TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Hastaneler ticarethaneye dönüştürüldü”

Kamu-Sen’ e bağlı Türk-Sağlık Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Doğruyol ile sağlık çalışanlarının sorunları ve sendikal faaliyetleri hakkında konuştuk

Haber Giriş Tarihi: 26.05.2015 07:30
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
“Hastaneler ticarethaneye dönüştürüldü”

TANER UYANIKER

 

Sendikal faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?

Benim sendikal mücadele girişime başlamamın nedeni, başka bir sendikanın sendikal faaliyetlerini doğru bir zeminde yapmamasıdır. Bundan dolayı da sendikal faaliyet olarak doğru bir zeminde sendikacılık yapıldığını düşündüğüm Kamu-Sen’e bağlı olan Türk-sağlık Sen’e üye oldum. 1994 yılında çalışmalara başladım. Yönetim kurulu üyeleriyken 2000 yılında sendika başkanı oldum. Bizim İzmir’de üye sayımız 800-900’lerdeydi. Şu an 8500 civarı bir üyemiz var. Şimdiye geldiğimiz zaman yetkili sendika konumundayız. Sendikacılık zor bir iştir. İnsanlara tek tek gidip anlatmak, onları dinlemek gerekiyor. Üyelerimizin mağduriyetlerinde onların yanında dimdik durabilmek gerekir. Haklı mağduriyetlerinde onların hakkını hukukunu savunmak gerekiyor. Sözlü diyalogla çözmediğimiz yerde yazılı iletişim, o da olmazsa yargı yolunu deniyoruz. Bizim ilkemiz önce ülkemiz çerçevesinde ülkenin birliği bütünlüğü,  içersinde olmak kaydıyla herkese kapımız açık. Bu bir siyasi parti değil. Sendikacılık sivil toplum kuruluşudur. Burada ülkenin milli birliği içersinde olan her görüşe sahip olan arkadaşlarımız Türk Sağlık Sen’e üye olabilirler.

“HASTANELERİN YAPISINDA SORUN VAR”

Sağlık açısından en büyük sorun ne?

Bugünkü mevcut AK Parti iktidarının “sağlıkta dönüşüm” adlı bir programı oldu. Tabi sağlık hizmetleri bize göre sosyal devlet olmanın ilkeleri çerçevesinde ücretsiz ve eşit verilmesi gerekmektedir. Sağlık sistemimiz son yıllarda siyasi rantlar için kullanılmaktadır. Hastanelerimizde uygulanan performans sistemine baktığımızda sorunlar görülüyor. Bu durum kısmi olarak uygulanabilir olmalıdır. Buna karşılık geçmiş dönemde de sorunlar yaşanmaktaydı. Eski döneme baktığımızda bazı doktor arkadaşlar, genel cerrah bir ayda 3 ameliyat yapmamış bu da doğru değil.  Vatandaş dışarıdan geldiyse ameliyatsa ameliyatı yapılmalı, tedaviyse tedavisi yapılması gerekir. Orada da bir aksaklık vardı. Bugün de bir aksaklık var. Hastanelerimizde uygulanan performans sistemiyle, gereksiz yere tahlil, tektik, görüntüleme, ve fazladan yapılan ameliyatlar çok sayıda artmıştır. Hastanelerimiz ticari işletmeye dönüşmüştür. Para girdisi ve çıktısı önemli hale gelmiştir. Sağlık hizmeti vermesi ikinci plana atılmıştır. Hastanelerin başarıları kazandıkları paralara göre ölçülmektedir. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Hastanelerin birinci görevi en doğru şekilde sağlık hizmetlerini vermektir. Vatandaş gözüyle baktığımızda vatandaşın bu durum hoşuna gitmektedir. Örneğin bir vatandaşın ayağındaki ağrı için tahlil, tetkikler istenmektedir. Buradaki tek amaç para kazanmaktır. Görüntüleme hizmetleri, röntgen ve tomografi gibi şeyler vatandaşlara radyasyon vermektedir. Bunların kötü sonuçları ilerleyen dönemlerde görülmektedir. Devlet de zarar görmektedir.

Hastaneleri görüntüleme, güvenlik, temizlik hizmetleri bunların hepsi taşeronlaşmıştır. Burada bir emar şirketi düşünün, bu şirket emar ihalesine gireceği zaman kaç tane çekileceğini sormaktadır. Buna göre fiyat vermektedir. Örneğin o hastanede aylık verilen emar çekim standına uyulmadığı zaman hastanede yönetimindeki kişiler doktorlara giderek, ‘gelen hastalara emar yazın, röntgen yazın’ şeklinde ifadeler kullanmaktadır. Bu acı bir durumdur. Vatandaşın sağlık durumu daha önemlidir. Bu yapılarak vatandaşın sağlık durumu da tehlikeye atılmaktadır. Bunlar çok önemli gerekçeler. 

Sözleşmeli personel durumuna ne diyorsunuz?

Çıkan bir yasayla hastanelerde sözleşmeli personeller oluşmuştur. Müdür, müdür yardımcısı gibi. Bu arkadaşlar her 2 yılda bir değişmektedir. Her 2 yılda bir yapılan değişikliklerle kurumlar çıkmazın içine girmiştir. Örneğin 2015 yılı 1 Ocak tarihi itibariyle değişmesi gerekirken aylarca bu sürüncemede kalınmıştır. Bir hastaneye aynı gün içinde aynı pozisyona 3 kişi atanmıştır. Öğleye kadar bir başhekim öğleden sonra başkası bir sonraki gün bir başkası atanmıştır. Siyasetin ve STK’nın bu duruma burnunu sokması nedeniyle oluşmaktadır. Burada kurumların düşünmesi gerekmektedir. Genellemek doğru değil ama hastanelerimizdeki yöneticilerin çoğu liyakatsiz kişilerden oluşmaktadır. Örneğin doktora yapmış birisi arkadaşımız siyaseten bir başhekim müdürü olamazken, hizmetli arkadaşlarımız bu kadroya gelebilmektedir. Hizmetli arkadaşları küçümsemiyorum ama bu doğru bir tutum değildir. Orada verilecek hizmet annemize babamıza hepimiz verilecek hizmettir. O yüzden en iyi hizmetin verilmesi gerekmektedir.

“PUAN SİSTEMİ SORUNLARA NEDEN OLUYOR”

Hastanelerde puan sisteminde yaşanan sıkıntılar nelerdir?

Hastaneler ticarethaneye döndürülürse, para kazanmayı yeğler. Hastalıklar arasındaki puanlama siteminde yanlışlıklar yapılıyor. Örneğin bir fıtık ameliyatı 1-2 saatte bitirilirken, bir beyin cerrahı beyin ameliyatı için bütün gününü harcamaktadır. 10 bin lira değil 4 bin lira kazanacaksa bunu kendi üzerinden atmak istemektedir. Bunu para getirisi olarak görmektedir. Ölüm döşeğinde olan vatandaşlar için yeni servisler açılıyor. Hastanın bakıcısı yoksa devlet bakmakla yükümlüdür. Buna söyleyecek sözümüz yoktur. Evlerde bakımı yapılan hastaları bazı hastanelerin doktorları, sadece para kazanmak için devlet hastanesine getirip yatırabilmektedir. Bu durum uygun olmamaktadır. Sağlık Bakanı’nın bu duruma kesinlikle el atması gerekmektedir. Bizim kültürümüzde anne babalarımıza durumumuz iyiyse kendimiz bakarız. Bizim kültürümüz budur çünkü. Hani yaşlandığında çoluğun çocuğunun yanında vefat etmesi en güzelidir. Para kazanmak için bu hastaları hastanelere getirip onların hastane köşelerinde ölmelerini neden olmak hoş olmamaktadır. Etik değildir. İhtiyacı olan başımızın üstünde yeri var.

Bir ara sezaryenle doğum yaptırdığında sezaryenin puanı fazlaydı. Şu an aklımda değil ama örneğin sezaryenin puanı 100 puanken normal doğumun puanı 40 puandı. Sezaryenle doğumların oranı yüzde 65’i çıkmıştı. Bu oran Avrupa’da yüzde 15 civarında. Bakanlık bu kez sezaryenin puanını düşürdü normal doğumun puanını artırdı. Bu kez tam tersi oldu. Normal doğum oranları arttı. Bunlar etik davranışlar değil. Bir gebemizde risk varsa puanın 100 olsa da 5 puan olsa da sezaryenle yapılmalıdır.

Doktorların hastalara bakma yönünde yarıştırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Performans puanı uygulaması var. Ne kadar çok hasta bakarsa ek ödemesini o kadar fazla alıyor. Bu bir yarış ortamına neden oluyor. Hatta bazı doktor arkadaşlarımız hastane koridorlarında hasta topluyorlardı. Performans puanlarından dolayı bu girişimlerde bulunuyorlar. AK Parti iktidarından sonra ‘sağlık çalışanlarının ek ödemesi var’ diye uzunca bir süre maaşına zam yapılmamıştır. Uzman bir hekim arkadaş emekli olduğunda alacağı emekli maaşı 2100TL civarındadır. Bunun yanında, bir polis, astsubay emekli maaşı 2700TL civarındadır. Buna insaf demek gerekir. Doktorlar,  6 yıl tıp eğitimi görüyor ardından uzmanlığı filan var, zorlu yollardan geçiyor. Biri lise mezunu diğeri lisans eğitimini bitirmiş üstüne uzmanlık yapmış kişilerdir. Kesinlikle o meslek dallarını küçümsemek istemiyorum. Şunu diyebilirim sağlık çalışanları sahipsiz kalmıştır. Bu Recep Akdağ döneminde de böyleydi şimdi de böyle. Sağlık çalışanlarının lehine hiçbir uygulama yapılmamıştır. Her gün daha da kötüye gitmektedir.

“AMBULANSLAR SİSYASİ RANT İÇİN KULLANILIYOR”

Sağlık çalışanlarına yönelik yoğun şikayet var. Ne diyorsunuz?

Çalışanlarını şikayet hattıyla şikayet ettiren başka bir bakanlık yoktur. Yani SABİM hattıyla sağlık çalışanları her gün şikayet edilmektedir. Sadece İzmir’de 16 bin civarında şikayet yapılmaktadır. Hem bürokrasimiz hem çalışanlar mağdur edilmektedir. Bir vatandaş mağdursa tabi ki şikayet edilebilir. Buna bir itirazımız yok. Bu kardeşimiz de olabilir. Eften püften şeylerden dolayı şikayet olursa sorun ortaya çıkıyor. Bunları elemiyorlar sonuna kadar gidiyor. Bu da sağlık çalışanlarının motivasyonunu düşürmektedir. Çalışanlarız hasta psikolojisiyle karşı karşıyadır. Bir yakınınız trafik kazası geçirdiğinde size 3-5 saniyelik zaman kaybı çok fazla gelebilir. Siz ömrümüzde bir sefer gördüğünüz şeyi sağlık çalışanları bir gün içinde birkaç defa görüyor. Bu arkadaşların haklarını gasp etmemek gerekir. Acilde hakaret küfürler oluyor. Bunlara sağlık çalışanı arkadaşlarımız kulaklarını tıkamaktadırlar.

Ambulans kullanımlarıyla ilgili de sorunlar bulunmaktadır. 112 ambulanslarının görevi nedir acil durumlarda ambulansın kullanılmasıdır. Arkadaşların ilk müdahaleyi yapıp hastaneye yetiştirmesidir. Bizim kulağımıza gelen her ambulansı isteyen vatandaşa çıkartın diye söylemler var. Bu siyaseten kullanılıyor. Geçen hastanedeki arkadaşlar anlatıyor. Bir hasta teyze telefon etmiş ‘beni alın’ diye. Teyze çantasını ayarlamış evinin önünde bekliyormuş. Ne oldu diye sorduklarında hastaneye gideceğim doktor ‘bana gel dedi’ demiş. İtiraz etme şanslarının olmadıklarını söylüyorlar. O esnada trafik kazası, bir kalp krizi kaçırılabilir. Burada ambulansların görevi çerçevesinde kullanılması gerekir.  Bir dolmuş niyetine değil. Bunlar yanlış şeyler. Bugün vatandaşı alıştırdığınız zaman bir siyasi partinin bunu değiştirmesi de kolay değildir. Oy kaybına neden olur. Bizim kendi yakınlarımıza bir şey oluyor taksiyi kullanıyoruz. Aklımıza bile gelmiyor bunu kullanmak.

 

 

“Her ay on hastayı ziyaret etmek kaydıyla il Sağlık Müdürü, Halk Sağlık Müdürü, Hastane Baş Hekimleri, İlçe Sağlık Müdürü bunların bazıları tüm Türkiye’de evde hastane ziyareti yapıyorlar. Örneğin bir hastaneden tedavi alan on tane vatandaş belirleniyor onların evine ziyarete gidiliyor. Ziyarete gidildiğinde kapıdan girdiklerinde Sayın Bakan’ımızın selamı var diye başlıyor. Bir anket doldurtuluyor vatandaşlara. Bu siyasi çalışmadır. Şu an sağlık bakanının çalışanları siyasi propaganda yapmaktadırlar bu da uygun bir durum değildir.”

 

“Aile hekimlerine önce acil nöbetleri sonra cumartesi nöbetleri yazıldı. Sağlık Bakan’ının bir açıklaması vardı: “Pazar günleri de yazacağız” diye. Sağlık ocakları koruyucu sağlık hizmetleri verir. Hastanelerdeki acildeki yoğunluğu alması gereken aile hekimleri değildir. Çünkü 1. sınıf hizmet verir. Önceki Sağlık Bakanı Recep Akdağ poliklinik hizmetleriyle övünmüştü. Poliklinik giden vatandaş sayısının artmasından övünemez. Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinin iyi verilemediğini, vatandaşları buraları beğenmeyip polikliniğe gittiğini göstermektedir. Sağlık Bakanı’nın asli görevi koruyucu sağlık hizmetlerini en iyi şekilde vermek vatandaşı hasta etmektedir. Hastanelerin acil servislerindeki yoğunluğu aile hekimlerine nöbet yazarak azaltmaya çalışmaktadırlar. Biz bunun mantıklı olmadığı ifade ettik. Cumartesi ASM’nin açık kalmasını bize izah edemiyor. Oraya acil bir vaka için gelmiyor hastalar. Sadece ilacını yazdırmaya geliyor. Bir Beydağ, Menemen gibi yerlerde bu gerekebilir belki. Oradaki arkadaşlara desek ki, ‘1 hafta biriniz bir hafta biriniz durun’ diye bunu kabul ederler zaten. İzmir’in göbeğinde aile hekimine cumartesi nöbet yazmanın hiçbir mantığı yok. Çünkü her 500 metrede bir 1000 metrede bir zaten tıp merkezi hastane bir sağlık kuruluşu var. Cumartesi nöbetlerinin altındaki neden siyasi rant.”

Ahmet Doğruyol Kimdir?

1968 yılında Aydın’ın Bozdağ İlçesi’nde dünyaya geldim. İşletme Fakültesi’ni bitirdim. Yüksek lisansımı hastane sağlık kurumları yöneticiliği üstüne yaptım. 15 yıldır Türk-Sağlık Sen başkanlığını yapıyorum. Daha önce Alsancak Devlet Hastanesi’nde müdür yardımcılığı yaptım. 2008 yılından beri profesyonel sendikacılık yapıyorum. 15 yıldır Türk-Sağlık Sen 1 No’lu şube başkanlığını yapıyorum.

 

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.