Mardine uçak yolculuğumuz sırasında tuvalet beklerken hostesle başlayan sohbetimiz pilotun İniyoruz, herkes yerine geçsin anonsu ile sona erdi.
Bu arada dünkü yazıyı merak edenler Yazarın geçmiş yazıları ibaresinden yazıyı bulup okuyabilirler. Ancak bugünkü yazı ziyadesiyle uzun olduğundan, siz bugünkünü okuyun yeter. Zaten dün yazdığımda öyle özel bir şey de yoktu. Dünü hiç merak etmiyorum, bugünkünü de okumaktan vazgeçtim diyenler de olabilir. Bu da onların seçimi olur. Kimse kimseyi bir şey için zorlamamalı, herkes fikirlerini açıkça beyan etmeli bence.
Her neyse konuyu çok dağıtmayalım.
Uçak lastiğini yere koyar koymaz herkes telefonlara saldırdı İniyorum, şimdi indim, birkaç dakika içinde çıkıyorum, geldiniz mi? sesleri birbirine karıştı. Bunun yanında hemen kalkıp hızlı bir şekilde çıkışa saldıranlar var. Kara bahtım yine bana gülmemiş, yanımda şişman olması nedeniyle çabuk terleyen ve bu sebepten dolayı ortama çokça koku partikülleri yayan bir hemcinsimle kollarımız yakın temasta yolculuk yapmıştım. Adam uçak iner inmez beni kalkmaya zorladı. Koridorda kapının açılmasını beklerken de elindeki çantası ile arkadan farkında olmadan beni taciz etti. İçimden bine kadar saydım. Sabırlar çektim. Mardine tatile gelmiştim ve hiçbir şey beni sinirlendiremezdi.
Kapılar açıldı ve herkes İstanbulu fethe çıkmış Osmanlı askeri gibi kapıya hücum etti. Yaşlı bir teyze o hengamede ezilme tehlikesi geçirdi.
Kazasız belasız dışarı çıktığımda temiz havayı içime, en küçük hava keseciğine kadar çektim.
İçeri girip valizleri beklemeye başladım. Herkes valizin geleceği bandın çıkış noktasının önüne yığılmış, valizi gelir gelmez, başkası almadan alıp gitmeden bir an önce çıkmak niyetindeydi. Valizin başkası tarafından alınma korkusu sadece bende olan bir hastalık değil demek ki. .
Valizimi alıp dışarıda beni bekleyen yeğenlerimle beraber, havaalanının olduğu Kızıltepe İlçesine ciger kebabı yemeye gittik. Merkezdeki meydanda, salaş bir ciğercide, taburelere oturup sohbete başladık. İlk dikkatimi çeken şey ikili, üçlü, dörtlü gruplar halinde ya da tek başına dolaşan genç erkeklerdi. Sadece bir masada eşi ve çocukları ile yemek yiyen bir kadın gördüm. Buranın sosyalleşme şekli bu sanırım dedim etraftaki erkekleri göstererek. Burası evlenmiş, para biriktirmeye ihtiyacı olan, evinden işine, işinden evine gelip gidecek insanlar için birebir bir yer. Ama bekarların pek bir şansı yok dedi gülerek yeğen.
Ciger o kadar lezzetliydi ki iki porsiyon yedim. Yediklerimizi eritmek için caddede birkaç tur attık. Geçen yıl bu zamanlarda aynı yerde çok daha fazla insan vardı. Dolaşan kişi sayısı geçen yıla göre az dedim. Geçen hafta yol kenarına parkeden bir bombalı araç patlatıldı. 5 kişi öldü. Doğal olarak insanlar tedirgin, dışarı çıkmaya, dolaşmaya çekiniyorlar dediler.
Yarın Mardin izlenimlerimize devam edeceğiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Deniz Arslan
Mardinden ilk izlenimler. Bir yılda ne değişmiş?
Mardine uçak yolculuğumuz sırasında tuvalet beklerken hostesle başlayan sohbetimiz pilotun İniyoruz, herkes yerine geçsin anonsu ile sona erdi.
Bu arada dünkü yazıyı merak edenler Yazarın geçmiş yazıları ibaresinden yazıyı bulup okuyabilirler. Ancak bugünkü yazı ziyadesiyle uzun olduğundan, siz bugünkünü okuyun yeter. Zaten dün yazdığımda öyle özel bir şey de yoktu. Dünü hiç merak etmiyorum, bugünkünü de okumaktan vazgeçtim diyenler de olabilir. Bu da onların seçimi olur. Kimse kimseyi bir şey için zorlamamalı, herkes fikirlerini açıkça beyan etmeli bence.
Her neyse konuyu çok dağıtmayalım.
Uçak lastiğini yere koyar koymaz herkes telefonlara saldırdı İniyorum, şimdi indim, birkaç dakika içinde çıkıyorum, geldiniz mi? sesleri birbirine karıştı. Bunun yanında hemen kalkıp hızlı bir şekilde çıkışa saldıranlar var. Kara bahtım yine bana gülmemiş, yanımda şişman olması nedeniyle çabuk terleyen ve bu sebepten dolayı ortama çokça koku partikülleri yayan bir hemcinsimle kollarımız yakın temasta yolculuk yapmıştım. Adam uçak iner inmez beni kalkmaya zorladı. Koridorda kapının açılmasını beklerken de elindeki çantası ile arkadan farkında olmadan beni taciz etti. İçimden bine kadar saydım. Sabırlar çektim. Mardine tatile gelmiştim ve hiçbir şey beni sinirlendiremezdi.
Kapılar açıldı ve herkes İstanbulu fethe çıkmış Osmanlı askeri gibi kapıya hücum etti. Yaşlı bir teyze o hengamede ezilme tehlikesi geçirdi.
Kazasız belasız dışarı çıktığımda temiz havayı içime, en küçük hava keseciğine kadar çektim.
İçeri girip valizleri beklemeye başladım. Herkes valizin geleceği bandın çıkış noktasının önüne yığılmış, valizi gelir gelmez, başkası almadan alıp gitmeden bir an önce çıkmak niyetindeydi. Valizin başkası tarafından alınma korkusu sadece bende olan bir hastalık değil demek ki. .
Valizimi alıp dışarıda beni bekleyen yeğenlerimle beraber, havaalanının olduğu Kızıltepe İlçesine ciger kebabı yemeye gittik. Merkezdeki meydanda, salaş bir ciğercide, taburelere oturup sohbete başladık. İlk dikkatimi çeken şey ikili, üçlü, dörtlü gruplar halinde ya da tek başına dolaşan genç erkeklerdi. Sadece bir masada eşi ve çocukları ile yemek yiyen bir kadın gördüm. Buranın sosyalleşme şekli bu sanırım dedim etraftaki erkekleri göstererek. Burası evlenmiş, para biriktirmeye ihtiyacı olan, evinden işine, işinden evine gelip gidecek insanlar için birebir bir yer. Ama bekarların pek bir şansı yok dedi gülerek yeğen.
Ciger o kadar lezzetliydi ki iki porsiyon yedim. Yediklerimizi eritmek için caddede birkaç tur attık. Geçen yıl bu zamanlarda aynı yerde çok daha fazla insan vardı. Dolaşan kişi sayısı geçen yıla göre az dedim. Geçen hafta yol kenarına parkeden bir bombalı araç patlatıldı. 5 kişi öldü. Doğal olarak insanlar tedirgin, dışarı çıkmaya, dolaşmaya çekiniyorlar dediler.
Yarın Mardin izlenimlerimize devam edeceğiz.