Hulusi Yeğmen
Merhaba değerli okuyucularım. Bu hafta sizlere tarihten önemli bir devleti anlatmaya çalışacağım. Umuyorum ki bu bilgiler sizlerin çok işine yarıyordur. Zira tarihi şekillendiren devletleri, olayları veya şahısları anlamak, onlar hakkında bilgi sahibi olmak, geleceğimizi şekillendirmemiz açısından oldukça yararlı bir şeydir. Geçmişi bilmeyenler gelecekte ne gibi olgularla karşı karşıya geleceğini pek de kestiremezler. Hatta bu bazı toplumların yok olmasına bile sebebiyet verebilir. Bu bilgileri Wikipedia kaynağından derledim.
Safeviler, 1501 ve 1736 yılları arasında varlığını sürdürmüş, sıkça modern İran tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen, İran tarihindeki en önemli hanedanlıklardan biri tarafından yönetilmiş devlet. Bugünkü İran, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Afganistan, Türkmenistan ve Türkiye’nin doğu kesiminde varlığını sürdürmüş, tarihte ilk kez Şiî Onikiciliğini resmî mezhep olarak kabul etmiş ve İran’ın varis olduğu Safevî Hanedanı’nın devletidir. Safevî Devleti’nin kuruluşuna destek veren Türkmen boyları şunlardır: Şadıllı, Şamlı, Afşar, Kaçar, Çağırganlı, Karamustafaoğlu, Tekeli, Beğdili, Humuslu, Ustaclu, Dulkadirlu, Varsaklar. İsmail Safevî, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın torunu olan Akkoyunlu Emiri Elvend Mirza’yı Şarur (Nahçıvan) yakınlarında yendikten sonra 1501 yılının Temmuz ayında Tebriz’de kendisini Şah ilan etti. Bundan sonra İran’ın tamamını ele geçirerek, Mayıs 1502’de resmen Safevî Şahı olan I. İsmail sonraki 235 yılda Orta Doğu’ya büyük etki yapacak bir Şiî devletinin temelini atmıştır.
Devletin kuruluş ve örgütlenmesinin esasını oluşturan bu oymaklardan başka, daha sonra Safevi siyasal örgütlenmesine katılan Akkoyunlu ve Karakoyunlu boyları da olmuştur. Ancak bunların çoğu Kızılbaşlığı kabul ettikleri halde önemli statüler elde edememişlerdir. Bunlardan Kaçarlar 15. yüzyıl sonlarında Bozok’tan Gence’ye göç etmiş bir Akkoyunlu boyudur. Bir diğeri, Karamanlu oymağı, Karakoyunlu Ulusundan olup Karabağ’da yerleşmişti. Devletin kuruluşunda rol almayıp, sonradan dahil olan boylardan en önemli rol oynayan Türkmen boyudur. Bu boy Akkoyunlu bakiyelerinden olup, Akkoyunluların Musullu ve Pürnek (Purnak) boylarına Safeviler, komple Türkmen demişlerdi. Son olarak, İran ‘da yerleşmiş olan Afşarlar da kuruluştan sonra önemli sayılan statüler aldılar. Wilhem Barthold, Safevîlerin Farslıktan ziyade Türk menşeli olduğu kanaatindedir. Rus tarihçisi Petruşevski ise benzer görüşte olup “ilk Safevî şeyhleri Erdebil’de yaşamış ve onların anadili Azerice olmuştur” demektedir. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Safevîlerin nesebiyle ilgili olarak; “Halis Türk olan bu ailenin siyasetlerine alet olmak üzere yayınladıkları silsilenamelerine göre kendilerini Sâdât-ı Hüseyniyye’den göstermişlerdir”diye yazmaktadır. Bu konuda benzer bilgileri ise, Saffetü’s-Safa’daki verilerden hareketle Safiyüddin Erdebilî’ye “Türk’ün piri” denildiğini, şeyhin “Türk köyünde” yaşadığını ve misafir gelen Türk müritlerine daha iyi hizmette bulunarak onlara beyaz ekmek ve bal sunduğu birçok kaynaklarında bile Şeyh Safi’nin 1272 yıllarında aslen Fars olan birçok çağdaşlarının da ona, ey Türk Piri, diye hitap ettikleri görülmektedir.
1447’de tarikatın başında bulunan Şeyh Cüneyt İran’da siyasi bir güç halinde olan Alevî-Bektâşî, yani tasavvufun Şiî-Bâtınî tarikatına mensup bir Müslümandır. Akkoyunlular’ın elinde bulunan Doğu Anadolu Bölgesi’ne gelerek bölgedeki yerel güçleri etrafına toplamaya başlamıştı. Karakoyunlular ile mücadele halinde olan Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın yanına giden Cüneyt, onun kız kardeşi Hadice Begim ile evlenmişti. Bu evlilik ile Uzun Hasan, Cüneyt’in Türkmenler üzerindeki nüfuzundan yararlanmayı düşünürken, Cüneyt de bu sayede amaçlarını gerçekleştirmek için serbestiyet elde etmişti. Etrafına topladığı güçle Azerbaycan’da Şirvan ülkesine saldıran Cüneyt yapılan savaşta yaşamını yitirdi. Yerine geçen oğlu Şeyh Haydar, dayısı Uzun Hasan’ın kızı Halime Begim/Alemşah ile evlendi. Bu sayede Anadolu’da Alevî Müslümanların nüfûsu daha da artırdı. Osmanlı hükümdarı II. Bayezit’in gerekli önlemleri almaması da Safevîlerin güçlenmesinde önemli bir rol oynadı. Anadolu’dan sürekli göçlerle güçlenen Erdebil şeyhi Haydar, Akkoyunluların Otlukbeli yenilgisinden sonra düştüğü bunalımlı durumdan yararlanmaya çalıştı.