İşkence Görenlerle Dayanışma Günü kapsamında basın açıklamasında bulunan İzmir Barosu, iktidarın güvenlik gerekçelerinin arkasına sığınarak işkenceyi meşrulaştırmaya çalıştığını iddia etti.
Haber Giriş Tarihi: 26.06.2024 17:19
Haber Güncellenme Tarihi: 26.06.2024 17:19
Kaynak:
BERKAY ERDEN
Muhabir-Berkay Erden / Birleşmiş Milletler’in 26 Haziran 1987 yılında yürürlüğe soktuğu İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme nedeniyle bugünün “İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” olarak hatırlandığını belirten İzmir Barosu, devletin bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini hatırlattığı bir basın açıklamasında bulundu. Yaptığı açıklamada baro; ‘’ Ülkemizde 1 Eylül 1988 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme, aynı zamanda uluslararası hukukun jus cogens (buyruk) kurallarından biri haline gelen işkence yasağını, insan onuru bağlamında ele alarak yasaklamıştır. Söz konusu yasak istisna kabul etmediği gibi başkaca bir hukuki düzenleme ile de aksinin kabulü mümkün değildir. Sözleşme'ye göre Devletin işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele ya da ceza uygulamama sorumluluğunun yanında işkenceyi önlemek için uygun tedbirleri alma ve işkence yapılması halinde hukuka uygun bir yargılama ile cezalandırma sorumluluğu da bulunmaktadır. Aynı zamanda işkence, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda da yasaklanmış, bir suç olarak düzenlenmiştir. Buna rağmen Türkiye’de hem “olağan” hem de “olağanüstü” dönemde “olağan şüpheli” kabul edilen, düşünce özgürlüğünü kullanmak isteyen kişiler için işkence olgusu, ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir’’ ifadelerini kullanarak sözleşmenin tarihi gelişiminden bahsetti.
Siyasi iktidar işkenceyi meşrulaştırmaya çalışıyor iddiası
İzmir Barosu yaptığı açıklamada Gezi’yi hatırlatarak iktidarın güvenlik ve özgürlük tartışmalarında her zaman güvenlikten yana tutum aldığını aktararak şu ifadeleri kullandı; ‘’Özgürlük ve güvenlik tartışmalarını her zaman güvenlikten yana bükmeyi kendine görev bilen siyasi iktidar, bu gerekçenin arkasına sığınmış, Gezi’de de, deprem zamanı Hatay’da da, kendi yurttaşına da mültecilere de sokak ortasında yapılan işkenceyi meşrulaştırmaya çalışmıştır. Uluslararası sözleşmelerin denetim mekanizmaları bağlamında verilen ülke raporları ve medyaya yansıyan “Türkiye’de artık işkence yok.” söylemleri gerçeği yansıtmamaktadır. İşkencenin psikolojik boyutundaki artışa, hala devam eden fiziksel işkence eşlik etmektedir. Daha geçtiğimiz yıl İzmir’de bir karakolda raporlarla belgelenen fiziksel işkencenin faillerinin yargılaması, bizim gözlemimiz ile de sürmektedir. Tüm bu düzenlemelere ve mutlak bir yasak olmasına rağmen işkence, Türkiye’nin en önemli insan hakları sorunlarından biri olarak varlığını korumaktadır’’
İşkence cezasız kalıyor
İşkencenin gündemden düşmemesinin nedenini cezasızlık politikasına bağlayan Baro; ‘’Çoğunlukla işkencenin tıbbi raporlara yansımaması nedeniyle kovuşturulması ve sonunda da hukuka uygun bir ceza kararı verilmesi mümkün olamamaktadır. Zira raporlara yansıyan hallerde de yargı, bir eylemi işkence olarak adlandırma konusunda oldukça isteksiz görünmekte, yaralama gibi daha az hapis cezası gerektiren suçlar bağlamında yargılamalar yapılmaktadır. Tutulma merkezlerinin koşulları, kolluğun ve diğer güvenlik personelinin tutulma yerlerinde bulunan kişilere yönelik davranışları, sağlık kuruluşlarının işkenceyi raporlamayışı, sokak ortasında ve diğer tüm alanlarda kolluk görevlilerinin hal ve tutumları; işkencenin varlığını gün gibi ortaya koymaktadır. Türkiye’nin de taraf olduğu pek çok insan haklarına ilişkin sözleşmelerle yasaklanan, uluslararası hukukun mutlak yasağı olarak kabul gören işkence yasağına dair ilgili kamu kurum yetkililerine işkence ve kötü muameleden sorumlu olduklarını hatırlatmak isteriz. İşkence yapılmayan bir Türkiye ve dünya var olana kadar, işkence görenlerle, hukuki destek sağlayarak dayanışmaya ve yargılamaların takipçisi olmaya devam edeceğimizi biz kez daha duyururuz’’ şeklinde ifadeler kullanarak açıklamasını noktaladı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İşkence Görenlerle Dayanışma Günü kapsamında basın açıklamasında bulunan İzmir Barosu, iktidarın güvenlik gerekçelerinin arkasına sığınarak işkenceyi meşrulaştırmaya çalıştığını iddia etti.
Muhabir-Berkay Erden / Birleşmiş Milletler’in 26 Haziran 1987 yılında yürürlüğe soktuğu İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme nedeniyle bugünün “İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” olarak hatırlandığını belirten İzmir Barosu, devletin bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini hatırlattığı bir basın açıklamasında bulundu. Yaptığı açıklamada baro; ‘’ Ülkemizde 1 Eylül 1988 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme, aynı zamanda uluslararası hukukun jus cogens (buyruk) kurallarından biri haline gelen işkence yasağını, insan onuru bağlamında ele alarak yasaklamıştır. Söz konusu yasak istisna kabul etmediği gibi başkaca bir hukuki düzenleme ile de aksinin kabulü mümkün değildir. Sözleşme'ye göre Devletin işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele ya da ceza uygulamama sorumluluğunun yanında işkenceyi önlemek için uygun tedbirleri alma ve işkence yapılması halinde hukuka uygun bir yargılama ile cezalandırma sorumluluğu da bulunmaktadır. Aynı zamanda işkence, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda da yasaklanmış, bir suç olarak düzenlenmiştir. Buna rağmen Türkiye’de hem “olağan” hem de “olağanüstü” dönemde “olağan şüpheli” kabul edilen, düşünce özgürlüğünü kullanmak isteyen kişiler için işkence olgusu, ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir’’ ifadelerini kullanarak sözleşmenin tarihi gelişiminden bahsetti.
Siyasi iktidar işkenceyi meşrulaştırmaya çalışıyor iddiası
İzmir Barosu yaptığı açıklamada Gezi’yi hatırlatarak iktidarın güvenlik ve özgürlük tartışmalarında her zaman güvenlikten yana tutum aldığını aktararak şu ifadeleri kullandı; ‘’Özgürlük ve güvenlik tartışmalarını her zaman güvenlikten yana bükmeyi kendine görev bilen siyasi iktidar, bu gerekçenin arkasına sığınmış, Gezi’de de, deprem zamanı Hatay’da da, kendi yurttaşına da mültecilere de sokak ortasında yapılan işkenceyi meşrulaştırmaya çalışmıştır. Uluslararası sözleşmelerin denetim mekanizmaları bağlamında verilen ülke raporları ve medyaya yansıyan “Türkiye’de artık işkence yok.” söylemleri gerçeği yansıtmamaktadır. İşkencenin psikolojik boyutundaki artışa, hala devam eden fiziksel işkence eşlik etmektedir. Daha geçtiğimiz yıl İzmir’de bir karakolda raporlarla belgelenen fiziksel işkencenin faillerinin yargılaması, bizim gözlemimiz ile de sürmektedir. Tüm bu düzenlemelere ve mutlak bir yasak olmasına rağmen işkence, Türkiye’nin en önemli insan hakları sorunlarından biri olarak varlığını korumaktadır’’
İşkence cezasız kalıyor
İşkencenin gündemden düşmemesinin nedenini cezasızlık politikasına bağlayan Baro; ‘’Çoğunlukla işkencenin tıbbi raporlara yansımaması nedeniyle kovuşturulması ve sonunda da hukuka uygun bir ceza kararı verilmesi mümkün olamamaktadır. Zira raporlara yansıyan hallerde de yargı, bir eylemi işkence olarak adlandırma konusunda oldukça isteksiz görünmekte, yaralama gibi daha az hapis cezası gerektiren suçlar bağlamında yargılamalar yapılmaktadır. Tutulma merkezlerinin koşulları, kolluğun ve diğer güvenlik personelinin tutulma yerlerinde bulunan kişilere yönelik davranışları, sağlık kuruluşlarının işkenceyi raporlamayışı, sokak ortasında ve diğer tüm alanlarda kolluk görevlilerinin hal ve tutumları; işkencenin varlığını gün gibi ortaya koymaktadır. Türkiye’nin de taraf olduğu pek çok insan haklarına ilişkin sözleşmelerle yasaklanan, uluslararası hukukun mutlak yasağı olarak kabul gören işkence yasağına dair ilgili kamu kurum yetkililerine işkence ve kötü muameleden sorumlu olduklarını hatırlatmak isteriz. İşkence yapılmayan bir Türkiye ve dünya var olana kadar, işkence görenlerle, hukuki destek sağlayarak dayanışmaya ve yargılamaların takipçisi olmaya devam edeceğimizi biz kez daha duyururuz’’ şeklinde ifadeler kullanarak açıklamasını noktaladı.
Kaynak: BERKAY ERDEN
Bu kafede küsler barışıyor!
İzmirli yolcular emin ellerde
Taciz iddiasıyla suçlanan öğretmen göreve döndü
Alışveriş bağımlılığında kadınlar yarış, erkekler görünürlük peşinde
İzmir haber: Genç adam elektrik akımına kapıldı
Başkan Duman: Çevresine ihanet edenlerle sonuna kadar mücadele edeceğiz
Huzurevi ücretlerine yapılan zam emeklilerin de gündeminde!
18 Eylül canlı altın fiyatları İzmir: İzmir Kuyumcular Odası fiyatları
İzmir’de Lezita işçileri 195 gündür eylemde
TÜİK beklenen ömür sürelerini paylaştı. Peki İzmirli ne kadar yaşamayı bekliyor?
Son Girilen Haberler
İzmir haber: Market cinayetinde sanık yeniden gözaltında
İzmir Urla’da markette çıkan markette bir kişinin öldürülmesine ilişkin davada sanık tahliye edilmiştir. Yeniden yakalama kararı çıkarılan kişi gözaltına alındı
Samsunspor evinde rahat kazandı
Süper Lig'te erteleme maçında Samsunspor evinde RAMS Başakşehir'i 2-0 yendi
Irak'ın kuzeyine hava harekatı: 24 terör hedefi imha edildi
Irak'ın kuzeyindeki terör örgütünce kullanılan mağara, sığınak ve depolardan oluşan 24 hedef hava harekatıyla imha edildi