TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Daha fazla dayanışmaya ihtiyaç var

Türkiye ve İzmir’de kadınların ön safta yer alması gerektiğini söyleyen CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, “Siyasette olan biz kadınların aramızda bu dayanışmayı daha fazla yaşatmaya ihtiyacı var” değerlendirmesinde bulundu

Haber Giriş Tarihi: 26.03.2021 10:40
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Daha fazla dayanışmaya ihtiyaç var

İLKSES KADIN özel sayısı için düşüncelerini dile getiren CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç okurlarımıza şu mesajı ileti: Nüfusumuzun yarısını teşkil eden kadınların yasalarda eşitlik olmasına rağmen bugüne kadar çağdaş ve hak eşitliğine dayalı bir statü kazanamamasının en temel sebebi kadının toplumdaki algılanma biçimidir. Toplum, cinsiyetlerinden ötürü kadın ve erkeğe ayrı ayrı roller yüklemektedir. Ataerkil toplumsal ilişkilere dayalı bu roller cinsiyete dayalı eşitsizliklere yol açmaktadır. Bu rol farklılaşmaları, toplumda kadınların değersiz görülen ev işleri ve çocuk, yaşlı, hasta bakma gibi işlerle sorumlu tutulmalarına, dolayısıyla kadınların toplumda pasif bir konumda olmalarına neden olmaktadır. Kadınlara biçilen bu geleneksel roller, bir yandan onların toplumsal hiyerarşideki derecesini alçaltırken, diğer yandan da erkelere göre daha kolay ve derinden yoksullaşmalarına neden olmaktadır.

Kadınların erkeklere oranla daha güçsüz, daha değersiz görülmesi, kız çocuklarının eğitime bile ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Kız çocukları okusun diye kampanyalar düzenlenmesi, aslına bakıldığında ülkemizin korkunç gerçeklerini ortaya koymaktadır. Kız çocuklarını kampanyalarla okula göndermeye çalışmak yerine, toplumun onları bir kız çocuğu değil bir birey olarak görmesi gereklidir. Ayrımcılık çocukluk çağında eğitimle başlayarak hayatın her alanına sirayet etmiştir. Kadını toplum içerisinde, iş yaşamında, eğitimde, evde yani hayatın her alanında yok sayan, orta çağdan kalma ataerkil zihniyet bugün güçlü kadın istemiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği istemiyor. Türkiye’nin, “cinsiyete dayalı eşitsizliğe dur” diyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi de AKP iktidarının, kadını toplumdan dışlayan kötü zihniyetidir. O cemaati kırmayalım, bu tarikatle kötü olmayalım, aman bu parti şöyle dedi diye İstanbul Sözleşmesi siyasi pazarlık konusu yapılarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin, güçlü kadının güvencesi olan sözleşmeden gece yarısı kararnamesiyle çekinildi. TBMM tarafından kanunla onaylanan bir sözleşme yine Meclis’in iradesiyle kaldırılabilir. Dün kadınların başörtüsünde özgürlük arayanlar bugün kadınların yaşam hakkını elinden almaya çalışıyor.

Nüfusun yarısını oluşturan kadınların karar alma süreçlerine katılamaması, siyasette eşit oranda temsil edilememesi, her şeyden önce bir demokrasi meselesidir. Ülke nüfusuna göre orantıladığımız zaman Meclis’teki kadın milletvekili sayısı azdır. 24 Haziran 2018 seçiminde 103 kadın milletvekili seçilerek Meclis’teki kadın milletvekili sayısı yüzde 17 olmuştur. Bu oran yeterli mi? Tabi ki hayır. Hayatın her alanında olması gerektiği gibi Meclis’te de eşit temsil olmalıdır. Erkeği güçlü, kadını güçsüz ve korunmaya muhtaç olarak gören zihniyet, kadınların siyasete katılmasının önündeki en büyük engeldir. Siyasette kadınların daha çok olması için hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor kadınlar olarak. Bugüne kadar siyasette başarılı olmuş partilerin temelinde hep “kapı kapı çalışan kadınlar” olduğunu iyi biliyoruz. Kadınların emeklerinin çok ama bir yandan da görünür olmadığı bir ortamda kadınlar olarak birbirimize daha çok destek olmamız gerektiği açık. TBMM’de her ne kadar az da olsa temsiliyet anlamında kıpırdanma olsa da yerel temsilde yüzde 2.4 oranındayız, bu oranda 2019 yerel seçimleri öncesi daha düşüktü. Yükselme nedeni Türkiye genelinde kadın muhtarların sayısındaki artıştır. Güvenli mahalleler, ışıklı mahalleler, rahat yürüyebileceğimiz mahalleler istiyorsak kadın muhtarlarımız olması gerektiğini biliyoruz. Kadınların muhtar olmaları, belediye meclis üyeleri olmaları, Kent Konseyi başkanı ve üyesi olmaları anlamında erkeklerle sürekli “eşitsiz” koşullarda ve cam tavanların olduğu ortamlarda yarışmak zorunda kalan kadınlar için sihirli sözcük “dayanışma”. 1990’lı yıllarda kadın hareketinin mottolarından olan “özel alan politiktir” anlayışından başlayarak bugün benim bulunduğum politikanın merkezine kadar kadın siyasetini her yere, her noktaya “dayanışma” ile yaymamız gerektiği açık diye düşünüyorum. Bu konuda siyasette olan biz kadınların aramızda bu dayanışmayı daha fazla yaşatmaya ihtiyacı var. Bu noktada tabii ki en başta kadınların siyasete katılımı konusunda, senelerdir kadın hakları alanında mücadele veren kadın örgütleriyle bu mücadele veriliyor ve verilmeye devam edecektir. Sadece siyasi temsil açısından değil ülkemizin en temel problemlerinden olan kadına karşı şiddeti önlemek, engellemek, tamamen ortadan kaldırmak için de kadınların ekonomik hayata, sosyal hayata katılımlarını, iş hayatına katılımını arttırmak için aynı mücadeleyi onlar yapıyorlar ve bizler de destek olmaya çalışıyoruz. Ben kendi adıma bunun için çaba sarf ediyorum, kadın örgütlerinden çok şey öğreniyorum ve her zaman “kadın dayanışması”nı yaşatmak için mücadele edeceğimi bilmenizi istiyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.