TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

TBMM Başkanı Kurtulmuş: TBMM’nin anayasa yapım sürecini yönetmesi gerekiyor Haber

TBMM Başkanı Kurtulmuş: TBMM’nin anayasa yapım sürecini yönetmesi gerekiyor

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kadıköy'deki TBMM Filizi Köşk Sosyal Tesisi'nde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldiği iftar programında konuştu. Kurtulmuş, Türkiye'nin anayasa yapma yetkisinin sadece ve sadece milli iradenin sembolü olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olduğunu vurguladı. Meclisin bu süreçte üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek, anayasa yapım süreçlerini düzgün bir şekilde yönetmesi gerektiğini belirtti. Sivil toplum kuruluşlarının önemine değinen Kurtulmuş, Türkiye'de sivil toplum alanında önemli çalışmaları olan kuruluşların temsilcileriyle bir araya gelmekten güç aldığını ifade etti. Siyasetin sadece siyasi partiler aracılığıyla yapılan bir çalışma olmadığını ve demokrasinin sivil toplumla birlikte güçlendirilmesinin en doğru yol olduğunu vurguladı. Kurtulmuş, sivil toplumun güçlenmesini ve her kuruluşun kendi alanında öncü hale gelmesini önemsediklerini dile getirdi. Demokrasinin sadece seçim dönemlerinde değil, seçim aralarında da halkın bütün kesimlerini kucaklayacak güçlü bir söz ve faaliyetler rejimi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, demokrasinin sürekli olarak güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. Kurtulmuş, "En az siyasi partiler kadar sivil toplum kuruluşlarının da önemli olduğu, hatta sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarıyla siyaseti de yönlendirebilme becerisine sahip olması gerektiğini biliyor ve buna inanıyoruz. Onun için her birinize yaptığınız hizmetleriniz dolayısıyla teşekkür ediyoruz." diye konuştu. Devrim arabasının tasarımcılarından Gündüz Sait Güngen için başsağlığı mesajı Türkiye'nin ilk yerli otomobili Devrim'in üretim ekibinde yer alan yüksek mimar mühendis Gündüz Sait Güngen'in bugün vefat ettiğini dile getirerek kendisine Allah'tan rahmet dileyen Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Devrim arabalarının baş tasarımcısı, Devrim arabalarını yapan, bunun için güzel bir kariyerini bırakıp kolları sıvayarak Türkiye’nin gerçekten önemli projelerinden birisi olan Devrim arabalarını gerçekleştiren tasarımcı ekibin başındaki yüksek mimar, mühendis bir ağabeyimiz, bir büyüğümüzdü. Bugün vefat etti. Allah rahmet etsin. Bu vesileyle onun şahsında Devrim arabaları meselesini bir kere daha anmak ve hatırlamak durumundayız. Gerçekten Türkiye’nin sanayileşme tarihi, bir tarafından baktığınız zaman da Türkiye’deki ihanet tarihidir. Türkiye’nin sanayileşmesinin nasıl engellendiği, nasıl bunun önüne iç ve dış birtakım vesayet odaklarının engel olarak bunun önüne geçtiklerinin en tipik örneklerinden birisi Devrim arabalarıdır. Çalıştırılmış, projesi oluşturulmuş, başarılı bir şekilde sonlandırılmış bir proje maalesef hain ihanetler zincirinin sonunda çalışamaz hale getirilmiş, ‘Nasılsa bunlar araba üretemez’ diyerek kenara atılmıştır." Kurtulmuş, dün Devrim arabalarında ve birçok alanda engellenen Türkiye’nin teknolojik gelişimimin, bugün belli bir noktaya geldiğini de ifade ederek, “Bugün yerli arabası Togg'u üretebilen, özellikle savunma sanayii alanında üstün teknoloji ürünleri dünyada bir marka haline gelmiş olan bir ülkeyiz. Allah bu istikametteki yürüyüşümüzü sürdürmeyi nasip eylesin. Gündüz Sait Bey’in şahsında Türkiye'nin sanayileşme davasına emeği geçen herkesi şükranla, hayırla yad ediyoruz.” şeklinde konuştu. "Türkiye, güven ve istikrar içerisinde yoluna devam etmek mecburiyetindedir" Türkiye'nin ve dünyanın tarihi bir süreçten geçtiğine işaret eden Kurtulmuş, bugün gelinen noktada dünyanın neredeyse üçüncü dünya savaşının eşiğinde olduğunu söyledi. Kurtulmuş, küresel çatışmalara vesile olabilecek bölgesel çatışmaların tamamının da Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada yer aldığını kaydetti. Ukrayna-Rusya krizinin, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği, bütün insanların kanını donduran insanlık dışı vahşet ve soykırımın, Kafkaslardaki meselelerin, Doğu Akdeniz’deki gerilimlerin dünyayı zor bir sürece doğru sürüklediğini belirten Kurtulmuş, “Bizim bu coğrafyada ve tarihin bu diliminde, Türkiye olarak güçlü bir şekilde ayağımızı yere basmaktan başka bir şansımız yoktur. Türkiye, güven ve istikrar içerisinde yoluna devam etmek mecburiyetindedir. Önümüzdeki en önemli meselemiz budur.” değerlendirmesinde bulundu. "Sivil toplumun gücünün siyasi sorunları aşabilmekte muktedir bir araç olduğunu biliyoruz" Sivil toplumun Türkiye’nin siyasetinin demokratikleşmesine katkı sağlaması gerektiğini düşündüklerini söyleyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sivil toplumun gücünün aslında çok zor zannedilen, aşılmaz zannedilen siyasi sorunları da aşabilmekte muktedir bir araç olduğunu fevkalade iyi biliyoruz. En son örneğini özellikle hükümetlerinin, İsrail hükümetinin gölgesinde durmayı bir marifet zanneden Batılı ülkelerdeki birçok insanın sokaklara çıkması, gösteriler yapması, büyük bir şekilde Filistin davasına destek vermesi ve İsrail'in bu zulümlerine karşı ‘Yeter artık, durun’ diyecek feraseti gösterebilmesinin arkasındaki en büyük güç, o ülkelerdeki sivil toplumun gücüdür." Gazze konusunda Türkiye'de hükümet ve millet olarak, devlet ve millet olarak aynı paralelde, aynı istikamette yürüdüklerini dile getiren Kurtulmuş, “Arkadaşlarımızı bir kere daha tebrik ediyorum. 31 Aralık akşamı, 1 Ocak sabahına karşı İstanbul'da sivil toplumun değerli katkılarıyla oluşan o gösteri, dosta güven, düşmana da endişe vermiştir." dedi. "Türkiye olarak her platformda güçlü bir şekilde durduk" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, en başından itibaren, herkesin ayaklarının titrediği bir zamanda Filistin meselesine sahip çıkarak bütün uluslararası platformlarda, acil ateşkes ve eşzamanlı olarak da insanı ve tıbbi yardımların gönderilmesi konusundaki Türkiye'nin tavrını söylediğini aktaran Kurtulmuş, bu süreçte kendisinin de 100'ün üzerinde meclis başkanı, devlet başkanı, başbakan ve bakanlarla görüştüğünü ve bu konuları gündeme getirdiğini hatırlattı. Kurtulmuş, Türkiye olarak her platformda güçlü bir şekilde duruşlarını ortaya koyduklarını bildirdi. Siyonist lobinin baskılarına rağmen son Birleşmiş Milletler oylamasında, ABD'nin çekimser kaldığına dikkati çeken Kurtulmuş, "Bunun en temel nedenlerinden birisi Amerika kamuoyunun ortaya koyduğu kararlılıktır. Önemli bir neden de Netanyahu çetesinin işledikleri insanlık suçlarının artık hiçbir hükümet tarafından taşınamayacak bir noktaya gelmiş olmasıdır." dedi. Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Bir kez daha söylüyorum, İsrail'in katliamlarına, bu insanlık dışı suçlarına bir şekilde göz yumanlar, kuvözlerde 30-40 bebek aynı hastane içerisinde ölürken sevinç çığlıkları atanlar ya da çığlıklarını belli etmeden 'Oh ne güzel Müslümanlar ölüyor' diye bir şekilde bundan sevinç duyanlar, Netanyahu ekibini bir kenara koyarak, ellerini yıkayarak bu işten çıkamazlar." Gazze'de yaşananlar üzerinden bütün küresel sistemin büyük bir imtihan verdiğini bildiklerini ve sonunda bir hesaplaşmaya gidildiğinin görüldüğünü vurgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi: "Artık çivisi çıkmış, hiçbir konuda çözüm üretemeyen, hiçbir sorunu çözemeyen, dünyanın hiçbir yerinde bir milletin hayrına bir çözüm üretmeyen bu küresel siyasal sistem zaten çökmüştü, Gazze'deki katliamlar dolayısıyla bunun iflası ilan edilmiştir. Bu salonda bulunanlar, yakın zamanda dünyada yeni bir küresel mimarinin kurulduğunu göreceklerdir. Türkiye de 'Dünya 5'ten büyüktür' diyerek yıllardır uluslararası sistemin ağlarına bir şekilde posta koyan o üslubuyla bunu daha somut teklifler haline getirerek bu sürecin öncüsü olacaktır. Dünyada yeni bir Birleşmiş Milletlerin, diğer kurum ve kuruluşlarıyla birlikte yeni bir küresel sistemin kuruluşuna inşallah hep beraber şahit olacağız." Türkiye'nin bu yoluna devam etmesi için içeride de çok güçlü olması gerektiğine dikkati çeken Kurtulmuş, içeride halkının birliğini, beraberliğini sağlayarak, millet olarak ortak milli hedeflere yürümeyi başararak yola devam etmek mecburiyetinde olduklarını söyledi. Yeni anayasa çağrısı Kurtulmuş, yeni anayasa konusunda da çağrıda bulunarak, şöyle konuştu: "Güçlü Türkiye’nin önemli ayaklarından birisi, içeride yeni bir anayasayla toplumsal yapısını güçlendirmeyi başarması olacaktır. Bu çerçevede yeni bir anayasa yapılması ya da anayasanın yenilenmesi meselesi bir fantezi değildir, bir ya da birkaç partinin isteyebileceği bir şey değildir. Yıllardır Türkiye’de bir ihtiyaç olarak ortadadır ve artık vakti gelmiştir. Türkiye, bu yeni anayasa meselesini önümüzdeki dönemde hallederek içerideki birliğini, beraberliğini, kardeşliğini, milli bütünlüğünü tahkim edecek bir şekilde yoluna devam etmek mecburiyetindedir." Bazıları yeni anayasa denildiğinde, zaman zaman "Kurucu meclis olmak lazım" gibi bazı şeyler söyleyebildiğini, bu sözlere hiç itibar etmediklerini belirten Kurtulmuş, şu değerlendirmeyi yaptı: "Yeni anayasadan bahsedildiği zaman kurucu meclisten bahsedenler, 1960 darbesinden sonra rahmetli Menderes’in katili olanların nasıl anayasa yaptıklarını ve anayasayı yapanların nasıl bir kurucu meclis olduklarını söylüyor ve buna inanıyorlar. Yine aynı şekilde, 12 Eylül'de hayatta kalmalarına müsaade edilmelerine rağmen siyaseten tasfiye edilmelerine çalışılan rahmetli Ecevit'in, Erbakan'ın, Demirel'in, Türkeş'in siyasi alanlarını kapatanların nasıl bir kurucu meclis olarak anayasa yaptıklarını düşünüyorlar ve bunu bir demokratik anayasa zannediyorlar. Çok açık söylüyorum, bu memlekette anayasa yapma gücü sadece ve sadece milli iradenin sembolü olan Türkiye Büyük Millet Meclisindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu süreçte üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek, inşallah düzgün bir şekilde bu anayasa yapım süreçlerini yönetmesi gerekiyor. Buradaki kilit kavramın ‘doğru zeminde, doğru yöntemlerle anayasanın tartışılması’ olduğunu düşünüyorum. Doğru zemin, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Doğru yöntemlerse, burada bütün siyasi partiler kendi anayasa çalışmalarını hazırlarlar. Hiçbir partinin anayasası olmaz. Partilerin anayasa teklifleri olur. Partiler bu anayasa çalışmalarını çalışırlar. Yöntemini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tartışır, buluruz. Ayrıca sadece Meclis’te grubu bulunan partiler ya da Meclis’teki diğer partiler değil, sivil toplum kuruluşları, akademi, yargı camiası, Türkiye'de sözü olan, 'Benim de bu konuda söyleyecek bir sözüm var.' diyen kim ya da kimler varsa, herkesin sözlerini açık, net ve sarih bir şekilde masaya getirebileceği bir sürecin yönetilmesi gerekir ki, biz burada inisiyatif olarak bu sürecin en güzel şekilde işlemesi için gayret sarf edeceğiz." Kurtulmuş, en yüksek mutabakatla, partiler arasında bir anlayış ortaya konulmasını ümit ettiğini dile getirerek, siyasi partilerin, milletin istediği istikamette sivil, demokrat, kuşatıcı, kapsayıcı, milli bir anayasa yapma imkanına bu milleti kavuşturması temennisinde bulundu.

TBMM Başkanı Kurtulmuş: Başkenti Kudüs olan bir Filistin devletini görmek nasip olacaktır Haber

TBMM Başkanı Kurtulmuş: Başkenti Kudüs olan bir Filistin devletini görmek nasip olacaktır

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Çemberlitaş'taki Birlik Vakfı Genel Merkezi'nde düzenlenen 40. Geleneksel Birlik Vakfı İftarı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin içindeki vesayet odaklarına karşı milletin verdiği büyük mücadelelerin meyvelerini topladığını ifade etti. Kurtulmuş, bu başarının her alanda kendini göstermeye devam ettiğini belirterek, şimdi ise Türkiye'nin liderliğinde küresel vesayet odaklarına karşı mücadele etme zamanı olduğunu vurguladı. Filistin davasının insanî bir sorumluluk ve İslami bir yükümlülük olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bu aslında yıllardır dile getirdiğimiz, adil ve hakkaniyetli bir dünya düzeninin kurulması, yani dünyanın beşten büyük olduğunun ifade edilmesi için de yeni bir dönemin başladığını açıkça görüyoruz. Uzun sürecek bir küresel mücadelenin başlangıcındayız." dedi. Ayrıca, Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açtığı davaya da dikkat çeken Kurtulmuş, TBMM olarak bu süreci yakından takip ettiklerini söyledi. Kurtulmuş, İsrail'in Gazze'deki saldırılarını ramazanda sürdürmesinin insanlığın sabrını taşıdığını belirtti. Dünyanın dört bir yanından insanların "Yeter artık." dediğini vurgulayan Kurtulmuş, Türkiye'nin bu mücadelede tarihi bir sorumluluk üstlendiğini ifade etti. "Türkiye, içerde vesayet odaklarıyla mücadele ederken büyük sıkıntılarla karşılaştı. Bundan sonra küresel vesayet odaklarıyla mücadelede aynı şekilde ve hatta daha şiddetli zorluklarla karşılaşacak." diyen Kurtulmuş, hazırlıklı olunması gerektiğini ve bu mücadeleyi fikri ve siyasi olarak vermeye hazır olunması gerektiğini belirtti. Kurtulmuş, Gazze'deki mağdur insanların ve onları koruyan kitlelerin Türkiye'ye baktığını belirtti. "Bu abartı değil." diyen Kurtulmuş, uluslararası temaslarında beklenmedik ülkelerin yöneticilerinin de aynı duyguları ifade ettiğini gözlemlediklerini dile getirdi. Bu durumdan memnuniyet duyduklarını ve sorumluluklarını hatırladıklarını vurguladı. Filistin davasının uzun vadeli bir mücadele gerektirdiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Doğru adımlar atılırsa, küresel bir dayanışmayla 1967 sınırlarında tam bağımsız, egemen, Kudüs'ü başkenti olan bir Filistin devletinin mümkün olacağına inanıyoruz." şeklinde değerlendirme yaptı. TBMM Başkanı Kurtulmuş, barış aktivisti Rachel Corrie'nin ölüm yıl dönümünde onu anmayı da ihmal etmedi. İsrail'in Filistin topraklarına yönelik saldırılarına İslam dünyasının yeterince güçlü bir tepki veremediğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi: "Defalarca dile getirdiğimiz bir noktayı tekrarlamak istiyorum. İsrail'in en büyük gücü, topu, tüfeği, askeri yetenekleri, teknolojisi, uluslararası finansal etkisi veya medya hakimiyeti değildir. İsrail'in en büyük gücü, İslam ülkelerinin parçalanmışlığı, bölünmüşlüğü, inisiyatif alamamaları ve kararsızlığıdır. İnşallah, yeni bir düzenin oluşturulmasında, öncelikle kendi içimizde düzeni sağlamak ve ardından İslam dünyasının mevcut durumunu iyileştirmek için mücadelemizi en üst seviyeye çıkarmak, en önemli vazifelerimizden biridir." "İnancımızda yer alan değerlerimiz nelerdir? Yoldaki dikenleri kaldırmak gibi" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, katılımcılara ramazan ayının manevi atmosferinde bol bereketli günler dileyerek sözlerine başladı. Osmanlı'nın vakıf geleneğine vurgu yaparak, "Birlik Vakfı uzun bir süredir bu kutsal görevi üstlenmiş müesseselerimizden biri. Başından bugüne kadar emek veren, katkı sağlayan herkesin emeğine sağlık. Ahirete irtihal edenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Benim görevim Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı. Bizim inancımızda hangi değerler önemlidir? Yoldaki engelleri kaldırmak gibi. Ben de bu misyonu yerine getirmek için gayret ediyorum." şeklinde konuştu. Birlik Vakfı'na davetleri için teşekkür eden Uraloğlu, iftarın kendisi için özel ve manevi bir ortam olduğunu belirtti. Programda, eski TBMM başkanlarından ve Birlik Vakfı Kurucular Kurulu Üyesi İsmail Kahraman, Birlik Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Alacacı, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı da selamlama konuşmaları gerçekleştirdi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş: Uluslararası mahkemenin kararı dönüm noktasıdır Haber

TBMM Başkanı Kurtulmuş: Uluslararası mahkemenin kararı dönüm noktasıdır

Ziyaretlerin oldukça başarılı geçtiğini ve zamanlamasının da uygun olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Her iki ülkede Devlet Başkanları ve Meclis Başkanları ile görüşmeler gerçekleştirdik. Ayrıca Bahreyn'de Şura Meclisi Başkanı ile BAE'de Devlet Başkanı Yardımcısı, Başbakan ve Dubai Emiri ile de bir araya geldik." şeklinde konuştu. Görüşmelerdeki isimlerin Türkiye'ye karşı olumlu bir tutum sergilediklerini belirten Kurtulmuş, "Bölgesel sorunların çözümü ve gerginliklerin azaltılması için Türkiye ile ilişkilerin önemini vurguladılar." dedi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, şunları ekledi: "Hem bölgenin hem de kendi geleceklerinin Türkiye ile ortaklığın, işbirliğinin gelişmesi için samimi, iyi niyetli ve yapıcı bir yaklaşım içerisinde olduklarını gördüm. Örneğin, şu anda Türkiye ile BAE arasındaki ikili ticaret hacmi 20 milyar dolar seviyesinde. Al Nahyan, 'Bu yetersiz, 50 milyar dolara çıkarılmalı, belki ileride iki katına çıkarılmalı' diyor. Türkiye ile bu ülkeler arasında her alanda karşılıklı işbirliği, ortak projeler ve yatırımlar yapılabilir. Savunma sanayi gibi alanlarda verimli işbirlikleri geliştirilebilir. Turizm ve kültürel alanda da işbirliklerimiz artırılabilir. Örneğin, BAE'de Yunus Emre Enstitüsü'nün açılması için taleplerimizi ilettik ve en kısa sürede faaliyete geçmesini umuyoruz. Benzer şekilde, BAE'nin İstanbul veya Ankara'da kültür merkezi açması ilişkilere önemli katkılar sağlayabilir." Kurtulmuş, ASELSAN'ın Abu Dabi'deki ofisinin açılışını da gerçekleştirdiklerini dile getirerek, "Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanımızın liderliğinde, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ gibi önemli şirketlerimizin genel müdürleri ve yönetim kurulu üyeleriyle bir toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantıda, Türk savunma sanayiinin elde ettiği son başarılar bir kez daha vurgulandı. Bu, buradaki dostlarımız için oldukça ilgi çekici bir gelişme. Özellikle dışa bağımlılığın azaltılması ve daha bağımsız bir konuma gelme arzusu, bölge ülkeleriyle güçlü bir işbirliği alanı olarak görülüyor. Umarım bu yaklaşımı birlikte geliştiririz." şeklinde konuştu. Bu ülkelerle ilişkilerin mevcut durumu hakkında sorulan bir soruya ise Kurtulmuş, "Şu anda ilişkilerimiz oldukça olumlu, dostça ve geçmişteki gerginliklerin telafi edilmesi yönünde bir yaklaşım içerisindeler. Biz de bu yönde adımlar atıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın 12-13 Şubat'ta yapacağı ziyaretin, ilişkilerimizi daha da ileriye taşıyacağını ümit ediyorum." şeklinde yanıt verdi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, bu ziyaretlerin son derece faydalı olduğunu ve ilişkilerin olumlu bir şekilde geliştiğini gözlemlediğini belirtti. "Türkiye ile BAE'nin çıkarlarının ortak olduğu ve birlikte hareket edebileceği yorumu yapılabilir mi?" şeklindeki soruya ise Kurtulmuş, dış politikanın artık değiştiğini ve Türkiye'nin durağan bir politika izleyemeyeceğini, bölgesel ve küresel dengelerin sürekli değiştiğini ifade etti. Türkiye'nin, kendi ve bölgenin çıkarlarını öncelikli tutan bir dış politika izlediğini vurgulayan Kurtulmuş, eski kalıpların artık geçerli olmadığını ve Türkiye'nin esnek, çok taraflı bir politika izlediğini belirtti. "Gerginliklerin bu ülkeler için hiçbir faydası olmadı." diyen Kurtulmuş, konuşmasına şu şekilde devam etti: "Örneğin, Rusya-Ukrayna arasında saygın bir şekilde iletişim kurarak kendi fikirlerimizi ifade edebildiğimiz ve temel meselelerde özgün politikalar geliştirebildiğimiz bir siyaset izliyoruz. Rusya-Ukrayna arasındaki tutum da benzer bir nitelik taşımaktadır. Herkesle görüşmeye açık olmak ve müzakere masasını aktif tutarak bölgenin ve Türkiye'nin çıkarına olan işleri gerçekleştirmek... Üstelik, bölge ülkeleri bu gerginliklerden ciddi şekilde zarar gördü. Bu gerginliklerin hiçbir ülkeye faydası olmadı. Diğer yandan, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırganlığıyla ortaya çıkan yeni belirsizlikler ve istikrarsızlıklar, yakın geleceğimize ilişkin yeni ve yüksek düzeyde tehditler oluştururken, bölge ülkeleri arasında dostane işbirliğini geliştirmek zorundayız. Bu, Bahreyn, BAE ve diğer Körfez ülkeleri gibi bölge ülkelerinin yanı sıra Türkiye'nin de çıkarınadır. Yani, 'Ben sana küstüm ve sonsuza dek küs kalacağım' demek, dış politikanın mantığına uygun değildir. Türkiye, ilkelerinden ödün vermeden mücadelesine devam ediyor. Kendi itibarını ve ilkelerini koruyarak tüm taraflarla görüşmeye devam ediyor ve mümkün olduğunca sonuç almaya çalışıyor." "Ortak adımlar atılamazsa, bu savaşın Kızıldeniz'e yayılma ihtimali var" TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Bölgede uluslararası anlamda bir paradigma değişikliği görüyor musunuz?" sorusuna, "Hiç şüphesiz. Bir taraftan bu ülkelerin bir kısmı başta İsrail olmak üzere normalleşme süreçlerini başlatmışlar, büyük de mesafe almışlardı. Ama İsrail'in, özellikle Netanyahu ve yönetiminin saldırgan tavırları ve arkasında Batı'nın, Amerika'nın kayıtsız şartsız desteğinin nerelerde duracağı belli değil. Böyle bir siyasi manzara herkesin gözüne sokulmuş oldu." cevabını verdi. Bunun çok ciddi bir dirilişe, uyanışa vesile olmasını temenni eden Kurtulmuş, "Aksi takdirde ortak adımlar atılamazsa, bu savaşın Kızıldeniz'e yayılma ihtimali var. Bölge ülkeleri kendi aralarında birbirlerini tehdit olarak algılamayı sürdürürlerse; diyelim ki İran, Suudi Arabistan, Yemen'deki çatışmalar, bölge ülkeleri arasındaki gerginlikler… Bunların geçmişte hiçbirisine faydası olmadığı gibi gelecekte de zerre miskal faydası olmayacaktır. Hatta bundan sonra çok daha büyük zararlar gerçekleşebilir." yorumunu yaptı. "Savunma sanayiinde ortak adımlar atılabilir" Bunun artık herkesçe görüldüğünü söyleyen Kurtulmuş, "Dostluk, kardeşlik, kültürel, tarihi birliktelik bunların hepsi eyvallah ama bunun üstünde ülkelerin somut kazanımları ortaya konuldukça bu ilişkilerin çok daha verimli bir noktaya gideceğinden eminim." dedi. Körfez ülkeleriyle somut işbirlikleri, somut yatırımlar olup olmayacağı sorusuna Kurtulmuş, olabileceğini, çok büyük imkanların olduğunu söyledi. Bunları nihayetinde rasyonel şartlar içerisinde, ticari ortaklıkların faydalı olacağı anlaşılan her alanda bu ortaklığın yapılabileceğini gördüklerini anlatan Kurtulmuş, "Hem Türkiye tarafında bilgi, birikim, deneyim var hem de bu tarafta aynı şekilde bir tecrübe var ve bunu finanse edebilecek imkanları var. Bunların hepsi bir araya getirilerek ülkelerin ortak faydalarına uygun sonuçlar alınır." ifadelerini kullandı. Hangi alanda Türkiye ile işbirliği yapmak istediklerinin sorulması üzerine Kurtulmuş, BAE'de, Dubai'de çok sayıda Türk firması olduğunu ama özellikle savunma sanayiinin önemli bir alan olarak görüldüğünü vurguladı. Savunma sanayiinde ortak adımlar atılabileceğini kaydeden Kurtulmuş, turizmde de ciddi potansiyeller olduğunu belirtti. Dubai'nin bir uluslararası yatırım alanı olduğunu dile getiren Kurtulmuş, bu imkanların hepsinin çok ciddi bir şekilde Türkiye'nin lehine sonuçlanacak adımlara dönüşebileceğini kaydetti. "Çok pratik bir tehditle dünya karşı karşıya kaldı" TBMM Başkanı Kurtulmuş, çok pratik bir tehditle dünyanın karşı karşıya kaldığını belirterek, "Artık ben onu sadece Filistin'in karşılaştığı bir tehdit ya da Filistin halkına karşı yapılan katliam boyutlarını çoktan aşmış bir soykırım olarak görmemek gerektiğini düşünüyorum." ifadelerini kullandı. Dünyanın gözü önünde, dünyanın tam da ortasında, Filistin topraklarında hayatını kaybedenlerin sayısının çoktan 30 bini aştığını, kaydedilemeyenlerle birlikte çok daha fazla insanın katledildiğini, soykırım yapıldığını anlatan Kurtulmuş, "Atılan her bir bomba aslında kendilerini bu meseleye ne kadar uzak hissederlerse hissetsinler bölge ülkelerinin başkentlerine atılmış bir bomba gibidir. Bu halklar bunu bu şekilde hissediyorlar. Öyle olduğu için BAE'de, Bahreyn'de insanlar ciddi şekilde bu olaylara karşı çıkıyorlar." değerlendirmesinde bulundu. Kurtulmuş, şöyle konuştu: "Ayrıca Lahey'deki uluslararası mahkeme, sadece Filistin davası için değil, insanlık davası için de bir dönüm noktasıdır. Yani artık Allah'ın izniyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Filistinliler çok büyük acı bir bedel ödediler. Bundan sonra bedeller ödenmesin, insanlar daha rahat, müreffeh, huzur, güvenlik içerisinde yaşasınlar. Başta bölge ülkeleri olmak üzere vicdan sahibi halklar bu konuda hemfikirdir. Yani güvenliğin, istikrarın ve refahın her şeyin çok çok üstünde olduğu bir kere daha görülmüş oldu. Bunu temin etmenin yolu da dışarıdan gelecek birtakım korumalarla değil, bölge ülkelerinin kendi iç dinamizmiyle sağlayabilmektir. Evet, bugün tam bu noktada olmayabiliriz ama istikametin bu yönde olduğu kanaatindeyim." "Biz bu filmi çok gördük" "Türkiye'de son dönemde yükselen yabancı düşmanlığı dalgası olduğu ve bu konuda diğer ülkelerden gelen şikayetler olup olmadığı" konusunda değerlendirmesi sorulan Kurtulmuş, Körfez turu kapsamındaki görüşmelerinde ve özel sohbetlerde bu konuda bir şikayet almadığını söyledi. Hem Bahreyn'in hem BAE'nin halklarıyla Türk halkı arasında hiçbir problem ve farklılaşma olmadığını; lisan ve kültürlerin farklı olmasına rağmen kendilerini birbirlerine çok yakın hisseden halklar olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Maalesef Türkiye'de yükseltilmeye çalışılan ırkçılığın, özellikle Arap düşmanlığı, İslam ülkelerinin vatandaşlarına karşı düşmanlığın üretilmiş bir provokasyon olduğu kanaatindeyim. Bunun Türk halkının kendi isteğiyle ortaya çıkmadığı, birtakım ırkçı odakların, belki perde arkasından uluslararası çevrelerle irtibatlı bazı odakların ürettiği bir provokasyon olduğu kanaatindeyim." diye konuştu. Türk milletinin geleneğinde ırkçılık olmadığını ancak ara sıra birkaç provokatör çıkabildiğinin altını çizen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Geçtiğimiz yıl Arap ülkelerinden bir kişiye yapılan saldırı tamamen münferit bir saldırıdır. Birileri bunu artırmak istiyor. Özellikle Filistin meselesi noktasında Türk kamuoyunun fevkalade büyük bir duyarlılık, birlik, beraberlik gösterdiği bir noktada ortaya çıkarılan, üretilmiş Müslüman, Arap düşmanlığının çok tehlikeli olduğunu görüyoruz. Ama bunun milletimizi asla bağlamadığını, milletimizin böyle bir tavrı olmadığını herkes biliyor. Şundan emin olun ki Türkiye'nin içerisinde Arap, İslam karşıtlığı yapanlarla İslam ülkelerinde Türk karşıtlığı yapanlar aynı odaklardır. Biz bu filmi çok gördük. 20 yılda koskoca Osmanlı cihan devletini ırkçılık üzerinden parçalamadılar mı? Aklımızı başımıza alacağız. Bu anlamda aziz milletimizin çok feraset sahibi olduğuna da inanıyorum. Böyle oyunlara gelmez, bu oyunlardan da bir sonuç çıkmaz." Kurtulmuş, Yemen, Irak ve Filistin gibi ülkelerde yaşananlar hatırlatılarak, "Size göre bölgede kaosa giden bir yapı mı var yoksa tam anlamıyla çıban patlıyor ve bir şekilde bir barış ortamı olmasa da artık oyunları bozacak mekanizmaya mı doğru gidiyor?" sorusu üzerine, şunları söyledi: "Bu gerilimlerin bir müddet daha devam edeceği, belki bazı bölgelerde artarak devam edeceği görülüyor. Bunun temel sebebi, dünya sisteminde tam bir dengesizlik durumunun olmasıdır. Dünya barışının temin edilebilmesi için ya güçler arasında bir dengenin olması ya da bir gücün diğerlerinin, hepsinin üstünde olması lazım. Tam tersine şu anda çok kutuplu bir dünyaya doğru gidiyoruz. Dünyanın birçok bölgesinde çok sayıda devlet kendi projelerinde kendi hakimiyet tezlerini gerçekleştirmeye çalışıyor. Doğu Akdeniz'de 10'un üzerinde ülkenin fiziki varlığı, Orta Doğu'da, Suriye'de, Irak'ta çok sayıda ülkenin varlığı söz konusudur. Burada Türkiye olarak üzerimize düşen, çok taraflı bir dengenin oluşmasında Türkiye'nin de merkezinde olduğu bir güç birikimini temin etmek ve bu istikamette yürüyüşümüzü sürdürmektir. Bunun yolu hem Türkiye'nin hem bölgenin mümkün olduğunca çatışmalardan uzaklaştırılması, içimizdeki farklılıkların da karşılıklı müzakerelerle çözülebileceği imkanların temin edilmesi, tesis edilmesidir." Türkiye'nin küresel olarak çok doğru bir istikamette ilerlediğine dikkati çeken Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yıllardır "Dünya beşten büyüktür" sözüyle ifade ettiği "yeni ve adil bir dünya mümkündür" tezine yaklaşıldığını; artık dünyada yeni bir sisteme ihtiyaç olduğunun görüldüğünü belirtti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda İsrail'in çok büyük bir ittifakla telin edilmesi ya da İsrail karşıtı kararların alınmasının bunun bir göstergesi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Uluslararası Adalet Divanında ara kararın fevkalade olumlu çıkmış olması bir adımdır. Bundan sonra bizim bu bölgede sorunları çözecek, müzakereyle, karşılıklı rızayla çözecek barışçıl mekanizmaların öncülüğünü yapmamız, dünyada da yeni bir dünya sisteminin oluşması için küresel bir denklemin, çok taraflı denklemin kurulması için katkıda bulunmamız lazım. Bunu tek başımıza yapamayız ama tek başımıza öncülüğünü yapabiliriz." ifadelerini kullandı. Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi "Türkiye İşçi Partisinden (TİP) Hatay milletvekili seçilen Gezi parkı davası hükümlüsü Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından CHP ile TİP'in vatandaşları sokağa davet etmesiyle" ilgili değerlendirmesi sorulan Meclis Başkanı Kurtulmuş, Can Atalay meselesi veya başka bir konu üzerinden siyasi tartışmaların köpürtülerek bugüne kadar gelinmiş olmasını doğru bulmadığını söyledi. Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni kapsayan Körfez turunun aylar öncesinden planlandığını aktaran Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz burada, milletimizin verdiği yetkiyle TBMM adına, milletimizi temsilen ülkeler arasında diplomatik ilişkileri arttırmak ve parlamenter diplomasinin imkanlarından istifade etmek için görüşmeler yaparken, böyle bir çalışmanın içerisindeyken, benim şahsımı da işin içerisinde katan, hatta bu ziyaretle Atalay'ın kararının okutulmasını bir şekilde ilişkilendiren bazı açıklamaları kategorik olarak reddettiğimi ifade etmek isterim. Bunlar haksız ve doğru olmayan yorumlardır. Bu ziyaretler aylar öncesinden planlanmıştır. Meclis Başkanı'nın teamüller gereği Meclisi ne zaman yöneteceği bellidir. Biz bu hafta Ankara'da olsaydık dahi kararı yine Sayın Bozdağ okutacaktı. Çünkü Meclisin çalışmalarında Genel Kurul yönetimi nöbetçi başkanvekili tarafından deruhte edilmektedir. Dolayısıyla bu süreci, hele hele buradan doğacak siyasi tartışmaları sokakta halletmeye kalkmak doğru değildir." İki yargı kurumu arasındaki hukuki ihtilafın tarafının Meclis olmadığını başından beri söylediklerinin; bu süreçte Meclisin taraf olmaması için de özel bir özen gösterdiklerinin altını çizen Kurtulmuş, Meclisin ilk açıldığı gün yemin için Atalay'ın isminin okunduğunu, davet edildiğini ancak tutuklu olduğu için gelemediğini anımsattı. Atalay'ın özlük haklarının da verildiğini, danışmanlarının atandığını ve bütün partilerin ortak anlayışıyla TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna seçildiğini aktaran Kurtulmuş, tüm süreç boyunca Meclisin tavrının belli olduğunu söyledi. TBMM'nin yerel mahkeme adına karar verip Atalay'ın tutukluluk halini kaldırmak gibi bir yetkisi olmadığını anlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu: "Mecliste birçok defa milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı, milletvekillikleri düştü... Buna benzer olaylar defaatle tekrarlandı. Bu anlamda esas itibarıyla Meclisin üzerine düşen sorumluluk, Anayasa'da var olan bu konudaki çelişkileri ortadan kaldırmaktır. Yüksek yargı birbirleriyle çelişen, kararları farklılaşan kurumlar olmanın ötesine geçmelidir. Her birisinin fonksiyonu bellidir. Her birisinin vazifesi bellidir. Hiçbir mahkeme devletin diğer kurumlarının üzerinde bir hak ve yetkiye sahip değildir. Dolayısıyla bütün bunların yeniden düzenlenmesi, örneğin; 153, 138. maddelerin yeniden düzenlenmesi; 14. maddede devlete karşı işlenen suçları belirleyen faaliyetlerin daha sarih, daha açık bir hale getirilmesi için bazı değişikliklerin yapılması gerekir. 'Meseleyi şahsileştirmemek gerekir' derken bu ya da benzeri problemleri sistemik olarak çözmenin Meclisin görevi olduğunu hatırlatmak isterim." TBMM Genel Kurulunda, Atalay hakkındaki mahkemenin gerekçeli kararının okutulması yerine bekletilmesine yönelik eleştirilere de değinen Kurtulmuş, "Kararın okutulmasında acele edilmeyerek hem ilgili milletvekiline hukuki yolları tüketme, hem de yüksek mahkemelere aralarındaki içtihat farklılıklarını hal yoluna koyma imkanı verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kararlarını hukuki açıdan denetleme durumunda olmadığımız gibi icrası konumunda da bulunmuyoruz. Muhatap derece mahkemesidir." dedi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş: Büyük bir soykırımın Gazze'de uygulandığını görüyoruz Haber

TBMM Başkanı Kurtulmuş: Büyük bir soykırımın Gazze'de uygulandığını görüyoruz

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ilişkin, "Bütün insanlığın gözü önünde büyük bir katliamın, büyük bir soykırımın Gazze'de uygulandığını görüyoruz. Ne yazık ki küresel sistem buna en ufak bir çözüm üretemiyor. Çünkü bu küresel sistemin suyunun başında zalimlerin işbirlikçileri vardır." dedi. Kurtulmuş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre ile Meclis'te bir araya geldi. Kurtulmuş, baş başa görüşmede yaptığı açıklamada, Töre'yi TBMM’de ağırlamaktan onur duyduğunu söyledi. "Kıbrıs meselesi, bizim milli meselemizdir." diyen Kurtulmuş, Kıbrıs'la ilgili zor dönemlerin artık geride kaldığını, çok daha güçlü bir Kıbrıs'ın oluşması için engelin kalmadığını düşündüklerini ifade etti. Kurtulmuş, "Kıbrıs ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tam bir bütünleşme içerisindedir, tam bir anlayış birliği içerisindedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, artık bir devlet olarak uluslararası alanda da varlığını kabul ettirebilecek bir dönemin başlangıcındadır." ifadesini kullandı. Kıbrıs Barış Harekatı'nın üzerinden 50, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun üzerinden 40 yıl geçtiğini ve bu sene 41. yılın kutlanacağını dile getiren Kurtulmuş, "Artık bütün kurum ve kuruluşlarıyla müstakil ve muktedir bir devlet olarak Kıbrıs Türk Devleti ortadadır. Bundan sonraki alanda, Allah'ın izniyle hem Kıbrıs Türklerinin adadaki hak ve hukukunu, Doğu Akdeniz'deki hak ve hukukunu koruyarak hem de uluslararası alanda her gün biraz daha tanınırlığını artıracak çalışmaların içerisindeyiz. Ümit ediyorum ki en kısa zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çok ciddi bir şekilde dünyada da tanınan bir ülke durumuna gelecektir." dedi. "Kıbrıs'ın ayağına diken değse, bu Türk milletine ve Türk devletine rahatsızlık verir" Türkiye’nin sadece kendi sınırlarından ibaret bir güce sahip ülke olmadığının altını çizen Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Bizim millet varlığı dediğimiz; Kıbrıs'tan Orta Asya'ya, Balkanlar'a, Afrika'nın ve Asya'nın içlerine kadar uzanan geniş bir coğrafyada tarihi izlerimizin, köklerimizin, dostluklarımızın akrabalıklarımızın ve birlikte mücadelemizin olduğu çok farklı milletler, halklar mevcuttur. Bütün bunların hepsi, aslında Türkiye'nin millet varlığını oluşturmaktadır. Bu çerçevede tabii ki en yakın kanımız, canımız olan Kıbrıs Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de aslında en yakın dostlarındandır, akrabalarındandır. Kıbrıs'ın ayağına diken değse, bu Türk milletine ve Türk devletine rahatsızlık verir. İnşallah bu anlayış birliği içerisinde millet varlığımızın önemli unsurlarından birisi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ve Kuzey Kıbrıs Türk halkını en güzel günlere ulaştırmak için beraberce, yan yana, omuz omuza mücadele ediyoruz." Şu anda dünyadaki en temel sorunların başında "yeni, adil, hakkaniyetli bir dünya sisteminin olmayışı"nın geldiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Hemen hemen hiçbir sorunu çözemeyen, hiçbir soruna adil ve kalıcı bir barış perspektifiyle yaklaşamayan, muktedir olmayan bir dünya siyaseti vardır. Bu dünya sisteminin sadece elinde gücü bulunduranların yanında olduğunu görüyoruz. Haklının değil, her zaman güçlünün yanında olan, güçlünün sözcüsü olan bir uluslararası sistem var. Bu sistem böylesine devam edemez. Yıllardır Kıbrıs'ta bu sistemin nasıl Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk halkının aleyhine çalıştığını biliyoruz." dedi. İsrail'in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırılarına dikkati çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Bugün benzer şekilde, bütün insanlığın gözü önünde büyük bir katliamın, büyük bir soykırımın Gazze'de uygulandığını görüyoruz. Ne yazık ki küresel sistem buna en ufak bir çözüm üretemiyor. Çünkü bu küresel sistemin suyunun başında zalimlerin işbirlikçileri vardır. Bu anlamda yeni, adil, hakkaniyetli bir küresel, siyasal mimariye ihtiyacımız var. Türkiye olarak da bunu uluslararası siyaset anlayışımızın en önemli noktası olarak görüyoruz ve bunun gerçekleşmesi için bütün dünya halklarıyla birlikte mücadele ediyoruz. Dünyanın gündemi ne olursa olsun, şu anda yaşadığımız ve her birimize ızdırap veren, gönlünde azıcık insanlık duygusu taşıyan herkese büyük acılar veren Gazze'de yaşanan soykırımı, dünya gündeminin bir numaralı maddesi halinde tutmak mecburiyetindeyiz. Bu bir insanlık vazifesidir. Zalimin, 'Yaptım, yanıma kar kaldı' demeyeceği bir uluslararası uyanışın ortaya çıktığını da görüyoruz. Bundan dolayı da memnun oluyoruz. Eninde sonunda Netanyahu ve çetesi uluslararası savaş suçları mahkemesinde yargılanacak ve bu yaptıkları zulümlerin hesaplarını birer birer vereceklerdir. Ama bunun için hakkı söyleyen, mazlumdan yana olan herkesin sesini yükseltmesi lazım." İsrail'in, Gazze'de savaş hukuku ve insan hakları hukukunu ihlallerine ilişkin açılan davaya değinen Kurtulmuş, "En son Lahey'deki mahkemede, artık kanıtlar bir bir mahkemenin huzuruna sunuldukça bu siyonist rejimin yüzündeki saklanmış olan o sahte ifadelerinin yerle bir olmaya başladığını görüyoruz. Ben bu vesileyle bir kez daha Gazze halkına yaşadıkları derin acılar dolayısıyla Türk milleti olarak hem taziyelerimizi hem bütünüyle yanında olduğumuzu ifade etmeyi bir sorumluluk olarak telakki ediyorum. Sonuna kadar, şartlar ne olursa olsun, Gazze halkının, Filistin halkının yanında olduğumuzu bir kere daha ifade etmek istiyorum. Eninde sonunda başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin Devleti’nin mutlaka kurulacağına olan inancımızı ve bu uğurdaki samimi gayretimizi de bir kere daha kamuoyuyla paylaşmak istiyorum." değerlendirmesini yaptı. "Birlikte yola devam edeceğiz" KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Töre, milli iradenin temsil yeri olan TBMM’de olmaktan memnuniyet duyduğunu belirtti. Türk milletinin hak ve menfaatlerini her şeyin üzerinde tuttuklarını ifade eden Töre, "Kıbrıs da bizim milli davamızdır. Bu milli davada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Sayın Başkanının gösterdiği hassasiyetleri yakinen biliyoruz ve çok teşekkür ediyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bizim milli devletimizdir. Ama anavatan Türkiye'nin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin her zaman desteğini, yardımlarını, ilgisini gördük. Birlikte yola devam edeceğiz." diye konuştu. Töre, Irak'ın kuzeyinde Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde şehit olan askerler için de Allah'tan rahmet diledi. "BM'nin, AB'nin bir işe yaramadığını biliyoruz" Töre, 20 Temmuz'daki Barış Harekatı'nda kahraman Türk ordusunun Kıbrıs'a adım atmasıyla barışın geldiğini hatırlatarak, şunları kaydetti: "Birleşmiş Milletler Barış Gücü adada hiçbir zaman barışı sağlayamadı ve tarafsız da olamadılar. Sayın Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği, 'Dünya beşten büyüktür' gerçeğini hem Kıbrıs'ta biz canlı olarak biliyoruz hem de son Gazze'de meydana gelen katliam dolayısıyla Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliği'nin bir işe yaramadığını biliyoruz. Dolayısıyla bizim Türk milleti olarak güçlü olmamız gerekir, milli birlik ve beraberliğimizin daha da pekişmesi gerekir. Biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak anavatanın desteğiyle ayakta duruyoruz ve yola devam ediyoruz. Türkiye'siz zaten asla olmaz. Canı cana, kanı kana katarak bugünlere geldik. Yine birlikte devam edeceğiz."

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’tan Orta Doğu ve Filistin açıklaması Haber

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’tan Orta Doğu ve Filistin açıklaması

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Tam manasıyla bağımsız, bütün kurum ve kuruluşlarıyla teşekkül etmiş bir Filistin devleti kurulana kadar Orta Doğu'daki bu kargaşa maalesef sona ermeyecektir. İki devletli bu çözümden başka bir yol olmadığı artık ayan beyan ortadadır" dedi. Kurtulmuş, Büyük Çamlıca Camii Konferans Salonu'nda düzenlenen Camiler ve Din Görevlileri Haftası Programı'nda yaptığı konuşmada, Hazreti Peygamber'in doğumuna ve Mevlid-i Nebi Haftası'na denk gelen bu etkinlikte emeği geçenleri tebrik etti. Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nın Türkiye'de önemli bir gelenek haline geldiğini aktaran Kurtulmuş, "Bu vesileyle sadece kendi kültürel, medeni değerlerimiz içerisinde, camilerimizin yerini ve önemini bir kere daha hatırlamış oluyor, aynı zamanda da üzerimize düşen sorumlulukları bir kez daha gözden geçirerek adımlarımızı daha kuvvetli atmaya gayret ediyoruz" diye konuştu. Camilerin bir istikamet ayarlama merkezi olmasının sayılabilecek en önemli vasıflarından olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, tarih boyunca şehirlere vurulan birer mühür olmasının camilerin diğer özelliği olduğunu anlattı. TBMM Başkanı Kurtulmuş, camilerin aynı zamanda günlük yaşayışın merkezi olduğunu da belirtti. Bugün de Müslümanların yaşadıkları yerlere camiler üzerinden kendi medeniyetlerini ve kimliklerini nakşettiklerini ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Bugün dünyada Müslüman milletler, yaşadıkları çağa damga vurmak bakımından çok güzel camiler inşa ediyor. Fas'tan Endonezya'ya kadar şaheser diyebileceğimiz, anıt eserler diyebileceğimiz çok sayıda eser inşa edilmiş ve bundan sonraki nesillere bırakılmıştır. Fas'ın Rabat kentindeki Kral Hasan Camii, şaheser eserlerden birisidir. Aynı şekilde Umman'da Sultan Kabus Camii, fevkalade büyük bir anıtsal eserdir. İçinde bulunduğumuz ve şu anda konferans salonunda bu etkinliği icra ettiğimiz Büyük Çamlıca Camii de Türkiye'nin son yıllarda Müslüman milletlere kazandırdığı önemli anıtsal camilerimizden birisidir. Emeği geçen herkese, başta Sayın Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere şükranlarımızı ifade ediyoruz." Milletin camilere hizmet etmeyi büyük bir şeref olarak telakki ettiğini dile getiren Kurtulmuş, Müslümanların kalbi mesabesindeki Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi'ye hizmet etmenin bu milletin en büyük şiarlarından birisi olduğunu söyledi. “BU GERİLİMİ KAYGIYLA İZLİYORUZ” Kurtulmuş, Mescid-i Aksa'ya hizmet etmenin Müslüman milletin kendisi için temel ödev olarak kabul ettiği sorumluluklardan olduğuna dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı: "Bugün maalesef Mescid-i Aksa'nın uzun yıllardır devam eden işgal ve saldırılar altında bulunmasını büyük bir kederle, üzüntüyle hep beraber izliyoruz. Dört asır boyunca Filistin topraklarında hükümran olan ecdadımız Müslümanları, Hristiyanları, Yahudileri, bütün farklılıklarıyla bir arada yaşatmış ve bu dört asır boyunca bir tek din savaşı, bir tek mezhep savaşı ortaya çıkmamıştır. Bugün maalesef Orta Doğu'da, Filistin topraklarında yapılan zulümler had safhaya ulaşmıştır. Biz, 2 gündür devam etmekte olan bu gerilimi gerçekten kaygıyla izliyoruz. Her iki tarafa da bu anlamda sükunetle bu meselenin çözülmesi için bir şekilde sükuneti ve itidali tavsiye ediyoruz. Ancak bütün dünyaya şu soruyu sormak da herhalde hakkımızdır: Ne oldu da, nasıl oldu da Orta Doğu böylesine yaşanmaz bir bölge haline geldi? Nasıl oldu da ecdadın dört asır boyunca sulhu, selameti, barışı getirdiği Filistin toprakları bugün kan denizine döndü?" TBMM Başkanı Kurtulmuş, bu konuda Türkiye'nin tavrının açık olduğunu kaydederek, Mescid-i Aksa'nın mukaddesiyetinin her şeyin üstünde olduğunu belirtti. Mescid-i Aksa ile Kudüs'ün müşerref ve mükerrem bir yer olduğunun altını çizen Kurtulmuş, "Orada bütün dinlerin mensupları asırlardır bir arada yaşadığı gibi bundan sonra da bir arada yaşayacaktır. Mescid-i Aksa, Müslümanların kırmızı çizgisidir. Mescid-i Aksa'ya yapılan saldırı asla ve asla kabul edilemez." değerlendirmesini yaptı. Yıllardır devam eden bu saldırıların Batı dünyası ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından çeşitli kereler telin edildiğini ancak hiçbir sonuç alınamadığını anımsatan Kurtulmuş, "Şu anda Mescid-i Aksa'nın uluslararası statüsünü Türkiye olarak koruyor ve bu uluslararası statünün sonuna kadar korunması gerektiğine inanıyoruz" dedi. Filistin topraklarında devam eden yabancı yerleşimciler meselesinin, bu topraklara ait olmayan, oraya getirilip Filistinlilerin yerlerine ve yurtlarına yerleştirilenlerce de uluslararası hukuk bakımından suç teşkil ettiğini bildiklerini ifade eden Kurtulmuş, Türkiye olarak başından itibaren iki devletli çözümün tek çıkar yol olduğunu söylediklerini bildirdi. Kurtulmuş, "Tam manasıyla bağımsız, bütün kurum ve kuruluşlarıyla teşekkül etmiş bir Filistin devleti kurulana kadar Orta Doğu'daki bu kargaşa maalesef sona ermeyecektir. İki devletli bu çözümden başka bir yol olmadığı artık ayan beyan ortadadır" değerlendirmesini yaptı. "Bir kere daha ifade ediyoruz ki, 1967'de BM tarafından kabul edilen sınırlara dönülünceye kadar, yani başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti tamamıyla müstakil hale gelinceye kadar Orta Doğu'daki bu kargaşa sona ermeyecek." diyen Kurtulmuş, bir an evvel herkesi haktan, hukuktan, insanlıktan ve barıştan yana olmaya davet ettiklerini dile getirdi. Kurtulmuş, millet olarak bu üç büyük mescide tarih boyunca hürmet ve hizmet ettiklerini aktararak, "İnşallah bu üç mescide de kıyamete kadar hürmet edecek ve kıyamete kadar hizmet etmek bu millete Allah'ın izniyle nasip olacaktır." ifadelerini kullandı. "CAMİLERİMİZİ TOPLUMSAL HAYATIMIZIN MERKEZİ HALİNE GETİRMEYE GAYRET EDECEĞİZ" Camilerin bir başka özelliğinin "toplumsal dayanışmanın, yardımlaşmanın ve meseleleri çözmenin merkezi" olduğunu belirten Kurtulmuş, İstiklal Harbi'nin kurtuluş mücadelesini ateşleyen en temel merkezlerin başında camilerin geldiğini söyledi. Camilerin bugün sıkıntılı anlarda önemli merkezlerden olduğunu dile getiren Kurtulmuş, deprem felaketinden sonra birçok caminin yardım toplama ve ulaştırmada bir merkez gibi çalıştığını iftiharla gördüklerini anlattı. Camilerin aynı zamanda birer kültür sanat merkezi olduğunu da ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi: "Son zamanlarda maalesef bazı olumsuz propagandalar yapılıyor. Bunlara hiç aldırış etmeden yolumuza devam edeceğiz. Hele siz değerli din görevlisi kardeşlerimizin huzurunda bunu söylemeyi bir vazife telakki ediyorum. 'Yok efendim Türkiye'de falanca akım artıyor, falanca okullarımızdaki, dini okullarımızdaki öğrenciler bile bazı şekilde dini hayattan, dini yaşayıştan uzak kalıyor. Deizim artıyor, ateizm artıyor.' Bunların hepsini bir tarafa bırakalım. Hepinizin önünde onlarca örnek vardır. Bu memlekette İslam'a en uzak yaşantı içerisinde olan insanların bile, şöyle bir sıksanız, şöyle bir sallasanız altından Müslümanlık çıkar. Onun için diyorum ki, bu milletin mayası Müslümanlıktır ve bu millet kendi mayasıyla buluşmayı bilir. Bize düşense sadece o üzerine kül tutmuş olan közleri üflemek ve altındaki o kor ateşi yeniden ortaya çıkarmaktır." "BİZİM İŞİMİZ MAHALLEDEKİ O RUHU CANLANDIRMAK" İstanbul Valisi Davut Gül ise mahalle ölçeğinde din görevlileri ile çalışma yapacaklarını söyledi. "Sadece bizlere emrolunan namaz kılmak değil, aynı zamanda cemaatle namaz kılmaktır." diyen Gül, bunun için camileri hayatın merkezine alarak din görevlileri öncülüğünde, bütün sosyal olaylara öncülük ederek bir çalışma yapacaklarını kaydetti. Vali Gül, "Bizim işimiz mahalledeki o ruhu canlandırmak. Bunun için mahalledeki dilenci, sokakta yatan insanlar, mahalledeki bağımlılar, mahalledeki gençler, mahalledeki hanım kardeşlerimiz hepsi bizim birinci önceliğimiz" diye konuştu. İstanbul Müftüsü Safi Arpaguş da Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nın bu yılki konusunun "Hazreti Peygamber, İman ve İstikamet" olarak belirlendiğini kaydetti. Bu haber de ilginizi çekebilir: Numan Kurtulmuş’tan 'yeni anayasa' açıklaması

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.