TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Siyasette kadınlar bir adım geride duruyor çünkü...”

Siyasete DEVA çatısı altında adım atan İl Başkanı Ösen, “Kadınlar siyasette bir adım geride duruyorlar çünkü siyasetin kirlenmiş, bel altı vurulan ve insanı haysiyetiyle rencide edici ortamında olmak istemiyorlar” dedi

Haber Giriş Tarihi: 26.03.2021 09:52
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
“Siyasette kadınlar bir adım geride duruyor çünkü...”

ÇAĞLA GENİŞ-RÖPORTAJ

Ekonomi eski Bakanı Ali Babacan önderliğinde kurulan DEVA Partisi, siyasi arenaya İzmir’de de hızlı bir giriş yaptı. Babacan ve kurmayları İzmir teşkilatını kentte iş dünyasının tanınmış ismi EGİAD’ın eski başkanı, başarılı iş kadını Seda Kaya Ösen’e emanet etti. DEVA İzmir, Ösen öncülüğünde teşkilatlanma çalışmalarına tam gaz devam ederken, kısa süre içinde çok sayıda saha çalışmasına da imza attı. Başkan Ösen ile bu çalışmaların yanı sıra DEVA’yı, DEVA İzmir’i, ilkeleri, hedefleri, Türkiye’de iş dünyasında ve siyasette kadın olmayı konuştuk. Çeşitli dönemlerde başta CHP olmak üzere adı birkaç partide önemli görevler için anılan ancak siyasete adımını DEVA çatısında atan Ösen bu kararının nedenini açıklarken, teşkilatlanma çalışmalarında gelinen noktayı, yeni kurulan partiye yönelik ilgiyi ve vatandaşın tepkilerini, yerelde ve merkezdeki hedefleri anlattı. Ösen ayrıca Türkiye’de kadın olmaya iş dünyasını ve siyaseti de katarak geniş bir parantez açtı, İstanbul Sözleşmesi özelinde de toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çarpıcı mesajlar verdi.

-Daha önce başta CHP kanadı olmak üzere önemli pozisyonlar için adınızın geçtiğini hatta teklifler aldığınızı biliyoruz. Ama siz siyasete adım için yine önemli bir görev üstlenerek bu çatıyı seçtiniz... Neden DEVA Partisi?

Türkiye’de hangi düşüncede olursa olsun siyasi partilere baktığınız zaman daha çok bir lider ve ona biat eden kitleler görüyorsunuz. Genel olarak Türkiye siyasi kültürü bunun üzerine kurulmuş durumda. Benim DEVA Partisi’ni tercih etmemin en önemli sebebi öncelikle bir kadro hareketi olması. Evet, bir liderimiz var ve liderimizin arkasından yürümekten gurur duyuyoruz fakat bunun dışında DEVA Partisi’nin kadroları ülkeyi yönetebilecek kalitede. Biz zaten buna hazırlanıyoruz. Genel Merkez’de iktidar olduğumuzda ilk 100 gün içinde neler yapacağımıza yönelik çalışmalar yürütülüyor. Yarın öbür gün ülkenin yönetimini ele aldığımızda nasıl ilerleyeceğimizi kurgulayan, buna kafa patlatan ve bunu şu anda düşünen geniş bir kadro hareketi olduğu için DEVA Partisi’ni tercih ettim. Bir diğer sebebi de kimlik siyaseti yapmıyor olması. Çünkü genel olarak ülkemizde insanları ötekileştirmek ve kimlik siyaseti yapmak trend! Aslında dünyada da trend bu yönde gidiyor ama bizim yapmaya çalıştığımız şey bunun tam tersi. Kimliğiniz ne olduğunun hiçbir önemi yok. Kimliğinizle var olmuyorsunuz bu partide. Demokrasiye, insan haklarına olan inancınızla var oluyorsunuz. İnsanların bu kadar kutuplaştığı ve birbirine bu kadar empatisiz davrandığı bu dönemde Türkiye’nin önünün ancak bu şekilde açılacağını düşünüyorum.

-Süreç nasıl gelişti, siyasete girme kararını nasıl aldınız?

Sürekli bu tarz teklifler ve görüşmeler oluyordu. Fakat ben, ‘doğru zaman değilmiş’ diye yorumluyorum. Çünkü bazen doğru şeyler için doğru zamanın gelmesi gerekiyor. Partimiz 18 tane komisyon kurarak tüm illerde, il başkanlarını aradı. Ege Bölgesi ve İzmir’den sorumlu komisyon tarafından ismim genel başkan ve komisyona iletilmiş. Görüşmeler sonucunda karşılıklı olarak böyle bir karar aldık.

İŞ HAYATINDA KADININ ROLÜ

-İş dünyası ve siyaset... İki cephede de ciddi deneyimlere sahip bir yönetici olarak erkek egemenliğin baskın olduğu bu dünyalarda kadın olmanın zorluklarını anlatabilir misiniz? Bir kadının hangisinde inandığı mücadeleyi vermesi daha zor?

Siyaset bence... Çünkü özellikle İzmir, toplumsal cinsiyet eşitliğinin nispeten Türkiye’nin diğer illerine göre daha yüksek olduğunu bir il. Çalışan kadın sayısı da daha fazla. İş hayatında kadının rolü her ne kadar olması gerektiği noktada olmasa bile ülkemizde, çok daha aktif. Fakat sivil toplum kuruluşları özellikle iş alanındaki... Bizde şöyle bir anlayış var; kadınlar sivil toplum kuruluşlarında çalışıyor ama çalıştıkları dernekler daha çok kadın, çocuk ve engelli dernekleri. Ama gerçek anlamda ekonomiye, Türkiye’nin siyasi ve sosyal konjonktürüne yön veren derneklere baktığınızda kadınların yönetimde çok az olduğunu görürsünüz. Ben 2016 yılında EGİAD başkanlığını bıraktım ve o günden sonra bir daha İzmir’deki hiçbir belli başlı oda veya iş insanları örgütünün başkanı bir kadın olmadı. Şu 5 senedir bir tane bile kadın yok muydu bu görevi alabilecek! Ben açıkçası olmadığına inanmıyorum. Aynı şekilde siyasette de bu böyle. Yüzde 10, 15 gibi bir kota var kafalarda. Derneklerde, odalarda, borsalarda, siyasette bu oranda kadın oldu mu ‘yeter’ oluyor! En öne oturtuyorlar, görünür de oluyorlar. Fakat bizim artık siyasette kadının rolünü çok ciddi şekilde kabullendirmemiz gerekiyor. Partimizin bu açıdan yüzde 35 cinsiyet kotası var. Kadınların siyasete girmesini teşvik eden bir prosedürümüz var. Bu açıdan ben kendimin il başkanı olmasını önemsiyoruz tabiî ki. Fakat aynı zamanda bizim Muş, Van, Kayseri, Gümüşhane, Isparta, Samsun il başkanlarımızın kadın olması da ayrıca kıymetli. Aynı şekilde 6 ilçe başkanımız da kadın. Onların sayısı da yükseltmeyi çok arzu ediyoruz. Ama dediğim gibi kadının siyasette var olması en zoru. Çünkü erkekler de bu konuda teşvik edici değil. Kadınlar da bir adım geride duruyorlar çünkü siyasetin kirlenmiş, bel altı vurulan ve insanı haysiyetiyle rencide edici ortamında olmak istemiyorlar. Aynı zamanda kadınların hayatlarındaki erkekler de onların bu ortama girip zarar görmesini istemiyor. Biraz daha korumacı davranıyorlar. Bize düşen görev de siyaseti temizlemek. Çünkü biz siyaseti temizlemedikçe, artık siyaseti meslek haline getirmiş insanları soyutlamadıkça kadın oranını arttırmamız da kolay görünmüyor. Bu aslında çift taraflı verilecek bir mücadele. Genel başkanımız gibi hem kadınların ön planda olmasını gerçekten destekleyen erkekler tarafından da verilecek bir mücadele. Ama biz kadınların da biraz daha cesur olması gerekiyor.

-İzmir iktidara karşı ciddi duruşu olan ve iradesini ana muhalefetten yana koyan bir kent... Bu anlamda çalışmalarınız da genel başkanın AK Parti geçmişi bir dezavantaja dönüşüyor mu?

Dönüşmüyor ilginç bir şekilde. Çünkü genel başkanımız her ne kadar AK Parti’de siyaset yapmış olsa da ve İzmir’de AK Parti hiçbir zaman çoğunluk oyu alamamış olsa da, çok uzun bir süre bakanlık yapıp imaj olarak kendi ismini hiç kirletmemiş bir siyasetçi. İzmir halkının da bunu bu şekilde değerlendirdiğini düşünüyoruz. Mesela gittiğimiz hiçbir yerde genel başkanımızın ismini ve partimizin ismini söylediğimiz zaman negatif tepki almıyoruz. Ayrıca Türkiye ekonomisi şu an en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Genel başkanımız Türkiye’nin ekonomisinin en parlak olduğunu dönemlerde ekonomi patronu olmuş bir siyasetçi. Bu ekonomik darboğazdan Türkiye’yi kim çıkarır sorusu sorulduğu zaman akla gelen isimlerin başında geliyor. Tabiî ki İzmir’de bunun etkisini de görüyoruz. Liderimizin AK Parti’de siyaset yapmış olması bazıları için dezavantaj olarak algılanabilir ama kendi ismi hiçbir zaman kirlenmemiş, dürüstlüğü, çalışanlığı her kesim tarafından kabul edilen biri olması bizim için çok büyük bir avantaj.

KADINLARIN VİCDANINA AYKIRI BİR KARAR

-Kadın hakları mücadelesinde bugün Türkiye’nin bulunduğu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması yönünde zaman zaman ortaya atılan tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu karar, Türkiye’nin yarısını oluşturan tüm kadınların vicdanına aykırı bir karardır. Türkiye’de sadece 2020 yılında 300 kadın, 2021’in ilk çeyreğinde 77 kadın öldürüldü. İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesini ve bunlarla mücadeleyi hedeflemektedir. Son 10 yılda ülke vicdanını yaralayan, binlerce çocuğu annesiz, anne babaları yavrusuz bırakan kadın cinayetlerine şahit olmuş kadınlar ve erkekler olarak demokrasiye ve temel insan haklarına aykırı olan bu kararı kınadığımızı belirtiriz. Türkiye olarak nesillerimizi güvenle daha müreffeh bir geleceğe hazırlamak, uluslararası alanda rekabetçi, öncü, gıpta edilecek bir ülke haline getirmek için çalışırken, 10 yıl önce edinilmiş hakların bugün tek adam eliyle kaldırılmasının amacı anlaşılamaz ve kabul edilemez. Kadınlarımızı ikinci sınıf vatandaş olarak gören zihniyetle sonuna kadar savaşacağımızı bildiririz. DEVA Partisi olarak kırmızı çizgimiz olan İstanbul Sözleşmesi’nin kabulünün takipçisi olacağımızı, uygulanması ve kadının hak ettiği yeri bulması için topyekun mücadele vereceğimizi belirtiriz.

-Sanat, edebiyat, siyaset... Hatta yetişme çağınız ve eğitim süreciniz... Hangi kadınlar yazdığı, söylediği, ürettiği, savunduğu ve mücadelesiyle varlığınıza büyük katkı koydu/koyuyor?

Aslında Türkiye’de başarılı olan, kendini ispatlamaya çalışan ya da erkek dünyasında var olmaya çalışan her kadın ilham vericidir benim için. Ben kadın figürlere çok önem veriyorum ve kadının en büyük sorunundan biri şudur... Kendi bir yere geldiğinde, kendisinden sonra gelen kadınlara çok fazla yer açmazlar. Yalnız liderlik yapmayı severler. Bunun kadının gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu düşünüyorum. Benim bir kadın lider olarak en büyük hedefim kadınların siyasette daha fazla yer almasını sağlamak. ABD’de eskiden dış işleri bakanlığı yapmış Madeleine Albright, benim hem kitaplarını hem siyasi kariyerini çok yakından takip ettiğim, ilham aldığım liderlerden biridir. Onun dışında Angela Merkel’den tutun tüm kadın liderleri rol model olarak alıyorum.

-Sizce İzmir nasıl yönetiliyor? Yerel iktidarın çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İzmir, uzun zamandır CHP tarafından yönetiliyor. Sosyal belediyecilik ve kentin ranta kurban edilmemesi anlamında İzmirlilerin beklentilerini karşılayan yönleri olduğu aşikar ki, bugün hala insanlar CHP’ye oy vermeye devam ediyorlar. Fakat uzun süre iktidarda kalındığı zaman bir körlük oluştuğunu düşünüyorum. Eskisi kadar yenilikçi olmamak, farklı projeler üretmemek veya şehrin eksiklerini daha net görememek ile ilgili sıkıntılar olduğunu düşünüyorum. Bu yerel iktidar için de geçerli merkezi iktidar için de.

HEPİMİZ GÖNÜLDEN İNANIYORUZ

-Şimdiye kadar partiniz tarafından bir anket çalışması yapıldı mı? Hedefleriniz neler?

Hayır yapılmadı. Şu anda salgın sebebiyle anketler yüz yüze yapılamadığı için gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. Kaldı ki anket çalışması yapmamız için örgütlenmemizi tamamlamamız lazım. Sonuçta hala Türkiye çapında tabelamızın olmadığı birçok ilçe var. Ana akım medyaya da çıkamadığımız için bilinirlikle ilgili bir sıkıntımız var. Ali Babacan’ı tanımayan yok ama ‘DEVA Partisi ile Ali Babacan’ örtüşmesinde henüz kitlelere ulaşmış değiliz. Bu yüzden şu aşamada yapılacak bir anket çalışmasının gerçeği yansıtacağını düşünmüyorum. Genel Merkez de böyle düşünüyor. Bu yüzden yapılan bir anket çalışmamız yok. En büyük hedefimiz bir taraftan teşkilatlanmayı tamamlamak bir taraftan da esnaf ziyaretleri ve halka inerek kendimizi birebir tanıtmak. Bu saatten sonra yapacağımız şey halka birebir dokunmak diye düşünüyoruz. Deva Partisi, çok kısa sürede iktidarın en büyük ortağı olacak. Buna hepimiz gönülden inanıyoruz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.