Eğitimciler mobbing ve şiddete karşı toplandı

Mobbing ve kadına şiddete karşı toplanan eğitimciler yaptıkları açıklamada, “Cezasızlık politikaları nedeniyle çocuk ve kadın mezarlığına dönen ülkemizde bir kız çocuğunu daha ölümlerden koruyamadık” ifadeleri kullanıldı

Haber Giriş Tarihi: 11.09.2024 12:01
Haber Güncellenme Tarihi: 11.09.2024 12:43
Kaynak: MUHABİR BERKAY ERDEN
Eğitimciler mobbing ve şiddete karşı toplandı

Eğitim-Sen, Karşıyaka Şehit Ahmet Oruç Ortaokulu’nda müdür yardımcısı olarak görev yapan N. K. tarafından mobbinge, psikolojik şiddete ve tacize maruz bırakıldığı iddia edilen öğretmenin şahsında tüm eğitimciler ve kadınlara yönelik yapılan saldırılara, şiddete karşı ses çıkarmak için basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasını okuyan Eğitim-Sen İzmir 2’nolu Şube Kadın Sekreteri Cansu Başer, “İşyerinde taciz ve şiddete karşı koruyucu yasaların olmaması kadınları şiddete açık hale getiriyor” diye konuştu.

GERÇEK ADALETİ SAĞLAYIN

“Karşıyaka Şehit Ahmet Oruç Ortaokulu’nda müdür yardımcısı olarak görev yapan N. K. tarafından mobbinge, psikolojik şiddete ve tacize maruz bırakılan öğretmenimizin şahsında tüm üyelerimize ve kadınlara yönelik yapılan saldırılara, şiddete karşı ses çıkarmak için buradayız” diyen Başer, “Fail, mart ayında 10 günlük tutuklanmış ve sonrasında serbest bırakılmıştır. Adli soruşturma devam etmekte şu an Karşıyaka’da 3. Asliye Ceza Mahkemesinde ilk duruşma gerçekleşmektedir. İdari soruşturma yüksek disiplin kuruluna meslekten men edilme talebiyle Ankara’ya sevk edilmiştir.   Bugün burada savcısından hakimine ve adaleti tesis edecek tüm yetkililere sesleniyoruz; failleri korumayın, gerçek adaleti sağlayın. Bizler kadınlara, çocuklara karşı işlenen suçların failleri gerekli şekilde cezalandırılana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en ağır sonuçlarından biri olan kadına yönelik şiddet dünyada da önemli bir sorun olmakla birlikte Türkiye’de gün geçtikçe kadınların yaşamını daha fazla kuşatma altına alıyor. Evde, işte, okulda, sokakta yaşamı paylaştığımız her alanda erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Yalnızca bu kadarla da sınırlı kalmıyor. 21 Ağustos’tan bu yana kayıp olan 8 yaşında bugün okul sıralarında olması gereken Narin bir çuvalın içinde ölü olarak bulundu. Cezasızlık politikaları nedeniyle çocuk ve kadın mezarlığına dönen ülkemizde bir kız çocuğunu daha ölümlerden koruyamadık. Bu tekçi, gerici ve cinsiyetçi politikalarla oluşturulan toplumsal çürümedir, ahlaki çöküntüdür. Cinsiyet karşıtlığı yaygınlaştırıldığı, cezasızlık politikalarıyla kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önünün açıldığı bu düzende biz kadınlar “Milli, yerel, geleneksel” değerler adı altında her türlü zorbalığa, tacize uğrarken mevcut iktidar önlem almak yerine tam tersi ‘aile mahremiyetinin korunması’ gibi son derece gerici bir anlayışla yine tek bir erkeğin-yani cumhurbaşkanının- direktifleriyle İstanbul sözleşmesini tek gecede feshedebiliyor. 6284 sayılı kanunun uygulanmaması, İstanbul Sözleşmesinden imza çekilmesiyle birlikte kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin her geçen gün arttığını hepimiz duyuyoruz, görüyoruz. Bu da gösteriyor ki tüm bu kötülükler, ölümler, tacizler tecavüzler tesadüf değildir” ifadelerini kullandı.

ILO UYGULANSIN

İstanbul Sözleşmesi’nin tekrardan yürürlüğe girmesini istediklerini belirten Başer, “Bizlerden sessiz kalmamız istenmektedir. Bizlerse; Artık yeter diyoruz. Kadınların tüm bu saldırılara karşı sessiz kalmayacağını herkes bilmelidir. Şiddet ve ölüm kusan erkek egemen düzene karşı mücadelemiz sürecektir. Son dönemde AKP iktidarının gerek kadınlara gerekse mücadele eden tüm kesimlere karşı uyguladığı baskı ve tehdit politikaları birbirinden ayrı ele alınmamalıdır. Özel olanın politik olduğunun bilinciyle; her türlü şiddetin bizzat iktidarın kendisi tarafından üretildiği bilinmelidir. Yeni yasalarla kadınları eve kapatan; üç çocuk nasihatleriyle bedenimizi kontrol etmeye çalışan, her fırsatta kadınların haklarını ellerinden almaya uğraşan zihniyet kadınların şiddet görmelerinden de sorumludur. Şiddet uygulayanların, tacizcilerin, katillerin hiçbir şey olmamış gibi rahat dolaşmalarını sağlayan yargı da hiç kuşkusuz bu zihniyetin ürünüdür. Cinsiyetçi iş bölümü ve mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri çalışma yaşamında da şiddetin, tacizin ve ayrımcılığın yaygınlaşmasını sağlıyor. İşyerinde taciz ve şiddete karşı koruyucu yasaların olmaması kadınları şiddete açık hale getiriyor. Bu sebeple çalışma yaşamında kadına yönelik şiddet ve tacizin önlenmesi için ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesi Onaylansın! İstiyoruz. 6284 sayılı yasanın etkin bir biçimde uygulanmasını, İstanbul sözleşmesinin yeniden yürürlüğe girmesini ve uygulanmasını talep ediyoruz. Güvenceli iş güvenli gelecek talebimizden vazgeçmiyoruz! Örgütlenme özgürlüğümüzden vazgeçmiyoruz! Şiddetsiz bir yaşam, eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi, barış, laiklik mücadelemizden vazgeçmiyoruz! Eğitim-Sen olarak diyoruz ki; şiddeti önlemek, kadınları ve çocukları erkek şiddetine karşı korumak devletin görevidir. Devlet bu yönde politika üretmek, yasaları düzenlemek ve bunları uygulamakla yükümlüdür.  Kadına yönelik her alanda yapılan şiddet, taciz, mobbing kabul etmiyoruz. Öğretmenimiz şahsında tüm kadınlara ve eğitim emekçilerine yönelik gerçekleştirilen saldırılara karşı mücadele etmeye devam edeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: BERKAY ERDEN

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.