Maç İzleyen Küçük Kızın Gözyaşları

Yazının Giriş Tarihi: 27.04.2016 07:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.04.2016 07:53

Futbol ile ilk tanışmam köyümüzün hemen dışındaki karakolda askerlerin, karakolun hemen altındaki merada akşamüstleri yaptıkları maçları izlemekle başladı.

Bursalı, Denizlili ve Rizeli üç asker diğerlerine göre daha iyi oyunculardı. Öyle ki Bursalı Kenan topa hakimiyeti, çalımları ve attığı goller ile bizim yıldızımızdı. Köyün çocukları her akşamüstü ilk fırsatta koşup onları seyrederdik. Bir süre sonra köyün gençleri de onların aralarına katıldı.

Köyümüzün topa olan merakını duyan komşu köy maç teklifinde bulunmuş,  bu istekleri kabul görmüştü. Köyümüzün gençlerinin karakol askerleri ile kurdukları karmanın yapacağı maç için köyün tüm erkekleri heyecanla saha kenarında toplanmıştık. Tezahüratı karakoldaki askerlerden öğrendik. ‘Ya ya ya şa şa şa Dereyanı çok yaşa’ diye yaptığımız tezahüratlar işe yaramış takımımız maçı 3-0 kazanmıştı. Komşu köyün oyuncuları ile oyuncularımız centilmence el sıkışıp ayrılmışlardı.

Takımda o gün iyi oynayanlardan Aziz ağabey, sonraki bir gün, İskenderun’da iken yaşadığı bir anısını bize anlatmış, Fenerbahçe diye bir takımla çıktıkları maçtaki atmosferi, kalabalığı, tezahüratı ve bundan nasıl etkilendiklerini ‘Ayaklarımızdaki krampon heyecandan öyle ağırlaşmıştı ki sanki 5 kilo giymiştik’ demişti.

O gün ilk defa Fenerbahçe adını duydum. Demek ki büyük bir takımdı.

‘Hangi takımı tutuyorsun?’ dediklerinde ‘Fenerbahçe’ diyordum.

Sonra gençlik dönemlerimizde, kahvelerde sigara dumanları altında çok maç izledik.

En büyük hayallerimden biri ‘Bir gün oğlumla beraber, formalarımızı giyip maç izlemekti’.

Bir gün İstanbul Kadıköy’de olduğum bir akşam Fenerbahçe Galatasaray maçı vardı. Arkadaşım ‘Hadi gel, gidip bakalım, bilet bulabilirsek maça gireriz’ dedi. Soğuk bir kış günü stada doğru yola çıktık. Formalarını giymiş gençlerden oluşan kalabalıklar, ellerinde şişe veya kutu biraları ile stada doğru giderken  ‘Ölmeye ölmeye ölmeye geldik’ diyorlardı.

Stada yaklaştığımızda etrafa atılan şişe ve kutu adedi artıyordu. Oradaki çöp toplayıcılar oldukça büyük bir keyifle atılanları topluyorlardı. Akşam evlerine büyük bir yevmiye ile döneceklerdi. Hayatımda hiç bu kadar boş şişeyi bir arada görmemiştim. Stadın dibine yaklaştığımda, içeri girmek üzere olan bir seyirci tarafından sorumsuzca, düşüncesizce, stadın yukarı taraflarından, fırlatılıp atılmış bir şişe hemen önümde paramparça oldu.

Daha fazla yaklaşmaya niyetim yoktu.

Arkadaşıma ‘Ben maça girmek istemiyorum, dönelim’ dedim. Aynı şeyi o da gördüğü için ısrar etmedi. Daha güvenli olan yere, evimize döndük.

Fanatiklerin kontrolsüz hareketleri yüzünden futboldan soğudum ve  ‘Oğlumla beraber maç izleme hayalimi’ sahalar güvenli olmadığı için rafa kaldırdım.

Geçtiğimiz gün Fenerbahçe-Trabzon maçını izlerken babasının kucağında, korkudan tir tir titreyip ağlayan kız çocuğunu gördüğümde aklıma ‘Oğlumla beraber maç izleme’  hayalim geldi. Ne kadar masum bir istekle o sahaya gitmişlerdi oysa baba ve kızı. Bu hayalleri oradaki kafası ‘dumanlı’  fanatikler yüzünden mahvoldu.

Şiddet her yerde ve yine ‘şiddet severler’ yüzünden olan masumlara oluyor.

Bize de  ‘Umarız bir gün her şey yoluna girer’ demek düşüyor.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.