Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hiçbir evladımızın terörün tuzağına düşmesine izin veremeyiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Hiçbir evladımızın ihanet şebekeleri ve terör örgütlerinin tuzağına düşmesine müsaade edemeyiz" açıklamasında bulundu.

Haber Giriş Tarihi: 01.02.2024 15:25
Haber Güncellenme Tarihi: 01.02.2024 17:00
Kaynak: AA
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hiçbir evladımızın terörün tuzağına düşmesine izin veremeyiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Merasimi'nde bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına duayla başlayarak, bu güzel atmosferde ve anlamlı programda bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve yönetimine bu güzel buluşma için teşekkür eden Erdoğan, bugünün Diyanet teşkilatı ve din görevlilerinin mesleki eğitimi adına önemli bir merasim günü olduğunu belirtti. Uzun yıllara dayanan bir emeğin ve proje çalışmasının meyvesini almaktan duyduğu mutluluğu ifade etti.

Erdoğan, 8 aylık süreçte 33 ayrı mekanda devam eden kursların, bir azmin ve kararlılığın ifadesi olduğunu vurgulayarak, 2012'de hukuki altyapısını oluşturmaya başladıkları Diyanet Akademisi'nin 10 yıllık titiz ve yoğun çalışmaların ardından 2022'de faaliyete geçtiğini hatırlattı. Akademinin kurulmasıyla Diyanet camiasının meslek öncesi eğitim ve mesleki eğitim açısından son derece donanımlı bir yapıya kavuştuğunu belirten Erdoğan, kuruluş sürecinde mevzuat alanındaki eksikliklerin giderildiğini; müezzin, kayyım, imam hatip, Kur'an kursu öğreticisi ve vaiz olarak görev yapacakların 6 ay ile 3 yıl arasında meslek öncesi eğitim alma mecburiyeti getirildiğini dile getirdi.

Ayrıca, 1976'dan beri hizmet içi eğitim şartlarında 3 yıla kadar devam eden ihtisas ve kıraat eğitimlerinin müstakil ve yasal bir çerçeveye oturtulduğunu belirten Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatlarında yapılan her türlü eğitimi tek çatı altında topladıklarını açıkladı.

Erdoğan, verilen din hizmetlerinin niteliğini daha da artıracaklarını vurgulayarak, "Diyanet mensuplarının mesleki donanımını tahkim edecek, sadece kendi insanımıza değil, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza ve kardeş halklara da çok daha iyi hizmet götürülmesini sağlayacak, hasılı Diyanetimizin kurumsal, beşeri ve ilmi kapasitesini her alanda ileriye taşıyacak kritik bir kurumu başkanlığımızın hizmetine sunmuş olduk." dedi.

Erdoğan, "Diyanet camiamız daha da güçlenecek" diyerek, önce Başbakan, ardından Cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk günden itibaren akademiyle ilgili tüm aşamaları yakından takip ettiğini belirtti. Bugün de akademinin ilk dönem kursiyerlerinin mezuniyetini görmekten büyük bir mutluluk duyduklarını ifade etti.

Diyanet Akademisi Başkanlığı uhdesindeki 8 aylık eğitim süreçlerini başarıyla tamamlayan 4 bin 537 aday din görevlisini tebrik eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Akademide Kur'an-ı Kerim, tefsir, hadis, fıkıh, akaid gibi temel İslami ilimlerin yanı sıra dini musiki ve Kur'an kursu öğreticilik formasyonu dersleriyle kendilerini teçhiz eden kardeşlerimi gönülden tebrik ediyorum. Mezunlarımızın 3 bin 120'si imam hatip, 250'si müezzin kayyım, 1167'si ise Kur'an kursu öğreticisi olarak görev yapacak. Bu kardeşlerimizin de görevlerine başlamasıyla birlikte Diyanet camiamız inşallah daha da güçlenecek. Mezunlarımızın her birine atanacakları yeni görev yerlerinde şimdiden Rabb'imden başarılar niyaz ediyorum. Mevla işlerini kolaylaştırsın, vazifelerini bereketli kılsın, ecirlerini ziyade eylesin.

Aynı şekilde aday din görevlilerimizi en güzel şekilde yetiştiren saygıdeğer hocalarımıza da buradan şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Yurt içinde ve yurt dışında özveriyle görev yapan bütün Diyanet mensuplarımıza, din görevlilerimize vazifelerinde kolaylıklar diliyorum. Ebediyete irtihal eden hocalarımıza ve büyüklerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Rabb'im bizleri, alimlerimizin, ariflerimizin, gönül ve hikmet erlerinin yolundan ayırmasın diyorum."

"İslam'ı sadece kendi hayatlarına tatbik etmekle kalmamışlar, aynı zamanda yeni fetihlerle yayılmasına da hizmet etmişlerdir." diyen Erdoğan, Kur'an ve sünnete sıkı sıkıya sarılan, İslam'ın derin anlamlarını yaşayan ecdadın, "Allah Allah" nidalarıyla huzuru, adaleti, emniyeti, güveni, barışı ve kardeşliği 3 kıta 7 iklim boyunca yaydığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması şöyle devam etti: "Zaman zaman hadisle alay eden, hadisi küçümseyen bazı kendini bilmezleri hep görüyoruz, duyuyoruz. Ama biliyorum ki sizler bunlara zaten gereken dersi verecek ve hepimiz Kur'an'a, hadise sıkı sıkıya sarılmak suretiyle bugüne kadar İslam nasıl güçlü bir şekilde gelmişse, bundan sonra da güçlü bir şekilde kıyamete dek gidecektir. Yaklaşık bin yıldır Türkler İslam'ı, İslam da Türkleri muhafaza etmiş, Türkler İslam'ın, İslam da Türklerin kılıcı olmuştur. Tarih kitaplarına şöyle bir göz attığınızda karşınıza çıkacak hakikat şudur, Türk demek, aynı zamanda Müslüman demektir. Üstad Necip Fazıl bu gerçeği çarpıcı bir dille ifade ediyor: 'İçi alev alev Müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hakim, dışı içine köle, yeni Türk neslinin maya çanağı olmak ehliyeti hangi toplulukta ise ben oradayım. Allah'ın inayeti ve Resul'ünün ruhaniyeti bu yoldakilerin üzerinde olsun.' Dolayısıyla İslam'ı Türk'ten, Türk'ü de dini mübini İslam'dan koparan, ayrıştıran, arasına sahte duvarlar ören anlayışın bu topraklarla hiçbir ilgisi yoktur."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye karşı çift kulvarlı bir kampanya yürütüldüğünü belirterek, "Bunlardan ilki lümpen faşistlerin gündeme getirmeye çalıştığı 'İslamsız Türklük' tanımlarıdır." dedi. Milletin, İslam'a ve Kur'an'a hizmetle geçen 1300 yıllık şanlı tarihinin bu şekilde yok sayılmaya çalışıldığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: "Böylece milletimizi ayakta tutan, milletimize asli kimliğini kazandıran tarihi, kültürel ve beşeri değerleri tahrip edilmek isteniyor. Çok açık ve net söylüyorum, İslam'ın gaza ruhunu taşımayan bir Türklük tanımı ve projesi, aslında Türk milletini müzeye kaldırma, folklorik bir öge haline getirme teşebbüsleridir. Burada gaye milletin mayasını bozmak, dışarıdan sarsamadıkları kaleyi içeriden çökertmek, mümkünse teslim almaktır. Kampanyanın ikinci kulvarında ise farklı maskeler altında sahnelenen şeriat düşmanlığı vardır. İslam'ın hayata dair kurallarının bütününü temsil eden şeriata düşmanlık, esasında dininin bizatihi kendisine husumettir. İnanıp inanmamak, yaşayıp yaşamamak elbette bir tercih meselesidir ama dinin emirlerine dil uzatmak başka bir konudur. Dahası her iki tartışmanın da kelime-i tevhidden habersiz, elifi görse mertek zanneden cahil cühela kesimlerce köpürtülmesidir."

Ülkenin hukuku savunmakla görevli bazı baroların, kelime-i tevhid lafzının yazılı olduğu bayraktan rahatsız olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi: "Hatta son derece edepsiz ifadelerle suç duyurusunda bulunabiliyorlar. Bu ülkenin kendini sanatçı diye tanımlayan bazı şahsiyetleri, inancını dosdoğru yaşamaktan başka gayesi olmayan milyonlarca vatandaşımızı 'gerici, yobaz, mürteci' diyerek aşağılayabiliyorlar. Bu ülkenin en büyük ikinci siyasi partisinin mevcut genel başkanı, çocuklara din eğitimi verilmesine 'orta çağ zihniyeti' deme gafletine düşebiliyor. Milletimizin evlatlarına kutsal kitabını, peygamberini, inanç değerlerini öğretmesi karşısında bunları adeta afakanlar basıyor. Bu tür olumsuz örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür, ancak bunun için şu an için vaktimiz yok."

"Millete ait tüm kadim değerleri, gerilik emaresi olarak gördüler" diyen Erdoğan, yaşanan her olayda bu acı verici durumu daha fazla gözlemlediklerini belirterek, "Ülkemizde özellikle tek parti dönemiyle başlayan, daha sonra vesayet dönemlerinde artan kimliksizleştirme politikaları, bu toprakların nasıl vatan kılındığını bilmeyen, milletimizi millet yapan özelliklere yabancı, Türkiye'ye dair hiçbir düşüncesi, hiçbir hayali, hiçbir endişesi olmayan zihniyet ve kalbi sömürgeleştirilmiş bir grup ortaya çıkarmıştır." şeklinde konuştu.

Bu grup insanın temel özelliklerinin, "kendine özgü bir kibir, kabalık ve kendi vatandaşlarına karşı hiçbir sınır tanımayan bir tutum" olduğunu vurgulayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Bu insanlar, yaşadıkları toplumu, tarihi, inancı, kültürü ve kutsal değerleri anlamaya bile çaba sarf etmediler. Onların tercihi, Anadolu insanını dışarıdan bakarak aşağılamak oldu. Hatta çoğu zaman, kendi insanlarını anlamaya çalışmadılar, Batı'yı taklit etmeyi tercih ettiler. Kadim değerleri, milletin zengin mirasını geri kalmışlık işareti olarak gördüler. Giyim tarzına göre insanları ayırdılar, dışladılar. Modernliği, gelişmişliği sadece dış görünümle ilişkilendirdiler. Basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, önyargılarını kıramadılar ve aynı toplumun bir parçası olan diğer kesimlerle entelektüel, sosyal ve kültürel bir bağ kuramadılar. Cehaletin rahatlığını, bilginin çabasını tercih ettiler."

Erdoğan, "İnsan bilmediğinin düşmanıdır." atasözünü hatırlatarak, "Bu kişiler, bilmedikleri ve hatta anlamak için bile çaba göstermedikleri insanlara, değerlere ve sembollere karşı kör bir düşmanlık beslediler. Türkiye'de, az sayıda da olsa, bazı çevrelerin şeriata karşı gösterdikleri cesaretin temelinde, cehalet ve bilgisizlik yatmaktadır." dedi. "Türkiye'nin karşı karşıya olduğu bu cehalet karanlığına bir son vereceğimize inanıyorum." Türkiye'de bazı kesimlerin giderek artan cehalet karanlığına gömüldüğünü görmekten üzüntü duyduğunu belirten Erdoğan, "Umuyorum ki sizlerin samimi çabalarıyla, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu bu cehalet karanlığına bir son vereceğiz." dedi.

Erdoğan, salondakilere bir kıssa anlatarak şunları dile getirdi: "İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri bir gün yolda yürürken bir çocuğun çamura düştüğünü görür. İmam-ı Azam Hazretleri ona, 'bundan sonra düşmemek için daha dikkatli ol' der. Bunun üzerine çocuk, 'Ey Müslümanların imamı, benim düşmem çok mühim bir iş değildir, tekrar ayağa kalkmam da kolaydır. Hem ben düştüğüm zaman yalnız başıma düşmüş olurum, ancak senin düşmenle bütün alem düşmüş olur. Senin tekrar ayağa kalkman da gerçekten zor olur.' cevabını verir. Bu zihniyetin dinamizmini görüyor musunuz? İşte ben karşımdaki hocalarımdan bunu bekliyorum. İnşallah erkekleriyle kızlarıyla yeni nesli, siz böyle yetiştireceksiniz." Erdoğan, medeniyet birikiminde alimlerin ve hocaların, Hz. Muhammed'in varisleri olarak kabul edildiğini ve onlara büyük değer verildiğini belirterek, "Dinin anlaşılması, anlatılması ve yaşanması konusunda Rabbimiz, öncelikle hizmetkârı olan siz hocalarımızı, alimlerimizi, sorumlu tutmuştur. Hikmet ışığının 14 asrı aşarak günümüze kadar ulaşan İslam medeniyetinin bugünkü mirasçılarını unutmayın, sizlersiniz." şeklinde konuştu.

Kaynak: AA

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.