TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kadın ve erkek eşitse toplumda sorun olmaz

Son kitabı, “Güneşin Kızları Uruk’tan Smyrna’ya”da kadının tarihsel sürecini anlatan Hazman, “Kadın ve erkek dünyayı eşit bir şekilde yönetseydi; hiçbir toplumsal sorun ortaya çıkmazdı” dedi

Haber Giriş Tarihi: 20.04.2023 05:04
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Kadın ve erkek eşitse toplumda sorun olmaz

YUSUF ÇAĞIRTEKİN-RÖPORTAJ

Araştırmacı-Yazar Abdulkadir Hazman, çok konuşulan ve tarihsel bir kaynak olarak kullanılan İzmir’in Batı Yakası-Değirmendağı, Karataş, Karantina kitabının ardından; adından sıkça bahsedilecek yeni kitabını çıkardı. Güneşin Kızları Uruk’tan Smyrna isimli kitabını Papirüs Yayınlarından çıkaran Hazman, bu kez kadının tarihsel olarak var oluş sürecini, kadın tanrıçaları, Sümerlerde, Akdeniz uygarlıklarında, Yunan uygarlıklarında, Roma, Orta Asya, Bizans ve Anadolu uygarlıklarında kadınların yaşamını konu aldı. 4 yıllık bir araştırma sürecinin ardından kitabını oluşturduğunu dile getiren Hazman, kitabı yazmasında etkili olan olayın ise Anadolu’nun en büyük ozanlarından biri olan Neşet Ertaş’ı ziyaretinde kendisine ettiği, ‘Kadınlar insandır, biz insanoğlu’ sözü olduğunu dile getirdi. Tüm toplumlarda yaşanılan sorunların temelinde kadın erkek eşitsizliği olduğunu vurgulayan Hazman, “Kadın ve erkek dünyayı eşit bir şekilde yönetse; hiçbir toplumsal sorun ortaya çıkmaz” dedi.

Uzun bir aradan sonra yeni ve ses getirecek bir araştırma-inceleme kitabıyla geri döndünüz? Güneşin Kızları Uruk’tan Smyrna’ya kitabınız neyi anlatıyor?

Kitap, kadınların tarihini anlatıyor. Yazının bulunuşundan itibaren kadınları, yaşamdaki yerini anlatan bir kitap. Sümerlerde, Yunan, Roma, Bizans, Orta Asya ve Anadolu uygarlıklarında kadınların yaşamını konu alan bir kitap.

KADINLAR TANRIÇADIR

Kadının anaerkil toplumlarda yeri nedir?

Kadınlar çok tanrılı toplumlarda inanışlar gereği tanrıçadır. Kadınlar üreten, doğuran, büyüten, besleyen, geliştiren bir pozisyondadır. Anaerkil toplumlarda kadının doğurganlığını kutsamış ve kadını tanrıça olarak görüyorlar. O çocuk doğuruyor, besliyor, büyüyor ve yetiştiriyor. Dolayısıyla insanlık var oluşunu kadına bağlıyor. Onu tanrıça katına yükseltiyor. Bu toplumları anaerkil toplumlar olarak tanımlıyoruz. Zeus ile başlayan ve onun akabinde devam eden erkek egemen toplumda; kimileri ataerkil der ama ben bu dönemi babaerkil olarak tanımlıyorum, kadın aşağılanmaya, horlanmaya, küçük görülmeye, alınıp satılan bir meta haline getirilmeye başlıyor. Kadının değerindeki çöküş, böyle başlıyor ve günümüze kadar da devam ediyor” dedi.

Anadolu topraklarının kadının tarihsel açıdan gelişimindeki rolü nedir?

Anadolu toprakları her konuda olduğu gibi bu konuda da zengin bir tarihe sahip. Anadolu’da ortaya çıkan Kibele, tüm yeryüzünü etkisi altına alan tanrıçalar tanrıçası Ana tanrıça haline gelmiştir. Üretken, besleyici, koruyucu Ana tanrıça Kibele bu topraklarda çıktı. Fakat Yunan uygarlığında ortaya çıkan Zeus’un ahlaksız yaşam biçimini örgütlemesi, birçok problem yarattı. Toplumların yozlaşmasını, erkek egemenliğini, kadınların hak ve hukuklarının yok sayılmasını, kadının cinsel bir meta haline getirilmesini, toplumdan dışlanmasına neden oldu.

Kitabınızın çıkış noktasını merak ediyorum. Oldukça geniş kapsamlı bir araştırma. Çıkış noktasını anlatabilir misiniz?

Çağımızın en büyük ozanlarından biri olan Neşet Ertaş’ı ölmeden önce hastanede ziyaret etmiştim.

Ziyaretten bir süre sonra bir etkinlikte rahmetli Şadan Gökovalı ile bir araya geldim. Şadan hoca ile sohbetimizde; Neşet Ertaş’ın sözünün beni çok etkilediğini söyledim. Şadan hoca da bana “Kadınları yazsana” dedi; tamam ama nerden başlayacağıma bir türlü karar veremiyorum deyince, o da bana “Ana Tanrıçadan başla” deyince kitabın yazma serüveni de böylece başlamış oldu. Son yıllarda kadın cinayetlerinin artması, kadınların fuhuşa sürüklenmesi ve her geçen gün kadınların kötü muameleler maruz kalması bu kitabı yazmaya iten en önemli sebepti diyebiliriz. Çünkü anam benim için değerliydi, bacım benim için değerliydi, eşim benim için değerliydi, Kızım benim için değerliydi. Bu insanların erkekler tarafından horlanması, küçük görülmesi beni çocukluğumdan beri etkiliyordu zaten. Ben günümüz kadınlarına şu mesajı vermek istedim. Geçmişinizi bilemeseniz geleceğinizi inşa edemezsiniz.

Türk toplumlarının tarihinde kadının yeri ve önemi nedir?

Türklerin kadına bakış anlayışı; tarihte iki döneme ayırmamız gerekiyor. Birincisi; İslam öncesi dönemde, Şamanizm dönemi. Bir de Müslümanlığı kabul ettikten sonra, kadına bakış açısı var. Bu iki dönem de birbirine taban tabana zıt. Orta Asya Türklerinde kadın kutsal. Büyük Selçuklulara kadar bu hep böyle. Fermanlar ‘Hakan ve Hatun kişi adına’ imzalanıyor, eğer hatun kişi eksik olur ise ferman geçersiz sayılıyor. Kadınların devlet yönetiminde, kendilerine ait bütçeleri var ve hakandan sonra devleti yönetmekle yetkili. Bu yapı ne yazık ki Osmanlıya taşınamadı. Bunda dinimizin veya dinimizin yanlış aktarılmasının da etkisi olabilir, imparatorluk olmasıyla da ilintili olabilir. Türk köylerinde analar halihazırda çok kıymetlidir. Yörük ve Türkmen boylarında kadın halen çok etkilidir.

ARAŞTIRMALARIM 4 YILIMI ALDI

Kitabı ne kadar bir süre içerisinde oluşturdunuz?

Araştırmalarım 4 yıl gibi bir süremi aldı. Çünkü geniş kapsamlı bir araştırmaydı. İyi araştırmak gerekiyordu. Yüzlerce kitap okumak, araştırmak, doğruluğunu ve yanlışlığını analiz etmek, hiç kimsenin görüşünü eleştirmeden olduğu gibi koymak emin olun çok zorlu bir süreçti. Bu konuda aykırı kaynaklar da vardı ve onlara da saygı duyduk çünkü kalemin suçu yok, kalemi tutan elin suçu var ve biz de araştırma yaparken; nesnelliği elden bırakmamız gerekiyordu. Bunu da gayet iyi başardığımızı düşünüyorum.

Kadınların günümüzde içinde bulunduğu durumların temel sebebi nedir sizce?

Kadınların egemen olduğu anaerkil toplumlarda; kadınlar erkekleri mal gibi alıp satmadılar, horlamadılar, küçümsemediler. Kadın olmadan çocuk olmaz; 9 ay karnında taşıyor, doğuruyor, büyütüyor, eğitiyor, geliştiriyor. Erkeğin bunu yapması mümkün mü? Dünyayı kadınlar yönetsin demiyorum; kadınla erkeğin eşit olması gerektiğini söylüyorum. Kadın ve erkek dünyayı eşit bir şekilde yönetse; hiçbir savaş veya toplumsal sorun ortaya çıkmaz. Tüm sorunların temelinde kadın erkek eşitsizliği yatıyor. Bu kitabın asıl amacı da bunu göstermektir.

Deprem felaketinin en büyük bedelini o bölgede yaşayan kadınlar ödüyor. Toplumsal felaketlerde kadınların en çok etkilenmesi ve buna neden olan sebeplere bakış açınız nedir?

Ukrayna-Rusya savaşında en büyük acıyı çocuklarla birlikte hiç şüphesiz kadınlar yaşamıştı. Bu her savaşta veya her felakette neredeyse kaçınılmazdır. Eşlerinin ve çocuklarının ölmesine şahit olan onlar, geride kalanları besleyip büyütme görevi onların, yeniden inşa etme görevi onların. Yani her felaket sonrası bütün yük onların omuzlarına yükleniyor. Yaşadığımız deprem felaketlerine gelince; . Depremin ertesi günü eşim ve birkaç kadın arkadaşı ile birlikte yardım organizasyonu oluşturup temin edebildiklerini anında deprem bölgesine gönderdiler. Bu beni bir erkek olarak şaşkına uğrattı çünkü ben daha olayın şaşkınlığını üzerimden atamadan onlar çoktan harekete geçmişlerdi. Dünyayı güzel ve yaşanası kılan kadınlardır. Deprem bölgesindeki kadınları düşünün; aylardır yıkanamayan, çocuğunu doğru dürüst banyo yaptıramayan, düzensiz beslenen ve gelen yiyeceği kendinden önce çocuklarına yediren kadınlar var. Soğukta üşüyor, ıslanıyor ama battaniyeyi yavrusuna sarıyor. Bunlar bize çok büyük acı yaşatıyor. Her yıkıntının arkasında toparlanmayı, ayağa kalmayı sağlayan da yine kadınlar. Bu felaketin ardından yine kadınların öncülüğünde toparlanacağız. Bölgede zorlu koşullarda yaşayan kadınların yanında olmamız gerekiyor, bu bizim insan olma görevimiz olduğunu düşünüyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.