TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sosyal Medya, Bilgi Kirliliği ve İtibar Suikasti Virüsten Tehlikeli

Yazının Giriş Tarihi: 17.01.2021 07:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.01.2021 07:29

Sosyal medya günümüzde artık haklı haksız ayrımı yapmadan, gerçeklikle kurgunun bir birine karıştırıldığı bir mecra olmuştur. Hepimizin adeta müptelası olduğumuz sosyal medya mecraları öylesine bilgi kirliliği ile dolu hale gelmiştir ki ayıkla ayıkla işin içinden çıkılmıyor.

Kim doğru söylüyor, kim manipülasyon yapıyor, kim çıkar sağlıyor, kim menfaatleri doğrultusunda linç kültürünü yaygınlaştırıyor, kim algı çalışması yapıyor, kim provakatör, kim doğru-kim yanlış? Kim trol, kim değil bütün bunlar bir birine karışmış durumda. O nedenle ortaya atılan bir iddiayı iyi araştırmamız gerekiyor. Hani şu malum Gezi Parkı Odaklı eylemlerde “paletli panzerle ezilen genç” yalanını bir hatırlayın. En çarpıcı yalan paylaşımlardan biriydi. İyi ki bu memlekette dikkatli sosyal medya kullanıcıları var da o fotoğrafın bir başka ülkedeki bir kazada çekildiğini hemen belgeleyerek gerçekleri gün yüzüne çıkarabiliyorlar. Yine Türk Silahlı Kuvvetlerinin Barış Pınarı Harekâtını başlatılmasının hemen ardından sivil katliamı yapıldığına dair onlarca gerçek dışı fotoğraf paylaşımı yapılmıştı. Bombaların altındaki sivillerin gerçekte başka başka ülkelerde ve çatışma bölgelerinde çekildiği orijinal halleriyle ortaya kondu.

Şükürler olsun ki bu konuda çok duyarlı bir Cumhurbaşkanına sahibiz. Sosyal medyadaki düzensizliğe bir son vermek ve bu ortamda işlenen suçlarla mücadele için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın telkinleri ve girişimleriyle bir yasa çıkarıldı. Umarım bu alanda etkin mücadele edilir. Herkesin bir TC kimlik numarası var. Benim önerim sahte hesapların önüne geçmek ve suç işleyenlerin tespitinin kolaylığı için kullanıcıların TC kimlik numarasıyla kullanıcı hesaplarını oluşturmasıdır. Buna ilişkin bir düzenlemenin de ivedilikle yapılması gerekiyor.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın konuya ilişkin açıklamasından bir özet;

“Dijitalleşme ile beraber hayatımızın her alanında olduğu gibi iletişimde de köklü değişiklikler yaşanıyor. İnsanlık merkezinde teknolojinin yer aldığı yeni bir hayat biçimine doğru yol alıyor. Bir önceki kuşağın hayal dahi edemediği pek çok imkâna bugün teknoloji sayesinde saniyeler içerisinde ulaşabiliyoruz. Ancak dijitalleşme ve yeni medya araçları sağladıkları kolaylıklar yanında beraberinde ciddi riskler de getirmektedir. Bir yanda demokratik mecraları çeşitlendiren dijital ağlar diğer yanda siber zorbalık siber terör ve yalan haber gibi kavramları da gündemimize taşımıştır. Hayatımızın hiçbir döneminde olmadığı kadar çok dezenformasyona maruz kalıyoruz. Bilhassa sosyal medyada yayılan haberlerin kahir ekseriyetini düzmece haberler oluşturuyor. Son günlerde yaşanan dramatik hadiselerin bu bakımdan önemli olduğuna inanıyorum. Amerikan seçim sonuçları ekseninde dönen tartışmalar bizim de bir süredir dile getirdiğimiz bir taraftan teknolojik dedim diğer taraftan da dijital faşizmin nerelere kadar uzanacağını gözler önüne sermiştir. Bakınız burada sadece sosyal medyanın denetimsizliğinin yol açabileceği toplumsal kargaşalardan bahsetmiyorum. Asıl tehlikeli olan sosyal medya trollerinin siyasete ve özgürlüklere yönelik keyfi ve aleni müdahale cesaretlerinin artmasıdır. Hiçbir hukuki dayanağı olmadan insanların iletişim kanallarının kapatılmasını da kabul edemeyiz. Söz konusu sosyal medya şirketlerinin devletlerin vatandaşlarını koruma amacıyla attığı adımlara özellikle verdikleri tepkileri de gayet iyi biliyoruz. Türk mahkemelerinin terörü ve şiddeti öven hesaplarla ilgili kararlarının hemen hiçbirini uygulamadılar. Bölücü terör örgütü mensuplarına sergiledikleri müsamahayı bu katillerin canını yaktığı insanlara göstermediler. Sosyal medya linçine uğrayan insanların mağduriyetini giderecek hiçbir çabanın içerisine girmediler. Daha da vahimi içeriği gayesi çerçevesi ne olursa olsun tüm hukuki düzenlemeleri özgürlüklere müdahale yaygarasıyla sabote ettiler. Türkiye olarak gezi olaylarından başlayarak bu güne kadar sosyal medya şirketlerinin birçok keyfiliğine maruz kaldık. Bu yapılara karşı vatandaşımızı ve demokrasimizi savunduğumuz için başta muhalefet partileri olmak üzere acımasızca eleştirildik. Ancak geldiğimiz noktada dijital diktatörlüğe ve siber zorbalığa karşı verdiğimiz hukuk mücadelesinin önemini daha iyi anlıyoruz. İyi ki bu meseleyi çok erkenden gündemimize almışız diyoruz.

Devletin görevi vatandaşlarının özgürlüğünü korumak güvenliğini huzurunu hak ve hukukunu temin etmektir. Biz genci yaşlısıyla 83 milyonun tamamına karşı sorumluyuz. Nasıl ülkemiz sınırları içinde teröre izin vermiyorsak sanal dünyada da terör propagandasına terörün zemin kazanmasına müsaade edemeyiz. İnsanların tacize uğradığı dolandırıldığı, onurlarının kırıldığı, linç edildiği her türlü haklarının çiğnendiği bir sanal dünyaya asla teslim olmayacağız. Özgürlük kılıfı altında Türkiye’yi yalan haberin iftiranın hakaretin tehdidinprovokasyonlarınkol gezdiği bir iklime terk etmeyeceğiz. İnsanımızın hak ve hukukunu gözetmede kendilerini hukukun üstünde gören sosyal medya şirketlerinin baskılarına boyun eğmeyeceğiz. Bu amaçla bir taraftan kendi milli ve yerli alternatiflerimizi geliştirirken diğer taraftan da hukuki düzenlemeleri kararlılıkla hayata geçiriyoruz. Vatandaşlarımızın can ve mal emniyetine gösterdiğimiz hassasiyetin aynısını verilerimizin korunmasına da gösteriyoruz. Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı diyerek başlattığımız çalışmalarda önemli mesafe aldık. Geçen hafta yaşanan hadiselerden sonra inşallah bu çalışmaları daha da hızlandıracağız. Son dönemde bazı uluslararası şirketlerin de içinde yer aldığı skandallar bu konuda ne kadar dikkatli ve hassas olmamız gerektiğini göstermiştir. Veri mahremiyetine dair farkındalık yükseldikçe milli teknolojilere yönelim de artıyor. Yabancı uygulamaların dijital veriler konusundaki çifte standartları BİP gibi milli anlık mesajlaşma uygulamalarının kullanımı yaygınlaşıyor. İnşallah önümüzdeki dönemde bu alanda yerli ve milli altyapımızın gücünü arzu ettiğimiz seviyeye çıkartacağımıza inanıyorum. İnşallah yerlisini millisini bizde kuracağız zaman yakın. Medyanın toplum adına kamuoyu oluşturan bir kuvvetten ziyade kendisini siyasetin yargının yasamanın yerine koyan bir anlayışa sürüklenmesi en büyük zararı kendisine verir. Darbe dönemlerinde Türk medyasının nasıl kötü bir görüntüye sürüklendiğini hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz. Ayrıcalıklarını kaybedenler rahatsız olsalar da bugün daha renkli daha demokratik daha çoğulcu bir medya yapısına sahibiz. Halen eksikliklerimiz yok mu elbette var. Bu eksiklikleri de gidermenin yollarını arıyoruz. Kaleminin ve mesleğinin hakkını verenlerin sayısı arttıkça inşallah Türk medyasındaki kötü hatıraların izleri de silinecektir.”

Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiklerine ilave olarak sahte hesaplarla kişilerin ve kurumların itibar suikastine ve linç edilmesi konusuna da dikkat çekmek istiyorum. Sosyal medyada İngilizce “fake” diye anılan sahte hesaplar türemiş durumda. Bu mecralarda gerçekte insanın yüzüne söylenemez hakaretlerin, tehditlerin, yalan yanlış algı çabalarının biri bin para. Bir sahte hesaptan rahatlıkla itibar suikasti de linç girişimi ve her türlü terör propagandası da yapılabiliyor, bir kişinin linç edilmesi için kitleleri harekete geçirecek takipçi sayısı fazla kullanıcılar tetikleniyor. Bütün bu hakaretleri, tehditleri, yalanları, türlü entrikaları yayanlar elini kolunu sallayıp halk içinde dolaşabiliyor. Yurt dışı kaynaklı sosyal medya şirketleri de her türlü uyarıya rağmen Türkiye'de temsilci bulundurmaktan imtina ediyor. Bu konuda düzenlemenin ne derece acil olduğu, 25 yılı aşkın süredir yakinen tanıdığım Başhekim Uzman Dr. Doğan YILDIRIM’ın uğradığı haksız saldırıda açıkça görüldü. Kendisi herşeyden önce vatan millet sevdalısı bir Anadolu çocuğudur. Deyim yerindeyse “yerli ve millidir.” Herkesin gece gündüz yardımına koşan naif bir beyefendidir. Son yaşanan olayda da algı operasyonuna kurban edilmek istenen arkadaşımızın özür dileme erdemini göstermesi ve onurlu bir şekilde istifa etmesi de bu naifliğini göstermektedir. Hastasını düşünen bir anlayışla işini aksatan bir kaç kişiyi uyardığı anlaşılan Başhekim arkadaşımızın doktorlara uyarısının sadece doktorların olduğu özel bir WhatsApp grubundan medyaya sızdırılması da ahlak dışıdır, kamu çalışanının görev yerindeki mahremiyete saygısızlığıdır ve kabul edilemez. Yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi sosyal medyayı itibar suikasti yapmak için kullananlara artık dur demenin vakti geldi de geçiyor bile…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.