TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Merkez Bankası'ndan hükümete "Açık Mektup" Haber

Merkez Bankası'ndan hükümete "Açık Mektup"

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) hükümete gönderdiği mektupta, 2023'ün ikinci yarısında, dış finansman koşullarının belirgin şekilde iyileştiği, rezervlerin istikrarlı artış kaydettiği, talep koşullarının cari işlemler açığına yansıyacak şekilde güç kaybetmeye başladığı, TL varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin güçlenerek arttığının gözlendiği belirtilerek, "Tüm bu gelişmeler para politikasının etkinliğine katkıda bulunmuştur." ifadesine yer verildi. Merkez Bankası, hükümet adına Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e "Açık Mektup" gönderdi. Mektupta, 1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca, enflasyon hedefine ulaşılamaması halinde TCMB'nin hedeften sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri hükümete yazılı olarak bildirmesi ve kamuoyuna açıklaması gerektiği hatırlatıldı. 2023 yılı enflasyonunun hedef etrafında konulan belirsizlik aralığının belirgin şekilde üzerinde gerçekleştiği kaydedilen mektupta, şu ifadelere yer verildi: "Bu metin, enflasyonun hedeften sapmasının nedenleri ile hedefe ulaşmak için alınan ve alınması gereken önlemleri açıklamaktadır. Bu belgeyle birlikte, 2023'te enflasyon üzerinde etkili olan unsurlara dair analiz ve değerlendirmeleri de içeren 2024'ün ilk Enflasyon Raporu ile kısa ve orta vadede enflasyon hedefine ulaşmak için uygulanacak para politikasını daha detaylı olarak açıklayan 2024 Yılı Para Politikası metni ekte bilgilerinize sunulmaktadır. 2022 sonunda yüzde 64,3 olan yıllık tüketici enflasyonu, 2023'ün ilk yarısında baz etkilerine ek olarak döviz kurundaki yatay seyir, düşen yabancı para cinsi ithalat fiyatları ve enerji sübvansiyonlarının etkisiyle gerilemiştir. Böylece haziranda yıllık enflasyon yüzde 38,2 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, parasal koşulların etkisiyle kredi büyümesinde gözlenen yüksek oranlı artışlar, ücret güncellemeleri ve hane halkına yapılan transferler yılın ilk yarısında enflasyon üzerinde talep yönlü unsurların etkisini belirgin hale getirmiştir. Söz konusu gelişmeler, enflasyondan korunma saiki ile cari açığın altın ve tüketim malı ithalatı kanalıyla yükselmesine neden olmuş ve finansal piyasalarda belirsizliği artırmıştır. Ayrıca, şubatta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin, konut piyasası başta olmak üzere mal, hizmet ve iş gücü piyasalarında oluşturduğu arz-talep dengesizlikleri ile yeniden inşa faaliyetlerinin kamu maliyesi üzerindeki kısa ve orta vadeli etkileri enflasyon üzerindeki baskıları artırmıştır. Bu gelişmeler, fiyatlama davranışlarını olumsuz etkileyerek yılın ilk yarısında gerileyen enflasyonun ikinci yarıda artmasına zemin oluşturmuştur." "Piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleşmeye gidildi" Mektupta, 2023'ün haziran ayında Para Politikası Kurulu'nun (PPK), dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecinin başlatılmasına karar verdiği anımsatıldı. Bu çerçevede, haziran-aralık döneminde politika faizinin toplamda 34 puan artırılarak yüzde 8,5 düzeyinden yüzde 42,5'e yükseltildiği hatırlatılan mektupta, şunlar kaydedildi: "Parasal sıkılaştırmayla eş anlı olarak, makroihtiyati çerçevede, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleşmeye gidilmiştir. Parasal sıkılaştırma ayrıca, seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımları ile desteklenmiştir. 2023'ün üçüncü çeyreğinde, yurt içi talepte süregelen güçlü seyrin birikimli etkileri, vergi ayarlamaları, döviz kuru gelişmeleri, ücret artışları, hizmet enflasyonundaki katılık ve ham petrol fiyatlarındaki ani yükseliş enflasyon dinamiklerinde etkili olmuştur. Ayrıca, tüm bu gelişmelerin kısa bir süre zarfında aynı anda gerçekleşmesinin fiyatlama davranışlarında oluşturduğu ilave bozulma sebebiyle de enflasyon yükselmiştir. Bu gelişmeler çerçevesinde enflasyon, haziran-eylül ayları arasında 23,3 puan artarak yüzde 61,5 seviyesine ulaşmıştır. Bu artışın 4,7 puanı, vergi dahil kur etkisi hariç olmak üzere, akaryakıt fiyatlarındaki gelişmelerden, 3,8 puanı döviz kurundaki yükselişten, 2,8 puanı akaryakıt haricindeki vergi artışlarından kaynaklanmıştır. Ücret artışı ve talebin halen oldukça güçlü olduğu bu dönemde, şokların bir arada gerçekleşmesinin fiyatlama davranışında oluşturduğu ilave bozulmanın ise enflasyon üzerinde 10,0 puan artırıcı yönde etkisi olmuştur. Bunların dışındaki faktörlerin etkisi ise toplamda 2,0 puan ile sınırlı kalmıştır." Parasal sıkılaştırmanın ilk etkilerinin finansal koşullar üzerinde gözlendiği, kısmen talep koşullarına da yansımaya başladığı belirtilen mektupta, “Yılın ikinci yarısında, dış finansman koşullarının belirgin şekilde iyileştiği, rezervlerin istikrarlı artış kaydettiği, talep koşullarının cari işlemler açığına yansıyacak şekilde güç kaybetmeye başladığı, Türk lirası mevduat payının yükseldiği, Türk lirası varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin güçlenerek arttığı gözlenmiştir. Tüm bu gelişmeler para politikasının etkinliğine katkıda bulunmuştur.” ifadelerine yer verildi.

Merkez Bankası 92 yaşında Haber

Merkez Bankası 92 yaşında

Birinci Dünya Savaşı sonrası ülkelerin kendi para politikalarını bağımsız olarak belirlemeleri yönündeki eğilimin etkisi ve Kurtuluş Savaşı'yla kazanılan siyasi bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla güçlendirilmesi amacıyla bir merkez bankası kurulması yönündeki çalışmalar hız kazandı. Bu konunun ilk kez ele alındığı 1923 İzmir İktisat Kongresi'nde, özellikle "milli devlet bankası" kurulması fikri üzerinde duruldu. 1927'de dönemin Maliye Bakanı Abdülhalik Renda'nın merkez bankası kurulması hakkında sunduğu kanun taslağı kabul edilirken, 1928'de Türkiye'ye davet edilen Hollanda Merkez Bankası İdare Meclisi Üyesi Dr. G. Vissering, hazırladığı raporda, hükümete bağlı olmayan ve bağımsız bir merkez bankasının gerekliliğine dikkati çekti. Bir yıl sonra İtalyan Uzman Kont Volpi, Türk parasının istikrarının sağlanması için bir merkez bankası kurulmasının şart olduğunu belirtti. Söz konusu gelişmelerin ardından hükümet, merkez bankası kurulmasına ilişkin gerekli yasal çerçevenin hazırlanması için harekete geçti. Lozan Üniversitesi'nden Prof. Leon Morf'un katkılarıyla Merkez Bankası yasa tasarısı hazırlandı. Tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce (TBMM) 11 Haziran 1930'da kabul edildi, 1715 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu adı ile 30 Haziran 1930'da Resmi Gazete'de yayımlandı. Farklı kurum ve kuruluşlar tarafından yürütülen işlevlerin tek elde toplanmasının ardından 3 Ekim 1931'de faaliyetlerine başlayan Merkez Bankası, 92. kuruluş yıl dönümünü kutluyor. Banknot matbaası kuruldu İkinci Dünya Savaşı'nın olumsuz etkilerinin hissedildiği 1940'lı yıllarda bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Merkez Bankası, kamu kesiminin finansman açığını kapatmaya yönelik uygulamalarda bulundu. 1950'li yıllarda büyüme ve hızlı kalkınmanın finansmanı, Merkez Bankası kaynaklarından sağlandı. Hazine'ye kısa vadeli avans imkanı verilerek Banka kaynakları kamunun kullanımına açıldı. Bu dönemde Merkez Bankası için bir diğer önemli gelişme de 1955'te banknot matbaasının kurulması ve 1957'den itibaren banknotların ülkede basılmaya başlanması oldu. Planlı ekonomiye geçişin yaşandığı 1960'lı yıllarda Merkez Bankası, ekonomik koşullara ve sanayinin gelişimine paralel olarak genişlemeci para politikaları izledi ve kamuya kaynak sağlamaya devam etti. Bu dönemde ayrıca, kambiyo kontrolüne ilişkin uygulamaların büyük çoğunluğu da Merkez Bankası'na devredildi. 1211 sayılı kanun Dünya genelinde İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan değişikliklere uyum sağlamak ve Merkez Bankası'nın etkinliğini artırmak amacıyla 14 Ocak 1970'de 1211 sayılı TCMB Kanunu kabul edildi. Böylelikle tarihinde yeni bir dönem başlayan Merkez Bankası, kısmen de olsa dönemin ekonomik ve merkez bankacılığı alanındaki yeniliklerini yansıtan bir yapıya kavuştu. Söz konusu kanun; Banka'nın yasal statüsü, organizasyon yapısı, yetki ve görevlerinde önemli değişiklikler getirdi. Anonim şirket statüsü korunan Merkez Bankası'nın sermayesi, 15 milyon liradan 25 milyon liraya yükseltildi. Hazine'nin sahip olduğu sermaye payının yüzde 51'den az olamayacağı da kanunda yer aldı. 1211 sayılı kanunun getirdiği bir diğer yenilik de "guvernörlük" adı verilen başkanlık makamı oldu. Dış temsil ve ilişkilerde denklik, protokolde eşitlik sağlanması amacıyla kurulan başkanlık makamına ilk olarak Naim Talu getirildi. Guvernörlük makamının yanında, başkan ve başkan yardımcılarından meydana gelen "yönetim komitesi" adı altında yeni bir karar alma organı oluşturuldu. Banka'nın en üst karar alma organı statüsündeki 8 üyeli İdare Meclisi ise 6 üyeli Banka Meclisi'ne dönüştürüldü. İlgili kanun, Merkez Bankası'na ait görev ve yetkilerin artırılması açısından da önemli yenilikler içerdi. Hazine'ye verilebilecek kısa vadeli avans miktarının üst sınırı, ilgili yıla ait bütçe ödeneklerinin yüzde 15'i oranında yükseltildi. 1980 sonrası dönem 1980'lerde yaşanan ekonomik gelişmeler, hem Türkiye hem de Merkez Bankası açısından bir dönüm noktası niteliğinde oldu. 24 Ocak 1980'de açıklanan kararlar ile Türkiye ekonomisinde yapısal bir dönüşüm başlatıldı. Başlatılan finansal serbestleşme süreci ile para ve kur politikalarının TCMB tarafından piyasa ekonomisi ile uyumlu bir şekilde yürütülmesi için gerekli altyapının sağlanması yönünde önemli adımlar atıldı. Para politikası kapsamında, mevduat ve kredi faizlerinin piyasa koşullarında belirlenmesi hükme bağlandı. Türk parası, yabancı paralar karşısında devalüe edilerek sabit kur rejimi ortadan kalktı. TCMB, 1983'te altın ve döviz rezervlerini etkin bir biçimde yönetmek konusunda yetkili hale getirildi. 1987'de açık piyasa işlemleri yapmaya başlayan Banka, modern anlamda para ve döviz piyasalarının kurulmasına da öncülük etti. 1989'da Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı karar ile ekonomik birimlerin döviz ile işlem yapmalarına izin verildi ve Türk parasının konvertibl ilan edilerek görece daha esnek bir döviz kuru rejimine geçildi. 1990'da ise Banka, ilk defa kamuoyuna duyurduğu para programı ile döviz kurları ve faiz oranlarındaki istikrarı bozmadan piyasanın likidite ihtiyacını karşılamayı hedefledi. 21 Nisan 1994'te Hazine'nin Merkez Bankası kaynaklarını kullanımına sınır getirildi. Bunun yanında 1997'de imzalanan bir protokol ile 1998'den itibaren Hazine'nin TCMB'den kısa vadeli avans kullanamayacağı karara bağlandı. Banka, 2001'de araç bağımsızlığına kavuştu Merkez Bankası'nın 1995-1999'da izlediği politika, finansal piyasalarda istikrarı sağlamaya yönelikti. Enflasyonun kontrol altına alınamaması nedeniyle 2000 yılında döviz kuruna dayalı yeni bir istikrar programı yürürlüğe konuldu. Ancak aynı yılın sonlarına doğru ekonomide artış gösteren güven kaybı ve 2001'de ortaya çıkan kriz, programın sonlandırılmasına neden oldu. 22 Şubat 2001'de döviz kurları dalgalanmaya bırakıldı. Kriz sonrasında 25 Nisan 2001'de ekonomide yaşanan yapısal dönüşüm sonrası Merkez Bankası Kanunu'nda önemli değişiklikler yapıldı. Fiyat istikrarını sağlamak, TCMB'nin temel amacı olarak açık bir şekilde tanımlandı. Bu çerçevede, TCMB'nin para politikası konusundaki uygulamaları ve kullanacağı araçları doğrudan kendisinin belirleyeceği hükme bağlandı. Böylelikle Banka, araç bağımsızlığına kavuştu. Banka'nın fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleyeceği hükme bağlandı. Finansal istikrarı sağlamak, Banka'nın destekleyici amacı olarak tanımlandı. Bu kapsamda Banka'nın Hazine ile diğer kamu kurum ve kuruluşlara avans vermesi, kredi açması ve bu kuruluşların ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın alması yasaklandı. Bu sayede Banka'nın kamusal finansman ihtiyacı için bir kaynak olması engellendi. Para politikası stratejilerinin ve karar alma mekanizmalarının kurumsallaşması amacıyla Para Politikası Kurulu da (PPK) bu dönemde oluşturuldu. Paradan 6 sıfır atıldı 2002 yılına gelindiğinde, modern bir para politikası stratejisi olan enflasyon hedeflemesi rejimi uygulamasına geçildi. Örtük enflasyon hedeflemesinin uygulandığı 2002-2005'te, rejimin gerekli ön koşullarının karşılanmasına çalışıldı. Merkez Bankası'nın teknik ve kurumsal altyapısı güçlendirildi, tahmin modelleri geliştirildi ve veri seti genişletildi. Bu süreçte Araştırma Genel Müdürlüğü, Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü şeklinde yeniden yapılandırıldı ve iletişim politikalarının etkinliğini sağlamak amacıyla İletişim ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü kuruldu. 2005 yılından itibaren politika kararları ile ilgili öngörülebilirliğin artırılması amacıyla bir yıllık PPK toplantı tarihleri, bir takvim çerçevesinde önceden açıklandı. Tüm bu süreç sonunda 2006 yılında açık enflasyon hedeflemesi rejimi uygulanmaya başlandı. 1 Ocak 2005'te Türk lirasından 6 sıfır atıldı, Yeni Türk Lirası ve yeni kuruşlar tedavüle çıkarıldı. 1 Ocak 2009'da paradan "yeni" ifadesi kaldırıldı. Türk lirası, banknot ve kuruşlar yenilenen tasarım ve boyutlarla dolaşıma çıkarıldı. 1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu uyarınca, Merkez Bankası hisse senetleri (A), (B), (C) ve (D) olmak üzere 4 sınıfa ayrılmış olup (A) sınıfı hisse senetleri münhasıran Hazine'ye, (B) sınıfı hisse senetleri Türkiye'de faaliyette bulunan milli bankalara, (C) sınıfı hisse senetleri 15 bin hisseyi geçmemek üzere milli bankalar dışında kalan diğer bankalarla imtiyazlı şirketlere, (D) sınıfı hisse senetleri ise Türk ticaret müesseselerine ve Türk vatandaşlığını haiz tüzel ve gerçek kişilere tahsis edildi. Halihazırda Banka'nın sermayesi 25 bin TL olup 250 bin adet hisseye ayrıldı. Geçen yıl sonu itibarıyla Merkez Bankası sermayesinin yüzde 55,12'si (A) sınıfı, yüzde 23,25'i (B) sınıfı, yüzde 2,51'i (C) sınıfı, yüzde 19,12'si ise (D) sınıfı hisselerden oluşuyor. Banka, nitelikli insan kaynağı, köklü kurum kültürü ve güçlü teknik kapasitesiyle Türkiye ekonomisinin büyümesi ve sağlamlığının artırılması için çalışmalarına devam ediyor. Kuruluştan bugüne başkanlar Kuruluşundan bugüne 26 kişi, TCMB Başkanı olarak görev yaptı. İlk başkan olan Selahattin Çam 1931-1938'de bu görevi yürüttü. Çam'ın ardından Kemal Zaim Sunel (1938-1949), Mehmet Sadi Bekter (1949-1950), Osman Nuri Göver (1951-1953), Mustafa Nail Gidel (1953-1960), Memduh Aytür (1960), İbrahim Münir Mostar (1960-1962), Ziyaettin Kayla (1963-1966) Naim Talu (1967-1971), Memduh Güpgüpoğlu (1972-1975), Cafer Tayyar Sadıklar (1976-1978), Hakkı Aydınoğlu (1979-1981), Osman Şıklar (1981-1984), Yavuz Canevi (1984-1986), Rüşdü Saracoğlu (1987-1993), Bülent Gültekin (1993-1994), Yaman Törüner (1994-1995), Gazi Erçel (1996-2001), Süreyya Serdengeçti (2001-2006), Durmuş Yılmaz (2006-2011), Erdem Başçı (2011-2016), Murat Çetinkaya (2016-2019), Murat Uysal (2019-2020), Naci Ağbal (Kasım 2020-Mart 2021) ve Şahap Kavcıoğlu (Mart 2021-Haziran 2023) başkan olarak görev yaptı. Haziran 2023'te başkanlık görevine getirilen Dr. Hafize Gaye Erkan, halihazırda görevini sürdürüyor. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: TÜİK açıkladı! İhracatta deniz yolu tercihi değişmedi

KKM hesaplarında asgari faiz zorunluluğu kaldırıldı Haber

KKM hesaplarında asgari faiz zorunluluğu kaldırıldı

Türk lirası (TL) dönüşümlü Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarında asgari faiz zorunluluğu kaldırıldı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bankacılık sistemini TL'yi cazip kılacak şekilde dönüştüren adımlarına kararlılıkla devam ediyor. Uygulama talimatında yapılan değişiklikle TL dönüşümlü kur korumalı hesaplarda asgari faiz zorunluluğu kaldırıldı. Böylece bankaların TL dönüşümlü kur korumalı hesaplara politika faizinin altında faiz verebilmesinin önü açıldı. Yapılan değişiklikle standart TL mevduat desteklenirken, KKM'ye verilen faiz cazip olmayacak. Merkez Bankası'nın politika faizinden düşük oranlar uygulanan KKM hesaplarında kur farkının banka tarafından ödenecek faiz veya kar payından yüksek ancak politika faizi ile hesaplanan tutardan düşük olması durumunda aradaki farkın tamamı banka tarafından karşılanacak. Kur farkının politika faizi ile hesaplanan tutardan yüksek olması durumunda ise söz konusu destek tutarının, politika faizi ile hesaplanan tutara kadar olan kısmı banka tarafından ödenirken üzerindeki kısmı Merkez Bankası tarafından ödenecek. TCMB, Türk lirası mevduatı cazip hale getirmeyi amaçlıyor. TCMB, Türk lirası mevduatı cazip kılmak amacıyla bir dizi adım atmıştı. Ağustos ayında menkul kıymet ve zorunlu karşılık uygulamalarında kur korumalı hesapların TL mevduata dahil olduğu TL payı rasyosu yürürlükten kaldırılarak yerine kur korumalı hesapları TL mevduat olarak dikkate almayan ve standart yerel para olan TL mevduatın toplam mevduat içindeki payını artırmayı hedefleyen yeni bir TL payı rasyosu getirilmişti. Eylül ayında ise TL'ye geçişlerin hızlandığını gösteren veriler doğrultusunda gerçek kişiler için aylık yüzde 2 olarak belirlenen TL payı artış hedefi, yüzde 2,5'e yükseltilmişti. Ayrıca, TL'ye geçiş ve yenileme ile TL payı hesaplamalarında revizyona gidilmişti. Öte yandan, kredi akışını rahatlatmak amacıyla, ihracat, yatırım ve KOBİ kredilerinde fatura muafiyet sınırı 50 bin TL'den 250 bin TL'ye çıkarılmıştı. Bu haber de ilginizi çekebilir: Borsa İstanbul'dan haftaya yeni rekor

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti yayımlandı Haber

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti yayımlandı

TCMB Para Politikası Kurulu'nun 24 Ağustos'taki toplantısına ilişkin özet yayımlandı. Özette, küresel enflasyonun yakın dönemde gerileme gösterirken, halen uzun dönem ortalamalarının ve merkez bankalarının hedeflerinin üzerinde seyrettiği belirtildi. Gelişmiş ekonomilerin tüketici enflasyonlarının bir önceki PPK dönemine göre yüzde 4,91 düzeyinden yüzde 4,08 seviyesine gerilerken, gelişmekte olan ülkelerde tüketici enflasyonunun Rusya, Türkiye, Hindistan gibi görece büyük ekonomilerin etkisiyle yüzde 5,41 düzeyinden yüzde 5,84 düzeyine yükseldiği bildirilen özette, son 10 yıllık dönemde ise ortalama enflasyonun gelişmiş ekonomilerde yüzde 2,2 ve gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 5,6 seviyesinde gerçekleştiği kaydedildi. Özette, enflasyonun gelişmiş ülkelerde yüzde 2, gelişmekte olan ülkelerde ise ortalama yüzde 3,5 olan hedef oranların belirgin olarak üzerinde seyretmeye devam ettiği aktarıldı. 2023 yılı son çeyrek ortalama yıllık enflasyonun gelişmiş ekonomilerde yüzde 3,1, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 6,2 seviyesinde gerçekleşmesinin beklendiği vurgulanan özette, bir önceki PPK dönemine göre çekirdek enflasyonun gelişmiş ülkelerde yüzde 5,02'den yüzde 4,74'e gerilerken, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 6,03 düzeyinde yatay seyrettiği kaydedildi. Özette, ''ABD ve Euro Bölgesi'nde 2023 yılı son çeyrek ortalama yıllık enflasyon beklentisi sırasıyla yüzde 3,1 ve yüzde 3,0 iken, çekirdek enflasyon beklentisi sırasıyla yüzde 3,6 ve yüzde 4,1 seviyesindedir.'' denildi. Emtia fiyatlarının son dönemde başta petrol fiyatları olmak üzere enerji emtia fiyatları kaynaklı yükseldiği belirtilen özette, Emtia Fiyat Endeksinin mevcut seviyesinin son on yılın ortalamasının yüzde 30,6 üzerinde olduğu ifade edildi. Özette, "Endeks, geçen yıl ulaştığı en yüksek seviyeye göre yüzde 26,2 gerilemiştir. Benzer şekilde geçen yıl ulaştığı tepe noktasına göre yüzde 10,9 gerileme kaydeden Tarımsal Emtia Fiyat Endeksi son 10 yılın ortalamasının yüzde 16,6 üzerindedir. Bu durum, gıdanın tüketici sepeti içerisindeki yüksek payı nedeniyle enflasyon üzerinde halen etkili olmaktadır." ifadeleri kullanıldı. "Merkez bankalarının finansman ve kredi koşullarındaki sıkılaşmaya yönelik vurguları güçlenmiştir" Özette, çekirdek enflasyonun ve enflasyon beklentilerinin yüksek seviyelerinin küresel enflasyonun bir süre daha merkez bankalarının hedeflerinin üzerinde seyretmeye devam edeceğini ima ettiği vurgulandı. Bu nedenle dünyanın birçok ülkesinde merkez bankalarının parasal sıkılaştırma sürecine devam ettiği aktarılan özette, şu ifadelere yer verildi: ''Takip edilen 12 gelişmiş ülke merkez bankası son 18 ayda toplamda 138 toplantı yapmış, bu toplantıların 97 tanesinde politika faizleri artırılmıştır. Aynı dönemde takip edilen 15 gelişmekte olan ülke merkez bankası toplamda 205 toplantı yapmış, bu toplantıların 100 tanesinde politika faizleri artırılmıştır. Uygulanan para politikasının sonuçları finansal koşullara da yansımaya başlamış ve merkez bankalarının finansman ve kredi koşullarındaki sıkılaşmaya yönelik vurguları güçlenmiştir. Bununla birlikte enflasyonun artmaya başladığı dönemde faiz artırım döngülerine erken ve güçlü adımlarla başlayan ve kararlılıkla uygulayan Brezilya ve Şili merkez bankaları, tüketici enflasyonunda meydana gelen düşüş ile faiz indirim süreçlerine başlamışlardır. Buna karşın enflasyonun yüksek seviyeleri ve merkez bankalarının politika iletişimleri göz önüne alındığında, söz konusu ekonomilerde parasal sıkılığın devam edeceği beklenmektedir.'' Küresel büyüme görünümündeki yatay seyre rağmen görece güçlü talep ve iş gücü piyasalarındaki sıkılığın devam ettiği belirtilen özette, Türkiye'nin dış ticaret ortaklarının ihracat paylarıyla ağırlıklandırılan küresel büyüme endeksinin bir önceki PPK toplantısı dönemine kıyasla oldukça sınırlı bir düzeyde artış kaydettiği bildirildi. Özette, şunlar kaydedildi: "Endeksin 2023 yılı için tahmin edilen büyüme oranı ocak ayındaki dip seviyenin yaklaşık 0,5 puan üzerinde yüzde 1,8 düzeyindedir. Bununla birlikte söz konusu endeksin 2022 yılındaki yüzde 3,5 olan büyüme oranı göz önüne alındığında, Türkiye'nin dış talep görünümünde yıllık bazda kayda değer bir yavaşlama gözlenmektedir. Küresel PMI verilerinde haziran ayında yaşanan düşüş eğilimi temmuz ayında da devam etmiştir. Temmuz ayında küresel imalat sanayi PMI verisi bir önceki aya ait 48,7 düzeyini korurken, küresel hizmetler PMI verisi 1,2 puan azalmış ve 52,7 olarak gerçeklemiştir. Böylece küresel bileşik PMI göstergesi temmuz ayında bir önceki aya kıyasla 1 puan gerilemiş ve 51,7 olmuştur. Temmuz ayında hem gelişmiş ülkelerin hem de gelişmekte olan ülkelerin bileşik PMI verilerinin gerilediği gözlenmektedir. Çin'de bileşik PMI göstergesi temmuz ayında gerileme eğilimini sürdürerek 0,7 puan düşmüş ve 51,9 düzeyinde gerçekleşmiştir. İmalat sektörü PMI verisi 1,3 puan azalarak 49,2 düzeyi ile eşik değerinin altına inerken hizmetler PMI verisi 54,1 düzeyinde nispeten yatay seyretmiştir. Türkiye'nin önemli ticaret ortaklarından Euro Bölgesi'ne ait bileşik PMI göstergesindeki gerileme ağustos ayında da devam etmiş ve söz konusu gösterge 1,6 puan azalarak 47 olmuştur. İmalat sektörü PMI göstergesi, ağustos ayında 1 puan yükselmesine rağmen 43,7 olan düzeyi ile salgının ilk dalgasının atlatıldığı 2020 yılının haziran ayından beri en düşük seviyelerinden birine ulaşmıştır. Özellikle hizmetler PMI göstergesi ağustos ayında da gerilemeye devam etmiş ve 2,6 puan azalarak 48,3 düzeyi ile eşik değerinin altına inmiştir." Özette, gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarının haziran ayında, iyileşen risk algısına bağlı olarak devam ettiği belirtildi. 2023 yılı ilk yarısında hisse senedi piyasalarına yaklaşık 54,2 milyar dolar fon girişi olurken, borç senetleri piyasalarından yaklaşık 2,4 milyar dolar fon çıkışı olduğu aktarılan özette, temmuz ayı başından 11 Ağustos'a kadar 1,3 milyar doları hisse senedi piyasalarına olmak üzere toplam 3 milyar dolar fon girişi gerçekleştiği bildirildi. "Yakın döneme ilişkin göstergeler enflasyonun ana eğiliminde yükselişin sürdüğüne işaret etmekte" Özette, Türkiye'de yıllık enflasyonun 2022 yılının ekim ayında ulaştığı zirveye kıyasla 37,7 puan gerilemekle birlikte tekrar artış eğilimine girdiği kaydedildi. Tüketici fiyatlarının temmuz ayında yüzde 9,49 yükseldiği, yıllık enflasyonun yüzde 9,62 puan artışla yüzde 47,83 seviyesinde gerçekleştiği hatırlatılan özette, yakın döneme ilişkin göstergelerin enflasyonun ana eğiliminde yükselişin sürdüğüne işaret ettiği vurgulandı. Özette, ''Bu gelişmede yurt içi talepteki güçlü seyir, ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar, hizmet enflasyonundaki katılık ve vergi düzenlemeleri belirleyici olmaktadır. Döviz kuru ve uluslararası gelişmeler sonucunda akaryakıt fiyatlarında artış hızının artması da doğrudan ve dolaylı kanallarla enflasyondaki yükselişe ilave etki yapmış ve genele yayılmasına katkıda bulunmuştur. Nitekim öncü göstergeler, temmuz ayının ardından ağustos ayında da genele yayılan, yüksek fiyat artışlarının gerçekleştiğine işaret etmektedir.'' denildi. Özette, alt grupların yıllık enflasyona katkılarının hizmet grubunda 15,00 puandan 17,85'e (2,86 puan artış), temel mal grubunda 10,49 puandan 12,95’e (2,46 puan artış), enerji grubunda eksi 2,64 puandan eksi 0,39’a (2,25 puan artış), gıda ve alkolsüz içecekler grubunda 13,56 puandan 15,27’ye (1,71 puan artış), alkol, tütün ve altın grupları toplamında 1,81 puandan 2,15’e (0,34 puan artış) yükseldiği bildirildi. Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatlarının temmuz ayında yüzde 7,71 arttığı, yıllık enflasyonun 6,80 puan yükselerek yüzde 60,72 olduğu ifade edilen özette, gıdada fiyat artışlarının grup geneline yayıldığının izlendiği aktarıldı. Gıda fiyatlarının mevsimsellikten arındırılmış aylık artış oranının bir önceki aya kıyasla yükselirken, bu gelişmede taze meyve ve sebze fiyatlarının etkili olmaya devam ettiği belirtilen özette, diğer işlenmemiş gıdada kırmızı et, kuru yemiş ve patatesin dikkati çeken kalemler olduğu vurgulandı. İşlenmiş gıda fiyatlarının aylık bazda yüzde 6,08 yükseldiği belirtilen özette, ''Ekmek ve tahıllar kalemi bu artışta öne çıkarken, yaş çay alım fiyatlarına bağlı olarak çay fiyatları yükselmeye devam etmiştir. Son aylarda düşüş gözlenen süt ve süt ürünlerinde bu dönemde yeniden fiyat artışı izlenmiştir.'' denildi. "ÖTV düzenlemesi akaryakıt fiyatlarında güçlü artışı beraberinde getirmiştir" Özette, şu değerlendirmelere yer verildi: ''Enerji fiyatları temmuz ayında yüzde 12,73 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu 13,66 puan yükselerek yüzde eksi 2,86 olmuştur. Enerji grubu aylık enflasyonunu, fiyatı yüzde 29,04 oranında yükselen akaryakıt kalemi sürüklemiştir. Uluslararası ham petrol fiyatları ve döviz kuru gelişmeleriyle birlikte ÖTV düzenlemesi akaryakıt fiyatlarında güçlü artışı beraberinde getirmiştir. Akaryakıt fiyatları mayıs ayının başından bir önceki PPK toplantısına kadar yüzde 57,35 artarken, bu dönemden 23 Ağustos tarihine kadar ilave olarak yüzde 14,34 daha yükselmiştir. Akaryakıt fiyatlarındaki artış doğrudan etkisinin yanı sıra taşımacılık maliyetleri üzerinden dolaylı olarak da tüketici enflasyonunu olumsuz etkilemektedir. Hizmet fiyatları temmuz ayında yüzde 9,81 oranında yükselmiş, grup yıllık enflasyonu 10,20 puan artışla yüzde 69,65 olarak gerçekleşmiştir. Güçlü fiyat artışları grup geneline yayılırken yıllık enflasyon tüm alt gruplarda yükselmiştir. Temmuz ayında asgari ücret düzenlemesi ve gıda fiyatlarında süregelen olumsuz görünümün yanı sıra güçlü turizm talebi sonucunda lokanta-otel alt grubunda fiyatlar yüzde 11,92 oranında artış kaydetmiştir. Asgari ücret artışı ve kur gelişmelerine bağlı olarak diğer hizmetler alt grubunda fiyatlar yüzde 10,27 oranında yükselmiştir. Diğer hizmetler alt grubunda kişisel ulaşım araçlarının bakım ve onarımı ile sağlık hizmetleri öne çıkan kalemler olmuştur. Akaryakıt fiyatlarındaki belirgin artışlar ulaştırma hizmetlerini olumsuz etkilemiş ve alt grup fiyatları yüzde 10,03 oranında yükselmiştir. Kira alt grubunda aylık artış temmuz ayında bir miktar daha güç kazanmış ve yüzde 7,67 seviyesinde ölçülmüştür. Haberleşme hizmetlerinde fiyat artışı yüzde 3,74 ile diğer alt gruplara kıyasla daha sınırlı olmuştur.'' Temel mal fiyatlarının temmuz ayında yüzde 9,40 oranında yükseldiği, grup yıllık enflasyonunun 7,56 puan artışla yüzde 44,25 olduğu belirtilen özette, temmuz ayında yıllık enflasyonun dayanıklı mallarda daha belirgin olmak üzere tüm alt gruplarda yükseliş kaydettiği vurgulandı. Özette, "Türk lirasındaki değer kaybı, vergi ve ücret artışlarının yanı sıra canlı talep koşullarını takiben dayanıklı mal (altın hariç) alt grubunda aylık fiyat artışı yüzde 12,49 ile önceki aya kıyasla güçlenmiş, bu gelişmede temmuz ayında da otomobil öne çıkan kalem olmuştur. Benzer eğilim diğer temel mallarda da gözlenmiş, genele yayılan artışlar neticesinde alt grup fiyatları yüzde 8,73 oranında yükselmiştir." denildi. Özette, alkollü içecekler ve tütün ürünleri grubunda fiyatların yüzde 11,17 yükseldiği, bu grupta yıllık enflasyonun 5,68 puan artışla yüzde 46,58 olarak gerçekleştiği kaydedildi. Bu gelişmede, vergi ayarlamalarının belirleyici olduğu vurgulanan özette, yılın ilk yarısında gerçekleşen üretici fiyatları artışının maktu ve asgari maktu vergilere yansıtılmasına ek olarak KDV artışının grup genelinde fiyatları yukarıya çektiği aktarıldı. "Yıllık enflasyonun da önemli ölçüde yükseleceği tahmin edilmekte" Özette, şu ifadelere yer verildi: ''Enflasyonun ana eğilimi temmuz ayında belirgin bir şekilde yükselmiştir. Mevsimsellikten arındırılmış aylık artışlar B ve C göstergelerinde bir önceki aya kıyasla önemli ölçüde yükselirken, bu görünüm alternatif çekirdek enflasyon göstergeleri tarafından da teyit edilmektedir. Mevsimsellikten arındırılmış B ve C endekslerinin 3 aylık ortalama artışları 2022 yılının şubat ayında sırasıyla yüzde 8,8 ve yüzde 8,4 ile en yüksek noktasına çıkarken, 2023 yılı temmuz ayı itibarıyla yüzde 5,1 ve yüzde 5,7 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Temmuz ayında B ve C endeksinin mevsimsellikten arındırılmış artış oranları sırasıyla yüzde 9,2 ve yüzde 9,8 olarak ölçülmüştür (önceki ay yüzde 3,2 ve yüzde 3,6). Öncü göstergeler talep, ücret, döviz kuru, vergiler ve bozulan fiyatlama davranışları kanallarıyla oluşan yüksek aylık fiyat artışlarının ağustos ayında da devam edeceğine işaret etmektedir. Buna bağlı olarak, yıllık enflasyonun da önemli ölçüde yükseleceği tahmin edilmektedir.'' Yılın ikinci çeyreğine ilişkin verilerin iktisadi faaliyetin özellikle iç talep kaynaklı güçlü seyrini sürdürdüğünü teyit ettiği belirtilen özette, haziran ayında perakende satış hacim endeksinin yıllık bazda yüzde 23,2 oranında yükselerek artış eğilimini sürdürdüğü, çeyreklik bazda artışın ise yüzde 5,2 oranında gerçekleştiği kaydedildi. Özette, kartla yapılan harcamalardaki artış eğiliminin temmuz ayında da devam ettiği, mevsimsellikten arındırılmış olarak yerli kartlarla yapılan harcamaların aylık bazda yüzde 12 oranında güçlü bir artış gerçekleştirdiği bildirildi. İmalat sanayi firmalarının temmuz ayındaki kayıtlı siparişlerine bakıldığında, iç piyasa siparişlerinin yıllık bazda 8,4 puan ile kuvvetli artış kaydettiğinin görüldüğü aktarılan özette, öncü göstergelerin iç piyasa siparişlerindeki canlı seyrin ağustos ayında gücünü koruduğuna işaret ettiği vurgulandı. Özette, firma görüşmelerinin ise yüksek oranlı fiyat artışlarının da etkisiyle sektörel düzeyde sınırlı ivme kayıplarına işaret ettiği belirtildi. Haziran ayında sanayi üretim endeksinin mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak aylık bazda yüzde 1,6 oranında arttığı, çeyreklik bazda ise yüzde 2,3 yükselerek deprem kaynaklı üretim kayıplarının telafi edildiğine işaret ettiği aktarılan özette, şöyle denildi: ''Benzer şekilde, temmuz ayında mevsimsellikten arındırılmış olarak imalat sanayi kapasite kullanım oranı, aylık bazda 0,3 puan artarak son 10 ayın en yüksek seviyesi olan yüzde 76,9 seviyesinde gerçekleşmiştir. Ağustos ayına ilişkin öncü göstergeler de imalat sanayine ilişkin söz konusu görünümün sürdüğüne işaret etmektedir. Güncel veriler, deprem bölgesinde ekonomik faaliyetin beklenenden hızlı toparlanmasını sürdürmesiyle afet kaynaklı daralmanın büyük ölçüde telafi edildiğini göstermektedir. Haziran ayı itibarıyla mevsimsellikten arındırılmış istihdam çeyreklik bazda yüzde 0,5 oranında artarak 31,5 milyon seviyesinde gerçekleşmiş ve afet öncesindeki ortalama çeyreklik istihdam seviyesini de aşmıştır. Bu dönemde iş gücüne katılım oranı yüzde 53,4 seviyesinde yatay seyretmiş, işsizlik oranı ise 0,3 puan azalarak yüzde 9,7 oranı ile 2014 yılının ikinci çeyreğinden bu yana en düşük düzeye gerilemiştir. Yüksek frekanslı veriler iş gücü piyasasında talebin gücünü koruduğuna işaret etmektedir.'' Haziran ayında yıllıklandırılmış cari işlemler açığının dış ticaret açığındaki iyileşmeye paralel olarak önceki aydaki seviyesine kıyasla 3,3 milyar dolar düşüşle 56,5 milyar dolara gerilediği belirtilen özette, bu düşüşün hizmetler dengesindeki güçlü seyir ve önceki seneye kıyasla enerji fiyatlarında süregelen gerilemeye ek olarak haziran ayında ithalatta gözlenen kayda değer düşüşün etkisiyle gerçekleştiği aktarıldı. Özette, haziran ayı itibarıyla yıllıklandırılmış olarak ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığının önceki yılın aynı dönemindeki seviyesine göre 42,5 milyar dolar artarak 99,3 milyar dolara yükseldiği, aynı dönemde yıllıklandırılmış hizmetler fazlasının 9,6 milyar dolar artarak 51,9 milyar dolara çıktığı bildirildi. Özette, parasal koşulların ve beklentilerin etkisiyle artan altın ithalatının cari açıktaki artışta önemli rol oynadığı vurgulandı. Temmuz ayı geçici dış ticaret verilerine göre yılın ilk 7 ayında altın ithalatının bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla 12,5 milyar dolar artışla 19,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği belirtilen özette, 2023 yılında cari açığın seyri üzerinde kritik öneme sahip olan altın ithalatının artış hızını azaltmaya yönelik alınan tedbirlerin etkisinin yakından takip edildiği kaydedildi. Özette, ''Yurt içi talepteki güçlü seyir, tüketim malları ithalatı kanalıyla cari işlemler açığını artırıcı etkide bulunmaktadır. Temmuz ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri, ihracatın bayram tatili kaynaklı olarak teslimatların öne çekilmesi nedeniyle temmuz ayında gerilediğine işaret ederken, ithalat tarafında tüketim malları ithalatı başta olmak üzere tüm alt mal grupları bazında haziran ayındaki düşüşlerinin üzerinde artışlar kaydedildiğini göstermektedir. Öte yandan ağustos için yüksek frekanslı veriler mevsimsellikten arındırılmış olarak ihracatta toparlanmaya karşılık, ithalatta nispeten yatay seyrin korunduğunu ima etmektedir. Beklentilerin üzerinde ve yıl geneline yayılmış seyreden turizm gelirleri, cari dengeye katkı sunmaya devam etmektedir. Seyahat gelirleri, yılın ilk 6 ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre 3,3 milyar dolar artarak 18,9 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Yabancı ziyaretçi sayıları da benzer şekilde yılın ilk yarısında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 22,9 oranında artarak 18,8 milyon kişi seviyesinde gerçekleşmiştir.'' denildi. Emtia fiyatları 2022 yılının ikinci yarısından itibaren gerileyen küresel emtia fiyatlarının girdi fiyatı kanalıyla tüketici enflasyonundaki düşüşü desteklerken, son dönemde enerji alt grubunda fiyat artışlarının dikkati çektiği belirtilen özette, enerji alt grubundaki fiyat artışlarının ham petrol ile sınırlı kalmadığı, propan ve bütan ile kömür kalemlerinde de izlendiği kaydedildi. Özette, enerji alt grubu dışlandığında uluslararası emtia fiyatlarının temmuz ayında yatay seyrederken, genel endeksin yüzde 4,41 artış kaydettiği bildirildi. Bu dönemde döviz kuru ve iş gücü maliyetindeki artışların üretici fiyatları üzerinde baskı oluşturan temel unsurlar olduğu vurgulanan özette, yurt içi üretici fiyatlarının aylık artışının yüzde 8,23 ile önceki aya kıyasla yükseldiği, yıllık üretici enflasyonunun 4,08 puan artışla yüzde 44,50 olarak gerçekleştiği bildirildi. Özette, bu dönemde, sermaye (yüzde 11,67), dayanıklı tüketim (yüzde 10,37) ve ara mallarının (yüzde 8,93) yüksek aylık fiyat artışları ile öne çıkan alt gruplar olduğu kaydedildi. Ağustos ayında küresel arz zincirindeki baskılara dair göstergelerin ılımlı seyrini korurken uluslararası taşımacılık maliyetlerinde artış izlendiği belirtilen özette, şöyle denildi: ''Küresel Arz Zinciri Baskı Endeksi, temmuz ayında da tarihsel ortalamasının yaklaşık bir standart sapma altında değer almıştır. Ağustos ayında enerji hariç emtia fiyatları bir miktar gerilerken, enerji alt grubundaki artışlar, temmuz ayına benzer şekilde, genel endeksi yukarıya çekmektedir. 2023 yılı temmuz ayında asgari ücrette yapılan güncellemeye memur ve kamu işçi ücretlerindeki düzenlemelerin eşlik etmesi ve ücretlerdeki artışın genele yayılması sonucu yılın ikinci yarısında enflasyon üzerinde başta maliyet kanallı etkiler olmak üzere yukarı yönlü baskıların güçlü olacağı öngörülmektedir. Türk lirasındaki değer kaybının, ücretlerde genele yayılan artışın ve vergi düzenlemelerinin yakın dönemde enflasyon üzerinde maliyet yönlü baskı oluşturmaya devam edeceği öngörülmektedir. Söz konusu etmenlerden tüketici fiyatlarına geçişkenliğin özellikle enflasyon beklentilerinin bozulduğu dönemlerde daha güçlü gerçekleştiği görülmektedir.'' Özette, hizmet sektöründe yılın ilk yarısında yüksek seyir izleyen fiyat artışlarının temmuz ayıyla birlikte güçlendiği kaydedilerek, hizmet sektörüne ait yayılım endeksinin, tarihsel ortalamasının önemli ölçüde üzerinde seyrederek artışların sektör geneline yayıldığı bildirildi. Gıda, ücret ve turizm kaynaklı gelişmelerden önemli ölçüde etkilenen lokanta ve otel alt grubunda aylık artışların süreklilik gösteren bir görünüm arz ettiği aktarılan özette, şöyle denildi: "Asgari ücret ve gıda fiyatlarının yakın dönem gerçekleşmeleri dikkate alındığında, sektörün izleyen aylarda yüksek fiyat artış eğilimini koruması beklenmektedir. Kira, eğitim, sağlık, eğlence-kültür başta olmak üzere belirli hizmet kalemleri geçmiş tüketici enflasyonuna dönük fiyatlama davranışı sergileyerek, enflasyonist etkilerin uzun bir zamana yayılmasına neden olmaktadır. Tüketici enflasyonunda yakın dönemde beklenen görünümle birlikte, geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi belirgin olan kalemlerde enflasyonun bir süre daha yüksek seyretme riski bulunmaktadır. Akaryakıt fiyatları başta ulaştırma hizmetleri olmak üzere tüketici fiyatları üzerinde gerek üretim girdisi gerekse taşımacılık maliyetleri kanalıyla önemli bir etki oluşturma potansiyeline sahiptir. Akaryakıt fiyatlarında yakın dönemde döviz kuru, ham petrol fiyatları ve vergi artışı kaynaklı olarak kaydedilen belirgin artışın, ulaştırma hizmetleri fiyatları üzerinde önümüzdeki dönemde baskı oluşturmaya devam edeceği tahmin edilmektedir." Özette, Kurul'un, vergi düzenlemelerinin kısa vadede enflasyon üzerinde ilave olumsuz etki yapacağını öngördüğü belirtilerek, "Bununla birlikte vergi artışlarının etkisinin geçici olacağı, talep ve mali disiplin üzerindeki olumlu etkilerle bir miktar dengeleneceği değerlendirilmiştir." değerlendirmesine yer verildi. Temmuz ayında yükseltilen KDV oranlarının fiyatlar üzerindeki etkisinin gün hesabı nedeniyle ağustos ayında ve firmaların fiyat değiştirme sıklığına bağlı olarak da önümüzdeki aylarda zayıflayarak da olsa devam edeceğinin öngörüldüğü aktarılan özette, şunlar kaydedildi: "Akaryakıtta maktu ÖTV tutarları artırılmıştır. Maktu ÖTV artışı gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak tüketici enflasyonunu olumsuz yönde etkilemektedir. Vergi artışlarının kur gelişmeleri ve uluslararası ham petrol fiyatlarındaki yükselişle aynı dönemde gerçekleşmesi sonucunda, başta ulaştırma hizmetleri ve gıda kalemleri üzerinde olmak üzere, dolaylı etkilerin hızlı bir şekilde gerçekleştiği izlenmektedir. Son dönemde, yönetilen ulaştırma hizmetleri kalemlerinde fiyat artışları sıklaşırken, taze meyve ve sebzede mevsimsel eğilimin aksine fiyatların yükselmesinde akaryakıt kaynaklı gelişmelerin de önemli rol oynadığı değerlendirilmektedir." "Son PPK döneminden bu yana ihtiyaç kredi büyümesi yavaşlama eğilimini sürdürmüştür" Özette, vergi ve yönetilen fiyat artışları, asgari ücret düzenlemesi ve kur gelişmeleri gibi ekonominin normal enflasyon dönemlerinde geçici görülen şokların, yüksek enflasyon ortamında beklentiler ve enflasyon ataleti üzerinden beklenenden daha uzun süreli olumsuz etkileri olabileceğinin değerlendirildiği bildirildi. Söz konusu unsurlara ilaveten temmuz ve sonrasında akaryakıt fiyatlarında devam eden yükselişin de etkisiyle enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında öngörülenin üzerindeki bozulmanın, enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü riskleri canlı tuttuğu belirtilen özette, "Manşet enflasyon yayılım endeksi temmuz ayında daha olumsuz bir görünüm sergilemiş ve tarihsel ortalamasının yaklaşık üç standart sapma üzerinde değer almıştır." denildi. Özette, ağustos ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarına göre, 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentisinin yüzde 33,21’den 8,80 puan artışla yüzde 42,01'e, gelecek 24 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentisinin yüzde 19,04’den 3,50 puan yükselişle yüzde 22,54'e ve 5 yıl sonrasına ilişkin enflasyon beklentisinin ise yüzde 8,86’dan 1,56 puan yukarı güncellemeyle yüzde 10,42'ye çıktığı hatırlatıldı. Enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu'ndaki (Rapor) tahmin aralığının üst sınırına yakın seyrettikten sonra parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle dezenflasyonun 2024 yılında Rapor ile uyumlu şekilde tesis edileceğinin öngörüldüğü kaydedilen özette, kredi büyümesinin iç talebi artırarak enflasyon üzerinde risk oluşturduğu bildirildi. Özette, 18 Ağustos itibarıyla 2022 yılı sonuna kıyasla bireysel kredi bakiyesinin kredi kartlarında yüzde 93,7, taşıt kredilerinde yüzde 74,6, ihtiyaç kredilerinde yüzde 31,7 ve konut kredilerinde yüzde 23,6 olmak üzere toplamda yüzde 49,3 oranında arttığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: "Diğer taraftan, son PPK döneminden bu yana ihtiyaç kredi büyümesi yavaşlama eğilimini sürdürmüştür. İhtiyaç kredilerinde 14 Temmuz 2023’ten bu yana artış oranı yüzde 0,8 olmuştur. Bu gelişmede kredi büyümesine dayalı menkul kıymet tesisi uygulamasının kapsamının genişletilmesi etkili olmuştur. Aynı dönemde bireysel kredi kartlarında büyüme yüzde 7 seviyesine gerilese de güçlü seyrini korumuş, yıllık büyüme oranı yüzde 184,2 seviyesinde yatay seyretmiştir. Önceki PPK dönemine kıyasla yüzde 3 büyüyen Türk lirası ticari kredilerin yıllık büyüme oranı yüzde 63,5 seviyesinde gerçekleşmiştir. Önceki PPK döneminden bu yana yatay bir seyir izleyen ihtiyaç kredisi (KMH hariç) faizleri 18 Ağustos 2023 itibarıyla yüzde 47,1 olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde konut kredisi faizleri yüzde 32,6’dan yüzde 36,4’e yükselirken taşıt kredisi faizleri yüzde 41,3’ten yüzde 38,1’e gerilemiştir. Öte yandan Türk lirası ticari kredi faizleri hem birinci kademe faiz sınırının kaldırılması hem de politika faizindeki artış ile birlikte geçtiğimiz PPK dönemine göre 632 baz puan artarak yüzde 31,3 olarak gerçekleşmiştir." Hazirandan itibaren sadeleşme süreci kapsamında bankacılık sisteminin sağlıklı işleyişini de temin etmek amacıyla alınan önlemlerle öncelikle Türk lirası ticari kredilerin akışının tesis edildiği aktarılan özette, haziran ayında sektör genelinde yüzde 0,3 artış kaydeden Türk lirası ticari kredilerin temmuz ayında yüzde 2,4 oranında büyüdüğü bildirildi. "TCMB uluslararası rezervleri haziran ayından itibaren güçlü bir artış eğilimine girmiştir" Özette, bu süreçte düşüş eğilimine giren Türk lirası mevduat faizlerinin 18 Ağustos haftasında yüzde 24,9 seviyesinde gerçekleştiğine işaret edilerek, makroihtiyati çerçevede sadeleşme süreci kapsamında atılan son adımlar ve politika faizindeki artışla birlikte Türk lirası enstrümanlarına olan talebin artacağı, kredi ve mevduat faizlerinin birlikte yükseleceği ve parasal aktarım mekanizmasının güçleneceğinin değerlendirildiği kaydedildi. Doğrudan yabancı yatırımlar, dış finansman koşullarındaki iyileşme, rezervlerde süregelen artış ve turizm gelirlerinin cari işlemler hesabına desteğinin fiyat istikrarına güçlü katkıda bulunacağı vurgulanan özette, "Son dönemde yapılan anlaşmalar ile teknoloji yatırımlarını ve üretim kapasitesini geliştirecek alanlara yoğunlaşacak doğrudan yabancı yatırımlar önümüzdeki dönemde dış finansmanı destekleyecektir." denildi. Özette, yurt içi belirsizliklerin etkisiyle 22 Mayıs 2023 tarihinde 703 baz puan seviyesiyle bu yılın zirve noktasına ulaşan Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk priminin (CDS) önceki PPK döneminde 457 baz puan, 23 Ağustos 2023 itibarıyla ise 412 baz puan seviyesine gerilediği vurgulanan özette, Türk lirasının 1 ay ve 12 ay vadeli kur oynaklıkları önceki PPK dönemlerindeki 23,6 ve 30,3 puan seviyelerinden sırasıyla 15,2 ve 28,5 puana gerilediği belirtildi. Risk primi ve kur oynaklıklarındaki düşüşlere haziran ayından itibaren 480 milyon dolar DİBS piyasasına ve 1,75 milyar dolar hisse senedi piyasasına olmak üzere toplam 2,23 milyar dolar net portföy girişinin eşlik ettiği aktarılan özette, "TCMB uluslararası rezervleri haziran ayından itibaren güçlü bir artış eğilimine girmiştir. 2022 yılı sonu itibarıyla 128,8 milyar dolar seviyesinden mayıs sonunda 98,5 milyar dolar seviyesine gerileyen TCMB brüt uluslararası rezervleri, 18 Ağustos 2023 itibarıyla 117,1 milyar dolar seviyesine yükselmiştir." denildi. "Sadeleşme adımları kademeli olarak sürdürülecek" Özette, politika faizinin, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleneceği ifade edildi. Enflasyon görünümü ve yukarı yönlü riskler göz önüne alındığında Kurul'un, para politikası çerçevesinin yüzde 5 enflasyon hedefini gerçekleştirme kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği değerlendirmesinde bulunduğu kaydedilen özette, fiyat istikrarındaki bozulmanın makroekonomik istikrar ve özellikle finansal istikrar üzerinde oluşturabileceği risklere de dikkati çekildiği bildirildi. Özette, enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırmanın gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirileceği aktarılarak, şu değerlendirmelere yer verildi: "Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir. Bu çerçevede, Kurul, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 17,5’ten yüzde 25 düzeyine yükseltilmesine karar vermiştir. Kurul, mevcut mikro- ve makroihtiyati çerçeveyi, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirmektedir. Sadeleşme adımları kademeli olarak sürdürülecek, bu süreçte dönüşümün hızı ve sıralaması etki analizleri ile belirlenmeye devam edecektir. TCMB tarafından yapılan düzenlemelere ilişkin etki analizleri söz konusu çerçevenin tüm bileşenleri için enflasyon, faizler, döviz kurları, rezervler, beklentiler, menkul kıymetler ve finansal istikrar üzerindeki yansımalarıyla birlikte bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirilerek yapılmaktadır." Bu kapsamda, Türk lirası mevduat payının artırılmasına yönelik düzenlemelerin parasal aktarım mekanizmasını güçlendireceği belirtilen özette, Kurul'un, faiz artırımının yanı sıra parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almaya devam edeceği bildirildi. Özette, bu kararlarla temel politika aracı olan politika faizlerinin parasal, finansal koşullar ve beklentileri etkilediği belirtilerek, Türk lirası likidite ve tüketim talebindeki aşırılıkların dengelenmesi ve para politikasının etkinliğinin artırılmasının hedeflendiği kaydedildi. Bireysel kredilerdeki ivmelenmeyle birlikte iç talebin hem doğrudan hem de cari denge üzerinden fiyat istikrarını bozduğunun değerlendirildiği özette, seçici kredi sıkılaştırması kararları sonucunda yurt içi talepte dengelenme sürecinin destekleneceğinin öngörüldüğü bildirildi. Özette, döviz kuru gelişmelerinin etkisiyle kur korumalı mevduat hesaplarının kur farkı ödemeleri nedeniyle finansal sisteme girişi gerçekleşen Türk lirası likiditenin yakından izlendiği, mevcut piyasa koşulları ve önümüzdeki döneme ilişkin likidite projeksiyonları dikkate alınarak yapılan etki analizleri çerçevesinde gerekli adımların atıldığı aktarıldı. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergelerin yakından takip edileceği ve Kurul'un, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceği vurgulanan özette, Kurul'un, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede almayı sürdüreceği kaydedildi.

TCMB Başkanı Erkan'dan enflasyon açıklaması Haber

TCMB Başkanı Erkan'dan enflasyon açıklaması

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, yılın üçüncü Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, dış talebi özetleyen Küresel Büyüme Endeksi'ne ilişkin varsayımlarını 2023 yılı için sınırlı olarak yukarı, 2024 yılı için de aşağı yönlü güncellediklerini söyledi. Bir önceki Enflasyon Raporu'ndan bu yana spot ve vadeli piyasalarda ham petrol fiyatlarının öngörüleriyle uyumlu gerçekleştiğini belirten Erkan, petrol fiyatlarına ilişkin varsayımlarının yatay seyrettiğini ifade etti. Erkan, emtia ve enerjide vadeli piyasalara yansıyan jeopolitik ve arz yönlü etkiler nedeniyle, 2024 yılına ilişkin ithalat fiyatları varsayımlarını yukarı yönlü güncellediklerini dile getirdi. Yurt içi gıda fiyatlarındaki artış eğiliminin arz yönlü sorunlar ve piyasa yapısındaki yetersizlikler nedeniyle devam ettiğini vurgulayan Erkan, son dönemde kırmızı et ve kırmızı etle bağlantılı işlenmiş gıda ürünlerinde belirgin artışlar gözlendiği bilgisini verdi. Erkan, kırmızı et yanında, arz koşullarının etkilediği sebze fiyatlarında da yüksek oranlı artışlar izlediklerine dikkati çekerek, şöyle konuştu: "Önümüzdeki dönemde gıda fiyatları enflasyonunun 2023 yılını yüzde 61,5 seviyesinde, 2024 yılını ise yüzde 35 düzeyinde tamamlayacağı varsayımını tahminlerimize yansıttık. Bu çerçevede, enflasyon patikamızda önemli bir güncelleme gerçekleştirdik. 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi yüzde 58'e yükselttik. 2024 yıl sonu tahminimizi yüzde 33'e güncelledik. 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 15'e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Tahmin patikamızdaki revizyon, 2023 yıl sonu için 35,7 puan, 2024 yıl sonu için ise 24,2 puan olmuştur." Enflasyon tahminini etkileyen faktörler Erkan, tahminlerdeki bu değişikliklerin kaynaklarına ilişkin de şu değerlendirmede bulundu: "Bir önceki rapor dönemine göre Türk lirası cinsi ithalat fiyatlarındaki gelişmeler 2023 yıl sonu enflasyon tahminini 7,5 puan yükseltirken 2024 yıl sonu enflasyon tahminimizi 8,3 puan yukarı çekti. Bu gelişmede döviz kuru gelişmeleri temel belirleyici olmuştur. Gıda fiyatları, gerçekleşmenin ve varsayımlardaki artışın etkisinden dolayı tahminlerimizi 2023 yılı için 8,5 puan, 2024 yılı için ise 6 puan yukarı yönde etkiledi. Ayrıca, hane halkına yapılan transferler, vergi, ücret ve yönetilen yönlendirilen fiyat ayarlamaları gibi diğer ekonomi politikalarındaki değişiklikler ise 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi 7,5 puan yukarı yönlü etkilerken 2024 yıl sonu enflasyon tahminimizi 3,6 puan artırdı. İç talebin tahminimizden güçlü seyretmesi 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi 1,3 puan, 2024 yıl sonu tahminimizi ise 0,4 puan yukarı çekti. Son olarak, tahmin sapması ve tahmin yaklaşımındaki değişimin etkisi 2023 ve 2024 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla 10,9 ve 5,9 puan artırmıştır." Erkan, sundukları enflasyon patikasında yaptıkları yukarı yönlü değişikliğin tahmin yaklaşımı kaynaklı temel nedeninin, önceki raporda sunulan patikada ara hedef olma özelliğinin öne çıkarılmasından, mevcut projeksiyonlarının ise değişen makroekonomik görünümle birlikte Merkez Bankasının teknik tahminleri çerçevesinde oluşturulmasından kaynaklandığını anlattı. "Para politikası tepkimizi, enflasyonun ana eğilimini düşürme odaklı olarak veriyoruz" Enflasyon tahminlerinin politika tepkilerini ve bunların birikimli etkilerini de içerdiğini vurgulayan Erkan, şunları kaydetti: "Para politikası tepkimizi, enflasyonun ana eğilimini düşürmeye odaklı olarak veriyoruz. Enflasyonun ana eğilimini etkileyen parasal ve finansal koşulları yakından analiz ediyoruz. Politika faizini kademeli olarak artırırken makroihtiyati çerçevede sadeleştirme süreciyle hem piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak hem de piyasa faizlerinin enflasyon beklentileriyle daha uyumlu bir noktada şekillenmesine çalışacağız. Bunun yanında, seçici kredi sıkılaştırması yoluyla enflasyonu hedefleyen dengeleyici adımlar atıyoruz ve atmaya devam edeceğiz. Miktarsal sıkılaştırma kararlarımızla birlikte, döviz kuru ve iç talep üzerinde aşırılıklar oluşturmadan Türk lirası likiditenin istikrarlı gelişimini temin edeceğiz. Çalışmalarını başlattığımız ve bir süre sonra açıklayacağımız üzere, Türk lirası tasarruf enstrümanlarını çeşitlendirecek ve sermaye piyasalarının derinleşmesini destekleyeceğiz. Merkez Bankası güven, istikrar ve şeffaflık prensipleri doğrultusunda, tamamen verilere dayalı ve tam bir koordinasyon içinde karar verecektir." Kararlarının, enflasyon, piyasalar, parasal ve finansal koşullar üzerindeki etkilerini sürekli ölçerek, parasal sıkılaştırma sürecini dinamik olarak optimize edecekleri bilgisini veren Erkan, kademeli ve istikrarlı ilerleyişiyle birlikte amaçlarının, beklentilerin yeniden çıpalanmasını sağlamakla birlikte, öngörülebilirlik olduğunu sözlerine ekledi. "Para politikası hedefi fiyat istikrarı" Erkan, para politikası hedefinin fiyat istikrarı olduğunu söyledi. Fiyat istikrarının, enflasyon kalıcı bir şekilde gerilerken oynaklığının da azaltılmasını hedeflediğini belirten Erkan, "Fiyat istikrarı, makro finansal istikrarın olmazsa olmazıdır. Bu amaçla, güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini haziran ayında başlattık. Bu sürecin, kademeli, dengeli ve istikrarlı olacağını vurguladık." diye konuştu. Erkan, faiz artırımlarını, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırmasıyla güçlendirerek enflasyonun ana eğilimini düşürmeyi ve beklentileri çıpalamayı hedeflediklerini belirterek, tüm araçların enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedeflere gerileyene kadar kararlılıkla kullanılmaya devam edileceğini dile getirdi. Haziran ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı öncesinde para politikasının etkinliğinin güçlendirilmesine ilişkin iki önemli başlık belirlediklerini söyleyen Erkan, şöyle devam etti: "Birincisi, piyasa faizleri ile politika faizi arasındaki farkın azaltılmasıdır. Haziran'daki ilk PPK kararımızdan evvel politika faizi yüzde 8,5 iken mevduat faizi ortalamada yüzde 40'ın üzerine çıkmıştı. Haziran PPK kararının parçası olarak, faiz artırımının yanı sıra makro ihtiyati çerçevede sadeleşme sürecinin ilk adımını mevduatlarda, menkul kıymet tesisi uygulaması ile devreye aldık. Bu adımların hemen akabinde 3 aya kadar vadeli mevduat faizi yaklaşık 12 puan gerileyerek yüzde 30 seviyelerine gelmiştir." Erkan, sürece mevduatlardan başlama nedeninin bankacılık sektörünün en bağlayıcı kısıtı durumunda olması ve piyasaların işlevselliğini ve fiyat davranışlarını olumsuz etkilemesi olduğunu belirterek, "Böylelikle, makro ihtiyati çerçevedeki sadeleşme süreci, faiz artırımının yanı sıra politika faizinin etkinliğini dengeli bir şekilde artırmıştır." dedi. "İstikrarlı faiz artırımlarını miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırmasıyla daha güçlü hale getiriyoruz" 2023 yılının ilk altı ayında bireysel kredilerin kredi kartlarında yüzde 70'i, taşıt kredilerinde yüzde 68'i aşan oranda yükseldiğini ifade eden Erkan, bireysel kredilerin toplamda yüzde 40 artarak 2 trilyon liranın üzerine çıktığını bildirdi. Erkan, bu yılın ilk ve ikinci çeyrek büyümelerinin son on yıllık ortalamanın 3 katının üzerinde olduğunu belirterek şunları söyledi: "Kredi genişlemesi iç talebi körükler, beklentileri bozar, ithalatı ve cari açığı artırmaktadır. Temmuz PPK toplantısında, faiz artırımının yanı sıra parasal sıkılaştırma kapsamında seçici kredi sıkılaştırması kararlarımızla kredi genişlemesinin enflasyon üzerindeki etkilerini kontrol ediyoruz. Kredilere ek olarak likiditeyi de miktarsal sıkılaştırma yaparak sterilize ediyor, böylelikle faiz artırımlarının etkisini kuvvetlendiriyoruz. Özetle, parasal sıkılaştırma sürecimizde kademeli ve istikrarlı faiz artırımlarını, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırmasıyla daha bütünsel ve daha güçlü hale getiriyoruz." Haziran ve temmuz ayı PPK toplantılarında alınan kararlarla politika faizinin yüzde 8,5'ten yüzde 17,5'e, toplamda 900 baz puan yükselttiklerini ifade eden Erkan, böylelikle politika faizinin iki ayda iki katının üzerine çıktığını dile getirdi. Erkan, menkul kıymet uygulamasında sadeleştirme kararıyla birlikte politika faizi yükselirken mevduat faizlerinin gerilediğini belirterek, mevduat faizlerinin enflasyon beklentileriyle daha uyumlu seviyelere geldiğine işaret etti. "Taşıt kredilerinde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2'ye indirdik" Mevduat faizlerinin dolarizasyonu artırmayacak bir seviyede bulunmasını önemsediklerini söyleyen Erkan, şu ifadeleri kullandı: "Bu nedenle Türk lirası likiditenin dengesini gözeterek miktarsal sıkılaştırma yapılmasına karar verdik. Böylelikle sistemde biriken fazla likidite, zorunlu karşılıklar yoluyla sterilize edilecektir. Etki analizlerine göre, değişiklikle sistemden 450 milyar ile 500 milyar lira arasında likidite çekilmiş olacaktır. Finansal kaynakların arz yerine tüketime yönelerek fiyat istikrarını bozmasını seçici kredi sıkılaştırmasıyla engellemeyi amaçlıyoruz. Bu doğrultuda, taşıt kredilerinde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2'ye indirdik. Yatırım, ihracat, tarım ve esnaf kategorileri dışında kalan diğer ticari kredilerde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2,5'e çektik. Kredi kartı nakit kullanımları ve kredi mevduat hesaplarına uygulanan aylık azami faiz oranlarını da yükselterek iç talebin dengelenmesini destekliyoruz. Faiz uygulamalarına geldiğimizde, ihracat ve yatırım kredileri hariç, Türk lirası ticari kredilerde birinci kademe kaldırılmıştır. Firma kredilerinde, faiz sınırının tek kademe olarak uygulanması, arz/talep dengesine ilave bir katkı sağlayacaktır." Erkan, tüm araçların bütüncül bir anlayışla ve kararların olası etkilerinin dikkatle analiz ve optimize edilerek kullanıldığını, bu anlayışla kademeli ve kararlı adımlar atmayı sürdüreceklerini söyledi. Rezervler 113 milyar doların üzerine yükseldi Merkez Bankası uluslararası rezervlerinin haziran ayından itibaren güçlü bir artış gösterdiğine işaret eden Erkan, "Brüt uluslararası rezervler, 2022 yılı sonu itibarıyla 128,8 milyar dolar seviyesinden, mayıs sonunda 98,5 milyar dolara gerilemiştir. Rezervlerimiz 14 Temmuz itibarıyla yaklaşık 15 milyar dolar artmış ve 113 milyar doların üzerine yükselmiştir." dedi. Erkan, risk priminde olumlu bir görünümün söz konusu olduğunu belirterek, 5 yıl vadeli CDS priminin, yurt içi belirsizliklerin etkisiyle mayısta 700 baz puanın üzerine çıkarak bu yılın zirve seviyesine ulaştığına dikkati çekti. Risk priminde haziran ayından itibaren belirgin bir düşüş eğiliminin başladığını ve bugün itibarıyla 435 puan düzeyine gerilediğini dile getiren Erkan, şunları kaydetti: "Risk primlerindeki düşüşle birlikte haziran ayından itibaren 1,5 milyar doları aşan net portföy girişi gerçekleşmiştir. Piyasadaki kur oynaklıklarının da gerilediğini görüyoruz. 1 ay vadeli ABD doları/Türk lirası opsiyonlarının ima ettiği kur oynaklığı, mayıs ayındaki zirve seviyesi 57 puandan, 25 Temmuz itibarıyla 20,2 puan düzeyine hızla gerilemiştir. Benzer şekilde mayısta 47 puan seviyesini gören 12 ay vadeli opsiyonların ima ettiği kur oynaklığı, 25 Temmuz'da 30 puanın altına gelmiştir." Erkan, para politikası stratejilerinin piyasalar üzerinde olumlu etkilerini gördüklerini belirterek, "Rezervlerimiz güçlenmekte, finansman koşulları iyileşmekte ve ima edilen kur oynaklığı azalmaktadır." dedi. "Parasal sıkılaştırmayı kademeli olarak güçlendireceğiz" TCMB Başkanı Erkan, konuşmasında, "Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, parasal sıkılaştırmayı kademeli olarak güçlendireceğiz." ifadesini kullandı. "Öngördüğümüz dezenflasyon ve istikrar dönemleri öncesi geçiş sürecindeyiz. 2024'te dezenflasyon sürecinin başlamasını sağlayacak zemini oluşturuyoruz." diyen TCMB Başkanı Erkan, "Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz." şeklinde konuştu. AA

Borsa İstanbul'dan haftaya yeni rekor Haber

Borsa İstanbul'dan haftaya yeni rekor

Açılışta BIST 100 endeksi, önceki kapanışa göre 42,25 puan artışla ve yüzde 0,63 değer kazanarak 6.730,03 puana çıktı. Bankacılık endeksi yüzde 0,34 ve holding endeksi yüzde 0,56 artış kaydetti. Sektör endeksleri arasında en çok kazandıran yüzde 8,04 ile spor, tek kaybettiren ise yüzde 1,23 ile menkul kıymet, yatırım ortaklığı oldu. Cuma günü dalgalı bir seyir izleyen BIST 100 endeksi, günü yüzde 0,08 değer kazancıyla 6.687,78 puandan tamamlayarak tüm zamanların en yüksek günlük ve haftalık kapanışını gerçekleştirdi. Analistler, küresel pay piyasalarının, ABD, Avrupa ve Japonya merkez bankalarının para politikası kararlarının açıklanacağı haftaya temkinli başladığını belirterek, enflasyon ve resesyon ikileminin varlık fiyatları üzerindeki etkisinin sürdüğünü ifade etti. ABD Merkez Bankası'nın (Fed) çarşamba günü açıklayacağı para politikası kararları ve Fed Başkanı Jerome Powell'ın toplantı sonrası yapacağı sözle yönlendirmelerin yatırımcıların odağına yerleştiğini aktaran analistler, Banka'nın "şahin" adımlarına bu toplantı itibarıyla son verip vermeyeceğine ilişkin soru işaretlerinin varlığını koruduğunu söyledi. Para piyasalarındaki fiyatlamalarda, Fed'in politika faizini 25 baz puan artırmasına kesin gözüyle bakılırken, 20 Eylül'deki toplantıda yüzde 81 ihtimalle politika faizinin sabit bırakılacağı öngörülüyor. Analistler, bu hafta yurt içinde gözlerin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın açıklayacağı yılın 3. Enflasyon Raporu'na çevrildiğini belirterek, Erkan'ın yapacağı sözle yönlendirmelerden alınacak mesajların yurt içi piyasalarda oynaklığı artırabileceğini vurguladı. Bugün yurt içinde finansal hizmetler güven endeksi, yurt dışında ise dünya genelinde açıklanacak imalat sanayi ve hizmet sektörü Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) verilerinin takip edileceğini bildiren analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 6.800 ve 6.900 seviyelerinin direnç, 6.600 ve 6.500 puanın destek konumunda olduğunu kaydetti.  

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.