TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Tüp bebek

Tüp bebek haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tüp bebek haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Tüp bebek yöntemiyle 51 yaşında hamile kaldı: İkiz bebekleri oldu Haber

Tüp bebek yöntemiyle 51 yaşında hamile kaldı: İkiz bebekleri oldu

Muğlalı 51 yaşındaki öğretmen Songül ve eşi Sit Nur bebek özlemini 51 yaşında giderdi. Tüp bebek yöntemiyle anne olmanın sevincini yaşayan, Songül öğretmen ve eşinin bebek özlemi Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesinde son buldu. YENİDEN DOĞMUŞ GİBİYİM 51 yaşında ikiz kız bebeği sahibi olan Songül öğretmen, “Yüce mevlamdan ümidimizi hiç kesmedik. Rahmetli babaannem de bu süreçte hep bana ilham oldu. Kendisi de 56 yaşında doğum yapmıştı. Çok mutluyum, yaşadığım bu mutluluğun tarifi yok, yeniden doğmuş gibiyim. Eşim ve ben tüp bebek tedavisine Mersin’de başladığımızda Şubat ayında yaşadığımız deprem nedeniyle takip süreci biraz sekteye uğradı. Muğla’ya geldikten sonra da perinatoloji polikliniğinde Uzm. Dr. Selahattin Kükner tarafından yapılan takiplerimin sonucunda sağlıklı bir şekilde kızlarımız dünyaya geldi. Yaşadığımız her anın kıymetli olduğunun bilinciyle, geç yaşta olsa da annelik çok güzel bir duygu, kendimi çok enerjik hissediyorum. Onların her nefes alışverişini izlemek bana keyif veriyor. Burada profesyonel bir ekibin takibinde doğum yaptım. Tüm klinikte çalışan doktorlar, ebeler ve çalışanlara minnettarım” dedi. BAŞHEKİM PROF. DR. TURHAN TOGAN ZİYARET ETTİ Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Prof. Dr. Turhan Togan ve hastane yönetimi, Songül hanım ile ailesini ziyaret ederek onların bu ikiz bebek sevincine ortak oldular. 51 yaşında tüp bebek yöntemi ile ikiz kız bebekleri dünyaya gelen Nur çifti çocuklarına anneanne ve babaannelerinin isimleri verildi. Bu haber de ilginizi çekebilir: Op. Dr. Ufuk Yılmaz: “Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı mutlaka araştırılmalıdır”

Op. Dr. Ufuk Yılmaz: “Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı mutlaka araştırılmalıdır” Haber

Op. Dr. Ufuk Yılmaz: “Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı mutlaka araştırılmalıdır”

Tüp bebek tedavilerinin günümüzde infertil (kısır) hastalarda başarıyla uygulanmasına rağmen her tedavi uygulanan hastada gebelik oluşmadığını kaydeden Medical Park Karadeniz Hastanesi Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Ufuk Yılmaz, tüp bebek uygulamalarında karşılaşılabilen önemli sorunlardan biri olan tekrarlayan implantasyon (tutunma) başarısızlığı hakkında bilgi verdi. “Gebelik oranı üçüncü başarısız tedaviden sonra düşüyor” Ortalama 3 tüp bebek denemesi sonrasında toplam başarı oranı yüzde 40-55 arasında iken, 6 ardışık tüp bebek denemesi sonrasında bu oranın yüzde 50-75'e çıktığını ifade eden Op. Dr. Ufuk Yılmaz, “Tekrarlayan tüp bebek denemeleri, gebelik oranlarını hiçbir zaman yüzde 100’lere ulaştıramamaktadır. Tüp bebek tedavisi uygulanan hastalarda bu başarısızlıklar halen klinisyenler ve çiftler için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir” şeklinde konuştu. Tıpta “tekrarlayan implantasyon (tutunma) başarısızlığı (TİB)” olarak bilinen durumun 40 yaş altı hastalarda en az üç taze veya dondurulmuş tüp bebek denemesinde en az dört iyi kalitede embriyo transferi uygulanmasına rağmen klinik gebeliğin oluşmaması olarak tanımlandığını belirten Op. Dr. Ufuk Yılmaz, “TİB erkek, kadın veya embriyonal kaynaklı sorunlardan dolayı oluşabilmektedir” dedi. “Sperm kalitesi gebelik oranını etkiliyor” Kısıtlı olgunlaşmamış yumurta (oosit) kalitesinin özellikle uygulanan tedavilere cevabı yetersiz hastalarda TİB sebebi olabildiğini sözlerine ekleyen Op. Dr. Ufuk Yılmaz, şöyle devam etti: “Son yıllarda azalmış olgunlaşmamış yumurta kalitesi yanında kumulus hücrelerinin (kadın yumurtalarını çevreleyen hücreler) tutunmadaki önemini sorgulayan çalışmalar da yayınlanmıştır. Benzer şekilde sperm kalitesinin de embriyo kalitesini ve tutunmayı etkilediği ve dolayısıyla gebelik oranları üzerine etki ettiği düşünülmektedir. Özellikle sperm DNA hasarının kötü embriyo gelişimi üzerine etkili olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konmaya çalışılmıştır.” “Anne ve babaya ait bozukluklar TİB sebebi” Tekrarlayan tüp bebek (IVF) başarısızlığı olan olgularda anne ve babaya ait bozuklukların da TİB sebebi olabildiğine işaret eden Op. Dr. Ufuk Yılmaz, “Özellikle kromozomların normal olmaması (dengeli translokasyonlar) önem taşır. TİB tanımına uyan hastalarda kromozomal anormalliklerin arttığı ve bu hastaların yönetiminde karyotip analizini (kromozomların büyüklüğü, boyutu ve sayısını tespit etmeye yarayan bir genetik yöntem) gerekli gören çalışmalar çoğunluktadır” dedi. Doğumsal rahmin (uterusun) şekil bozukluklarının tekrarlayan gebelik kayıpları ile ilişkileri iyi tanımlandığını ancak TİB ile ilişkilerinin tartışmalı olduğunu vurgulayan Op. Dr. Ufuk Yılmaz, şunları söyledi: “En sık anomali olan bölgülü rahimde (septat uterus) tekrarlayan düşüklerin oranı yüksektir ancak bölgülü rahim ile infertilite ve TİB ile ilişkisi tartışmalıdır. Diğer pek çok rahim şekil bozukluğunun da TİB ile ilişkisi zayıftır ya da bilinmemektedir. Daha çok rahim iç zarının bütünlüğünü bozan ya da etkileyen myoma uteri, endometrial polip ve intrauterin yapışıklıklar gibi patolojiler TİB ile ilişkili olabilmektedir. Tüplerde sıvı olmasının (hidrosalpenks) IVF gebeliklerinde canlı doğum oranlarında yüzde 50 ve üzerinde azalmaya neden olduğu bilinmektedir. Ultrasonografi tüplerinde sıvı olan hastaların tanınmasında genellikle yetersiz kalmaktadır. Bu yüzden TİB vakalarında özellikle tüplerde sıvı riski bulunan hastalarda 2 yıldan eski rahim filminin tekrarlanması, tüplerinde sıvı bulunan olguların tanınmasına katkı sağlayacaktır.” Temel yaşam standartlarının düzeltilmesinin de TİB hastalarına olumlu katkıda bulunduğunu vurgulayan Op. Dr. Ufuk Yılmaz, “Tüp bebek tedavi seçeneklerinden önce varsa temel yaşam şekli iyileştirmeleri önerilmelidir. Bunlar arasında stres ve anksiyetenin azaltılması, sigara, alkol kullanımının önüne geçilmesi ve obezitenin kontrol altına alınması sıralanabilir” diye konuştu. “Genetik tanı önerilebilir” TİB tanımında "iyi kalite embriyo" transferi bulunsa da ışık mikroskopu altında morfolojik karakteristiklere göre embriyo seçiminin her zaman canlı doğuma ulaşma potansiyeli en yüksek embriyonun belirlenmesiyle sonuçlanmadığına dikkat çeken Op. Dr. Yılmaz, şunları söyledi: “TİB olgularında önceki tedavilerde gelişen yumurta sayıları, elde edilen olgun ve olgun olmayan yumurta oranı, döllenme oranı, iyi kalite embriyo oranı gibi faktörler detaylı olarak irdelenmelidir. TİB olgularında genetik bozuklukların sıklığı artmıştır. Bu nedenle TİB olgularında preimplantasyon genetik tanı (PGD) doğru seçilmiş hastalara önerilmelidir.” Embriyo transferindeki güçlüklerin de gebelik oranlarını azaltabildiğini söyleyen Op. Dr. Yılmaz, “Sert katater kullanımı, rahim ağzı genişletilmesinin gerekmesi ve rahim ağzının tıbbı aletlerle tutulma gereksinimi gibi durumlarda implantasyon (tutunma) oranlarının azaldığı gözlenmiştir” dedi. TİB için yapılan tüm araştırmalara rağmen herhangi bir sebebin bulunamadığı durumlara da rastlandığını belirten Op. Dr. Yılmaz, şu bilgileri paylaştı: “Bu gibi durumlar genellikle immünolojik TİB olarak sınıflandırılmaktadır. Son yıllarda bu konu daha fazla irdelenmiş ve daha fazla çalışma yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar neticesinde NK (doğal öldürücü) hücre testleri ve KIR marker testleri hastalara yapılmaktadır. Bu testlerde problemi çıkan hastalar da immünolojik TİB olarak değerlendirilmektedir. Tedavi olarak da monosit aşısı, PMBC uygulamaları yapılmaktadır. Bizim kliniğimiz de bu tedavileri uygulamakta olup aynı zamanda literatüre katkı olması için çeşitli çalışmalar yürütmektedir.” Sonuç olarak tüp bebek tedavi protokolleri ve laboratuvar teknolojilerindeki ilerlemelere rağmen TİB’in halen hekimler ve çiftler için önemli bir sorun olduğunu dile getiren Op. Dr. Yılmaz, “Hastalarda tekrar eden tüp bebek tedavileri başlamadan önce TİB sebeplerinin belirlenmesine yönelik uygun araştırmalar başlatılmalıdır. TİB tedavisinde esas strateji rahim içerisinin transfer edilen embriyoyu kabul etmesini artırabilmek ve/veya embriyo kalitesini iyileştirebilmek olmalıdır” dedi.

Çoğul gebelik oranları dünya genelinde artışa geçti Haber

Çoğul gebelik oranları dünya genelinde artışa geçti

Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programının (UNDP) 1989'da BM Genel Kuruluna sunduğu önerinin kabul edilmesiyle her yıl 11 Temmuz "Dünya Nüfus Günü" olarak kutlanıyor ve nüfus konusunda belirlenen temalara ilişkin farkındalık oluşturulmaya çalışılıyor. ABD Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi (NCHS), Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (INSEE) ve Demografik Etütler Enstitüsü (INED), İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi (ONS), Güney Kore İstatistik Kurumu (SK), Çin Ulusal İstatistik Bürosu (UİB) ve Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) çoğul gebeliğe dair verilerini derledi. Anne karnındaki bebek sayısının iki veya daha fazla olması durumuna çoğul gebelik deniliyor. Kovid-19 salgını sırasında, halk arasında "tüp bebek" olarak da bilinen IVF (in-vitro fertilizasyon) ve IVF benzeri üreme tedavilerinde aksaklıklar yaşandı. Aynı zamanda, Kovid-19 kısıtlamaları da sosyal hayatın yanı sıra ekonomik etkinlikleri de sekteye uğrattı. Salgın sonrasında, tedavilerdeki aksaklıkların giderilmesi ve kısıtlamaların kaldırılmasıyla ABD, Fransa, Güney Kore, Çin ve Türkiye'de çoğul gebelikte artış gözlemlenirken İngiltere'de azaldı. İkiz gebeliklerde artış İngiltere'deki Oxford Üniversitesi'nin "Human Reproduction" adlı dergisinde yayımlanan araştırmada, 165 ülkeden 2010-2015 yıllarındaki ikiz gebelik oranlarına ilişkin veriler toplandı. Söz konusu veriler, 1980 ila 1985 yıllarındaki verilerle karşılaştırıldı. Araştırmada, 1980'lerden sonra dünya genelinde ikiz doğum oranının 3'te 1 oranında artarak 1000 doğumda 9,1'den 12'ye yükseldiği ortaya çıktı. Asya'da yüzde 32, Kuzey Amerika'da ise yüzde 71'lik bir artış olduğu belirtilen araştırmada, dünyada artık her 42 doğumdan birinin ikiz olduğu kaydedildi. Araştırmanın başyazarı ve Oxford Üniversitesi'nde görevli Profesör Christiaan Monden artışlarla ilgili, "Bu büyük artış esas olarak üreme tedavilerini kullanan kadın sayısındaki artıştan kaynaklanmaktadır." ifadesini kullandı. ABD'nin çoğul gebelik verileri ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine (CDC) bağlı Ulusal Sağlık İstatistikleri Kurumu (NCHS) tarafından Ocak 2023'te yayımlanan raporda, ülkede 2021'deki çoğul gebeliklere yer verildi. 2020'ye oranla 2021'de 1782 daha fazla çoğul doğum yapıldığı bildirilen raporda, 2021'deki çoğul doğumlardan 114 bin 161'inin ikiz, 2 bin 933'ünün de üçüz veya daha fazla bebekli doğum olduğu açıklandı. Raporda, 2021 itibarıyla ülkedeki ikiz doğum oranının binde 31,2'ye, üçüz veya daha fazla bebekli doğumlarda ise oranın yüz binde 80'e karşılık geldiği kaydedildi. İkiz doğum oranlarının en yüksek olduğu eyaletlerin Connecticut ve Michigan olduğu aktarılan raporda, 30 ila 34 yaşlar, kadınların çoğul gebeliğe en yatkın olduğu yaş grubu olarak gösterildi. Öte yandan raporda, 2019'da başlayan Kovid-19 salgınıyla çoğul gebeliklerin azalmaya başladığı belirtildi. Raporda, 2018'de toplam 127 bin 61 çoğul doğum olduğu belirtilirken, bu sayının 2019'da 123 bin 577'ye, 2020'de 115 bin 312'ye gerilediği ifade edildi. İkiz doğumlardaki düşüşün, tekil doğumlardaki düşüşü geride bıraktığına dikkati çekilen raporda, tek çocuğun dünyaya geldiği doğum oranının yüzde 3, ikiz doğum oranının yüzde 7 azaldığı aktarıldı. Araştırmacılar oranlardaki değişimin, salgın sırasında tüp bebek uygulaması benzeri üreme tedavilerinde yaşanan aksamalardan kaynaklandığını düşünüyor. Fransa'da çoğul gebelikler artıştayken İngiltere'de düşüşte Fransa'daki INSEE'nin verilerine göre, 2021'de Avrupa Birliği (AB) genelinde doğan 4 milyon 90 bin bebekten 738 bin 594'ü Fransa'da dünyaya geldi. Bu sayı, Fransa'da 2020'de dünyaya gelen bebeklerin sayısından 3 bin fazla. INED'in verilerine göre, 2018'de toplam 12 bin 308 çoğul gebelik kaynaklı doğum olurken, bu sayı 2019'da 11 bin 628'e, 2020'de ise 10 bin 989'a geriledi. Ancak 2021'de çoğul doğum sayıları tekrar yükselişe geçerek 11 bin 34'e ulaştı. 2021'de ikiz doğum sayısı 33 artarak 10 bin 868'e, üçüz doğum 10 artarak 159'a, dördüz doğum da 4 artarak 7'ye yükseldi. İngiltere Ulusal İstatistik Ofisinin (ONS) raporuna göre, çoğul gebelikler İngiltere ve Galler'de 2018'den bu yana düşüşte. 2018'de toplam 20 bin 15 çoğul doğum olurken, bu sayı 2019'da 19 bin 312, 2020'de ise 17 bin 444'e kadar geriledi. 2020'deki çoğul doğumların 17 bin 113'ünü ikizler oluştururken, kalan 331 çoğul doğumun üçüz veya daha fazla bebekli doğuma denk geliyor. 2021'de tüm çoğul doğumların 16 bin 925'e, ikiz doğumların da 16 bin 614'e gerilediğine dikkati çekiyor. Güney Kore'de doğum oranı düşüyor, ikiz gebelik oranı yükseliyor Güney Kore, hükümetin çocuklu çiftlere mali yardım sağlaması ve çiftleri daha fazla çocuk yapmaya teşvik etmesine karşın, hem dünyanın en hızlı yaşlanan nüfuslarından birine hem de dünyadaki en düşük doğum oranına sahip. Uzmanların zorlu çalışma ve yaşam şartlarına, artan yaşam maliyetlerine, evliliğe ve cinsiyet eşitliğine yönelik değişen tutumlara bağladığı düşük doğum oranı ve yaşlanan nüfus, Seul hükümetinin çiftleri daha fazla çocuk yapmaya teşvik ettiği kampanyanın başarısızlıkla sonuçlanmasının yansıması olarak değerlendiriliyor. Diğer yandan, Güney Kore'de geç yaşta gebelik ve gelişen üreme tedavilerinin sonucu olarak doğan ikizlerin sayısında artış görüldü. Ülkenin İstatistik Kurumunun (SK) verilerine göre, ikiz gebelikler 2018'deki doğumların yüzde 2'sini oluştururken, bu sayı 2019'da yüzde 2,22'ye, 2020'de yüzde 2,35'e ve 2021'de yüzde 2,58'e çıktı. 2020'de toplam 272 bin 337 doğumun gerçekleştiği ve bunlardan 6 bin 409'unu ikizlerin oluşturduğuna işaret edilirken, ikiz gebeliklerin 2021'de 6 bin 734'e yükseldiği belirtildi. Çin'de "tek çocuk" politikasının kalkmasıyla ikiz çocuk isteği arttı Çin'de sosyal hayatı ve ekonomik etkinlikleri aksatan, ekonomik büyümeyi ve nüfus artış hızını yavaşlatan Kovid-19 salgını ve salgına karşı uygulamadaki katı tedbirlere ek olarak 1980'li yılların başında uygulanmaya başlanan nüfus kontrol politikası, nüfusun uzun vadeli azalma eğiliminde belirleyici bir unsur olarak kabul ediliyor. Ailelerin yalnızca bir çocuk sahibi olmasına izin verilen "tek çocuk" politikası, nüfus artış hızının yavaşlamasıyla değiştirildi. 2016'da çocuk sahibi olma sınırı, tek çocuklu ailelerden gelen çiftler için 2'ye çıkarıldı. 2021'de ise tüm ailelerin 3 çocuk sahibi olmasına izin verildi. Katı aile planlamasıyla gelen kısıtlamaların kalkmasıyla ikiz gebelik Çin vatandaşları arasında "imrenilecek bir olgu" haline geldi. İkiz çocuk doğurmak için tüp bebek klinikleri aramaya başlayan Çinli çiftlerle beraber ülkedeki çoğul gebelikler arttı. Çin Ulusal İstatistik Bürosunun (UİB) verilerine göre, Çin'de 2007 ila 2021'de çoğul gebelik oranı artarken, tüp bebek merkezlerindeki çoğul gebelik oranları, "tek çocuk" politikasının kalktığı yıl olan 2016'da yüzde 30'u aştı. Pekin'deki Şüanvu Hastanesi'nden kadın doğum uzmanı Dr. Yü Rong artan çoğul gebeliklerle ilgili, "IVF gibi yardımcı üreme tedavilerinin yaygınlaşmasıyla son yıllarda doğan ikizlerin sayısında kayda değer bir artış gözlemledik." ifadesini kullandı. Türkiye'de de çoğul gebelikler arttı Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine göre, 2019'da doğumların yüzde 3,1'i çoğul doğum olurken, bu doğumların yüzde 96,4'ünün ikiz, yüzde 3,4'ünün üçüz ve yüzde 0,2'si dördüz ve daha fazla bebek oldu. 2019'da yüzde 3,1 olan çoğul doğum oranı 2020'de yüzde 2,9'a gerilerken, 2021'de tekrar yüzde 3,1'e yükseldi. 2022'deki 1 milyon 35 bin 795 doğumun yüzde 3,2'si çoğul doğum oldu. AA

Göz damlasına erişmek bile güç: "Sağlıkta da dışa bağlıyız” Haber

Göz damlasına erişmek bile güç: "Sağlıkta da dışa bağlıyız”

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER  İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, son yıllarda derin bir şekilde hissettiğimiz ilaç sorununa ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Sağlık sektöründe dışa bağımlı bir hale gelindiğini vurgulayan Sayılkan, “Sıkıntının kaynağı yanlış yöntemde ısrar etmek” dedi. İlaç firmalarının yılda iki ya da üç defa aylık enflasyon oranlarında güncelleme yapması gerektiğini söyleyen Sayılkan, “Daha az ve daha ucuz ilaç harcayarak, buradan global bir bütçe tutturarak sağlık hizmetini sunmaya çalışıyorlar. Bunu doğru bulmuyoruz… Sağlıkta tasarruf olmaz!” cümlelerini kullandı.  Öte yandan, bu durum karşısında eczacıların süre gelen mağduriyetine de değinen Sayılkan, “Bu işi bizzat takip eden, halkla iç içe olan eczacılar ise o insanlara çözüm bulmaya çalışan ama bulamadığı için yıpranan meslek grubuna dönüşüyor!” eleştirisinde bulundu.  DEVLET YÜZDE 60’INI BAZ ALIYOR  İlaç sorununu son günlerde değil, son yıllarda yaşadığımızı kaydeden Başkan Sayılkan, “Türkiye’de ilaç fiyatlarını belirleyen bir yöntem, kararname var. 2014 yılında çıkan İlaç Fiyat Kararnamesi... O günden bu yana, son 4-5 yıl öncesine kadar idare etmişti durumu. Bir Euro kuru sabitleniyor. İlaç fiyatları da aynı oranda senede bir defa belirleniyordu. Bu şekilde 2018’lere kadar geldik. Ama enflasyon ve ona paralel olarak döviz kurunda sürekli bir hızlı artış yaşanınca devlet tasarruf etmek amacıyla Euro kurundaki artışın tamamını değil, yüzde 60’ını baz almaya başladı. Geçen yıl 3 kez güncelleme yapılmasına karşın şu an ilaç fiyatlarındaki sabitlenmiş Euro kuru 10 lira 76 kuruş. Dün baktım 28 buçuk liralara gelmiş Euro” dedi.   ESKİ YÖNTEMDE ISRAR EDİYORLAR  Dolayısıyla Türkiye’deki ilaç pazarının yüzde 50’sinden fazlasının ithal olduğunu söyleyen Sayılkan, “Yerli üretimin de önemli bir kısmının ham maddelerinin ithal olduğunu göz önünde bulundurursak insan sağlığı ile ilgili tedavileri tamamlayıcı ürünlerde hala o eski yöntemde ısrar etmek akıl karı değil. Sıkıntının kaynağı yanlış yöntemde ısrar etmek. Hızlı bir şekilde bu döviz kuruna bağlı olan sistemden vazgeçip, Türkiye gerçekleri ile yüzleşmeliyiz. Yılda iki ya da üç defa aylık enflasyon oranlarında ilaç firmaları da güncelleme yapmalı. Ama onlar ne yapıyor? Sadece yılda bir defa, şubattan şubata ve yüzde 30’ları, 40’ları aşan bir zam oranıyla karşımıza çıkıyor. Hâlbuki Euro kurunu bu kadar düşük tuttuğunuzda ithal ürünler Türkiye’ye gelmiyor. Yeni çıkan ilaçlar Türkiye’ye uğramıyor. Olan ilaç peşinde koşan hasta ve hasta yakınlarına oluyor” ifadelerini kullandı.  YAPAY BİR KRİZ YAŞIYORUZ  Her gün onlarca insanın İzmir Eczacılar Odası’nı arayıp, bulamadığı ilaçlar konusunda yardım istediğini belirten Başkan Sayılkan, şunları ekledi: “Oysa kaynakların doğru kullanıldığı bir noktada olsak, ülkenin bütçesini sağlık sektörüne yetecek kadar pay etsek böyle bir sorun ile karşılaşmayacağız. Ama garip bir şekilde 5 yıldır tasarruf etmek adına yapay bir kriz yaşıyoruz. Bunu da doğru bulmadığımızı defalarca söyledik. Sağlıkta tasarruf olmaz! Her şeyde olduğu gibi sağlıkta da fazlasıyla dışa bağlıyız. Cumhuriyetimizin 100. yılındayız, 100 yıllık Cumhuriyette içerideki bilim adamlarına destek olunmadığı için beyin göçü ile beraber dışarıya bağımlı hale geldik.”  TASARRUF EDİLECEK BİR ALAN DEĞİL  “Türkiye’de okuyan hekimlerin yurtdışına gidip, orada imal ettiği ürünlere muhtacız” diyen Sayılkan, “Geç değil aslında. Hekimlerimize sahip çıksak ve bugünden başlasak 15-20 yıl sonra biz de kendi ilaçlarımızı üretme noktasında bir yerlere gelebiliriz. Fakat bunun için zihniyetin değişmesi gerek. Türkiye’de sağlığa bakışın değişmesi lazım. Ülkeyi yönetenlerin sağlığa, ilaca, sağlık hizmetlerine, sağlık çalışanlarına bakışını değiştirmesi lazım. Burası tasarruf edilecek bir alan değil. Burası imkanlara hızlı ve hak ettiği bir şekilde ulaşılan bir mekanizmaya dönüşmeli. Daha az ve daha ucuz ilaç harcayarak, buradan global bir bütçe tutturarak sağlık hizmetini sunmaya çalışıyorlar. Bunu doğru bulmuyoruz” sözlerini gündeme getirdi.  HAYATİ ÖNEM TAŞIYAN İLAÇLAR  Başkan Tuncay Sayılkan, sözlerini şöyle tamamladı: “Bir kanser hastasının çektiği sıkıntıyı yan tesiri olmayan akıllı ilaçları getirerek çözemiyorsak şapkayı önümüze alıp düşünmemiz gerek. Dışa bağlıysanız o zaman dövizi bloke ederek, sabitleyerek bu işin içinden çıkamazsınız. İlaçta şunu istiyoruz, getirsinler 10.75’ten Türkiye’de satsınlar. Getirmiyorlar. Ve kaybettikleri de bir şey olmuyor. Kendilerini, bütçelerini korumuş oluyorlar. Olan bu halka oluyor. Tüp bebek tedavisinde, organ naklinde, kan ürünlerinde, kanserde ilacına ulaşamıyor. Bunların hepsi hayati önem taşıyor. Kanser ilaçları başta olmak üzere ithal kökenli, tüp bebek tedavisinde, hemofilide, organ naklinde, tansiyon ve kalp hastalıklarında kullanılan ilaçların aciliyeti var. Hatta şu an birçok ithal göz damlasında bile sorun yaşanıyor. Bu işi bizzat takip eden, halkla iç içe olan eczacılar ise o insanlara çözüm bulmaya çalışan ama bulamadığı için yıpranan meslek grubuna dönüşüyor!”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.