Köşe yazarımız Doç. Dr. Zeki Uyanık, merak edilen soruları yanıtlıyor. İşte sorular ve cevapları.
Yemin, bir işi yapmak veya yapmamak hususunda ileri sürülen bir iddiayı kuvvetlendirmek için Allah’ın isim veya sıfatlarından birisini şahit tutarak verilen sözdür. Bu yeminin geçerli olması için yemin eden kişinin bir takım şartları vardır. Aklı başında olmak, mükellef olmak, ikrah altında olmamak, Allah’ın adını zikrederek söz vermek gibi. Bu anlamda şartların da var olması ile birlikte yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, kefaret ödemesi gerekir. Yemin eden kimse, yemini ederken aklı başındaysa ama sinirli hali ile yemin etmişse ve ne dediğini hatırlıyor ve biliyorsa o yeminin kefareti vardır. Ancak ne söylediğini hatırlamayacak düzeyde bir sinirle söylemişse yani cinnet hali ile söylemişse bunun kefareti yoktur.
Farklı mezhepten olan kişiler birlikte cemaatle kıldıkları namaz geçerli midir?
Mezheplerin arasındaki fark, esasta değil, fer’i hükümlerdedir. Namaz, her mezhepte farzdır. Fakat namazın farz ve vaciplerinin sayısında mezhepler arasında fark bulunabilir. Hanefi, Maliki, Hanbelî ve Şafii gibi mezhebin müntesipleri diğer bir mezhepteki imama uyabilirler. Yeter ki imam olan şahıs imam ehliyet ve kabiliyetine haiz olsun. Kılınan namaz ister günlük farz bir namaz olsun, isterse Cuma, teravih veya bayram namazı olsun fark etmeksizin farklı bir mezhepteki imamın arkasında kılabiliriz.
Âhir zaman nedir?
Dünyanın sonu anlamına kullanılan bir kavramdır. İslâm inancına göre, âlemin başı olduğu gibi sonu da vardır. Ancak bu sonu bilmek insan gücünün dışındadır. Hz. Peygamber’den sonra elçi gönderilmeyeceği için ona ahir zaman Peygamberi, ümmetine de ahir zaman ümmeti denilmektedir.
Oje boy abdestine engel midir?
Yapıştırıcı, boya, oje ve benzeri gibi suyun vücudun tabii derisine ulaşımını engelleyici maddeler boy abdestine manidir. Bu gibi maddeler abdest ve gusül alınmadan önce temizlenmelidir.
Yemin-i lağv Nedir?
Allah adını zikrederek yapılan yeminler üçe ayrılır:
a-Yemin-i lağv: Yanlışlıkla veya doğru zannıyla yalan yere yapılan yemindir. Bu çeşit yeminden dolayı kefaret gerekmez.
b-Yemin-i gamus: Bile bile yalan yere yapılan yemindir. Yalan yere yapılan yemin günahtır.
c-Yemin-i mün’akide: Mümkün olan ve geleceğe ait bulunan bir şey hususunda yapılan yemindir. Böyle bir yemine riayet gerekir.
Bu bağlamda yemin-i lağv yanlışlıkla yapılan yemindir. Dolayısıyla yanlışlıkla yapılan (öyle olduğu zannedilen) yemin-i Lağv, yemin sayılmaz bu yemin çeşidi geçersizdir. Günahı ve kefareti de yoktur. Tabi insan elinden geldiğince yeminden kaçınmaya çalışmalıdır.
Günün Ayeti
İyilik ve kötülük bir değildir. Sen kötülüğü en güzel bir tarzda önlemeye çalış. O zaman (göreceksin ki), seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan, sıcak bir dost oluvermiştir.
Fussilet, 41/34.
Günün Hadisi
“Şüphesiz ki Allah, hiçbir mü’minin işlediği iyiliği karşılıksız bırakmaz. Mümin, yaptığı iyilik sebebiyle hem dünyada hem de ahirette mükâfatlandırılır.”
(Müslim, “Münâfıkîn”, 56)
Günün Sözü
Kendinizi iyi yetiştirin, size ne zaman ihtiyaç duyulacak bilemezsiniz.
Abdullah b. Mesud
Günün Duası
Allah’ım başladığımız bu yeni gün ve haftada ülkemizi ve milletimizi her türlü afet ve musibetlerden uzak eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Mahkeme-i Kübra nedir?
En büyük mahkeme, âhirette bütün insanların amel defterlerinin tartıldığı ve dünyâda yaptıklarının hesâbını verecekleri mahkeme demektir.
Günün Nüktesi
Gerçek mutluluğu anlamak…
Hintli milyarder Ratanji Tata’ya radyo sunucusu tarafından bir telefon görüşmesinde sorulduğunda:
“Efendim, hayatta en mutlu olduğunuz anı ne olarak hatırlıyorsunuz?”
Ratanji Tata dedi ki:
“Hayatta mutluluğun dört aşamasından geçtim ve sonunda gerçek mutluluğun anlamını anladım.
İlk aşama zenginlik ve kaynak biriktirmekti.
Ama bu aşamada istediğim mutluluğu elde edemedim.
Ardından değerli eşyaların toplanması olan ikinci aşaması geldi.
Ama bunun etkisinin de geçici olduğunu ve değerli şeylerin parıltısının uzun sürmediğini fark ettim.
Ardından büyük bir proje alma olan üçüncü aşaması geldi. O zaman Hindistan ve Afrika’daki dizel yataklarının %95’ine sahiptim.
Ayrıca Hindistan ve Asya’daki en büyük çelik fabrikasının sahibiydim.
Ama burada da hayal ettiğim mutluluğu elde edemedim.
Dördüncü adım, bir arkadaşımın benden bazı engelli çocuklar için tekerlekli sandalye almamı istemesiydi.
Yaklaşık 200 çocuk.
Arkadaşımın tavsiyesiyle hemen tekerlekli sandalyeleri aldım. Ama arkadaşım onunla gitmem ve tekerlekli sandalyeleri çocuklara vermem konusunda ısrar etti. Bende hazırlanıp onunla gittim.
Orada bu çocuklara tekerlekli sandalyeleri kendi ellerimle verdim. Bu çocukların yüzlerinde garip bir mutluluk parıltısı gördüm. Hepsini tekerlekli sandalyede otururken, dolaşırken ve eğlenirken gördüm.
Kazanan bir hediyeyi paylaştıkları bir piknik yerine ulaşmış gibiydiler.
Gerçek mutluluğu içimde hissettim.
Ayrılmaya karar verdiğimde çocuklardan biri bacağımdan tuttu.
Bacaklarımı yavaşça kurtarmaya çalıştım ama çocuk yüzüme baktı ve bacaklarımı sıkıca tuttu. Eğilip çocuğa sordum: Başka bir şeye ihtiyacın var mı?
Bu çocuğun verdiği cevap beni sadece şok etmekle kalmadı, hayata bakışımı da tamamen değiştirdi.
Bu çocuk dedi ki:
“Yüzünü hatırlamak istiyorum ki cennette buluştuğumda seni tanıyıp bir kez daha teşekkür edebileyim!..”