TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#tıp

tıp haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, tıp haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

TİP İstanbul Kadıköy Belediye Başkan adayı Doğan Ergün kimdir? Haber

TİP İstanbul Kadıköy Belediye Başkan adayı Doğan Ergün kimdir?

Siyasi hayatına başladığı ilk günden bugüne son derece aktif bir şekilde çalışmalarını yürüten Doğan Ergün, Türkiye İşçi Partisi (TİP) bünyesinde faaliyetlerde bulunuyor. Türkiye İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak görev alan Doğan Ergün, partisinin İstanbul Kadıköy Belediye Başkan adayı oldu. Doğan Ergün kimdir? İşte detaylar… Doğan Ergün kimdir? 1982 yılında İstanbul'da öğretmen bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Doğan Ergün, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Yayıncılar Meslek Birliği'nin bilişim projelerinde koordinatörlük yapan Ergün, bunun yanı sıra; gazetecilik, editörlük ve köşe yazarlığı gibi görevlerde de bulundu. Sol, Cumhuriyet ve İleri Haber gibi önemli haber kuruluşlarında da çalıştı. Ayrıca Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak dersler veren Doğan Ergün hem çocuk kitapları alanında yayıncılık yaptı hem de akademik-teorik kitap ve dergilerde makaleleri yayımlandı. İstanbul'a döndükten sonra uzun yıllar Kadıköy'de yaşayan Ergün, siyasi mücadelesini ve meslek hayatını burada sürdürdü. Siyasi çalışmalarına ODTÜ'deki öğrenci hareketinde başladı ve çeşitli kampanyalar ile direnişlerde aktif olarak rol aldı. Gezi Direnişi'nin ilk günlerinden itibaren sürecin etkin bir parçası olan Doğan Ergün, Cumhuriyet Gazetesi’nde çalıştığı dönemde Türkiye Gazeteciler Sendikası'nda görev yaptı. Ergün, ayrıca yazar ve çevirmen Ahmet Cemal ile birlikte çalışarak Kadıköy'de Ahmet Cemal Kültür Atölyesi'ni kurdu ve atölyede dersler verdi. Doğan Ergün siyasi yaşamına nerede başladı? Sosyalist İktidar Partisi'nde başlayan örgütlü yaşamını Türkiye İşçi Partisi'nde (TİP) sürdürmeye karar veren Ergün, burada çeşitli görevlerde sorumluluklar üstlendi. Doğan Ergün Türkiye İşçi Partisi'nde; Parti Meclisi üyeliği, Merkez Yürütme Kurulu üyeliği ve Genel Başkan Yardımcılığı gibi önemli pozisyonlarda bulunmaktadır. Doğan Ergün kaç yaşında? 1982 yılında dünyaya gelen Doğan Ergün, 41 yaşındadır. Doğan Ergün kaç dil biliyor? Doğan Ergün, İngilizceyi çok iyi, Almancayı ise orta düzeyde bilmektedir. Doğan Ergün evli mi? Doğan Ergün, Yüksek Mimar ve Restorasyon Uzmanı Deniz Öztürk Ergün ile evlidir ve bir çocukları vardır. Doğan Ergün Twitter (X) hesabının adı nedir? Doğan Ergün, “dgnergun” kullanıcı adı ile Twitter (X) hesabını kullanıyor.

Patoloji nedir? Patoloji testleri neden yapılır? Haber

Patoloji nedir? Patoloji testleri neden yapılır?

Teknolojinin günümüzde ilerlemesiyle beraberinde sağlık alanında da gelişmeler yaşandı. Sıkça duyduğumuz terimlerden biri olan patoloji, hastalıkları veya nedenlerini inceleyen bir bilim dalıdır. Mikroskop altında hücrelerin görünümleriyle hastalıklara tanı konulur. İlgili alan uzmanlar tarafından yapılan muayeneler ve testler sonucunda elde edilen verileri değerlendirerek hastalık tanısı koyarlar. Bu yüzden patoloji, hastalıkların teşhis edilmesinde ve bu yönde edilen tedavilerde önemli bir rol oynar. Patoloji uzmanları hasta ile değil hastaların doktorları ile iletişim halindedirler. Patoloji raporu ise, mikroskop altında görülen hücrelerin görünmesiyle hastanın bir bütün olarak ele alınarak yorumlandığı bir değerlendirmenin sonucudur ve bu raporun incelemesini doktorlar veya patologlar yapar. PATOLOJİ TESTLERİ NEDEN YAPILIR? Patoloji testleri hastalığın tanısı koymak için yapılan işlemlerdir. Test sonuçlarıyla elde edilen bulgular hastalığın tanısını koyabileceği gibi tedavinin nasıl ilerlemesi gerektiğini ve tedavinin hangi derecede işe yaradığını öğrenmeyi veya erken teşhis ile hastalığı önlemeyi sağlar. Eğer hastadan patoloji testleri isteniyorsa bunun sebebi bir hastalıktan şüphelenilmesi veya hastalık şüphesinin ortadan kaldırılması gibi durumlar olabilir. Patoloji testlerinin yapılma nedenleri şunlardır: İleride gelişebilecek bir hastalığın riskini tanımlayarak önlenmesini sağlamak Hastalığın erken tanısını sağlayarak iyileşme şansını artırmak Şüphe edilen hastalığın teşhisini almak Var olan hastalığın ilerleme durumunu görmek Diyabet, kalp hastalığı ya da artrit gibi hastalıkların oluşabilme riskini öğrenmek Var olan ve tedavi görülen hastalığın tedaviye yanıtını öğrenmek Tümörlü dokunun iyi huylu ya da kötü huylu olma durumunu öğrenmek PATOLOJİ HANGİ HASTALARA BAKAR? Patoloji aslında pek çok hastalığın tanısında önem bulmaktadır. Ancak başta kanser olmak üzere, kanser tanısının konması, evresinin saptanması ve gereğinde tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde yardımcı olur. Patoloji sonuçları alınan hücre veya dokunun niteliğine net tanı elde etme süresi değişkenlik gösterir. Sıklıkla kesin tanı için 2-10 gün arasında sonuçlar elde ediliyor. PATOLOJİ ÇEŞİTLERİ NELERDİR? Patoloji bilimi, kullanılan yönteme ve incelenen hastalığa göre birden fazla alt uzmanlık alanına ayrılır. Patoloji çeşitleri, 6 çeşittir ve şu şekildedir; MİKROBİYOLOJİ SİTOPATOLOJİ MOLEKÜLER PATOLOJİ CERRAHİ PATOLOJİ İMMÜNOPATOLOJİ HEMATOLOJİ BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kardiyoloji nedir? Hangi hastalıklarla ilgilenir?

Ege Üniversitesi ulusal düzeyde bir ilke daha imza atıyor Haber

Ege Üniversitesi ulusal düzeyde bir ilke daha imza atıyor

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 20 Mayıs Amfisinde, 27 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan sempozyumun açılış konuşmalarını Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemil Gürgün,  Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Esin Koç ve Ege Üniversitesi Neonatoloji Bilim Dalı Başkanı  Prof. Dr. Mete Akısü gerçekleştirecek. Sempozyum ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Mete Akısü, “Mayıs ayı  Nekrotizan Enterokolit (NEC) Farkındalık Ayı olarak kabul edilir ve 17 Mayıs, Dünya NEK Farkındalık Günü olarak anılır. Bu, dünya genelinde NEK farkındalığını artırmak ve bu hastalığa karşı global mücadelemizi güçlendirmek için hayati önem taşıyor. NEK, yaşamlarının ilk haftalarında ve aylarında hassas bebekleri etkileyen, yıkıcı bir bağırsak hastalığıdır. NEK geliştiren bebeklerin yüzde 30'una kadarı hayatını kaybeder ve sağ kalanlar genellikle ömür boyu sağlık sorunlarıyla karşılaşır. Ancak, bu hastalığın adını Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi dışında duyan pek az kişi vardır” diye konuştu.  Böyle bir bilimsel programın ulusal düzeyde ilk kez düzenlendiğine vurgu yapan Prof. Dr. Mete Akısü, “Bu sempozyumda, önümüzdeki günlerde, NEK'nin karmaşık doğasını ve gizemini, nekroz ve apoptozun rollerini anlamaya yönelik çabalara dikkat çekeceğiz. NEK'in epidemiyolojisi ve güncel tanı stratejileri üzerine tartışmalarımız, bu hastalığın etkisini azaltmak için ne yapabileceğimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Ayrıca, NEK'nin öngörülebilir olup olmadığını, koruyucu stratejilerin ve beslenmenin rolünü ve tedavi yaklaşımlarını, hem medikal hem de cerrahi, detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. NEK'de kök hücre tedavisinin umut ışığı olabileceğini sorgulayacağız ve bu hastalığın nörodevelopmental gelişim üzerindeki etkilerine odaklanacağız. Bu hastalığın uzun dönem sonuçlarını da ele alacağız, özellikle de kısa bağırsak sendromu ve uzun dönem izlemi gibi sonuçları. Bu konular, NEK hakkındaki anlayışımızı genişletmek ve hastalarımızın ve ailelerinin yaşamlarını daha iyi hale getirmek için birlikte nasıl çalışabileceğimizi anlamamıza yardımcı olacak. Böyle bir sempozyumu Türkiye'de ilk kez düzenlemenin gururunu yaşıyoruz ve bu, bizim için önemli bir dönüm noktasıdır. Bu etkinliğin, NEK hakkındaki bilincimizi derinleştirmek ve bu yıkıcı hastalığın üzerindeki yükü hafifletmek için ortak çabalarımızı artırmak adına büyük bir adım olduğuna inanıyoruz” dedi. HABER MERKEZİ

DEÜ’den geleneksel tıp bilgilendirmesi Haber

DEÜ’den geleneksel tıp bilgilendirmesi

Yetkili hekimlerce geleneksel tıbbi tanı ve tedavi yöntemleri sunan Dokuz Eylül Üniversitesi'nin Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi (GETAT) öncülüğünde düzenlenen ‘Yetkili Sağlık Merkezlerinde; Sertifikalı Hekimlerden Gelen Şifa’ isimli seminer serisi kapsamında, alana yönelik doğru bilinen yanlışlara ve ilgili tedavi yöntemlerinin yetkili sağlık merkezlerinde alınmasının önemine dikkat çekildi. DEÜ Sürekli Eğitim Merkezi 15 Temmuz Salonu’nda yapılan seminer programına; DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, İzmir İl Müftü Yardımcısı Oğuzhan Kadıoğlu, DEÜ Üst Yönetimi, ilçe müftüleri, DEÜ akademik ve idari personeli ile il genelindeki müftüler ve müftülük çalışanları katıldılar. “ÖNEMLİ SORUMLULUKLARIMIZ VAR” Seminerin açılış konuşmasını yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, DEÜ olarak sağlık hizmetleri alanında önemli sorumlulukları olduğunu belirterek, “2020 yılında kurduğumuz GETAT merkezimiz ile geleneksel tedavi yöntemlerini modern tıp ile buluşturarak vatandaşlarımıza hizmet etmenin gururunu yaşıyoruz. Bu süreçte önemli araştırma uygulamalarına öncülük eden ve hızla gelişen GETAT, yeni ve alternatif bir tedavi merkezi olarak vatandaşlarımızdan yoğun ilgi gördü; görmeye de devam ediyor. Bugünkü etkinliğimizde bir kez daha hem GETAT uygulamalarını tanıtmayı hem de bu uygulamaların sadece Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş merkezlerde ve bakanlık sertifikalı hekimler tarafından yapılabileceği konusunda farkındalık oluşturmayı hedefledik” dedi. SOSYAL SORUMLULUKTA ZİRVEDE DEÜ’nün Türkiye’de en çok sosyal sorumluluk projesi üreten yükseköğretim kurumlarından birisi olduğunu hatırlatan Rektör Hotar, “İzmir İl Müftülüğü ile iş birliğinde yürüttüğümüz bu sosyal farkındalık çalışmasını oldukça değerli buluyoruz. Rektörlük olarak, birçok hastaya şifa dağıtan GETAT merkezimizin yanı sıra; tıp ve sağlık bilimleri alanındaki diğer yatırımlarımızla da bu konudaki kararlılığımızı ve niyetimizi ortaya koyuyoruz. Son yıllarda gerek sağlık turizmi gerekse sağlıkta kümelenme modeli ile bütünleştirdiğimiz Araştırma Üniversitemizde, yerel ve ulusal sağlık politikalarını destekleyecek yatırımlara ve girişimlere imza attık. Vatandaşlarımızı ve kamuoyunu aydınlatacak sürecin planlanmasında emeği geçen GETAT Müdürü Prof. Dr. Figen Çoşkun ve tüm GETAT doktorları ile personeline; Üniversitemizle iş birliği yapan İzmir Müftülüğüne, ilgili kişi ve kurumlara teşekkür ediyoruz” ifadesinde bulundu. SERTİFİKALI HEKİM VURGUSU Programın seminer bölümünde geleneksel tıbba yönelik katılımcılara kapsamlı bir sunum yapan GETAT Müdürü Prof. Dr. Figen Çoşkun, merkez kapsamındaki çalışmaların birey ve toplum sağlığına faydalı sonuçlar sağlayacak şekilde yürütüldüğünü vurguladı. İzmir genelinde yaklaşık 20 bin kişiye ulaşarak geleneksel tıbbı doğru bir biçimde anlatacaklarını ifade eden Çoşkun, tedavinin yetkili sağlık merkezlerinde sertifikalı hekimlerden alınmasının önemine dikkat çekti ve ekledi: “Geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemleri, günümüzde merdiven altı diye tabir edilen riskli koşullarda uygulanabiliyor. Bunlar size yarardan çok zarar sağlar. GETAT olarak halkımıza bu hizmeti modern tıp ile bir araya getirerek güvenilir şekilde sunmak için yaklaşık üç yıldır farklı disiplinlerde çalışmalar yürütüyoruz. Bu anlamda geleneksel tıbba yönelik yenilikçi tedavi yöntemleri ve uygulamalarıyla GETAT güvenilir bir adres olarak dikkat çekiyor.” Program sırasında ayrıca GETAT tarafından konuklara çevrim içi testler yapılarak, geleneksel tıbba yönelik farkındalık ve duyarlılık içeren sorular soruldu. GETAT bünyesinde uygulanan tedavi yöntemleri arasında, kupa-hacamat, larva, sülük, apiterapi, osteopati, ozon, proloterapi, mezoterapi, hipnoz, fitoterapi, homeopati, müzikterapi, refleksoloji ve akapunktur gibi tedavi çeşitleri bulunuyor. HABER MERKEZİ

"Allah düşmanımın başına vermesin" dedirten hastalığa şifa oluyorlar Haber

"Allah düşmanımın başına vermesin" dedirten hastalığa şifa oluyorlar

Halk arasında ‘delirten hastalık’ olarak bilinen trigeminal nevralji, hastaların yüz bölgesinde gün içerisinde yüzlerce defa tekrar ederek kişide çok şiddetli ağrı atakları oluşturuyor. OMÜ Tıp Fakültesi Algoloji Bölümü'nde ise tedavisi yapılan trigeminal nevralji hastalarında yüzde 80-90 oranında başarı sağlanabiliyor. Tıp Fakültesi Başhekimi Anesteziyoloji ve Algoloji Uzm. Prof. Dr. Fatih Özkan ve Algoloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Kurçaloğlu hastalığın tedavisi hakkında önemli açıklamalarda bulundular. "ÇOK CİDDİ VE SIKINTILI AĞRILAR" Başhekim Fatih Özkan, bu hastalığın bilinen en kötü, en trajik ağrı sebeplerinden biri olduğunu ifade ederek, "İnsanlar bu ağrıları çok çeşitli şekilde tarif ediyorlar. Ağrılar oluş mekanizmasına göre yaptıkları, kişide oluşturdukları ağrı anlatım şekliyle de değişebilir. Bu nevralji dediğimiz ağrılarda sadece bugün bahsettiğimiz trigeminal nevralji değil, başka bölgelerde de nevralji görülebiliyor. İnsanların hayatını zehir eden, hatta bu ağrı ile başa çıkamadığı için hayatını sonlandırmayı düşünen hastalarımız oluyor. Trigeminal nevralji ağrısı, çok ciddi ve sıkıntılı bir klinik durumdur. Kişi saniyeler içerisinde onlarca voltun kendi suratına geldiğini ifade eder. Bu gerçekten dayanılmaz bir ağrıdır. Konuşamaz, yiyemez, su içemez. Hatta hayattan, evinden, ailesinden koparlar. Neticede bu sonuç kronikleştiği zamanda kendini hayattan kopartacak duruma getirebilir. Dolayısıyla ağrının bile iyisi kötüsü vardır diyebilirim. Bu bizim bildiğimiz en kötü ağrılardandır diyebilirim. Bir hekim olarak bizim ‘önce zarar verme’ prensibimiz vardır. Onun için her zaman hem hastayı hem de kendimizi koruyacak şekilde tedavi ederiz. Trigeminal nevralji hastalarında öncelikle ilaç tedavisine başlarız, onların tedavilerinin dozlarını artırırız, başka ilaçlara geçeriz ama bunlarla başa çıkamadığımız zamanda kliniklerimizde girişimsel ağrı tedavileri ile önemli bir seçenek sunarız. Bu, hastaların hayatını zindan eden bir ağrıdır. Girişimsel ağrı tedavileri yapıldığında da bu ağrıların tamama yakın geçtiğini söyleyebiliriz. Bu işlemleri biz tekrar edebiliriz. 1 kere yapıldığında tekrar yapılamayacak diye bir şey değildir. Ağrı seneler sonra tekrarlasa bile bununla başa çıkma şansına sahibiz. Uzman kişilerin elinde bu işlem yapılırsa riskler minimuma indirilmektedir. Hiçbir zaman, hiçbir hekim ‘ben bu işlemi yaparım kötü bir durum olmaz’ diyemez. Çok nadir görülen şeyler olsa da bu durumları da hastaya belirtiriz. Ağrının geri dönmesi, ağrının istenilen miktarda azalmaması gibi durumlar olabiliyor. Trigeminal nevralji önemli bir ağrıdır. Sinirlerin hasarı sonrası meydana gelir. Biz de kafa tabanının içerisine girerek orada merkezi yakalayıp ilgili sinirin dalını test ederek koordineli şekilde yakarak tedavi ettiğimiz bir hastalıktır" dedi. "HASTALARIN ÇOĞU BÖYLE BİR TEDAVİNİN OLDUĞUNU BİLMEDEN BİZLERE GELİYOR" Trigeminal nevralji hastalığının tedavisi uygulayan az merkez olduğunu ve birçok hastanın bu nedenden dolayı hastanın böyle bir tedavinin olduğunu bilmeden kendilerine geldiklerini söyleyen Algoloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Kurçaloğlu, "Bu hastalıkta, hastaların yüzünde sinirin trasesinde bulunan iz düşümünde saniyeler süren çok şiddetli elektrik çarpması gibi gelen birkaç saniye süren fakat gün içerisinde yüzlerce defa tekrar eden çok şiddetli ağrı atakları meydana geliyor. Özellikle hastaların yemek yemesiyle, konuşmasıyla, yüzlerini yıkamasıyla tetiklenen çok şiddetli bir ağrı ataklarıyla karakterize olan bir hastalıktır. Trigeminal nevraljinin hastaların esasında yarısında sebebi belli değildir. Kalan yarısında da trigeminal sinirin beyine girdiği yerde bir damarın sinirin köküne teması ağrıya sebep olabilir. Esasında çok nadir bir hastalık sayılmaz. 50 yaşın üzerinde hastalığın sıklığı artar. 50 yaş üzerinde yaklaşık 200’le 1 oranında hastalık görülür. Öncelikle ilaçla tedaviye başlıyoruz hastalarımızda. İlaç tedavisi ile fayda görmeyen, ağrısı azalmayan hastalarda bu sinirin uç dallarına enjeksiyonlar ya da radyo frekans tedavileri yapıyoruz. Ufak enjeksiyon işlemleriyle de fayda görmeyen hastalarda sinirin beyin sapına girdiği yerde kökünü bularak, radyo frekans dediğimiz özel bir iğne ile kontrollü lezyonla birlikte ısı enerjisi vererek yakım işlemi yaparak sinirdeki çakmaları engelliyoruz. Bu işlem hastaların yüzde 80-90’ında fayda etmektedir. Özellikle 2 yıllık takiple hastaların yüzde 80’inde hala işlemin etkisinin devam ettiğini gözlüyoruz. Birkaç sene sonra ağrıları tekrar ederse tekrar yapılabilen bir işlemdir. Bu işlem üst düzey teknik beceri gerektirmektedir. Çünkü iğneyi 1 santim fazla ilerletirsek beyin sapına da girmiş olabiliyorsunuz. Biz yılda yaklaşık 50 hastaya bu işlemi yapıyoruz. Maalesef hastalar ve hekimler tarafından çok bilinen bir yöntem değildir. Uygulayan merkez sayısı da çok az olduğu için hastaların çoğu böyle bir tedavinin olduğunu bilmeden bizlere geliyorlar. Fakat tedaviyi anlattıktan sonra kabul ediyorlar. Yıllarca çok şiddetli ağrı duyan, sosyal, iş, evlilik hayatlarında sekteye uğramış hastalar bizim tedavimizden sonra mutlu bir şekilde ayrılıyorlar. ‘Bu zamana kadar keşke bu işlemi yaptırsaydım. Bu kadar yıldır boş yere ağrı çekmiş olmazdım’ diyorlar" diye konuştu. HASTALIĞI YENEN HASTALARIN YORUMLARI Naim Altınışık (75), "4-5 sene önce yemek yerken ağzım tıkanmıştı ve nefes alamayacak şekle gelmiştim. Birçok hastaneye gittikten sonra en son buraya sevk ettiler. Tedavi olmaya başladım ve uzun süre bir ilaç kullandım. Kullanırken de şiddetli ağrılarım geliyordu. Ne yapsam ağrılarım geçmiyordu ve bu operasyonu geçirdim. Ondan sonra kontrole geldiğimde ilacı da bırakabileceğimi söylediler. Çene kısmının birazı uyuşuk bir durumda ama ben buna çok razıyım. O hastalık gelmesin yeter ki şu an çok iyiyim" şeklinde konuştu. "ALLAH'IM DÜŞMANIMIN BAŞINA VERMESİN" Hasan Özçakır (63), "Bu hastalık bende 1993 yılından beridir vardı. Bayağı bir rahatsızlanıyordum. Hocamın ismini duydum ve buraya geldik. Bıçak batıyormuş gibi, yıldırım çarpıyormuş gibi hissedip bayağı bir rahatsızlanıyordum. Hocam iğne tedavisini uyguladı ve şu anda çok iyiyim. Bu acı çekilmez dayanılacak bir acı değil. 25 sene çektim bu acıyı ben Allah'ım düşmanımın başına vermesin" ifadelerini kullandı. Ekrem Civil (68), "Nevralji sıkıntım vardı. Sağ olsun Mustafa hocam benimle ilgilendi ve 2 defa işlem yaptı. İşlemde başarılı bir sonuç aldım. Çok kötü bir ağrım vardı. Elektrik çarpması gibi bir ağrım oluyordu. Çok sıkıntı çekiyordum fakat şu anda o sıkıntıları yüzde 2-3’e kadar indirdim. 15 yıldır uğraşıyorum bu hastalıkla. En son çareyi Mustafa Bey'de buldum. Birinci işlemde ağrılarım yarıya indi. İkinci işlemde de yüzde 2’ye indi ve şu an çok az bir ağrım var. Daha önce ilaç kullanıyordum şu an ilaç falan da kullanmıyorum. Şükürler olsun hiçbir sıkıntım yok" ifadelerine yer verdi. İHA  

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.