TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ukrayna Savaşında Gelişmeler Hangi Yönde?

Yazının Giriş Tarihi: 20.06.2022 05:14
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.06.2022 05:14

Ukrayna’da dördüncü ayına giren savaş dünya ölçeğinde ciddi bir gıda ve enerji güvenliği sorunu yaratacağa benziyor. Dünyada buğdayın üçte birinden fazlasını sadece Ukrayna ve Rusya üretiyor. Bu arada Amerika Birleşik Devletlerinin savaşla ilgili tutumunda bazı gelişmeler görülüyor: Biden Yönetimi savaşın başında oluşturduğu Rusya karşıtı koalisyonun durumu pek değiştirmediğinin farkına varmaya başladı. Bu nedenle Hindistan, Brezilya, İsrail ve Körfez ülkelerini de tarafsız kalmamaya, yaptırımlara katılmaya teşvik ediyor. Ama buna istekli davrananların pek fazla olmadığı görülüyor. Asyalılar, Batılıları kendi sorunlarını dünyanın tek meselesiymiş gibi görmekle eleştiriyor.

NATO cephesinde dikkatler Haziran sonu Madrid’de düzenlenecek zirveye çevrilmiş durumda. Yeni bir Avrupa Güvenlik Mimarisine duyulan ihtiyaç tartışılıyor. Bu arada NATO’nun on yıllık stratejisi de belirlenecek. Yeni Güvenlik Mimarisi ise savaş sonrası dünya düzeninin yeni dengeler üzerine oturtulması demek. Kaygılar, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğinin çok ötesinde, bu konuya odaklanacağa benziyor. Çin’e karşı uygulanacak diplomaside birlik sağlamak da NATO’nun gündeminde yer alıyor.

Bağımsız ve egemen bir ülkeye saldıran Rusya ise “operasyon” adını verdiği savaşı acımasızca sürdürüyor. Putin son zamanlarda kendini eski Rus Çarı Büyük Petro ile karşılaştırmaya başladı. Eski Sovyet topraklarına emperyal gözle bakıyor. Rusya ekonomisinin yaptırımlardan etkilenmeyeceğini ileri sürüyor. Savaşı ne zaman bitireceğine dair ise henüz bir ipucu yok. Ancak tahminler, hedefinin doğudaki iki Ukrayna eyaletini ve Karadeniz kıyısındaki bazı bölgeleri, Kiev Yönetiminin denize çıkışını kısıtlayacak şekilde ele geçirmek olduğu yönünde. Batı dünyasına “hazmettirerek” elde ettiği Abhazya, Güney Osetya ve Kırım’dan sonra, göz diktiği Ukrayna topraklarını da, kim bilir belki ileride başka yerleri de ülkesine katacağı ileri sürülüyor. Bu bağlamda, savaşın aslında bir “aile içi mesele” olduğu yönündeki düşünceyi de anımsatmakta yarar var.

Avrupa Cephesinde ise kaygı ve telaş daha büyük. Zira Rusya aslında 400 yıldan beri önemli bir Avrupa devleti. Öyle de kalacak. Ancak devam eden savaş ister istemez, İngiltere, Fransa ve Almanya’ya İkinci Dünya Savaşını akla getiriyor. Endişelenen Almanya silahlanmaya ağırlık vereceğini açıkladı, ayrıca zorunlu askerlik uygulamasını yeniden getirmeyi değerlendiriyor. Ancak Orta Avrupa’da askeri yönden güçlenen bir Almanya’yı tehdit olarak görecek olanlar az değil. İngiltere ise Rusya’ya ağır bir savaş yenilgisi yaşatma peşinde. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, durumun vahameti karşısında “Rusya’yı küçük düşürmeyelim. Rusya önemlidir” mesajı vermeye başladı. Avrupa Birliği’nin, NATO’ya üye olma ümidi iyice azalan Ukrayna’ya AB üyeliği yolunu açma girişimleri de ön plana çıkmaya başladı. Haziran ortasında dört AB liderinin (Almanya, Fransa, İtalya ve Romanya) Kiev’i birlikte ziyaret etmeleri bu çerçevede önemli bir adım oldu. Ancak Alman Şansölyesi Scholz, Ukrayna’nın üyelik için kriterleri yerine getirmesi gerektiğini vurgulamayı ihmal etmedi. Kriterler arasında, AB üyeliği için aday ülkenin komşularıyla ihtilaflarının çözülmüş olması da gerekiyor. Avrupa Birliği tekrar bir Güney Kıbrıs sorunu yaşamak ister mi bilinmez. Zira Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, “Kuzey Kıbrıs’ta egemenliğinin askıya alındığı” ileri sürülerek, Londra ve Zürih Antlaşmalarına aykırı biçimde tam üye yapılmıştı.

Gerek Macron’un yukarıdaki ifadeleri, gerek eski ABD Dışişleri Bakanı Kissinger’in Ukrayna’nın toprak tavizi vermesini gündeme getiren sözleri Ukrayna’da telaş ve tepki uyandırdı. Bu açıklamalar 1938’de Hitler’i yatıştırmak için Çekoslovakya’nın batısını ilhak etmesine yol açan Münih anlaşmasını hatıra getirdi, ayrıca Putin’in “Hitlerleştiği” yorumlarına da neden oldu.

Savaştan yakından etkilenen ülkemiz açısından ise Karadeniz’de barış ve güvenliğin korunması önem taşıyor. Montrö Antlaşması, 1936 yılından beri Karadeniz’de güvenliğin temel taşı olmuştur. NATO çevrelerinin, hem Montrö’nün hem Türkiye’nin bölgedeki öneminin bilincinde olduklarını umuyoruz.

ABD için bu savaşta en önemli husus Çin ile yaşadığı rekabettir. Amerikan Yönetiminin amacı Rusya’yı mümkün olduğu kadar Çin’in yakın müttefiki haline getirmemektir. Bunun için de Rusya’yı Avrupa’da tutmak isteyecek, Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisinin oluşumunda buna dikkat edecektir.

Ukrayna’da savaşın ne zaman biteceği, büyük ölçüde Putin’in hedeflerine ulaşmış olmasına bağlı gözükmektedir. Kissinger’in sözleri hayata geçirildiği takdirde, ABD’nin Ukrayna’yı yarı yolda bırakması da olasılıklar arasındadır. Kissinger ayrıca, savaş sonunda Avrupa haritasında hem Rusya’nın hem Ukrayna’nın var olmalarını sağlayacak uygun yerler olmasını da önermiştir. Bunun anlamı, barış ortamına dönüldüğünde her ikisiyle de normalleşmiş ilişkilerin oluşacağı istikrarlı yeni bir hayata şimdiden hazırlıklı olunmasıdır.

Hitler, kendi totaliter Nazi dönemine “Üçüncü İmparatorluk” (Drittes Reich) adını takmıştı, yani tarihteki Roma İmparatorluğunun ve Alman İmparatorluğunun devamı olduğunu iddia ediyor, yeni dönemin “bin yıl” süreceğini ilan ediyordu. Ama 1945’te ibret verici bir yenilgiyle bu dönem sona ermişti. Putin ise kendini, bizim Deli Petro olarak bildiğimiz, topraklarını savaşarak genişletmeye çalışan Rus Çarı Büyük Petro (1682-1725) ile aynı kefeye koyarak, eski Rus İmparatorluğunu ihya etmeye mi niyetleniyor?

Ukrayna savaşında bu gelişmeler yaşanırken, sonuç olarak belki şunu söyleyebiliriz: Dünya düzenini büyük devletler kurar, diğer devletler ise onların ipiyle kuyuya inilemeyeceğini acı deneyimlerle öğrenirler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.