7 Ekim Cuma günü bir gazetede Nobel Kimya ödülünü 2015 yılında kazanan Mardin Savur doğumlu Türk bilim adamı Aziz Sancarın konuşmasını okudum.
Kristal Elma festivaline video konferans yöntemi ile bağlanmıştı. Nebil Özgentürk'ün "İçinizde ukte kalmış, bunu da hayatımda yapamadım dediğiniz ya da yapabilseydim dediğiniz bir şey var mı?" sorusuna şu yanıtı vermiş: Hayatımda Nobel dahil bütün bilimsel başarılarımı, her şeyimi Türkiye'deki barış için verirdim. Barışı sağlamanın bir yolu olsaydı yapardım, eğer onu başarabilseydim Nobel'den de vazgeçerdim. Nobel'i vermeye hazırım yeter ki ülkeme barış gelsin. Kafamı yoran üzen hep bu olmuştur dedi.
Aynı gün yani 7 Ekim Cuma günü Nobel Barış Ödülü'nü Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santosun aldığı açıklandı.
Santos Kolombiya'daki Devrimci Silahlı Güçler'le (FARC) barış anlaşması imzalayarak 52 yıllık savaşa son vermeyi başarmıştı. FARC ve Kolombiya hükümetine bağlı güçler arasındaki 52 yıllık çatışmada 220 binden fazla insan hayatını kaybetmişti.
Bizim henüz 32 yıl oldu. Ölen insan sayısını kimse tam olarak bilmiyor.
Sadece 22 Temmuz- 28 mart 2016 arasında 377 şehit ve 4 bin 432 Etkisiz hale getirilen kişi var. Terör ve bombalı saldırılarda da 336 sivil vatandaş da hayatını kaybetti.
Yine bu sürede 11 bin kişi terör örgütü üyesi olmaktan gözaltına alındı. 3 bin 387si tutuklandı.
32 yılda 6 bin civarında asker ve polis, bin 500 geçici köy korucusu, 6 bin 500 vatandaş öldü.
Ölen PKKlıların kaç kişi olduğunu bilen yok. Kimi rakam 65 bin diyor, kimi rakamlar 25 bin kişi.
Daha birkaç gün önce 10 asker, 12 vatandaş yani toplam 22 kişi hayatını kaybetti.
Ne kadar basit gibi görünüyor. Hayatını kaybetti deyip geçiyoruz. Biran için üzülüyoruz, sonra o hayatını kaybedenleri yakınları dışında hiç kimse hatırlamıyor. Herkes hayatına devam ediyor eskisi gibi. Sadece hayatını kaybedenlerin yakınlarının içindeki acı, ateş sönmüyor. Olaylar arttıkça ayrışma ve nefret artıyor. Tek olma, bir olma, beraber yaşama, birlikte daha güçlü olma arzusunun yerini diğer tarafı kökten yok etme isteği alıyor.
Bunu her iki taraf içinden de isteyen insan sayısı az değil. Ve yapılan paylaşımlarla bu artık kendini daha da belli ediyor.
Kimse Barıştan söz edemiyor. Çünkü barış kelimesini kullanan insanlar her iki taraftan da tepki çekiyor. Bir taraftan tutuklanma, diğer taraftan öldürülme riski var.
Peki kim çözecek bu işi? DNAnın sırlarını çözen Aziz Sancar barışın DNAsı üzerine de çok kafa yormuş belliki. Ama o bile çözememiş Türkiyedeki bu sarmalı. Türkiyeye barışı nasıl getirebilirimin cevabını bulsam her şeyi burada bırakırdım fakat bulamadım. Türkiyede keşke huzuru, barışı görebilsem. Memleketimde huzur, memleketimde barış Keşke görebilsem diye devam etmişti konuşmasına Aziz Sancar.
Keşke görebilsek ölmeden
Keşke .
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Deniz Arslan
Türkiyeye Barışı Nasıl Getirebilirim
7 Ekim Cuma günü bir gazetede Nobel Kimya ödülünü 2015 yılında kazanan Mardin Savur doğumlu Türk bilim adamı Aziz Sancarın konuşmasını okudum.
Kristal Elma festivaline video konferans yöntemi ile bağlanmıştı. Nebil Özgentürk'ün "İçinizde ukte kalmış, bunu da hayatımda yapamadım dediğiniz ya da yapabilseydim dediğiniz bir şey var mı?" sorusuna şu yanıtı vermiş: Hayatımda Nobel dahil bütün bilimsel başarılarımı, her şeyimi Türkiye'deki barış için verirdim. Barışı sağlamanın bir yolu olsaydı yapardım, eğer onu başarabilseydim Nobel'den de vazgeçerdim. Nobel'i vermeye hazırım yeter ki ülkeme barış gelsin. Kafamı yoran üzen hep bu olmuştur dedi.
Aynı gün yani 7 Ekim Cuma günü Nobel Barış Ödülü'nü Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santosun aldığı açıklandı.
Santos Kolombiya'daki Devrimci Silahlı Güçler'le (FARC) barış anlaşması imzalayarak 52 yıllık savaşa son vermeyi başarmıştı. FARC ve Kolombiya hükümetine bağlı güçler arasındaki 52 yıllık çatışmada 220 binden fazla insan hayatını kaybetmişti.
Bizim henüz 32 yıl oldu. Ölen insan sayısını kimse tam olarak bilmiyor.
Sadece 22 Temmuz- 28 mart 2016 arasında 377 şehit ve 4 bin 432 Etkisiz hale getirilen kişi var. Terör ve bombalı saldırılarda da 336 sivil vatandaş da hayatını kaybetti.
Yine bu sürede 11 bin kişi terör örgütü üyesi olmaktan gözaltına alındı. 3 bin 387si tutuklandı.
32 yılda 6 bin civarında asker ve polis, bin 500 geçici köy korucusu, 6 bin 500 vatandaş öldü.
Ölen PKKlıların kaç kişi olduğunu bilen yok. Kimi rakam 65 bin diyor, kimi rakamlar 25 bin kişi.
Daha birkaç gün önce 10 asker, 12 vatandaş yani toplam 22 kişi hayatını kaybetti.
Ne kadar basit gibi görünüyor. Hayatını kaybetti deyip geçiyoruz. Biran için üzülüyoruz, sonra o hayatını kaybedenleri yakınları dışında hiç kimse hatırlamıyor. Herkes hayatına devam ediyor eskisi gibi. Sadece hayatını kaybedenlerin yakınlarının içindeki acı, ateş sönmüyor. Olaylar arttıkça ayrışma ve nefret artıyor. Tek olma, bir olma, beraber yaşama, birlikte daha güçlü olma arzusunun yerini diğer tarafı kökten yok etme isteği alıyor.
Bunu her iki taraf içinden de isteyen insan sayısı az değil. Ve yapılan paylaşımlarla bu artık kendini daha da belli ediyor.
Kimse Barıştan söz edemiyor. Çünkü barış kelimesini kullanan insanlar her iki taraftan da tepki çekiyor. Bir taraftan tutuklanma, diğer taraftan öldürülme riski var.
Peki kim çözecek bu işi? DNAnın sırlarını çözen Aziz Sancar barışın DNAsı üzerine de çok kafa yormuş belliki. Ama o bile çözememiş Türkiyedeki bu sarmalı. Türkiyeye barışı nasıl getirebilirimin cevabını bulsam her şeyi burada bırakırdım fakat bulamadım. Türkiyede keşke huzuru, barışı görebilsem. Memleketimde huzur, memleketimde barış Keşke görebilsem diye devam etmişti konuşmasına Aziz Sancar.
Keşke görebilsek ölmeden
Keşke .