TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Uğur Toprak

Uğur Toprak haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Uğur Toprak haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Akbelen’de darp edilmişti: Oda başkanından suç duyurusu! Haber

Akbelen’de darp edilmişti: Oda başkanından suç duyurusu!

Muğla’nın İkizköy Mahallesi’ne bağlı Akbelen mevkinde maden için istimlak edilen alandaki ormanda ağaç kesimine karşı haftalarca süren ve süreçte jandarma ekiplerinin sert müdahalesiyle gündemden düşmeyen Akbelen direnişinin yankıları sürüyor. Direnişe destek vermek için geçen temmuz ayında İzmir’den Akbelen’e giden Gıda Mühendisleri Odası Şube Başkanı Uğur Toprak da jandarma tarafından darp edilmiş ve yerlerde sürüklenmişti. Direniş sürecinde yaşadığı hak ihlallerine ilişkin basın açıklaması düzenleyen Toprak, suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. İzmir Mimarlık Merkezi’nde gerçekleşen açıklamaya avukatlar, çevre aktivistleri, sivil toplum örgütleri ve oda temsilcileri katıldı. HUKUKSUZLUKLARIN HESABINI SORACAĞIZ Orantısız güç kullanma ve işkencenin bir hak ihlali olduğunu belirten Toprak, “Bugün burada bulunma amacımız Limak Holding’in uzun süredir devam eden çevre katliamına karşı Milas İkizköy halkının haklı ve onurlu direnişine destek olmak, dayanışmak için 29 Temmuz Cumartesi günü gittiğimiz Akbelen’de anayasal hakkımız olan protestoya engel olmaya çalışan kolluk kuvvetlerinin kalkanlı, joplu, biber gazlı orantısız şiddetine, işkencesine pek çok kişi gibi benim de maruz kalmam kaynaklı yetkililer ve göz yumanlar hakkında bulunduğumuz suç duyurusunu sizler aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmaktır. Akbelen direnişi bir yaşam direnişidir. Tüm canlıların yaşam hakkı savunmasına yapılan engelleme, fişleme, orantısız güç kullanma ve işkence bir hak ihlalidir. Bu hak ihlaline karşı anayasal hakkımız olan yasalar ile güvence altına alınmış olan görüşlerimizi dile getirme, seyahat etme dayanışma hakkımız gasp edilmiştir. Sadece Akbelen’de değil ülkenin her köşesinde devam eden bu hukuksuzlukların hesabını soracağız. İstanbul’un en büyük afet toplanma alanı Gezi Parkı park olarak kalsın diye sokaklarda olan milyonlardan biriydim ben de. 541 gündür de Gezi için Adalet Nöbetindeyiz o gün beraber olduğumuz dostlarımızın tutsaklığı bitsin diye, özgürlüklerine kavuşacakları güne dek devam edecek bu nöbet. Baskılar bizi hiçbir zaman yıldırmadı. Başımız dik, mücadeleye, dayanışmaya devam ediyoruz” dedi. DİRENİN TÜM YURTTAŞLAR İÇİN Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da emekten, insandan ve doğan yana tavır alamaya devam edeceğini dile getiren Toprak, “Dün Kaz Dağları’nda altın madeninin karşısında Bergama Alibeyli köyünde TDİOSB kurulması için meraları ellerinden alınan yurttaşlarımızın yanında, Körfez Geçiş Projesi’nin karşısında Akbelen’de kömür madeni sahiplerine karşı direnen halkımızın yanında Aliağa’da Sao Paolo ve diğer gemileri vahşice sökmek isteyenlerin karşısında Güzelbahçe’de zeytinlik alanda go-karta karşı çıkan dostlarımızın yanında, Hopa’da ve bir çok yerde dereleri hapseden HES’lerin karşısında, Aydın’da uygunsuz JES’lerle toprakları kirlenen, ürünlerini kurutamayan çiftçimizin yanında, Suruç’u, Roboski’yi yaşatanların karşısında, 10 Ekim’de Ankara Tren Garında Emek, Barış ve Demokrasi diyenlerin yanında, sadece soruları değil, gençlerin hayallerini de çalanların karşısında, ille de barış diyen akademisyenlerin yanında durdum. Bugün ise Çeşme Talan Projesi’nin karşısında, Buca cezaevi alanının yeşil alan kalmasını isteyen halkımızın yanında, İnciraltı’nı ranta peşkeş çekmek isteyenlerin karşısında, Agrobay direnişinde tarım emekçisi dostlarımızın yanında, İzmir’in bağrına hançer vurmak isteyen Zorlu gibi kent suçlarının karşısında, Hatay başta olmak üzere depremde her şeylerini kaybetmiş halkımızın yanında, gençlerimizi okul yemekhanelerinde intihara sürükleyenlerin karşısında, sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmek için okullarda en az bir öğün yemeğin ücretsiz verilmesini savunanların yanında duruyorum. Yarın da yukarıda saydığım ve daha buraya ekleyemediğim yurdun her bir köşesinde devam eden benzer durumlarda emperyalist, sömürücü şirketlerin ve yandaşlarının karşısında emekçi halkımızın yanında duracağım. Hangi şartlar altında olursak olalım, bugüne kadar olduğu gibi doğru bildiklerimi yüksek sesle ve inatla söylemeye, bilimden, doğadan, insandan ve emekten yana tavır sergilemeye devam edeceğimi basına ve kamuoyuna saygıyla duyururum demeyeceğim. Çünkü basın emekçisi dostlarımın da beni tanıyan herkesin de bundan yana en ufak bir şüphe duyduğunu düşünmüyorum. Bu suç duyurusu sadece benim için değil, benimle birlikte ülkenin dört bir yanında talan edilen çevre için direnen tüm yurttaşlar için. Onların beton ve rant hırslarına karşı direnmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. BU MÜCADELE ÇOK KIYMETLİ Açıklamada söz alan Avukat Arif Ali Cangı ise herkesi bu hak mücadelesine destek olmaya davet ederek, “Sevgili Uğur’un başına gelen kendi meslektaşlarının vermiş olduğu raporlar yüzündendir. Katliama karşı çıkanlara hiçbir kural tanımadan müdahale ettiler. O süreçte jandarma artık şirketin özel güvenliği gibi çalışıyordu. Ormanı korumak bir yana ormanı yok etmek için şirketin taşeronu gibi çalışıyordu. Bu kapsamda olaya bakmak gerekiyor. Eğer bir ülkede hukuk güvenliği yoksa bu tür olayların yaşanması kaçınılmazdır. Bu hak arama mücadelesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. İzmir’de demokrasi ve haktan yana olan herkesin bu mücadeleye destek olmasını istiyorum” diye konuştu. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Milletvekili Kılıç: “Murat Dağı’nın üstü altından değerlidir”

Akbelen’de saldırı son bulmuyor: Başkan Uğur Toprak yaralandı! Haber

Akbelen’de saldırı son bulmuyor: Başkan Uğur Toprak yaralandı!

SULTAN GÜMÜŞ KAYA  Muğla'nın Akbelen Ormanı’nda maden uğruna yaşanan ağaç kıyımı devam ediyor. İkizköy halkının mücadelesi sürerken, bölgeyi çevre aktivistleri, sanatçılar ve siyasi aktörler de ziyaret ediyor. Yaşam savunucuları tarafından kararlılıkla gerçekleşen direnişe Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak da alana giderek destek verdi.  24 Temmuz'dan bu yana süren kritik mücadele, çevrecilerin ve doğaseverlerin bir araya gelerek santralin çevresindeki doğal alanların korunması için verdikleri önemli bir mücadeleyi gözler önüne sererken, vatandaş kolluk kuvvetlerinin saldırısıyla karşı karşıya. Başkan Uğur Toprak da jandarmanın sert müdahalesi sebebiyle yaralananlardan. Saldırı, sosyal medyada eleştirilerin odağı olurken, Gıda Mühendisleri Odası tarafından ‘kınama’ mesajı yayınlandı.  KABUL EDİLEMEZ  “İzmir şube başkanımıza yapılan saldırıyı kınıyoruz” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Anayasamızın vermiş olduğu protesto etme, karşı çıkma ve açıklama yapma hakkını hiçbir şiddete başvurmadan kullanmaları esnasında kolluk kuvvetlerince saldırıya uğramaları kabul edilemez. Demokratik bir ülkede protesto hakkının kolluk kuvvetlerince şiddet kullanılarak engellenmesini TMMOB Gıda Mühendisleri Odası olarak kınıyor, Şube Başkanımız İ.Uğur Toprak’ın yanında olduğumuzu duyuruyoruz. İçişleri Bakanlığını, vatandaşlarını düşman görme anlayışından uzaklaşarak onların haklarına saygılı davranmaya çağırıyoruz.”  İzmir’e dönen Başkan Toprak'ın durumunun iyi olduğu ve darp raporu alarak şikayette bulunacağı kaydedildi.   

GıdaMO İzmir gıda politikasını açıkladı Haber

GıdaMO İzmir gıda politikasını açıkladı

NURETTİN BAKİ TMMOB Gıda Mühendisleri Odası (GıdaMO) İzmir Şubesi, Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Gıda Politikaları konulu bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasını okuyan GıdaMO Yönetim Kurulu Başkanı İ.Uğur Toprak, birçok parti yöneticileri gıda politikalarıyla ilgili açıklamalarını yaptığını belirterek, “Partilerin ve bu partilerin oluşturduğu ittifakların gıda politikalarındaki eksiklikler olduğunu gördük. Biz de oda olarak burada gördüğümüz eksiklikleri giderecek bir gıda politikası oluşturduk. Halkımızın en önemli gereksinim olan güvenli gıda ve suya ulaşmasının sağlanması için Odamızın 25 yıllık mesleki-teknik birikimleri ile oluşturulan görüş ve önerileri içeren bu çalışma, yeni dönemde göreve gelecek olan ülke yönetiminde görev almaya aday olan tüm siyasi oluşumların değerlendirmesine sunuyoruz” dedi. İNSANLARIN GIDAYA ERİŞİMİ ÖNÜNDEKİ ENGELLER Gıdaya erişimin önündeki engellere dikkat çekilen açılamada Toprak, “Gıdalar ve su insanların yaşamlarını sürdürmeleri için vazgeçilemez ve ertelenemez ihtiyaçlarıdır. Bu nedenledir ki; insanların dini, dili, rengi, cinsiyeti ve milliyeti ne olursa olsun aktif ve sağlıklı bir yaşam için gereksinim duyduğu yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan sürekli erişebilmesi kısaca gıda güvencesinin sağlanması bir insan hakkı olarak kabul edilmiştir. Gıda güvencesi kavramı insanların tükettikleri suyu da gıda tanımı içine almaktadır. Kaldı ki, sadece tüketim amaçlı suya değil, kullanma suyuna erişim de çok temel bir haktır. Ancak; küreselleşen dünya düzeninde tarım ve gıda ürünleri ile su ticari birer meta olarak görülüp serbest piyasa koşullarına terk edildiklerinden insanların gıda ve suya yeterince ulaştıklarını iddia etmek mümkün olmamaktadır” ifadelerine yer verdi. YANLIŞ TARIM POLİTİKALARI Türkiye’nin yanlış tarım politikaları sebebiyle ithalatçı konuma Toprak, “Yanlış tarım politikaları sonucu, ülkemiz temel tarım ve gıda ürünlerinde ithalatçı konumuna gelmiştir. Türkiye’nin dışa bağımlılığı artarken bakliyat ve tahıl gibi temel ürünlerde tamamen ithalatçı durumuna gelinmiştir. Tarım ve gıda ürünlerinde ihracat-ithalat dengesinin ithalat lehine hızlı bir şekilde bozulduğu gözlenmektedir. Bundan da önemlisi, tarım ve gıdada yaşanan dışa bağımlılık bir varoluş/egemenlik sorunu haline gelmiştir” dedi. GIDA ENFLASYONU SORUNU! Süren yanlış tarım politikaları sebebiyle Türkiye’nin dünyadan çok daha ağır enflasyonla karşı karşıya kaldığını vurgulayan Toprak, “Tarımsal girdilerde, temel ürünlerde, enerjide dışa bağımlılığın sürdüğü günümüzde, maliyetlerdeki yüksek artışa karşın somut önlemler alınmaması ve yetersiz, zamanında ödenmeyen destekler nedeniyle çiftçilerimiz üretimden çekilmekte, tüketicilerimiz dünyadakinden çok daha ağır bir gıda enflasyonu sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. Tüketim sorununun çözümünün üretim sorununu çözmekten geçtiği gerçeğine karşın, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle üretimde devamlılık ve kendimize yeterlilik sorunu büyümekte, üreticilerimiz kaybederken tüketicilerimiz de güvenli, yeterli ve ucuz gıdaya erişememektedir. İthalatla çözüm üretilmeye çalışılması ise sorunu daha da derinleştirmektedir. Tohumdan satışa kadar gıda üretim zincirinin her aşamasında çok sayıda üretici/işletmeci olmasına rağmen; bu zincir 3-5 büyük şirketin elinde bulunmaktadır. Bu durum küçük işyerlerinin ayakta kalmasını süreç içerisinde olanaksız hale getirmektedir. Başta küçük aile çiftlikleri olmak üzere tarım ve gıda sektöründe planlı bir biçimde üretim yapılmasının sağlanması hayati önem taşımaktadır. “Birincil üretim” olarak adlandırılan tarlada ve çiftlikte yapılan üretimin, bu ürünleri işleyerek tüketiciye güvenli bir biçimde ulaştırılması sağlanmalıdır” diye konuştu. Açıklamanın devamında Toprak şu ifadelere yer verdi: “Son yıllarda dünyada gıda fiyatları düşerken ülkemizdeki gıda fiyatlarındaki artış önlenememektedir. Toplumun büyük bir kesimi her geçen gün nitelikli gıdalara ulaşmakta zorlanmakta, bir kısım insanımız sürekli yardımlarla karnını doyurabilmektedir. Bu durum ise; yerel yönetimler, valilikler veya gıda bankaları aracılığıyla yoksul ailelere yapılan gıda yardımlarını, insan onuruyla bağdaşmayan ve yüzeysel siyasi araçlar şekline dönüştürülmesine neden olmuştur. "Gıda güvencesi sağlanamayan kişilerin gıda yardımının nesnesi değil, gıda hakkının öznesi" olduğu unutulmamalıdır. Bu yardımlar gıda hakkı çerçevesinde devletin bir sorumluluğu olarak görülmelidir. Gıdaya erişim ve gıda hakkı konusunda yaşanan sorunlar, afetlerdeki kırılganlıklar gibi konularda sorunun çözümüne yönelik olarak kuşkusuz bilimin çok önemli bir rolü vardır ancak atılması gereken en önemli adımlar politik olacaktır. İşte bu nedenledir ki, tarım ve gıda siteminin tüm paydaşlar ile etkin iletişim içinde gözden geçirilmesi ve yeniden kurgulanması kaçınılmazdır.” GIDA GÜVENLİĞİ İÇİN ÖNERİLERİMİZ Türkiye’de gıda güvenliğinin sağlanması için temel önerilerini de sunduklarını belirten Toprak, önerilerini şu şekilde sıraladı: “İthalatçı politikaları bir yana bırakarak tarlada, çiftlikte ve gıda işletmelerinde üretimin artırılması hayati bir zorunluluktur. Tarım ve gıdada yerinde üretimi önemsemek, kırsalda refahı arttırarak üreticinin üretmeye devam etmesini sağlamak birincil öncelik olmalıdır. Bu bir gıda egemenliği sorunudur. Ancak sadece ekonomik ve sosyal gereklilikler nedeniyle değil, sadece gıda güvencesini sağlamak amacıyla değil; çevre ve iklim sorunları nedeniyle de yerelde üretimin teşvik edilmesi, küçük üreticilerin varlıklarını sürdürmesinin sağlanması gerekmektedir. Tarım arazileri, zeytinlik alanlar, meralar, ormanlar, su havzaları ve sulak alanlar mutlak suretle korunmalıdır. Çevre sorunları, iklim değişikliği, yeraltı sularının azalması, akarsuların kirlenmesi, gıda güvencesi riskleri yaratmaktadır. Tarım ve gıda sistemini de içeren etkin bir çevre politikası oluşturulmalıdır. Afetlere dirençli bir tarım ve gıda sistemi kurgulanmalıdır. Tarım ve gıda ürünlerinin serbest piyasa koşullarına terk edilmesinden vaz geçilmelidir. Bir yandan birbirleriyle organik bağı bulunan; diğer yandan çıkarları sıklıkla çatışan üretici, sanayici ve perakendeci arasındaki dengeleri regüle eden kurumların varlığı hayati önem taşımaktadır. Bu bakışla; piyasayı düzenleyici Et ve Süt Kurumu, Çaykur, TMO gibi kurumlar güçlendirilmeli; görev tanımları doğru yapılmalı, böylece gerektiğinde bu kurumlar aracılığı ile gıdaların üretiminden tüketimine kadar tüm aşamalarda yer alan aktörler korunmalıdır. Her bir ülkenin kendi tarım sistemini, politikalarını belirlemesi gerektiğini savunan gıda egemenliği yaklaşımı savunulmalı; yerli ve yerel üretimin korunması önceliklendirilmelidir.”

Taklit ve tağşiş listesi rafta: 14 aydır ifşa listesi yayınlanmıyor Haber

Taklit ve tağşiş listesi rafta: 14 aydır ifşa listesi yayınlanmıyor

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER Hileli gıda maddesi üreten firmalara verilecek cezalar, 4 Kasım 2020’de kanunda yapılan yeni bir düzenlemeyle artırılmış. Taklit, tağşiş ve hileli gıda üreten firmalar Mart 2022’den bu yana yayınlanmazken bir önceki liste de 15 Eylül 2020’de yayınlaşmıştı. Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan ifşa listeleri bu tarihlerden sonra rafa kalkmıştı. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak, yaptığı değerlendirmede halkın sağlığı ile oynayan firmaların ifşa edilmesi ve caydırıcı önlemlerin alınmasının gerektiğini söyledi. Toprak, “Taklit, tağşiş ve hileli gıda üreten firmaların sadece ifşası yetmez. Taklit ve tağşiş kapsamı dışında ürünlerin mikrobiyolojik analiz sonuçları da açıklanmalı, pestisit kalıntı limitini aşan ürünler ile aflatoksin, okratoksin sınır değerlerini aşan ürünler ve bunları piyasaya süren firmalar da ifşa edilmeli. Ayrıca uygulanan para cezaları çok az, bu cezalar üreticinin kazandığının çok çok altında, daha caydırıcı olmalı, gerekirse bu firmalar kapatılmalı, başka bir isimle faaliyete başlamaları engellenmeli, ticaretten men edilmeli hatta hapis cezası getirilmeli dedik” ifadelerini kullandı. İFŞA LİSTELERİ KALDIRILDI Toprak, yayımlanan ifşa listelerinin kaldırıldığını kaydederek, “Bazı firmalar son ifşa listelerinin neredeyse tamamında vardı. 4 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe giren 7255 sayılı Gıda, Tarım ve Orman alanında bazı düzenlemeler yapılması hakkında kanunda para cezaları artırıldı, ticaretten men ve hapis cezası da getirildi. O gün de ‘geldiğimiz noktada söylemlerimizin haklılığını bir kez daha görmüş olduk. Cezai yaptırımların arttırılmış olması elbette önemli ama asıl önemli olan nokta bu yönetmeliğin uygulanması olacaktır’ demiştik ki maalesef yine haklı çıktık. Son liste 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı. Kanun 4 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe girdi. Yani, cezalar arttırıldı ama ifşa listeleri de rafa kaldırıldı” değerlendirmesinde bulundu. DENETİMLER ÖNEMLİ! İfşa listelerinin yayımlanmaya devam etmesi gerektiğini ifade eden Toprak, “Taklit ve tağşişi önlemek için yayımlanan ifşa listeleri önemli olmakla birlikte bir düzen içerisinde ve sıklıkta yayımlanmaya devam etmelidir. Bir diğer önemli husus da denetimlerdir. Bu listenin süt ve süt ürünleri kısmını incelediğimizde yapılan hilelerin peynirlerde natamisin, nişasta ve bitkisel yağ, yoğurtta yine natamisin, jelatin ve bitkisel yağ, tereyağda bitkisel yağ, keçi peyniri, manda kaymağı, manda/koyun yoğurdunda inek sütü kullanımı olduğunu görebiliriz” dedi.  ÖZLÜK HAKLARI İYİLEŞTİRİLMELİ Gıda mühendislerinin özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Toprak, “Tarım ve Orman Bakanlığı’nda görevli gıda kontrolörü sayısının yaklaşık 7 bin 500 olduğu, mevcut kadro ile ülke genelinde 1 milyon 329 bin 824 denetim yapıldığını, 18.413 işletmeye idari para cezası kesildiğini ve sadece 243’ü için savcılığa suç duyusunda bulunulduğunu görebiliriz. Ülkemizde 31.12.2022 tarihi itibariyle toplam 708 bin 702 gıda işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerin 13.388 adedi onay kapsamında, 704 bin 588 adedi ise kayıt kapsamında bulunmaktadır. Kayıtlı işletmelerin 82 bin 575’i üretim yeri, 347 bin 426’sı satış yeri, 278 bin 701’i toplu tüketim yeridir. Bu tabloya göre her işletmenin ortalama 2 kez bile denetlenmediği görülmektedir. Şüphesiz ki, halk sağlığı ve gıda güvenliği, işletme başı yılda ortalama bir kez yapılan denetimle sağlanamaz. Aslında sorun sadece denetim sayısının yetersizliği de değil. Yaklaşık 7 bin 500 gıda kontrol görevlisinin yaklaşık 2 bini gıda mühendisidir. Tüm bu verilerin ışığında sayılarının bu kadar az olmasına ve iş yüklerinin bir o kadar fazla olmasına rağmen bu kadar işletmeyi denetlemek için büyük bir özveriyle çalışan gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımızın özlük hakları iyileştirilmeli, can güvenlikleri sağlanmalıdır. Tarladan çatala/çiftlikten sofraya gıda güvenliği konusunda, Tarım ve Orman Bakanlığı, daha fazla katılımcı, şeffaf ve bütünsel yaklaşımlarla sistemini en kısa sürede yeterli ve etkin seviyede denetimi sağlayacak biçimde geliştirmeli ve daha fazla gıda mühendisi istihdam etmelidir. Ayrıca, gıda işletmelerinin sayıca yüzde 70’ini oluşturan küçük işletmelerde kamu bütçesinden kaynak ayrılarak uzman kontrolünde üretim yapılabilmesi, güvenli gıda arzının sağlanması için Odamızın bir projesi olarak Tarım ve Orman Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu ile değişik zamanlarda görüşülüp paylaşılan küçük ve orta ölçekli gıda işletmelerinin hem daha güvenilir ürün üretmelerini sağlayacak hem de istihdam yüklerini azaltacak olan Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanlığı Sistemi de ivedilikle yürürlüğe konmalıdır” şeklinde konuştu. İDDİA DEDİĞİ GERÇEK Sözlerinin devamında Toprak, “Tarım ve Orman Bakanı Sayın Prof Dr. Vahit Kirişci geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından ‘Gören göze karanlık perde olamaz, görmek istemeyene ışık ne yapsın.’ notuyla iddialar ve gerçekler başlıklı bir görsel paylaştı. Görselde, ‘İddia: Gıda Denetimi Önemsenmiyor. Gerçek: Gıdalar Tarladan Sofraya Her Aşamada Denetleniyor’ denilip denetçi sayısı 2002 yılında bin 500 iken 2022 yılında 7 bin 500 olduğu ve 5 kat arttığı, denetim sayısı 2002 yılında 40 bin iken 2022 yılında 34 kat artarak 1,35 milyon olduğu belirtiliyor. Bakanlıkta görevli gıda kontrolörü sayısının yaklaşık 7 bin 500 olduğu, ki bakanlık personel sayısını net olarak bilmeli ve hatta mesleklere göre dağılımını dahi belirtmeli. Sayın Bakanın verilerine göre; tüm gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımızın denetime çıktığını varsayarsak, ki hepsi denetime çıkmıyor ve denetime 2 kişilik ekiple çıkılıyor, 2002 yılında ekip başına 53 denetim, 2022 yılında ekip başına 360 denetim düştüğü görülüyor. Ki bu görselle Sayın Bakan yıllardır dile getirdiğimiz başta gıda mühendisleri olmak üzere gıda kontrol görevlisi sayısının az olduğu, yapılan denetimlerin etkin olmadığı, gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımızın iş yükünün çok olduğu, özlük haklarının mutlak suretle iyileştirilmesi gerektiği görüşümüzü desteklemiş oluyor. Denetlenen firma ve denetim sayılarına baktığımızda işletmelerin yılda ortalama 2 kere bile denetlenmediği anlaşılıyor. Ki yılda 3 hatta 4 kez denetlenmesi gereken işletmeler de var. Rahatça söyleyebiliriz ki halk sağlığı ve gıda güvenliği yapılan yılda ortalama 2 denetimle sağlanamaz. Aslında Sayın Bakanın bu görseli bir itiraf niteliğinde. Sonuç olarak; Ne yazık ki, Sayın Bakanın gerçek dediği İddia, iddia dediği de gerçek” ifadelerine yer verdi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.