Sen Hoşça Kal Dememi İstemezdin 3

Yazının Giriş Tarihi: 11.04.2016 07:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.04.2016 07:32

(22 Ocak 2016 ve 29 Şubat 2016 tarihli mektupların devamıdır.)

Artık mektupların sana ulaşıp ulaşmaması hiç önemli değil. Ben sana yinede yazmak istiyorum. Çünkü yazdıkça seninle konuşuyormuş gibi hissediyorum ve rahatlıyorum. Psikoloğum da aynı şeyi söyledi. Hatta sana yazdığım mektupları görmek istedi. ‘Bunlar benim özelim’ dedim. Güldü. ‘Özelini bana da açtığını zannediyordum’ dedi bana. Bir şey diyemedim.

Artık biraz daha iyiyim. ‘Zaman acıları yok etmez ama hafifletir’ demişti paylaşımların birinde. Doğruymuş. O ilk zamanlardaki olur olmaz her şeye ağlamıyorum. Sadece bazen ama daha az.

Geçenlerde seninle birlikte sık sık kahvaltı yaptığımız o yere gittim tek başıma. Bizim masamızda başka bir çift oturuyordu. Sen olsan ‘O masadan başka bir yerde oturmak istemiyorum. Onların kalkmasını beklerim’ derdin. Sen kolay kolay alışkanlıklarından vazgeçmezdin. Belki de bu yüzden ‘sana çok alıştım’ dediğinde artık beni kolay kolay bırakmaz’ diye düşünüyordum. Oysa sen ne kadar kolay vazgeçtin benden. Bu kadar mı bıktırdım seni? Neden bana hiçbir şey söylemedin ki? Kavga ettiğimiz zamanlarda ağzına geleni söyleseydin, kussaydın biriktirdiklerini.

Ben masaya otururken ‘Koy verdin gittin beni’ parçası çaldı. Bu parçayı hatırladın mı? Begümün düğününden dönerken kavga etmiştik seninle Uşak’ta. Sen bir şey söylemeden dururken bu parça çıkmıştı radyoda. Birbirimize sarılıp ağlamıştık.  Kadın hiç mi düşünmedin sen? Sevduğun böyle ağlar’ diyordu. ‘Senin ağlamana izin vermeyeceğim’ demiştin.

Ağladım. Hem de çok.

Ne düşünüyorlar insanlar acaba? Ben böyle deliler gibi durup dururken ağladığım için? ‘İyi misiniz dedi garson bana?’ ‘İyi değilim, beni iyi edecek bir yemeğiniz var mı?’ dedim ona. Koşar adım gitti kasaya. Bende korktu sandım. Meğer masadakiler yetmez diye düşünüp bir paket peçete getirmek istemiş bana.

Kızıyorum da kendi kendime. Bazen şu göz pınarlarımı aldırayım diyorum. Olur olmaz yerlerde boşalıp beni rezil ediyorlar.

Sadece göz pınarlarıma değil kendime de çok kızıyorum. Gün içerisinde Sadece sesini duymak için aradım’ diye aradığında ‘Hayatım şu an işlerim çok yoğun seni sonra ararım’ dediğim aklıma geliyor. Ne kadar aptalmışım. İşi gücü bırakıp seninle saatler boyunca neden konuşmadım ki?

‘Beni çok ihmal ediyorsun’ dediğini, bunu birkaç kez tekrarladığını fark ettim şimdi. O zaman nedense hiç dikkat etmemişim. ‘Bir ilişkinin bitiş sinyalleri vardır ve insanlar genelde bunu görmezler’ dedi psikologum. Bende görmemişim demek ki. Özür dilerim eğer ihmal ettiysem seni. Hep benimsin ve benim olarak kalacaksın diye düşündüğümden yaptım sanırım.

Kendime kızıyorum. Hep kendi sorunlarımla ilgilenmekten sana, senin içinden geçenlere yeterince vakit ayırmamışım. Çok bencilmişim. Sanki dünya ve sen sürekli benim etrafımda dönecekmişsiniz gibi düşünmüşüm. Benim ebeveynimmişsin gibi. Ne saçma değil mi? Ebeveynler vazgeçmezler ki çocuklarından. Ne kadar şımarıklık yapsalar da onları affederler. Beni affetsen ve tekrar eskisi gibi olsak. Bu sefer çok daha farklı severim seni. Seninle o küçücük mutfağımızda beraber yemek yapmayı o kadar özledim ki.  Söz veriyorum bu sefer yiyeceğim, hiç itiraz etmeden. Tüm yaptığın şeyleri. Hatta o acı sucuklu kuru fasulyeyi.

Sana artık yaz demiyorum.

Yaz desem de yazmıyorsun ki.

Ne diyeyim bilemedim...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.