Bir Genç Kadınının Ölümünün Ardından

Yazının Giriş Tarihi: 12.04.2016 08:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.04.2016 08:07

Geçen hafta bir okurum mesaj attı ‘Deniz Bey, sizi beğenerek takip ettiğim için sizinle paylaşmak istedim. Size, komşum ve arkadaşım olan birinin paylaştığı resimleri gönderiyorum. Kendisi bu resimleri paylaştıktan sonra da intihar etti’ dedi.

Ekte 29 yaşındaki genç ve güzel bir kadın, eşinin dayısı ve dayısının kızı tarafından dövülürken, eşinin güya ayırmak niyetiyle kendisini tuttuğunu, davacı olmaması yönünde kendisini tehdit ettiğini, bundan sonra böyle bir insanla beraber olmak istemediğini yazmış. Altında da vücudunun çeşitli yerlerindeki yara bereleri gösteren 9 fotoğraf paylaşmıştı.

Bir fotoğraf gerçekten canımı acıttı. Saçlarının arasından bir yerde ciddi bir boşluk oluşmuştu. Demek ki saçlarını çekip kökten koparmışlardı.

Fotoğrafları paylaşan Fatma Demiralp Sarıaslan’ın profiline baktım. Kapak fotoğrafını 20 Ocak’ta yenilemiş. ‘Bize hak etmediğimiz şeyleri yaşatan herkese rabbim hak ettiklerini yaşatsın’ demiş. ‘Demek ki sıkıntıları yeni değil’ diye düşündüm. Öncesinde çoğunlukla küçük bebeği ile çekildiği resimler var. Birkaç yıl önce şubat ayında kaybettiği bir arkadaşı için ‘Sırdaşımdı, dert ortağımdı. Onu çok özlüyorum’ demiş.

Öğrendiğime göre son zamanlarda eşi ile sorunlar yaşıyormuş. Ayrılıp tekrar bir araya gelmişler. Ama demek ki aşamamışlar sorunlarını.

Yalnız kalmış, dertleşecek birini bulamamış, sorunların içinden çıkamamış. Sonuçta; yaşadıklarından tek kurtuluş yolu olarak ‘ölüm’ü görmüş.

Bazen öyle şeyler düşünür insan. Yaşadıklarının yükü omuzlarına, bedenine o kadar ağır gelir ki, hele ki üstüne sevdiğin insanın ihaneti ya da hiç beklemediğin bir şeyi yapması da eklenirse, öyle büyük bir hayal kırıklığı yaşarsın ki, hayata, insanlara olan inancını kaybedersin. ‘Olmaz, olamaz! Herkes yapabilir ama o yapmaz, yapmamalı’ dersin. 

Senatonun merdivenlerinde, düşmanlarından yediği hançer darbeleri ile kan kaybeden ama yine de ayağa kalkmaya çalışan Roma İmparatoru Julius Sezar, evlatlığı Brütüs’ü görür. Son bir gayretle elini ona uzatır. Brütüs kendisine sarılan Sezar’ın sol kaburgasının altından hançerini kalbine sapladığında, Sezar her iki eli ile onun omuzlarını sıkmış, donmuş bir şekilde Brütüs’ün gözlerine bakmıştı. O anda, yüzünde olanlara inanamadığını gösteren çaresiz bir ifade ile ‘Sende mi Brütüs’ dediğini yazar tarih kitapları. Sonra da dizlerinin üstüne çöküp son nefesini vermiş. İşte bu yüzden en yakınlardan yenilen darbenin, ihanetin adı ‘Brütüs’ olmuştur. En acı darbedir.

Kahretsin! Artık yaşamanın bir anlamı yoktur ki. Aldığın darbeler, o darbelerle kanayan yerler ya da bedende oluşan morluklar değildir canını yakan, kalbinin yarasıdır. O kalp yarasını da hassas insanlar taşıyamaz, usulca çekilirler sahneden. Dünya kötü insanlara daha uzun ömür verir çünkü.

Umarım devletimizin adaleti, Fatma Demiralp Sarıaslan’ın acılı yakınlarının gönlünü rahatlatacak bir cezayı onu ölüme sürükleyen insanlara verir. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.