TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kendi Diplomasını Tanımayan Sektörün Kanunu

Yazının Giriş Tarihi: 21.10.2022 05:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.10.2022 05:01

Sosyal medya medeniyetinin gündelik hayatımıza hakim olduğu bu günlerde Türkiye’de sosyal medya kullanımı ve dezenformasyon ile ilgili basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi mecliste kabul edildi. Bu kanunla ilgili pek çok medya kuruluşları ve temsilcileri kendi cephelerinden maruz kalabilecekleri yasal yaptırımlardan duydukları endişeleri dile getirmeye çalışıyor. Siyaset arenasında muhalefet grubu partiler bu yasayı eleştirirken, hükümet kanadı bu yasanın gerekli olduğunu savunuyor. Sonuçta sosyal medya alanı sütten çıkmış ak kaşık değil, pek çok gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kullanıcı vatandaşları koruyucu yasal düzenlemeler gerektiriyor. Bu düzenlemenin mahiyeti önemlidir mutlaka. Hali hazırda yasalaşan Dezenformasyon Yasası ile internette hizmet veren platformlara, yayıncılara ve servis sağlayıcılarına çeşitli yükümlülükler getiriliyor. Yalan haber yayma ile ilgili cezai düzenlemeler içeriyor. Yasayla ilgili yoğun bir tartışma ortamı olumlu ve olumsuz yönleriyle halen devam ediyor. Bu yasanın düzenlenme aşamasında ve sonrasında İletişim Fakültesinde medya alanında insan yetiştiren bir eğitimci olarak en temel konunun hiç gündeme gelmediğini üzüntüyle takip ettim. Zira medya alanında, üniversite eğitimi almış kişilerin diplomaları tanınmıyor. Diplomalı, diplomasız herkes gazeteci ya da medya çalışanı olarak tanımlanıyor. Örneğin yeni düzenlemede “Basın kartı talep edenlerin başvuruda bulunabilmeleri için 18 yaşını bitirmiş olması, en az lise veya dengi bir eğitim kurumundan mezun olması, kısıtlı veya kamu hizmetlerinden yasaklı olmaması şartı aranacak” tanımlaması yüzlerce iletişim mezununun diplomasını yine boşa çıkarıyor. Yine medya sektöründe iletişim fakültelerinin diplomalarını geçersiz kılan bir başka uygulamadan biri de bazı medya kuruluşlarının iş garantili iki yıllık kurslar düzenlemesidir. Bu kuruluşlar eğitim döneminde üstüne para alarak, ücretsiz stajyer çalıştırırken, kurstan mezun olduktan sonra asgari ücretten hallice maaşlarla çalıştırılıp, altı ay sonra işten çıkarabilmektedir. İletişim fakültesi mezunları ise kendilerini sektör dışına atan buna benzer uygulamadan kaynaklanan pek çok sorunla baş başa bırakılıyor.

Medya alanında sağlıklı bir düzenleme sağlanabilmesi için kamusal alanda diğer diploması tanınan mesleklerde olduğu gibi İletişim Fakültesi mezunlarının sektörde diplomalarının formasyonunun tanınması ve buna yönelik sektörde örgütlenme gerektiğine inanıyorum. Elbette geçmişten günümüze basın piyasasında yıllarca emek vermiş okullu olmayan pek çok çalışan vardır. Onların emeğine saygı duyarım. Diploma formasyonu ile ilgili düzenleme yapılırken onları da mağdur etmeyecek şekilde mesela 2023 yılından itibaren sektöre yeni girecekler için yürürlüğe girebilir. Gazeteciliğin özel bir yetenek olduğunu diplomanın yeterli olmadığını savunanlarda oluyor, mutlaka özel yetenek ve meslek aşkı lazımdır. Türkiye’de özel üniversitelerde dâhil 71 iletişim fakültesi vardır ve her yıl yaklaşık en az yirmi bin mezun vermektedir. Gençlerin potansiyelini yakından gören eğitimci olarak sektöre bu yirmi bin kişiden binlercesi katkı sağlayacak yetilere haizidir. Basın sektöründe köşe yazarlığı özel uzmanlık gerektiren alanlar olarak görülüyor, doğrudur da. Ama iletişim fakültesi mezunu olup da tarım, ekonomi, siyaset gibi pek çok alanda uzmanlaşmış kişiler de örnek olarak karşımızda durmaktadır. Kısacası diplomanın formasyonu tanınmayınca meslek pastasının hepsini lise mezunu dâhil herkesle paylaşan, sektöre giremeyen, mesleki yetenekleri değerlendirilemeyen pek çok genç var. Sanki gazeteciliği ya da medyanın farklı birimlerinde işleri herkes yapabilirmiş gibi bir yaklaşım yanlıştır. Örneğin çiftçiliği tarımda çalışan herkes az çok gerçekleştirebilirken, kimse diploması yoksa ziraat mühendisiyim diyemiyor. Medya sektöründe cemiyet olarak kurumsal temsilcilerin de bu konuya öncelikli mesele olarak hassasiyet gösterip, buna yönelik mesleki örgütlenmeye ön ayak olmaları gerekmektedir. Bunu çeşitli platformlarda dile getirdiğimde genç medya çalışanları hariç, en genel tepki bu konunun düzelmesinin ümitsiz bir mesele olarak görülmesidir. Sektörde genç çalışan mezunlar yaşadıkları sıkıntılardan dolayı bu konuya olan hassasiyetimi taktirle karşılıyorken, dekanlık yaptığım dönemde iletişim fakülteleri dekanlar toplantılarında gündem maddesi olarak önerdiğimde gündeme alınmadığını ve konuya mesafeli bir yaklaşım olduğunu gördüm. Kısacası diplomasının formasyonunun bile tanınmadığı, ehliyetsiz insanlara açık bir medya sektöründe üst yasal düzenlemelerle sorunların üstesinden gelinebilecek midir?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.