuklara verilmemesi gerekir.
Günün Ayeti
Ceza ve hesap günü şüphesiz olacaktır.
Zariyat, 51/6.
Günün Hadisi
Her musibete karşı sabırlı ol.
Günün Sözü
Sözleriniz yürekten gelmedikçe, hiçbir zaman iki kalbi birleştiremezsiniz.
(Goethe)
Günün Duası
Allahım kalbimizi nifaktan, amellerimizi riyadan, gözlerimizi haramdan koru.
Bunları biliyor muyuz?
Zahid kime denir?
Dünyaya rağbet etmeyen, dünyadan etek çekerek kendini bütünüyle ahirete ve Hakka veren, mala, mülke, makama ve şöhrete değer vermeyen, dünyayı ahirete tercih eden kimse demektir.
Günün Nüktesi
Bulamaç Aşı
Ebû Muhammed Cerîrî hazretlerine bir gün talebeleri;
- Efendim, sizi üzen, unutamadığınız bir hâdise var mıdır? Diye sordular. Cevabında buyurdu ki: Bir gün ikindi namazında mescidimize, hâlinden garip olduğu anlaşılan bir kimse geldi. Abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra başını önüne eğip tefekküre başladı. O gün akşam yemeğinde, halife bizleri davet etmişti. Gideceğimiz zaman o kimsenin yanına yaklaşıp;
- Biz davete gidiyoruz siz de bulunmak ister misiniz? dedim.
Başını kaldırdı.
- Davete gitmeyeyim. Bir bulamaç aşı getirebilirseniz yerim. Yoksa siz bilirsiniz, dedi.
Ben de, her halde bizim arkadaşlarla beraber olmak istemiyor diye düşünüp, kendisine fazla iltifat etmedim. O gece rüyamda Peygamber efendimizi gördüm. Yanlarında yaşlıca iki zat ve arkalarında kendilerini takip eden birçok kimseyle geliyorlardı. Yanımdakilere, Peygamber efendimizin yanındaki iki zatın kim olduklarını sordum. Birisi İbrahim Halîlullah, diğeri Musa Kelîmullah ve arkalarındakiler de binlerce nebidir, dediler. İleri atılıp kendileri ile konuşmak istedim. Fakat Peygamber efendimiz bana iltifat etmediler.
- Ya Resûlallah! Ne kabahatim var ki, mübarek yüzünüzü benden çeviriyorsunuz? Dedim.
- Dostlarımızdan biri senden bulamaç aşı istedi. Sen ise vermekten çekindin. buyurdular.
Ağlayarak uyandım. Hemen mescide koştum. O zat hâlâ başı önüne eğik olarak tefekkür ediyordu.
Kendisine;
- Ey efendim! Arzunuzu yerine getirebilmem için bir miktar bekleyiniz, dedim.
Tebessüm edip;
- Bir kimse bir ihtiyacını size söylüyor. Siz de, yüz yirmi bin nebi şefaat etmedikçe onu yerine getirmiyorsunuz değil mi? dedi ve çıkıp gitti. Bundan sonra ne kadar aradım ve sordum ise kendisini bulamadım. İşte kırk yıldır bu hâdisenin üzüntüsü bende devam ediyor, buyurdu.