TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Seçim vs akıl / beden sağlığımız

Toplumsal saldırıların yaşanmaması adına önemli uyarılarda bulunan Uzman Klinik Psikolog Olataş, “Unutmayalım ki ‘ben’ iyi olursam, ‘biz’ iyi olabiliriz” dedi 

Haber Giriş Tarihi: 13.05.2023 08:33
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Seçim vs akıl / beden sağlığımız

SULTAN GÜMÜŞ KAYA - RÖPORTAJ 

Seçime son 1 gün kaldı. Seçmen ise hem heyecanlı hem de gergin… Seçim sürecinde meydana gelen bir korku iklimi de mevcut. Birçok şehirde ardı ardına yaşanan saldırılar, taşlamalar, seçim bürolarında ortaya çıkan arbedeler huzursuzluk yaratırken; tahriklere kapılmamak ve hayatımızı normal seyrinde ilerletmek neredeyse güç! 

Toplumsal saldırıların yaşanmaması adına kamuoyuna önemli uyarılarda bulunan Uzman Klinik Psikolog ve Avrupa Birliği Uzmanı Metin Olataş, net mesajlar verdi: “Sürekli savaş ya da kaç durumunda olarak kendimizi hasta etmenin ne bize ne de ülkemize bir faydası olmayacağının farkına varalım ve olması gereken yerde olması gerektiği şekilde tepkimizi gösterip, ondan sonra gündelik hayatımıza dönmeyi kendimize bir düstur edinmeye özen gösterelim. Unutmayalım ki ‘ben’ iyi olursam, ‘biz’ iyi olabiliriz.” 

‘SAVAŞ YA DA KAÇ’ DURUMU 

Seçim günü ve sonrası birey olarak nasıl davranmalıyız? 
Son zamanlarda çok yoğun bir şekilde toplumun her kesiminde ‘o gün’ ne yapmalıyım, nasıl yapmalıyım ya da yapmamalıyım şeklinde düşünceler uçuşuyor. Yoğun gündemli bir ülkede yaşadığımız için bu oldukça anlaşılır bir durum olmakla beraber gözden kaçırdığımız önemli bir husus var: Akıl ve beden sağlığımız. Bu kadar yoğun ve dolu gündemlerle yaşarken vücudumuz sürekli adrenalin ve çeşitli stres hormonlarını salgıladığı için bedenimiz sürekli ‘Savaş ya da Kaç’ durumundadır. Bu ‘Savaş ya da Kaç’ stratejisi insanoğlunu hayatta tutan en temel stratejidir. Örneğin; vahşi doğada bir aslan ile karşılaştığımız zaman vücudumuz adrenalin üretir ve bu sayede bütün kaslarımız harekete geçer ve bizi aslana yem olmaktan kurtulmak için gerekli aksiyonu almamıza yardımcı olur. Tehlike yani stres yaratan olgu – bu örnekten yola çıkarsak eğer: aslan – ortadan yok olduğunda yeniden vücudumuz normal ritmine geri döner. Böylece gündelik hayata geri dönülür. Bizlerin şu anda farkına varması gereken en önemli şey seçimin demokrasinin gereği olan demokratik bir eylem olduğudur. Evet, zaman zaman gündemlerden dolayı yoğun stres altında hissedebiliriz; ancak bu stresi dengeleyecek ve bizi dinginleştirecek düşünce ve eylemlerle kendimizi optimize edip dengemizi sağlamamız hem beden hem akıl hem de ruh sağlığımız önemlidir. Bu sebeple seçim günü ve sonrasında – hatta hayatımızın hemen her evresinde – bunu aklımızda tutarsak ve uygularsak hem kendimize hem de etrafımıza oldukça olumlu bir etki yaratmış oluruz. 



ZEBRALAR NEDEN ÜLSER OLMAZ? 

Ülke olarak her şeyi uç noktalarda yaşamayı seviyoruz. Bu zihnimizi, gündelik yaşantımızı elbette ki zorlaştırıyor. Dezavantajlarını sizden de dinleyebilir miyiz? 

Amerikalı bir nöroendokrinoloji araştırmacısı ve yazarı olan Robert Morris Sapolsky’nin güzel bir kitabı vardır: Zebralar Neden Ülser Olmaz? Zebralar ormanda normal şekilde otlarken birden bir avcı gelir; bütün kan kaslara pompalanır ve kaçarlar. Kovalamaca bittikten sonra, avcı onun peşinden koşmayı bıraktıktan sonra ise – yani reel tehlike olan ölme/yem olma ortadan kalktıktan sonra – kan basıncı normale döner ve yemeğe içmeğe devam eder. İnsanlar ise ortadaki riskli durum kalktıktan sonra bile zihninde hala aynı yüksek stres seviyesini canlı tutarlar. Bu sebeple kaygılar başlar. Sonuç olarak zebralar ülser olmazken, insanlar ülser olurlar. Buradaki bu zebra-insan-ülser örneğini yaşadığımız pek çok duruma uyarlamak mümkündür. Bu sebeple bazen bazı şeyleri sadece o hali ile görmek ve o duruma karşı gereken adımları attıktan sonra durup, bakıp ondan sonraki bütün kaygıların çoğunlukla kurguladığımız ya da bize öğretilen kaygılar olduğunu fark etmek bizleri sağlıklı bireyler yapacaktır.

TOP AYAĞIMIZDAN ÇIKTI

Bu noktada yetkililere düşen sorumluluk / görev nelerdir? 

5 Şubat 2023 tarihli röportajımızda da bahsettiğimiz gibi bu hafta sonu ve daha sonrasında da kurumların ve yetkililerin tutumu oldukça önemli. Yıkıcı olan dili mi yoksa yapıcı olan dili mi tercih edeceği konusunda siyasiler oldukça dikkatli olmalı; aynı zamanda diğer bütün tarafsız olması gereken yetkililer de doğru dili seçmeli ve tarafsızlıklarını korumalıdır. Neticede burada bütün bir ülkenin genel anlamda iyi olma haline hizmet etmek vardır. Bunun da yegâne yolu herkesin olabildiğince hoşgörü içinde, yapıcı bir dili kullanarak ve mümkünse tarafsızlığını koruyarak sürecin yürütülmesidir.

Yaşanacak olan şey her ne olursa olsun, pazar gecesini nasıl kapatmalı, pazartesi güne nasıl uyanmalıyız? 
Röportajın başında bahsettiğim aslan ile karşılaşma örneğini hatırlayalım lütfen. Pazar günü demokratik tepki gösterme ve tercih etme hakkımızı kullandıktan sonra görevimizi yerine getirdiğimizi ve artık topun bizim ayağımızdan çıktığını ya da artık o ‘aslan’ ile karşı karşıya olmadığımızı fark etmeliyiz. Bu sebeple o gün yapacağımızı layığı ile yerine getirip, bundan da emin olduktan sonra, kendimize olabildiğince (!) rahatlatıcı bir ortam hazırlamak ve süreci olabildiğince (!) sakin takip edip, ertesi gün de olabildiğince (!) hızlı şekilde rutinimize dönmek hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak en faydalı hareket olacaktır.

‘BEN’ İYİ OLURSAM, ‘BİZ’ İYİ OLABİLİRİZ 

Son olarak okuyucularımıza uyarılarınız, mesajınız ne olacaktır?

Evet, toplumun her kesiminde çeşitli sebeplerden, çeşitli oranlarda bir gerginlik olduğu ne yazık ki bir gerçek. Her şeye rağmen hem birey olarak hem de eğer bir resmi kimliğimiz varsa kurumsal olarak itidal sahibi olmayı, ötekileştirmeden birleştirici olmayı, seçimin en demokratik eylemlerden biri olduğunu hatırlamayı ihmal etmeyelim. Sürekli savaş ya da kaç durumunda olarak kendimizi hasta etmenin ne bize ne de ülkemize bir faydası olmayacağının farkına varalım ve olması gereken yerde olması gerektiği şekilde tepkimizi gösterip, ondan sonra gündelik hayatımıza dönmeyi kendimize bir düstur edinmeye özen gösterelim. Unutmayalım ki ‘ben’ iyi olursam, ‘biz’ iyi olabiliriz.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.