Sabah gelirken yolumun üstünde küçük bir fırın var. Özellikle son zamanlarda işe gelmeden önce orada oturup hem fırından sıcak sıcak, dumanı tüten, börek, poğaça, simit veya boyozla kahvaltımı yapıyorum hem de gazetemi okuyup çayımı içiyorum.
Bugün gazetenin manşet haberi, Kayseri Pazarlığı diye adlandırdığı, Avrupa Birliği ile yapılan Mültecilerin geriye alınması antlaşması çerçevesinde ilk grubun gelmesi ile ilgili bir analiz haberdi.
Göçmenlerin yerleştirileceği bir ilçenin Belediye Başkanı Zaten artık Turist gelmiyor. Buradaki insanlar, esnaf hükümete çok kızgın. Buranın nüfus yapısını değiştirmek isteyen hükümet bilinçli olarak o göçmenleri buraya yerleştiriyor. Yarın öbür gün yerli halk ve mülteciler arasında sorunlar çıkmasından endişeleniyorum demiş. Yerel halktan biri Avrupa Birliği aralarından okumuş, sanatkar olanları alacak, posaları bize kalacak demiş.
Böyle olacağını düşündüğümde endişelenmemek elde değil gerçekten. Ama istesek de istemesek de bu insanlar artık bizim birer parçamız oldular.
Bu sabah Polikliniğime genç bir Suriyeli kadın geldi. Kucağında 7-8 aylık bir çocukla beraber içeri girdiğinde ben bir şey sormadan şikayetlerini anlatmaya başladı. Son derece düzgün şekilde Türkçe konuşuyordu.
Çok güzel Türkçe öğrenmişsin dedim.
Ben zaten biliyordum. Biz Türkmeniz. Suriyede çok Türkmen var. Ama Arap, Kürt, Türkmen birbirimize karışmışız. Kız alıp vermişiz. Mesela benim eşim Arap dedi.
Kaç yıldır buradasın? dedim.
Üç yıl oldu dedi.
Eşin ne iş yapıyor dedim.
Yeni iş buldu. 6 aydır ara ara çalışıyordu. Şimdi ayakkabıcılık yapıyor dedi.
Peki daha önce nasıl geçiniyordunuz? dedim.
Devlet biraz yardım yapıyor, biraz komşular, biraz da bizim paramız vardı dedi.
Geçiniyor musunuz? dedim.
Çok şükür en azından ölmüyoruz dedi.
Suriyeyi özlüyor musunuz? dedim.
Vatan özlenmez mi? Ama her taraf yıkıldı, viran oldu. Kimse kalmadı. Herkes bir tarafa gitti. Benim ailem Avrupaya kaçtı. Abim Amerikaya gitmek için başvurdu. Oraya kabul edilecek dedi.
Amerika Suriyeli alıyor mu? dedim.
Abimin oğlu sağır ve dilsiz. Orada tedavisi varmış. Belki onun için kabul edecekler dedi
Peki siz Avrupayı, Amerikayı düşünmediniz mi? dedim.
Çok para alıyorlar. Bizim o kadar çok paramız yok. Hem olsa da benim iki küçük çocuk var. Ya deniz de boğulurlarsa? Ben istemem. Türkler merhametlidir, Müslümandırlar. Müslümanlar kardeştir. Burada ölmeyiz. Ailem Almanya da ama korkuyorlar dedi.
Peki savaş bitse dönecek misiniz? dedim.
Suriyeye mi? Hiçbir şey kalmadı ki. Açlıktan ölürüz. Ama keşke savaş çıkmasaydı. Biz çok mutluyduk. Çok rahattık. Ama birden savaş çıktı. Kız kardeşim gözümün önünde parçalandı. Ya bizde ölecektik ya da kaçacaktık dedi yüzünde acı bir ifadeyle.
Gereken tahlilleri istedim ve gitti.
Gazetelere baktım Mültecilerin yerleştirileceği başka bir yerde halktan bazıları Hoş geldiniz diye pankartlar açarken bazıları Bu savaşı Avrupa çıkardı. Bırakalım Mülteciler oraya gitsin, onlar rahatsız olursa bu savaşı bir an önce bitirirler. Neden tüm Mültecileri biz alıyoruz? diyerek mültecilerin gelmesinden rahatsızlıklarını ifade ediyorlardı.
İçinden çıkılmaz bir durum.
Kim haklı?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Deniz Arslan
İçinden Çıkamadığım Durum
Sabah gelirken yolumun üstünde küçük bir fırın var. Özellikle son zamanlarda işe gelmeden önce orada oturup hem fırından sıcak sıcak, dumanı tüten, börek, poğaça, simit veya boyozla kahvaltımı yapıyorum hem de gazetemi okuyup çayımı içiyorum.
Bugün gazetenin manşet haberi, Kayseri Pazarlığı diye adlandırdığı, Avrupa Birliği ile yapılan Mültecilerin geriye alınması antlaşması çerçevesinde ilk grubun gelmesi ile ilgili bir analiz haberdi.
Göçmenlerin yerleştirileceği bir ilçenin Belediye Başkanı Zaten artık Turist gelmiyor. Buradaki insanlar, esnaf hükümete çok kızgın. Buranın nüfus yapısını değiştirmek isteyen hükümet bilinçli olarak o göçmenleri buraya yerleştiriyor. Yarın öbür gün yerli halk ve mülteciler arasında sorunlar çıkmasından endişeleniyorum demiş. Yerel halktan biri Avrupa Birliği aralarından okumuş, sanatkar olanları alacak, posaları bize kalacak demiş.
Böyle olacağını düşündüğümde endişelenmemek elde değil gerçekten. Ama istesek de istemesek de bu insanlar artık bizim birer parçamız oldular.
Bu sabah Polikliniğime genç bir Suriyeli kadın geldi. Kucağında 7-8 aylık bir çocukla beraber içeri girdiğinde ben bir şey sormadan şikayetlerini anlatmaya başladı. Son derece düzgün şekilde Türkçe konuşuyordu.
Çok güzel Türkçe öğrenmişsin dedim.
Ben zaten biliyordum. Biz Türkmeniz. Suriyede çok Türkmen var. Ama Arap, Kürt, Türkmen birbirimize karışmışız. Kız alıp vermişiz. Mesela benim eşim Arap dedi.
Kaç yıldır buradasın? dedim.
Üç yıl oldu dedi.
Eşin ne iş yapıyor dedim.
Yeni iş buldu. 6 aydır ara ara çalışıyordu. Şimdi ayakkabıcılık yapıyor dedi.
Peki daha önce nasıl geçiniyordunuz? dedim.
Devlet biraz yardım yapıyor, biraz komşular, biraz da bizim paramız vardı dedi.
Geçiniyor musunuz? dedim.
Çok şükür en azından ölmüyoruz dedi.
Suriyeyi özlüyor musunuz? dedim.
Vatan özlenmez mi? Ama her taraf yıkıldı, viran oldu. Kimse kalmadı. Herkes bir tarafa gitti. Benim ailem Avrupaya kaçtı. Abim Amerikaya gitmek için başvurdu. Oraya kabul edilecek dedi.
Amerika Suriyeli alıyor mu? dedim.
Abimin oğlu sağır ve dilsiz. Orada tedavisi varmış. Belki onun için kabul edecekler dedi
Peki siz Avrupayı, Amerikayı düşünmediniz mi? dedim.
Çok para alıyorlar. Bizim o kadar çok paramız yok. Hem olsa da benim iki küçük çocuk var. Ya deniz de boğulurlarsa? Ben istemem. Türkler merhametlidir, Müslümandırlar. Müslümanlar kardeştir. Burada ölmeyiz. Ailem Almanya da ama korkuyorlar dedi.
Peki savaş bitse dönecek misiniz? dedim.
Suriyeye mi? Hiçbir şey kalmadı ki. Açlıktan ölürüz. Ama keşke savaş çıkmasaydı. Biz çok mutluyduk. Çok rahattık. Ama birden savaş çıktı. Kız kardeşim gözümün önünde parçalandı. Ya bizde ölecektik ya da kaçacaktık dedi yüzünde acı bir ifadeyle.
Gereken tahlilleri istedim ve gitti.
Gazetelere baktım Mültecilerin yerleştirileceği başka bir yerde halktan bazıları Hoş geldiniz diye pankartlar açarken bazıları Bu savaşı Avrupa çıkardı. Bırakalım Mülteciler oraya gitsin, onlar rahatsız olursa bu savaşı bir an önce bitirirler. Neden tüm Mültecileri biz alıyoruz? diyerek mültecilerin gelmesinden rahatsızlıklarını ifade ediyorlardı.
İçinden çıkılmaz bir durum.
Kim haklı?