Son yıllarda tüm dünyada değişmekte olan beslenme alışkanlığı ve yetersiz fiziksel aktivite nedeniyle kilo problemlerinin küresel bir salgın hastalık haline geldiği gözlemlenmektedir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler, tüm yaş gruplarında ama özellikle çocuklar ve ergenlik çağındaki gençler arasında hızla artan bir obezite kriziyle karşı karşıyadır.

Yapılan araştırmalarda dünya genelinde obez kişi sayısının, 1980’de 875 milyon civarında olduğunu, ancak son 30 yılda iki kat arttığı, bu durumun ise özellikle yetersiz fiziksel aktivite ve sağlıksız, dengesiz beslenme nedeniyle ortaya çıktığını göstermektedir. Obezitenin, gelişmiş ülkelerde en yüksek oranlara ulaştığı görülürken, dünyada 670 milyon civarında obeziteşikâyeti olan bireyin bulunduğu ve bu bireylerin yarısından fazlasının da ABD, Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Meksika, Mısır, Almanya, Pakistan ve Endonezya’da yaşadığı vurgulanmaktadır. Ve bu istatistiksel verilerin ışığında, dünya nüfusunun yüzde 30’unda obezite veya aşırı kilo sorununun bulunduğu öngörülmektedir.

Obezite problemine karşı sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı oldukça etkin bir tedavi yöntemi olarak göze çarpmaktadır. Beslenme alışkanlığında, doymuş ve trans yağların ve rafine tahılların azaltılarak, kepekli ve lifli gıdaların, meyve ve sebze tüketiminin, tam tahıllar ve balık tüketiminin arttırılmasının, sağlıklı beslenme adına olumlu katkılar sağlayacağı sıkça hatırlatılmaktadır.

Yeterli ve dengeli beslenmenin yanı sıra, egzersiz de vücudun düzgün çalışması ve obezitenin önlenmesi ve tedavisinde kritik bir öneme sahiptir. Egzersiz, kas kitlesin gelişmesi ve kardiyovasküler (kalp ve damar) sisteminin sağlıklı çalışması için önemlidir. Bununla birlikte, fiziksel olarak aktif olarak, düzenli egzersiz alışkanlığını bir yaşam bicimi olarak sürdürebilmek; psikolojik sağlığın korunması ve geliştirilmesi adına da önem taşımaktadır.

Obezite ve aşırı kilo; ciddi sağlık risklerine ve çeşitli metabolikproblemlere zemin hazırladığı bilinmektedir. Kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) hastalık riski, tip 2 diyabet (şeker hastalığı) ,metabolik sendrom, osteoartrit gibi kas-iskelet sistemi bozuklukları ve bazı kanserler (endometriyal, meme ve kolon) ve depresyon, obezite ve aşırı kilo probleminin sıklıkla ortaya çıkarabileceği ciddi sağlık problemleri olarak bilinmektedir.

Obezitenin neden olduğu metabolik hastalıkların tedavisinde, egzersizin olumlu katkılarını gösteren klinik çalışmaları inceleyen Nuriye Bayar’ın yaptığı araştırmalarda; egzersizin aynı zamanda, obez bireylerin, olumsuz beden algılarının düzenli egzersiz alışkanlığı sayesinde, fiziksel görünüm algısının geliştirilerek, benlik saygısının arttırılmasına yardımcı olacağı vurgulanmaktadır.

Sonuç olarak, küresel bir salgın hastalık haline gelen obezitenin denetim altına alınmaması durumunda, bu ciddi sağlık riskinin gelecekte ortalama yaşam süresinde azalmalar meydan verebileceği için dengeli, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığının bir yaşam bicimi haline gelmesini sağlamak son derece önem taşımaktadır.