Günümüz dünyasında, sağlıklı olmak kavramı sadece hasta olmamak değil ama aynı zamanda, hayatın, zihinsel, sosyal ve fiziksel açıdan sağlıklı koşulları içerecek şekilde yaşanabilmesi olarak değerlendirilmektedir. Sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için önem taşıyan birçok faktör arasında, sağlıklı doğal beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığının gerekliliği konusunda her geçen gün artan bir fikir birlikteliği gelişmektedir.
Tıp dünyasında, sağlıklı yaşam ve yaşam kalitesini arttırmaya dönük koruyucu hekimlik uygulamaları, üzerinde yoğun araştırmaların yapıldığı bir sağlıkkonusu olarak dikkat çekmektedir. Son yıllarda yapılan bilimsel yayınlarda, doğal, dengeli beslenmenin ve fiziksel aktivitenin insan sağlığını koruyucu ve yaşam kalitesini geliştirici özellikleri, çok net olarak gösterilebilmiştir. Doğal, dengelibeslenme ve fiziksel aktivite alışkanlığı; sağlıklı yaşlanmak ve yaşa bağlı oluşabilecek sağlık risklerini en aza indirebilmek için en etkin yöntemler arasında, önem sırasına göre, ilk sıralarda yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) raporlarına göre, hareketsiz yaşam yani fizik aktiviteden yoksun yaşam tarzı obezite bölümüne neden olmak üzere birçok kronik hastalığa neden olduğu vurgulanmaktadır. Sedanter (hareketsiz yaşam) yaşam tarzının, dünya genelindeki meme kanseri, kolon kanseri ve diyabet (şeker hastalığı) vakalarının yaklaşık olarak yüzde 15’ine ve kalp hastalıklarının yüzde 20’sine neden olduğu bildirilmektedir.
Sedanter (hareketsiz yaşam) yaşam tarzı, son yıllarda; küresel bir sağlık problemi olarak da tanımlanan, aşırı kilo ve obezite nedeni olarak bilinmektedir. Sağlıklı yaşam adına en önemli sağlık sorunlarının başında gelen obezite sadece, tek başına bir sağlık problemi değil ama aynı zamanda, birçok kronik hastalığı da beraberinde getiren çok yönlü bir metabolik bir düzensizlik olarak kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün ((WHO) açıklamalarına göre obezite, bireysel sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal ve aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmaktadır. Obezite probleminin varlığından bahsedebilmek için, vücut yağ miktarının, toplam vücut ağırlığına oranın karşılaştırılması uygun bir yöntem olarak kabul görmektedir. Yetişkin kadınlarda, vücut ağırlığının ortalama yüzde 30’dan fazla yağ oranı olması, erkeklerde de, ortalama yüzde 25’ten fazla olan yağ oranı, obezite problemi için tanı koydurucu, rakamsal bir değer olarak kabul edilmektedir.
Fiziksel aktivite alışkanlığının, sağlıklı yaşam üzerindeki olumlu etkilerini konu alan klinik çalışmaları inceleyen Nuriye Bayar’ın yaptığı araştırmalarda, dünya nüfusunun yüzde 60’ının yeterli fiziksel aktivitede bulunmadığı düşünülmekte ve özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki yetişkinlerin yaşamlarının daha hareketsiz olduğu vurgulanmaktadır. Çeşitli dünya ülkelerinden geniş topluluklar üzerinde yapılan araştırma ve deneysel çalışmalarda, fiziksel aktivite yoksunluğununveya fiziksel aktivite düzeyindeki yetersizliğin, çeşitli metabolik hastalıklara ve erken ölümlere neden olabileceği gösterilmiştir.
Bireylerin gün içerisindefiziksel olarak aktif olabilecekleri çeşitli aktivitelerin, sağlıklı yaşama dair katkı verebileceği düşünülmektedir. Bu tarz fiziksel aktivite etkinlikleri; işyeri, ulaşım (yürüme, bisiklet kullanma, vb), ev içi işler, boş zaman aktiviteleri (spor ve düzenli egzersiz alışkanlığı) olarak göze çarpmaktadır. Yapılan araştırmalarda, genel olarak, yaşlanmayla birlikte fiziksel aktivite düzeyinin azalmakta olduğu ve özellikle kadınlar arasında hareketsiz yaşam tarzının daha sık gözlemlendiği belirtilmektedir. Değişik toplumlar için uygun olan fiziksel aktivite şiddeti, türü ve sıklığı değişkenlik göstermekle birlikte, haftada en az beş gün, orta şiddette 45-60 dakika egzersiz alışkanlığının, sağlıklı yaşam için gerekli olduğu konusunda görüş birliği bulunmaktadır.
Yapılan araştırmaların sonuçları incelendiğinde, bireysel sağlığın korunması ve yaşam kalitesinin geliştirilebilmesi konusunda, fiziksel aktivite alışkanlığının sağladığı olumlu katkı dikkat çekicidir. Bu nedenle, düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının bireylerin sadece kronik hastalıklardan uzak bir yaşam sürecine katkısı olmasıyla değil ama aynı zamanda, onların mental (zihinsel), bedensel ve psikolojik (ruhsal) açıdan sağlıklı olmalarında da çok olumlu etkilerinin olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.