TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Önemli olan kaybedilen kilonun korunmasıdır

Dr. Uçtum, tüp mide ameliyatı sonrası önemli olanın kiloyu kaybetmek değil, kaybedilmiş kilonun korunması olduğunu ifade etti

Haber Giriş Tarihi: 07.06.2023 07:47
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Önemli olan kaybedilen kilonun korunmasıdır

YAREN ELMAS GÜZELKAN-ÖZEL HABER

Günümüzde obezite hastalığı pandemi şeklinde artmış durumda. İnsanlar yaşadıkları kilo problemi nedeniyle tüp mide ameliyatına yöneliyor. Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Yalım Uçtum, son yıllarda insanların sıkça başvurduğu tüp mide ameliyatı hakkında bilgiler verdi. Dr. Uçtum, “Tüp mide ameliyatından sonra fazla olan kiloların yüzde 80-90 oranında kaybediliyor. Önemli olan kiloyu kaybetmek değil, kaybedilmiş kiloyu korumaktır” şeklinde konuştu.

GIDA KALİTESİ DÜŞTÜKÇE OBEZİTE ARTIYOR

Obezitenin dünyada artmasına sebep olan besin kalitesinin düşmesi ve hareketsizliğinde başlıca nedenleri arasında olduğunu dile getiren Uçtum, “Obezite dünyada pandemi şeklinde yükselişe geçti. Bu tamamen yediğimiz gıdaların güvenli ve sağlıklı olmamasından kaynaklı. Dünyada çok yoğun şekilde nüfus artışı var. Artışa paralel olarak da maalesef ki gıda üretimimiz artmıyor. Aksine tarımsal alanlar harap ediliyor. Gıda kıtlığının önüne geçilebilmesi için de besinlerin genleriyle oynanıyor. GDO’lu besinler bizim vücudumuza iyi gelmiyor. Bizim vücudumuzun tanımadığı besinlerdir. Örnek verecek olursak vücudumuz atalık buğdayı tanıyor. Glüten dediğimiz proteinin oranları daha önce buğdayın içerisinde yüzde 1-2 miktarındayken şu anda yüzde 30’lara kadar çıkmış durumda. Vücut tanımadığı molekülü vücuda alınca karaciğerde kapsül olarak kapatıyor ve karaciğerde saklıyor. Bu da karaciğer yağlanmasına sebeptir. Gıda kalitesi düştükçe obezite artıyor. Beslenme dışında hareket eksikliği obezitenin temelleri arasında. Bizim vücudumuz güneş battıktan sonra hiçbir şekilde enerji yakmıyor. Enerji girişi sağlandığı vakitte yağlanma ve depolanma yapıyor. Kaliteli uyku ve egzersiz, yeme düzeninin yanında şart” dedi.

ZAYIFLAMA YÖNTEMİDİR

Tüp mide ameliyatının ne olduğu ve ne işe yaradığından bahseden Uçtum, “Tüp mide ameliyatı bir zayıflama yöntemidir. İlk çıkan zayıflama ameliyatıdır. Zayıflama ameliyatlarının çok çeşidi vardır bunlara bariatlik ameliyat dediğimiz çeşitlerdir. Tüp mide ameliyatı da bunlardan biri. Biz bu ameliyatla mideye bir tüp yerleştirerek o tüpten şekil alınarak midenin fazlalık olan yüzde 80’lik kısmı çıkartılıyor. Muz şeklinde midenin içerisine koyduğumuz tüp şeklinde hastanın yeni bir midesi oluyor. Bundan dolayı da adı tüptür. Ameliyattan sonra o tüp çıkartılıyor. Hasta tüp şeklinde bir mide ile hayatına devam ediyor. Orijinal ismi sleeve gastrektomi ameliyatıdır. Bu ameliyatı gerçekten çok fazla arttı bunun da sebebi obezitenin bir pandemi şeklinde artmasından kaynaklı. Gelişmiş ülke, gelişmekte olan ülke, fakir ülke bunların bağımsız olarak her ülkede çok ciddi seviyede artmış durumda. Kovid zamanında da çok gündeme geldi. Ölümlerin birçoğu obez hastalardan olduğuna dair birçok çalışma yayınlandı. O dönemde de çok gündem oldu. Dünyada bir obezite pandemisi olduğu için her ülkedeki oranlar gittikçe arttığından tedavisin yönelik girişimler de aynı paralellikte artışta. Çok ilaçlar ve psikolojik destekler denendi ama güncel tedavilerde zayıflama ameliyatının obeziteyle mücadelede altın standart olduğu şu anda söyleniyor” diye konuştu.

KİLO PROBLEMİ OLAN HERKESE UYGULANMAZ

Tüp mide ameliyatının sağlıklı olup olmamasından ve kilo problemi yaşayan herkese bu ameliyatın uygulanamayacağını dile getiren Uçtum, “Bu ameliyat sağlıksız tabii ki de değil. Herhangi bir şekilde ileriye dönük yan etkisi bulunmuyor. Zamanında bu konuyla alakalı da çok tartışma oldu. Biz bu ameliyatlarla yaptığımız tek şey midenin hacmini küçültmek. Yüzde 100 olan hacmi yüzde 20 oranına kadar düşürüyoruz. Başka hiçbir organını ellemiyoruz. Hastanın daha ufak bir mide ile daha az yiyerek doygunluk seviyesine ulaşmasını sağlıyoruz. Zayıflama ameliyatlarının çok daha çeşitleri var. Bypass ameliyatları, şeker ameliyatları gibi ama bu ameliyatlar, tüp mide ameliyatı gibi değil. Bu ameliyatların ileriki dönemlerde birtakım komplikasyonları ve sakıncaları çıkabilirken tüp mide için bunları söylemek doğru olmaz. Sonuçta hepsi bir ameliyat, biz hastalara şu gözle bakmalarını sağlıyoruz. 150,160 kilo ile hayatını devam ettirmek mi daha riskli yoksa bu ameliyatın riskleri mi daha fazla diye değerlendirmelerini istiyoruz. Ameliyatın riskleri çok daha kabul edilir seviyelerde. Kilo problemi olan herkese bu ameliyat uygulanamaz. Ameliyat için bazı şartlar var. Birinci olarak hastaların anesteziye uygunluğu şart. Onun dışında mental sağlık gerekiyor. Ağır otizim, mental hastalıklar gibi. Hastanın bizim talimatlarımızı dinleyemeyecek derecede mental olarak geri olması durumunda biz bu ameliyatı yapmıyoruz. Tüp mide ameliyatı için kilo sınırlaması var. İlk bu ameliyat yöntemi çıktığında vücut kitle endeksi oranı kullanıyorduk. Bir insanın ameliyat olabilmesi için vücut oranı 40’ın üzerinde olması gerekirdi ama geçen sene yayınlanan son kılavuzlarda bunun 30’un üzerinde olmasında bile ameliyat artık öneriliyor. 30’un üzerinde vücut kitle endeksiniz varsa birinci evre obezitede yer almış oluyorsunuz. Alkolizm durumlarında biz ameliyat için genellikle geri planda duruyoruz. Hastanın alkolü bırakması gerekiyor. Eğer ki ameliyattan sonra alkol alımı devam ederse hem kilo alımı devam ediyor hem de başka sıkıntılar çıkabiliyor. Ameliyat bir zayıflama yöntemi ama hasta ömrü boyunca bu ameliyatı oldu diye zayıf olacak diye bir şey yok. Sonuçta obeziteyle mücadele bir disiplin konusudur. Asıl problem yaşam standartlarımızı değiştirmemiz. Tüp mide ameliyatından sonra fazla olan kiloların yüzde 80-90 oranında kaybediliyor. Önemli olan kiloyu kaybetmek değil, kaybedilmiş kiloyu korumaktır. Hasta hareket etmezse, düzgün beslenmezse, yaşam standartlarını değiştirmezse 2-3 sene sonra tekrardan kilo alımı görülebilir” açıklamalarında bulundu.

UCUZ AMELİYAT İYİ AMELİYAT DEĞİLDİR

Ameliyata karşı rağbetin artması fiyat performansını etkileyip etkilemediğini ve her hastanede bu ameliyatın yapılıp yapılamayacağı konusunda açıklama yapan Uçtum, “Fiyatlar konusunda, ülkemiz genelini konuşursak yapan merkez olarak ameliyatı yapan arkadaşlarımızın sayısı çok arttı. Maliyet olarak bakıldığında sonuç olarak teknolojik bir ameliyat. Mideyi kesen, yakan, zımbalayan cihazlar maalesef yurtdışından geliyor ve döviz bazlı olduğu için ülkemizdeki ekonomik durumdan da etkileniyor. Fiyatlar her zaman için yukarı gitme eğiliminde. Hastalar piyasa fiyat araştırmasına girip çok farklı fiyatlar görebiliyorlar. Bunun tek sebebi kullanılan malzemelerin kalitesizliğidir. Çin işi malzemelerle gerçekleştirilen ameliyatlar varken birde Amerikan onaylı cihazlarla yapılan ameliyatlar var. Bunların maaliyetleri çok çok değişiyor. Ucuz ameliyat demek iyi ameliyat demek değildir. Biz hastalarımızı her zaman bunun için uyarıyoruz. Onaylı cihazlarla ameliyat olunması gerektiğini söylüyoruz. Obezite arttığı için rağbette artıyor. Bize gelen çoğu hastalar yıllarca diyet ve farklı yöntemler denemiş kişiler oluyor. Her hastanede bu ameliyat tabi ki de yapılamaz. Bununla ilgili kanunsal düzenleme var. Ameliyatın olabilmesi için hastanenin muhakkak üçüncü basamak yoğun bakım servisinin olması gerekiyor. Bunun haricinde hastanenin yoğun bakım servisinin de olması sadece yetmiyor. Bu işte deneyimli ekibin olması hem ameliyathane hem servis olarak deneyim gerekli. Ameliyat için altyapısının uygunluğu şart. Ameliyat masaları standart olarak şu an da 200 kiloya hastayı taşıyabilecek seviyede üretiliyor ama obezite ameliyatlarının olduğu hastanelerde bu masalar 350-400 kiloya kadar hasta taşıyabiliyorlar. O yüzden ekipman olarak hastanenin tedarikli olması gerekir” dedi.

AMELİYAT RİSKLERİ

Her ameliyatta olduğu gibi tüp mide ameliyatının da riskleri olabileceğine dair konuşan Uçtum, “Ameliyat riski genel olarak ikiye ayrılır. İlki anesteziyle ile ilgili olan risktir. Her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatta da vardır. Hastanın korkusu olarak uyanabilme ve kalıcı hasar olur mu olmaz mı korkusu oluyor. Ameliyat öncesi hastayı check-up’a sokuyoruz. Her kilo problemi olan kişi ameliyat olamıyor. Kardiyoloji, göğüs hastalıkları, dahiliye, psikiyatri ve anesteziden onay alıyoruz.  Bu 5 branştan onay aldığımız takdirde hasta ameliyata girebiliyor. İkinci risk olarak da ameliyata bağlı komplikasyonlar var. Kanama dediğimiz ameliyat anında gerçekleşecek kanamadır. Diğer komplikasyon ise kaçak dediğimiz komplikasyondur. Kaçak dediğimiz şey, mideyi kesiyoruz fazlalığı çıkartıyoruz. Kestiğimiz ve diktiğimiz yerde açılma olmasıdır. Açılma olduğu takdirde de hastanın yediği, içtiği şeyler karına doğru akar. Karnımızın içi sterildir. Mide içi steril değildir. Karında hiçbir mikrobun olmaması gerekir. Hasta bu durumda ağır bir enfeksiyonla karşı karşıya gelir bu da ölümcül olabiliyor. Kullanılan cihazların kaliteli olması bu sorunlarla karşılaşmamak adına çok önemlidir. Son teknoloji ile yapılan ameliyatlarda kaçak riski binde bir oranlarının altına düştü. O yüzden ucuz ameliyat güvenli ameliyat değildir. Doktor tecrübesi de aynı zamanda çok önemlidir” ifadelerini kullandı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.