TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İzmir’i İngilizler Yaktırdı!

Yazının Giriş Tarihi: 13.09.2022 05:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.09.2022 05:22

Türk Kurtuluş Savaşı’nın 26 Ağustos-9 Eylül 1922 günleri arasında süren Zafer Koşusu, büyük bir başarıyla İzmir rıhtımında sonuçlanması; Doğu Dünyasında büyük sevinç ve umut, Batı Dünyasında bitimsiz bir keder oluşturdu. Sevinç ve intikam duygularının çarpıştığı kurtuluş günlerinde, 13 Eylül günü İzmir’in ekonomik yönden en canlı bölgesini alevler sardı. Basmane’de saat 10.30 sularında başlayan, önce Türk mahallelerine doğru ilerleyen yangın, öğleden sonra ilâhi bir güçle rüzgârın yön değiştirmesiyle Kordon’a doğru yöneldi. Sporting Kulüp, İtalyan Kız Mektebi, Fransız Konsolosluğu ve Kordondaki cumbalı evler yangından kurtulurken, şehir merkezi ve bugünkü Fuar alanını tamamen tahrip oldu. Yangın 17 Eylül’e dek sürdü. Bu süreçte her ikindi vakti gemilerde çalan İngiliz Bandosu, Neron zevkiyle icrasını sürdürdü.

Türk Ordusu 26 Ağustos sabahından itibaren tanık olduğu kalleşliklerin, 9 Eylül’e kadar sürdüğüne tanık olduğundan teyakkuzdaydı. Daha Çanakkale’de savaş alanında İngilizler’in her kalleşliğine tanık olan Mustafa kemal Paşa, akıl verdikleri Yunanlıların da aynı yöntemi uygulayacaklarını bildiği için savaş boyunca temkini elden bırakmadı. Yunanlıların her geri çekilişinin ardından, hemen saldırıya geçmeyi düşünen komutanları durdurup bir süre bekletiyor, ardından topraktan başlayan infilaklar dindikten sonra orduyu saldırıya geçiriyordu. Yunan Kuvvetlerinin çekilirken Batı Anadolu’da ellerine geçen bütün Türk köy ve kasabalarını kurdukları özel askeri ekiplerle soyduktan sonra, hangi yöntemle yakıp yıktıklarını biliyordu. Yunan ve yerli Rum askerleri ile kuşatılan yerlerde, önce gayrimüslimler tahliye ediliyor; ardından cami, okul gibi kapalı yerlerde toplanan Türklerin evleri soyuluyor; evler ve toplanma yerlerini gaz dökerek tutuşturuyor, çıkmak isteyenler kurşunlanarak alevler içinde kalmaya zorlanıyordu.

İzmir’de ilk günlerde benzer olayların yaşanmaması, Ordunun teyakkuz halinde olmasından kaynaklanıyordu.

Beşinci günde Türk üniforması giymiş askerlerin ellerinde gaz tenekeleriyle dolaştıklarını görenler, herhangi bir tepki vermiyordu. Çünkü zaferle kurtarılmış İzmir’e Türklerin bir kötülük yapacağı kimsenin aklına gelmiyordu. Oysa Türkler’in “Sû/Subay uyur, düşman uyumaz…” deyişi her zaman geçerliydi. O asker üniformalarının içinde hayali devleti elinden kaçan Ermeniler ile Megalo İdeası sönen Rumlar vardı. Batılı yazar ve gazeteciler iki haftalık Yunan kıyımına temas etmeyip, dikkatleri Yunan kaçışı ve İzmir Yangını üzerine yoğunlaştırdığından, İzmir yangını yıllarca tartışıldı. (Ayrıntı için bkz:Parlak-2:1983,445-535)

Türk tarafı bütün Egeyi yakan bozguna uğramış Yunan askerleri, İzmirli Rumlar ve Adana /Haçin’de isyan çıkaran, ardından İzmir’e kaçan Ermeni militanların bu yangını çıkardığını iddia ederken; Yunanlılar tam tersini savundular. Onlara ve bazı yabancı yazarlara göre yangını “Gâvur İzmir’i” artık Türkleştirmek isteyen ve şehirdeki yoğun Gayrimüslim varlığına tahammül edemeyen fanatik Türk milliyetçilerinin çıkardığı kesindi. Bu iddiaları Türklerin yaktığına ilişkin savlar, özellikle aşağıdaki kaynaklara dayanmaktadır. Kimlikleri ve eşleri araştırıldığında gerçek anlaşılır.

TÜRKLERİ SUÇLAYANLAR

-İşgali döneminde ABD İzmir Konsolosu bulunan ve şehre Türk ordusunun girmesiyle 13 Eylül 1922 günü İzmir'den ayrılan eşi Yunan asıllı olan George Horton'un, emekliye ayrıldıktan sonra 1926'da yayınladığı "Asya'nın belası" (Türkleri kastediyor) isimli kitabı.

-Ermeni asıllı ABD’li yazar Margaret Housepian Dobkin'in 1971'de yayınladığı, yazarın ifadesiyle görgü tanıklarının anlatılarına dayalı olan "İzmir 1922: Bir şehrin yok edilişi" (Smyrna 1922: Destruction of a city) adlı kitabı…

Falih Rıfkı Atay ve Bilge Umar da İzmir’e giren Ordu Komutanı Sakallı Nurettin Paşa’yı suçlarlar. Bu konuda en önemli dayanakları; İzmir’in ünlü Türk düşmanı Patriği Hristostomos’u halkın önüne atıp linç edilmesini sağlayan(Apak:1983,s.262–265) Ordu Komutanı Nurettin Paşa (Sakallı) İzmir yangınının baş sorumlusu olmalıydı. Çünkü aynı şahıs bir iki ay geçmeden İzmit’te halkı tahrik ederek (Atay:1984, s.342) İstanbul’da yakalanıp yargılanmak üzere Ankara’ya götürülmekte olan Milli Mücadele Grubunun can düşmanı, gazeteci yazar Ali Kemal’in linç edilmesini sağlamıştı.(Umar:1974,s.309–321) İzmir’in Gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgesini ancak böylesine kin, böylesine nefret dolu insanlar yakabilirdi.

ERMENİ VE YUNANLILARI SUÇLAYANLAR

Yangından Türklerin suçlu ve sorumlu olmadığını, Ermeniler’in asıl suçlu olduğunu vurgulayan önemli kaynaklar vardır:

-İzmir İtfaiye Şefi Paul Grescowich'in (Avusturyalı) resmi raporudur.

-Yangın esnasında İzmir'de bulunan Amerikalı mühendis Mark Prentiss'in ABD'ye döndükten sonra yangın nedeniyle Türklerin suçlandığına müşahede etmesi üzerine yayınladığı kapsamlı bir rapor da aynı yönde ilave bilgiler getirmektedir. Prestiss bu raporunu dönemin ABD Türkiye Yüksek Komiseri (büyükelçisi) olan Amiral Mark Lambert Bristol'a, tarihi belge oluşturması amacıyla, göndermiştir ve rapor Kongre Kütüphanesi'nde "Bristol Papers" şeklinde tanımlanan ve tarih araştırmacıları açısından büyük önemi olan 33000 belgenin arasında yer almaktadır.

-Richart Reinhart, İzmir’in külleri adlı romanında olayların arifesinde Ermenilerin durumunu şu sözlerle anlatıyor. “Ermeniler, dehşet içinde. Ermeniler el bombaları ve asit şişeleriyle silahlı İzmir’e dolmuşlardı. Cepleri mermi doluydu, Siyahlar giyinmiş Ermeni kadınları dinamit taşıyor, erkek çocuklar duvarların dibine gaz yağı tenekelerini yerleştiriyorlardı. Kırmızı kukuletalı Şeytan söylevine devam etti. “Kalemiz burası bizim. Hz. İsa’nın kılıcı koruyacak bizi. Bizleri buradan atmağa kalkacak olurlarsa bizlerle birlikte onlar da yanacaklar. Ve kalabalık: “Yakacağız onları! Yakacağız” diye tekrarladı.” (Reinhart: 1973,S.419)
- Ereskoviç adındaki bir gözlemcinin anılarından naklen Mustafa Turan olayı şu şekilde anlatmaktadır. “Büyük yangın, 13 Eylül 1922 sabahı Ermeni mahallesinden çıkmıştır. Ermeni kilisesi yakınındaki bir evden çıkan yangın hızla yayılmıştır. Aynı zamanda Ermeni kilisesinde de yangın çıkmış, bunu Basmahane’deki bir Ermeni’nin evinde çıkan yangın, sonra da Soğuk çeşme karşısındaki diğer bir Ermeni’nin evinde çıkan yangın izlemiştir. Bu sırada Ermeni mahallesinin en az 25 yerinde yangın çıkmıştır. İtfaiye ekipleri, Asya Dimitri mahallesindeki evlerin korunmasına çalıştıkları sırada Peştemalcıbaşı’nda yangın çıkmış ve şehrin her tarafını sarmıştır.” (Turan:1995, s.214, 220) Olayda Ermenilerin ilişkisini belirleyen önemli bir husus “İtfaiye birliklerinin çalışmasını engellemek için birçok Ermeni’nin itfaiye birliklerinin üzerine ateş açmasıdır.”(Turan:1995.s.224)

-Fransızlar tarafından kurulup Kilikya’nın işgalinda kullanılan Ermeni Lejyonu o kadar çok suça karışmıştı ki bu alay 1920 yazında lağvedildi. Sadece 1920’nin Temmuz ayında, beş Ermeni ve bir Süryani kundakçı Fransız askeri mahkemesince ölüme mahkûm edilip cezaları infaz edilmişti. Ermenilerin kundakçılık yaptığından Fransız arşivlerinin yanı sıra Kilikya’da görev yapan subayların anılarında, özellikle Maxime Bergès ve Paul Bernard’ın kitaplarında söz edilir. Fransız donanmasının 15 Kasım 1920 tarihli bir istihbarat raporuna göre, görevine son verilen lejyonerlerle Ermeni halkından bazıları acı duygular içinde Kilikya’dan İzmir’e geçtiler. Aynı rapor bu kişilerin Yunan ordusunu Türk halkına karşı tahrik etmeye çalıştığından da söz eder. (Maxime Gauin)

-“Bir İngiliz Kadını Gözüyle Kuvay-ı Milliye Ankarası” kitabının yazarı Grace Mary Ellison olaya şöyle yaklaşır: “Biz İzmir yangınını sadece “bütün ümitleri tükenmiş ve ülkeden kaçmaya hazırlanan” Ermenilerin geride işe yarar hiçbir şey bırakmama arzusu sonucuna bağlamak istemiyoruz. Yangını Ermenilerin başlatmış olabileceğini kabul etmekle birlikte; olayın, aynı amacı taşıyan işgalci Yunan gücü’nün oynadığı son perde –yıkım operasyonunun bir parçası olduğuna inanıyoruz. Hatırlayalım “Manisa’daki 14.000 evden 13.000’i yanmış, 1.000 kadar sağlam ev kalmış, Alaşehir’de 4.800 evden
sadece 100 kadar evin kaldığı yabancı yazarlarca gözlemlenmişti. Camilere doldurulup yakılmış insanları da unutmuyoruz.”(Ellisons:1973,s. S.69–71; Umar:1974, S.267–345)

-İzmir Özel Amerikan Koleji kurucusu çok uzun yıllar Türkiye'de kalmış, eğitimci ve siyaset dışı bir kişilik olan Alexander MacLachlan, görgü tanığı sıfatıyla, 25 Eylül 1922 günü İngiliz The Times gazetesinde yayınlanan şu açıklamaları yapmıştır:

“Yunanlıların Mayıs 1919'da Türkleri katlettiği gibi, Türkler Yunanları katletmediler. Yaptıkları en kötü şey, Yunanların zamanında Türk askerlerini "Zito Venizelos" diye bağırmaya zorlamış olmalarına mukabelen, esir aldıkları Yunan askerlerini "Yaşasın Mustafa Kemal" diye bağırtmak oldu. Türk askerleri şehirde asayişin tam olarak temin edilemediği ilk saatlerde Kolej'i korudular, bir Türk süvarisi başıbozukların eline düşen MacLachlan'ı dayaktan kurtardı. Türklerin kontrol altına almak için bütün çabayı gösterdikleri 3 günlük yangın boyunca Yunan ve Ermeni mahallerinde geniş bir alan tahrip oldu ve iki yüz bin kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yangında Amerikan Kız Koleji de yandı. MacLachlan'ın yangının kökenleri hakkında yaptığı araştırma, Türk üniformaları giymiş Ermeni teröristlerin şehri ateşe verdiği sonucunu ortaya koydu. Teröristler batı ülkelerinin bir müdahalesini sağlamayı denemişlerdi."

- 1909’da İzmir’de doğan ve ünlülerin fotoğrafçısı olan Alfred Simes, gazeteciliğe İzmir yangınıyla başlıyor. Alfred'in çektiği fotoğraflar "İzmir'in merkezini küle çeviren bu yangını kim çıkardı?" sorusuna da cevap veriyor. 2011’de 102 yaşında vefat eden Alfred Simes'e göre; “Kuvayı Milliye'ye mensup çetelerin İzmir'e düzenli ordudan önce girdiğine ve bu eşkiyaların Levanten ve Ermeniler'den oluşan 150 bin kişinin yaşadığı alanı yaktığına tanık olmuş…”(Sabah; 2014) Bu sav doğru değil, o zaman 9 Eylül’de yakılması gerekirdi! Düzenli ordu yangından 3 gün önce İzmir’e girdi. Kuvayı Milliye Çeteleri de lağvedilmişti.

VATİKAN BELGELERİNE GÖRE

Vatikan Gizli Arşivleri’nde yeralan kilise belgeleri arasında İzmir Başepiskoposu Monsenyör Vallega’nın 3 Ekim 1922 tarihinde kaleme aldığı ve Vatikan Dışişleri Bakanı Kardinal Gasparri’ye gönderdiği yazı, en dikkat çeken döküman olarak dikkat çekiyor. Vallega’nın İzmir’den yolladığı raporda şu ifadeler yer alıyor: “Dünyaya Yunanlılar’ın ne yaptığını göstermek için Türkler’in muhafazaya çalıştığı Avrupalılar’ın mahallesi bir yıkıntıdan ibaretti. Her şey eksik, kiliseleri tekrar açmak, yeniden inşa etmek imkânsız. Yunanlıların yangından sorumlu olduğu varsayımı giderek doğrulanıyor. Buraya varışımdan beri Yunanlılardan şunu duyuyordum: İzmir’i terk etmeyeceğiz; bırakmak zorunda kalırsak ateşe vereceğiz. Ve böyle de yapıldı. Yangını önlemek veya sınırlamak için Türklerin gerekli önlemleri almadığını söyleyenler var. Yangın korkunç bomba patlamalarıyla kentin çeşitli bölgelerinde eş zamanlı olarak başladı. Üç gün ve üç gece sürdü.”

-Yangın sırasında İzmir’de Dominiken rahip olarak görev yapan Giordano Grosso’nun kaleme aldığı raporda ise; “Faciaların habercisi göğe yükselen ilk dev sütun bombaların, mühimmatın ve kundak malzemelerinin saklanıldığı Ermeni kulübünde çıkmıştı. Biraz sonra şehrin bilhassa Rumların ve Ermenilerin yaşadığı diğer noktalarında, eş zamanlı yangınlar patlak vermişti. Bununla Yunanların ve Ermenilerin çok zaman önce açıklanan hazin projeyi eyleme koyup, Türklere sadece harabe ve mezarlık bırakmak istediklerinin apaçık bir göstergesiydi. Şeytani plan gerçekleşmiş oldu. Kent muazzam bir mangala dönmüştü. Hiçbir kalem o sahnenin dehşetini anlatamayacak” ifadeleri yer alıyor.

14 Eylül 1922 tarihli belgede ise Ermeniler’in Türkler’in İzmir’e girdiklerinde üzerlerine bomba attıklarına değinilirken, “Türkler, çok sakin ve barışçı bir edayla İzmir’e varmışlardı. Amiraller, konsoloslar ve dahi bizler, kötü bir rol sergilemek ve artık insanları katletmek istemediklerini göstermekten yana olduklarını düşünüyorduk. Ancak Ermeniler, Türkler İzmir’e girdiklerinde onların üzerine el bombaları attılar. İzmir’e ilk giren alayın kumandanı Şerafettin beyin altında üç at öldü, bizzat Şerafettin Bey iki kez yaralandı. Evlerin üzerinden ateş ediliyor ve askerler yaralanıyordu. Bu, barutu ateşleyen kıvılcımdı” deniliyor.(Milliyet: 1.X.2020)

Askeri Vali Kâzım Paşa’nın yürüttüğü soruşturma sonucunda yangını çıkardıkları gerekçesiyle tutuklanan 22 Ermeni'nin yangını çıkardıklarını itiraf ettiklerine ilişkin belgelerin yer alacağı açıklanmıştır. “Ermeniler Yunanlılarla birlik çalışıyordu o zaman. E gördüler Türkler başladılar inmeye Eşrefpaşa’dan İzmir’e doğru. Yangına verdiler İzmir’i... ” (Bianet: 5.6.2021)

Sonuç olarak şunu diyebiliriz; kaçan Rumların malları Türklerin eline geçmesin diye, Ermeni militanlar kullanılarak özellikle Rum, Ermeni semti yakıldı. Bu olayda da kuşkusuz İngiliz parmağı var. Gerek yangın sırasındaki lakayt tavırları, gerekse Lozan’da taviz vermez tutumları bunu doğrulamaktadır.

KAYNAKLAR

Rahmi Apak: Yetmişlik Bir Subayın Anıları, TTK Ankara–1983

Falih Rıfkı Atay: Çankaya, Ankara–1984

Grace Mary Ellison: Bir İngiliz Kadını Gözüyle Kuvay-ı Milliye Ankarası, İbrahim S. Turek, Milliyet Yayınları, İstanbul-1973

Türkmen Parlak: İşgalden Kurtuluşa-2, İSHVKY-2, İzmir-1983

Richard Reinhart: İzmir’in Külleri (The Ashes of İzmir),Hürriyet Yay. İstanbul-1973

Mustafa Turan, İstirdatta İzmir Büyük Yangını, (Nihat Atsız ve Necdet Sancar Armağanı, Medrese Kitabevi, Afyon–1995

Bilge Umar: İzmir’de Yunanlıların Son Günleri, Ankara–1974

https://m.bianet.org/bianet/toplum/189674-izmir-in-taniklari 5 Haziran 2021

https://www.milliyet.com.tr/gundem/izmiri-kim-yakti-6319012

http://www.sabah.com.tr/Pazar/2014/02/09/izmire-demiryolunu-ve-isigi-getiren-iskoclar

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.